• ÇTL sistemimiz sıfırlandı ve olumlu değişiklikler yapıldı. Detaylar için: TIKLA

Püritenlik, 'Ingiliz Yahudiligi'

Suskun

V.I.P
V.I.P
PÜRITENLER - YA DA 'INGILIZ YAHUDILERI'...

Universal Jewish Encyclopedia, Püritenligi söyle tanimliyor: "Etik yapisi Tevrat 'la tümüyle es olan Püritenlik, 'Ingiliz Yahudiligi' olarak adlandirilmistir."

Püritenlik, Calvinizm'in William Tyndale adli bir protestan tarafindan kurulmus ve Ingiltere'de gelismis olan bir koluydu. Kisa sürede sayilari ve güçleri artan Püritenler, kendisi de bir Püriten olan Cromwell'in krali devirip basa gelmesinin ardindan Ingiltere'de iktidari büyük ölçüde ele geçirdiler. Cromwell'in ardindan iktidari yitirseler de, Anglo-Sakson kültürüne derin izler biraktilar. Püritenler, Amerika'da da önemli rol oynamislar, Yeni Dünya'nin kolonilestirilmesinde öncülük yapmislardir. Amerikan kültürü de Püritenlikten etkilenmistir. Bugün ABD'deki köktenci ve evanjelik Protestan mezhepleri Püritenlerin devami sayilabilir. Hatta, Amerikan dis politikasinin halen önemli bir "Püriten Etkisi" tasidigi kabul edilir.

Asil ilginç olansa Püritenlik-Yahudilik iliskisidir. "Yahudi Ansiklopedisi" Judaica, Püritenlik'ten, "Judaizers" (yahudiciler/yahudi sempatizanlari) basligi içinde söz ediyor. "Judaizers" deyimini ise söyle açikliyor: "Judaizer: Yahudi olmadigi halde yahudi dininin bir kismini ya da bütününü uygulayan veya yahudi oldugunu öne süren kimse." Bu sinifa dahil ettigi Püritenler için de ayni sayfada sunlari söylüyor: "Ingiltere ve Amerika dahil, Kuzey Atlantik'te Püritenligin güçlenmesiyle birlikte, Tevrat'in incelenmesi ve buna bagli olarakta 'yahudilesme' (judaizing) hareketleri basladi. Bu ibrani dilini kullanma, anayasanin Tevrat'a dayandirilmasi ve Sabbath'in yahudi dinine göre kutlanmasi taleplerine kadar vardi."

Yahudilik gibi, ahiret degil, dünya-merkezli bir felsefeye dayanan Püritenlik, kapitalizmin gelismesinde de kilit rol oynamisti. Bu "judaizer" mezhep, zenginligi bir seçkinlik belirtisi sayarak, Ingiltere'de kapitalist burjuvazinin olusmasina ve parlemento rejiminin gelismesine katkida bulundu. Püritenligin dana sonra liberal protestanligin gelismesinde de katkisi olmustur.

Püriten mezhebinin yahudilikle olan baglantilari ise diger Protestan mezheplerini bile geride birakacak düzeydeydi. Gerçekten de Püritenlik, "Ingiliz Yahudiligi"ydi. Püritenligin özelligi, Protestanliktaki Eski Ahit bagliligini da daha da ileri götürmüs ve böylece de "yahudi olmadigi halde yahudi dinini uygulayan ya da yahudi oldugunu öne süren kimse" yani "judaizer" sifatini hak etmis olmasidir.

Püritenler, özellikle Tevrat'in kaidelerini çok titiz bir sekilde uyguluyor ve hiristiyan ögretisi içinde de özellikle Yeni Israil diye adlandiran Aziz Paulus'a büyük ilgi gösteriyorlardi.(18) Püritenler,kendilerini Tevrattaki yahudilerle özdeslestirerek yeni bir yahudi kimligi kazandilar. Çocuklarina, Samuel, Amos, Sarah veya Judith gibi yahudi isimleri takiyorlardi.

Püritenlerin Tevrat'a bu denli baglanmalari, dogal olarak yahudilere karsi da büyük bir hayranlik beslemelerine neden oldu. Tevrat bir bütün olarak kabul edilince, Tevrat'in sürekli övdügü yahudilerin "üstün irk" oldugunu kabul etmemek de olmuyordu.

Bu, Püritenlerin, devrin yahudilerine "stratejik" yardimlar yapmalarini da sagladi. O dönemde Ingiltere'de yahudi yoktu; Ingiliz krali 13. yüzyilin sonlarinda "tefecilik yapip, halki sömürdükleri" gerekçesiyle yahudileri ülkesinden sürmüstü. Ama yahudiler Ingiltere'ye geri dönmek istiyorlardi. Çünkü Kutsal Kitap'larinda "Mesih gelmeden önce yahudiler tüm dünyaya yayilmalidir" hükmü yer aliyordu. Püritenler, bastaci ettikleri Tevrat'in bu kehanetine ve hayran olup "üstün irk" saydiklari yahudilerin bu kehaneti gerçeklestirme projesine heyecan ve "ihlas"la destek verdiler.

"A History of Jews" adli kitabinda, Paul Johnson Püritenlerin, yahudi önde gelenlerinin "Mesihin gelisinin sartlarini olusturma" projesine verdigi destegi söyle açikliyor:

"1649'un zafer sarhosu günlerinden birinde,Cromwell, Amsterdam'da yerlesmis bulunan Püriten kolonisinden bir rica mektubu aldi. Mektup, Anne ve Ebenezer Cartright tarafindan yollanmisti ve onu Mesih'in ikinci defa gelisini hizlandirmasi konusunda zorluyordu. Kutsal Kitap'in kehanetine göre bunun için yahudilerin 'dünyanin uçlarina' kadar yayilmalari gerekiyordu,ancak bu kehanet gerçeklesemiyordu, çünkü Ingiltere'de yahudi toplulugu yoktu."

Yahudi tarihçi Eli Barnavi ise, Püritenlerin yahudilerin yalnizca Ingiltere'ye degil, Kutsal Topraklar'a dönmeleri için de hizmete hazir olduklarini bildiriyor:

" Püritenligin güçlenmesi, Ingiltere'ye, yahudilere karsi yeni bir bakis açisi kazandirdi. Calvinizmin militan bir biçimde uygulandigi bu tarikatin mensuplari yahudilere karsi-Puritan teolojisinin temeli olan Tevrat kültürü ve dilinin koruyuculari olduklari için-büyük bir saygi ve sevgi duyuyorlardi. Püritenlerin inancina göre Mesih'in ikinci gelisinden önce, yahudilerin Kutsal Toprak'lara dönmeleri gerekiyordu."

Bir baska yahudi yazar, Regina Shariff, "Non-Jewish Zionism" (Yahudi Olmayanlarin Siyonizmi) adli kitabinda konuyu söyle açikliyor:

"Amsterdam'daki Püriten kolonisinin basi Cartright mektubunda sunu da belirtti: Bu Ingiliz Devleti, Hollanda'dan gelen yeni yurtaslariyla, Israil'in ogullarini ve kizlarini Vaadedilmis Topraklar'a,atalari Ibrahim'in Ishak'in ve Yakub'un topraklarina, gemilerle tasiyacak olan ilk ve en istekli ülke olacaktir."

(Püritenlerin verdigi bu "siyonizme destek" vaadi gerçekten de yerine getirilmistir. 20. yüzyilda Filistin'de bir yahudi devleti kurmak için destek arayan siyonist liderler, en büyük yardimi "Hiristiyan Siyonistler" olarak tanimlanacak olan ve Püritenlerin devami durumundaki Köktenci Protestan kiliselerinden aldilar. Öyle ki, Filistin'de bir yahudi devleti kurulmasi için ilk önemli politik destegi veren Lord Balfour'un bu kararinda, politik hesaplarindan daha çok, Kutsal Topraklar'in Tanri tarafindan yahudilere verilmis oldugunu öngören dini inançlari geliyordu.)

Bu Püriten etkisi sonucunda yahudiler Ingiltere'ye tekrar kabul edildiler. Cromwell, büyük dostu Amsterdam hahami Menasseh Ben Israel'i Ingiltere'ye davet ederek, Püritenlerin parlementodaki destegi sayesinde, yahudileri Ingiltere'ye kabul etti. Ingiltere'ye giren yahudi cemaati kisa sürede büyük ekonomik güç kazanmis, Rothschild hanedani, bu cemaatin içinden çikmistir. Sömürgeciligin uzakdogudaki en önemli temsilcisi olan British East India Company (Ingiliz Dogu Hindistan Sirketi)nde de Ingiliz yahudilerinin büyük hissesi ve sirket yönetiminde rolü vardir.

PÜRITENLER AMERIKA'DA...

Püritenlerin, tasidiklari "judaizer" (yahudici/yahudi sempatizani) misyonu, yalnizca Ingiltere ile sinirli kalmadi. Püritenlik, bir baska ülkeyi daha etkileyecek, onu da kendi çizgisine oturtup "judaizer" yapacakti.

Püritenlik, Ingilizce konusan halklar arasinda 16. ve 17. yüzyildaki en yaygin protestan mezhebi konumundaydi. Amerika'daki-ya da o zamanki adiyla New England'daki-Püriten çagi ise, 1620'de Massachussetts'deki kurulan büyük Püriten kolonisi ile basladi.

Aslinda Kuzey Amerika'da kurulan tüm Ingiliz kolonilerinde Püriten etkisi vardi. Massachussetts'de ve daha sonra da Plymouth'da kurulan büyük Püriten kolonileri ise genisleyerek tüm New England'a yayildilar.

Britannica'nin Ingilizce baskisi, Amerikan Püritenleri ile ilgili olarak sunlari kaydediyor.

"Avrupa kolonizasyon tarihinde hiç bir koloni Massachussetts kolonisinin ulastigi zenginlik seviyesine ulasamadi. Koloniyi kuran Püritenlerin amaci Amerikan'in uçsuz bucaksiz topraklarinda yeni bir Siyon yaratmakti. Bu, Ingiltere'de saglanan reformasyonun bir benzerini olusturmalarini saglayacakti... Püriten mirasi, Amerikan ruhunun sekillenmesinde süphesiz büyük bir faktör olarak yerini aldi."

Püritenler, kendilerini Eski Ahit'e öylesine kaptirmislardi ki, Amerika'ya New England (Yeni Ingiltere) yerine New Israel (Yeni Israil) adini vereceklerdi.

Püritenlik Amerika'nin kurulusunda böylesine önemli rol oynayip, "Amerikan ruhunu sekillendirirken", bu ülkeye "yahudici/yahudi sempatizani" (judaizer) misyonunu da yükledi elbet. Püritenlik, daha sonra gelisen tüm Amerikan protestanligini da etkisi altina almistir.

Püritenler, Yeni Dünya'ya M. Tevrat'in içerdigi vahset boyutunu da getirmislerdir. M. Tevrat, yahudilerin, Filistin'i sözde haksiz olarak gasp etmis Kenan halkina karsi girisecekleri savasta uygulamalari gereken bazi vahset emirleri içerir. Bu vahset emirleri, geçmis yillarda Israil ordusu tarafindan Filistinliler'e karsi uygulanmistir. Kendilerine rehber olarak Tevrat'i kabul etmis olan Püritenler de, Amerika topraklarindan uyguladiklari vahsetler için Tevrat emirlerini referans kabul etmislerdir. Noam Chomsky, Year 501: The Conquest Continues (Yil 501: Isgal Sürüyor) adli kitabinda Amerikan yerlilerinin Kristof Kolomb'la baslayan baski ve "etnik temizlik" dolu tarihine el atiyor. Ve Püritenlerin, Amerikayi "Vaadedilmis Toprak" olarak gördüklerini, üzerindeki Kizilderilileri de "Kenan Halki" saydiklarini bildirdikten sonra, Püriten vahsetini söyle anlatiyor:

"New England'daki ilk büyük soykirim hareketlerinden biri, 1637'de Pequot Kizilderilileri'nin yok edilmesiydi. Sömürgeci Püritenlerin, uyguladiklari bu vahseti göklere çikaran resmi açiklamalari ise söyleydi: 'Yeryüzü cennetinde Tanri'nin istemedigi bu Pequot yerlileri temizlendi. Öyle ki, sükürler olsun, artik Pequot ismi tasiyan kimse kalmadi.'

Bugün, 'Tanri'nin izni altinda' yurduna baglilik yemini eden her Amerikan çocugu, aslinda, bu katliami uygulayan Püritenlerin tasidigi retorigi ve Eski Ahit'ten (M. Tevrat) kaynaklanan düsünceyi ödünç almaktadir. Püritenlerin Eski Ahit'ten aldiklari düsünce ise sudur: 'Bilinçli bir biçimde, Tanri'nin seçilmis halkina ait olan Vaadedilmis Topraklar'daki Kenan halkini yok etmek'.

Katliami uygulayan Püritenler, yaptiklari isi tümüyle dini liderlerinin kontrolünde gerçeklestiriyolar, 'kutsal misyon'larini yerine getiriyorlardi. Öyle ki, kizilderili erkek, kadin ve çocuklar tümüyle Eski Ahit emirlerine göre katlediliyorlardi. Kendi kullandiklari Tevrat deyimlerine göre, Püritenler, kizilderili çadirlarini 'kizgin atesli firinlara' döndürüyorlar, içindeki kurbanlari Tevrat deyimiyle 'olabilecek en kötü ölümle' öldürüyorlardi. Bir baska Tevrat ayetinin deyimiyle ölenler 'atesin içinde kizariyor, ancak oluk oluk akan kanlari atesi söndürüyor'du. Katliami uygulayanlar ise 'Rab (Yehova)'nin övgüsüne layik' oluyorlardi.

Bundan bir kaç yil sonra ise New York bölgesindeki yerlilerin 'temizlenmesi' operasyonu düzenlendi. Örnegin, Subat 1643'de Güney Manhattan'da Hollanda'li askerler tarafindanAlgonquin Kizilderilileri'ne karsi gerçeklestirilen ve David de Vries tarafindan aktarilan katliam söyleydi: 'Askerler pek çok Kizilderili'yi uykularinda öldürdüler. Annelerinin gögüslerinden çekilip alinan bebekler anne-babalarinin gözleri önünde kiliçla parçalaniyor ve bebeklerin parçalari atese atiliyordu. Kundaktaki bebekler besikleri içinde parçalaniyor, kafalari eziliyor, en tas-yürekli adamin bile vicdanini sizlatacak bir vahsilikle öldürülüyorlardi. Bazi bebekler nehire atildi, onlari kurtarmak için anne ve babalari da suya atladi. Ama askerler ne çocuklarin ne de anne-babalarin sudan çikmalarina izin vermediler, hepsi boguldu."

Modern dünyanin uygulamaktan bir türlü vazgeçmedigi vahsetin ardinda, bir de bu tür bir "judaizer" gelenegi yatmaktadir....

Püritenlerin uyguladiklari vahsetin Ibrani ögretisine dayandigina, Arnold Toynbee de dikkat çeker. Amerikali sosyolog Thomas F. Gossett'in Race: The History of an Idea in America (Irk: Amerika'daki Bir Düsüncenin Tarihi) adli kitabinda yazdigina göre, Toynbee, "Amerika'daki Ingiliz kolonicilerinin Eski Ahit üzerinde yogunlasmalarinin, onlara, dinsizleri yok etmekle görevli seçilmis bir halk olduuklari inancini verdigini" savunuyor. Gossett, bunun ardindan, "Tevrat'taki Israilliler Kenan halkini nasil yok ettilerse, Massachusettes kolonisindeki Israilliler (yani Püritenler) de Kizilderilileri öyle yok ettiler" diyor.

Püritenlerin, "Amerikan ruhu"na enjekte ettikleri bu "judaizer" etki, Amerika'nin yahudilik konusundaki yaklasimini bugüne dek yönlendirmistir. Amerikan protestanligi, Püriten düsüncesinin bir devami olarak, yahudilerin hep "seçilmis irk" oldugu düsüncesini benimsemistir. Amerikan-Ibrani iliskilerinin tarihsel gelisimini inceleyen Israel In The Mind of America (Amerika'nin Zihnindeki Israil) adli kitapta, Amerikan protestanliginin tasidigi bu ilginç misyon, ayrintilariyla inceleniyor.

Israel In the Mind of America kitabinda üzerinde durulan bir isim, William Eugene Blackstone ise, hem Amerikan elitinin yahudilige bakisini hem de protestanlik-yahudilik paralelligini göstermesi açisindan oldukça ilginç:

"1841'de New York'da bir metodist protestan olarak dogan William Eugene Blackstone, gençlik yillarinda Kutsal Kitap üzerinde uzmanlasti... 1878'de Blackstone büyük eseri 'Jesus Is Coming'i (Isa Geliyor) yayinladi ve kisa sürede ün kazandi. Evanjelik cemaatleri onu alkisladilar. Kitabi bir milyonun üstünde satti ve Ibranice'yi de kapsayan 48 dile çevrildi.

Blackstone, arkadaslari Dwight L. Moody ve Cyrus I. Scofield ile birlikte, Kutsal Kitab'in yahudilerin 'Tanri'nin seçilmis halki' oldugu seklindeki hükmünün hala geçerli oldugunu savundu.... Aralarinda John D. Rockefeller, Cyrus McCormik, J. Pierpont Morgan gibi isimlerin ve Parlemento sözcüsünün, senatörlerin, hakimlerin, avukatlarin, gazetecilerin bulundugu 413 seçkin Amerikali Blackstone'un bu fikrine destek verdi. Yahudilerin seçilmis halk oldugunu destekleyenler, Amerikan elitinin kapsamli bir listesi durumundaydi...

Blackstone, daha sonra Rusya'dan göçen yahudilerin sözkonusu oldugu dönemde, su öneriyi getirdi: 'Niçin Filistin'i yahudilere vermiyoruz?'...

Peki Filistin 'bizim' miydi ki onu yahudilere verecektik? Buna karsilik Blackstone, 1878 Berlin Anlasmasi ile birer Türk eyaleti olan Bulgaristan ve Sirbistan'in Bulgarlara ve Sirplara verildigini hatirlatiyor ve söyle diyordu: 'Bulgaristan'in Bulgarlar'a, Sirbistan'in da Sirplara ait oldugu kadar, Filistin de yahudilere ait degil mi?'... Yahudi devleti, ayni Bulgaristan ve Sirbistan gibi, Türk Hükümeti'nden anlasma sonucu alinacak Filistin topraklari üzerine kurulabilirdi...

Böylece Amerikali bir protestan olan Blackstone, Avrupali bir yahudi olan Theodor Herzl'den yillar önce siyasi siyonizmi ortaya atimisti....

Blackstone, ölümünden iki yil önce, 1933'de Chicago'daki protestan cemaatine yazdigi mektupta, asirlar önce Püritenlerin eliyle Amerika'ya yüklenmis olan misyonunun hala geçerli oldugunu vurguluyor ve, 'Israil'in uyanisiyla simdi her zamankinden daha çok ilgileniyorum' diye yaziyordu, 'dualarimiz sayesinde beklenen Mesih'lerine kavusabilirler'."

Püritenlikten kaynaklanmis olan Amerikan protestanliginin yahudilikle olan paralelligini ve yahudilerle ilgili olarak tasidigi misyonu baska kaynaklar da vurguluyor. The Lobby: Jewish Political Power and American Foreign Policy (Lobi: Politikadaki Musevi Gücü ve Amerikan Dis Politikasi) kitabinin yazari Edward Tivnan, konuyu söyle dile getiriyor:

"Amerikan Siyonist hareketinin önderi Brandeis, yeni kurdugu Amerika Siyonist Organizasyonu'nu gelistirmeye çalisirken, siyonist hareket birdenbire Beyaz Saray'da bir dosta sahip oldu. Bu dost Baskan Wilson'di. Wilson, Brandeis'i yalnizca 1916'da Anayasa Mahkemesi'ne atamakla kalmayacak, ayni zamanda bu genç arkadasinin seslendirdigi siyonizm teorisine de destek çikacakti...

Wilson'in bu tavri, pragmatik bir siyasi karar olmaktan çok daha öteydi. Bir Prespiteryen papazin oglu ve Kutsal Kitab'in sürekli bir okuyucusu olarak Wilson, yahudilerin kaderi ile duygusal olarak ilgiliydi. Amerikan protestanliginda Siyon idealine karsi büyük bir sempati gelenegi vardir. Grose, Wilson'in 'Ben, bir protestan papazin oglu olarak, Kutsal Topraklar'in oranin gerçek sahiplerine verilmesine destek olmakla yükümlüyüm' dedigini de belirtir."
Amerika'daki Protestan cemaatlerinin önemli bir bölümü, bugün de ayni etkiyi tasimaktadir. ABD'deki köktenci protestan cemaatleri, Israil'i "Tanri'nin yerine gelmis bir vaadi" olarak degerlendirirler. Israil'e yapilan Amerikan yardimi hakkindaki en ufak bir elestiri, bu cemaatlerden büyük tepki alir. Israil Devleti, Tevrat'ta adi geçen yahudilerle özdeslestirilirken, Gazze ve Bati Seria'da yasayan Filistinliler, Kenan Halki olarak degerlendirilmektedir. (33) Öyle ki, bu cemaatler, Amerika'nin gücünü koruyabilmesini de Israil'e yaptigi destege baglamaktadirlar. Sayilari kirk milyonu asan Evanjelik protestanlarin liderlerinden Jerry Falwell, "Diger milletler Israil milletine nasil davraniyorsa, Tanri da onlara öyle davranir" diyebilmektedir Aralarinda çok yakin bir dostluk bulunan Evanjeliklerin ve yahudilerin önemli bir bölümünün, "ortak düsmanlari" ise, Noam Chomsky'nin hatirlattiigi gibi, müslümanlardir.

Sonuçta, Protestanligin büyük ölçüde Eski Ahit'e ve Ibrani dünya görüsüne dönüs hareketi oldugunu ve bu dönüsün hem sosyo-ekonomik boyutta (kapitalizmin dogmasi, faizin mesrulasmasi) hem de sosyo-politik boyutta (yahudilere karsi olagandisi bir sempati ve hayranlik dogmasi gibi) sonuçlari oldugunu söyleyebiliriz.

Bati kültürünün, ahireti temel hedef olarak belirlemis olan Katolik düsüncesinden kopup, Kuran'in "Her biri, bin yil yasatilsin ister" (Bakara, 96) hükmüne uygun bir dünyevilige dönmesi de, kuskusuz önemli ölçüde bu "Ibranilesme" sürecinden kaynaklanmaktadir.
 
Geri
Top