• ÇTL sistemimiz sıfırlandı ve olumlu değişiklikler yapıldı. Detaylar için: TIKLA

Rakamlarla Su İsrafı

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
Rakamlarla Su İsrafı

Dünyanın toplam su miktarı 1,4 milyar km3’tür [1 km3=1 milyar m3 (ton)]. Bu suyun % 97,5’u okyanuslar ve denizlerde tuzlu su olarak, % 2,5’u da derelerde, göllerde, yeraltında ve kutuplarda (buzul olarak) tatlı su olarak bulunmaktadır. Tatlı suyun % 68,9’u kutuplarda ve yüksek bölgelerde sürekli buz ve kar olarak, % 30,8’i ise toprak nemi ve yeraltı suyu olarak bulunur. Dünya su miktarının sadece % 0,3’ü nehir ve göllerde bulunmaktadır.1 Mevcut suyun 380 trilyon tonu okyanuslardan, 63 trilyon tonu ise göl ve nehirlerden buharlaşır ve bunun yaklaşık 350 trilyon tonu yağmur, dolu veya kar şeklinde yeryüzüne geri dönerken kalan kısmı ise havada nem ve bulut olarak bulunur.2

Su buharlaşması olmasaydı ne olurdu?
Bu bilgiler yanında, buharlaşan suyun hikmetinden söz etmeden geçmek olmaz. Su buharına bağlı, dünyamızın üzerini battaniye gibi saran tabiî sera tesiri olmasaydı, güneşin radyasyonuyla ısınan gezegenimizin ısısı muhafaza edilemeyecek ve gezegenimiz yaklaşık 35 °C daha soğuk olacaktı. Diğer yandan, her zaman yer kürenin yarısından fazlasını örten bulutlar olmasaydı, yer küremiz yaklaşık 11 °C daha sıcak olacaktı.3 Zerreden kürelere kadar her şeyi yaratan, onlar arasında karşılıklı münasebetler kuran Allah (cc), arz ile semâ arasında suyun devr-i dâimi için güneşi, bulutları ve buharlaşmayı vasıta kılmıştır.4 Atmosferdeki suyun gaz ve damlacık hâlleri arasında değiştirilen hikmetli hareketleri, dünyamızın iklimini düzenleyici hassas bir mekanizmada rol alır. Hava ısındığında daha fazla su buharlaşır ve bulutlar meydana gelir; sıcaklık azaldığında ise daha az su buharlaşır ve bulutlar çözülür. Böylece hava sıcaklıkları kararlı bir şekilde değişir ve bize rahat yaşayabileceğimiz bir hayat sunulur.3 Kâinatta sürekli kontrol altında işlettirilen kanunlar, atmosfere gelen güneş ışınlarının, ancak canlıların ihtiyacı kadar olan üçte birlik kısmının yeryüzüne ulaştırılmasında bir perde olarak iş görür. Bu da rahmetin (yağmurun) devamlılığını temin eden buharlaşmayı sağlar. Denizlerden ve toprak üzerinden buharlaşan su, aynı nispette tekrar yere iner ve hayatın devamında vazife alır. Yağışlar, yeryüzünün değişik bölgelerinde farklı miktarlarda olmasına rağmen -kâinatta israfa yer verilmeyerek- bu rakam korunur ve bir yıl içerisinde dünyaya düşen toplam yağmur miktarı, diğer yıllarda da hep aynı kalır ve bütün zaman boyu böylece devam eder.5 Bu hususa Kur’ân’da, ‘O ölçüye bağlı olarak su indirmiştir…’ (Zuhruf, 43/11) âyetiyle işaret edilmektedir.

Dengesiz su tüketimi gelecekte ne gibi tehlikelere yolaçabilir?
İçme, kullanma ve tarım için hizmetimize sunulan suyun dengesiz ve israf edilerek kullanılması, şu an bile tehlikeli boyutlara ulaşmış iken, gelecekte nasıl bir susuzluk yaşayabileceğimizi iyi araştırmamız ve bu hususta bazı tedbirler almamız gerekmektedir.
New Scientist dergisinin 25 Şubat 2006 tarihli sayısında yer alan bir makalede belirtildiği gibi, yağan yağmur miktarı bazı bölgelerde ziraî ürünlerin yetiştirilmesinde yeterli olmadığı için nehirler, göller veya barajlar gibi yerüstü sularından pompalar veya kanallarla sürekli su çekilmektedir. Sulamada yerüstü sularının yetmediği durumlarda ise yeraltı suları kullanılmaktadır. Yeraltı sularının çok fazla çekilmesi, tatlı su kaynaklarının dengesinin bozulmasına sebep olacağı için, gelecekte ciddi su sıkıntısının başlıca sebebi olacaktır. Bu da Mukaddir olan (her şeyi bir ölçü ve dengede yaratan) Allah’ın (cc) koyduğu nizamın, imtihan sırrı gereği, insanlar tarafından bozulması sebebiyle meydana gelmektedir. Bilhassa Hindistan, İran, Endonezya, Pakistan ve Çin gibi kalabalık ülkelerde, halkın gıda ihtiyacı yeraltından çekilen su ile yapılan ziraatle karşılanabilmektedir. Ancak, artan nüfusla birlikte su tüketimi de sürekli arttığı için su kaynaklarının geleceği açısından tehlikenin boyutu ciddi olarak artmaya devam etmektedir. Bu ülkelerde ziraat için yeraltından çekilen su miktarı, 400 km3 (400 milyar ton ) civarındadır. Bu miktar, yağmurla takviye edilen suyun iki katı kadar olduğu için ve gölleri ve nehirleri besleyen yeraltı sularının azalması sebebiyle, bu ülkelerdeki nehirler ve göller kurumaya başlamıştır. Sadece bu ülkelerde yeraltından çekilen su miktarı, bütün dünya ülkelerinin çektiği su miktarının yarısından fazladır.

Ne kadar suya ihtiyaç duyuluyor?
Aslında dolaylı olarak bütün insanlar dünyamızın su deposu olarak yaratılmış yeraltı sularıyla yetiştirilen ürünleri tüketmektedir. Meselâ Pakistan’dan pamuk, Tayland’dan pirinç, İsrail’den domates, Etiyopya’dan kahve, İspanya’dan portakal, Avustralya’dan şeker gibi pek çok ürün, yeraltı sularıyla yetiştirilerek diğer ülkelere satılmaktadır. Yağan yağmur miktarının bazı ülkelerde ziraate yeterli olmaması, sulamayı gerektirdiği için ciddi su ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Bu su ihtiyacının boyutu hakkında fikir sahibi olabilmek için hangi ürünün yetiştirilmesinde ne kadar su gerektiği konusunda bazı istatistikî değerler verecek olursak, meselenin ehemmiyeti daha iyi anlaşılacaktır (Şekil 1). Meselâ 1 kg pirincin yetişmesi için 2.000 ile 5.000 litre arasında su gerekmektedir. 1 kg buğdayın yetişmesi için 1.000 litre su, hayvanlarda 1 litre süt üretilmesi için 2.000 ile 4.000 litre, 1 kg şeker için 3.000 litre, 1 kg kahve için 20.000 litre su gerektiği ortaya çıkarılmıştır. Yediğimiz bir hamburgerin içindeki besinler (et, un, salça, peynir vs.) için gerekli su miktarının ise 11.000 litre, bir çay kaşığı şeker için 50 bardak, içtiğimiz 1 fincan kahve için tam 1.120 bardak, giydiğimiz bir penye tişörtün pamuğunu yetiştirmek için 7.000 litre su gerektiği dikkate alınırsa bilhassa insanın fıtrî olmayan, lüks denebilecek tüketim alışkanlıkları uğruna ne büyük su israfında bulunduğu daha iyi anlaşılmaktadır.
Yaratıcı tarafından bahşedilen su kaynaklarının verimli kullanılması, suyun israf edilmemesi ve böylece dünyada su dengesinin bozulmaması için elimizden gelen her gayreti göstermeyi kendimize bir vazife bilmeliyiz. ‘Yiyip için, giyinin ve tasadduk edin. Fakat israf ve kibirden sakının.’ (Buhari) hadîsi gereğince, aşırı gıda tüketiminin hem sağlığımız için zararlı olması, hem tamamı tüketilemediği için çöpe atılarak israf edilmesi, hem de her ürün için su ihtiyacının çok fazla olması sebebiyle su kaynaklarının azalmasında israf temelli bir hayat tarzı, dolaylı olarak birinci derecede rol oynamaktadır. Bu yüzden gıdalarımızda tasarruf ve az tüketme yoluna gidilmeli, bunun yanında ziraatte tasarruflu sulama usullerini tercih etmeli ve az sulama ile bol verim alabilecek ilmî araştırmalar yapılmalıdır.
Âdil olan Allah (cc), her şeyi belirli bir denge ve nizamla yaratmış olduğu için insanların yanlış kullanımı ve tahribi olmadığı müddetçe, denge ve intizam bozulmayacak ve yarattıklarının yaşamasına imkân tanıyacaktır. Bilhassa inananlar olarak, “Yiyin, için; fakat israf etmeyin! Allah israf edenleri elbette sevmez.” (A’râf, 31) emrine uymalı ve Allah’ın (cc) bahşettiği tertemiz suyu, çok dikkatli ve tasarruflu kullanmalıyız. Suyun önemine binaen Hz. Peygamber Efendimiz (sas) de suya çok değer vermiş, abdest alırken bile gerekenden fazla su kullanılmasını mekruh sayarak yasaklamıştır. Böylece, abdest gibi Allah’ın huzuruna çıkılacak bir işte dahi, fazla su kullanmaktan insanları men etmiştir. Konuyla ilgili olarak nakledilen bir hadîs şöyledir: Bir gün Peygamberimiz, sahabîlerden birinin abdest alırken suyu israf ettiğini görür. “Bu israf nedir?” diye sorar. Bunun üzerine sahabî, “Abdestte israf olur mu?” diye karşılık verir. Peygamberimiz: “Evet, akan bir nehrin kenarında bile olsan, normal bir miktarın üzerinde su kullanman israf olur.” buyurur.7 İslâm’ın israf ve savurganlığı bu kadar şiddetle yasaklamasının elbette ki sebepleri vardır. Şöyle düşünelim: Bugün dünyamızda yaklaşık olarak 5-6 milyar kadar insan yaşamaktadır. Her biri, el yıkarken, diş fırçalarken, abdest alırken veya banyo yaparken fazladan günde 1 litre su harcasa, bu miktar günde 5-6 milyar litre veya 5-6 milyon ton su israfı demektir. Dünya hepimizin. Onu korumak da hepimizin vazifesidir.

Kaynak: sizinti.com.tr
 
Geri
Top