Rezil olma hakkımıkullanıyorum, beyaz çorap giyme ve halk otobüslerinde yolculuk etme hakkımı. 'yoz' diye bir köşeye attığınız ne kadar müzik varsa dinleyeceğim hepsini........simit yiyeceğim ve lahmacun ve kebap ve isot biberi yiyeceğim ve ayran içeceğim bunların üstüne.
korktuğunuz partilere oy vereceğim ve sonra o partileri pat diye bırakıp başka partileri deneyecek keyfimin kahyası. günün en civcivli saatlerinde uzanıp uyuyacağım parklarda ve topuğunu ezdiğim ayakkabı cesetleri yattığım bankların ucuna düşecek. terleyeceğim ve hayatının en uzun koşusuna çıkmış bir at gibi kokacak vücudum.
cicili bicili sözleri, ince iltifatları tutmayacak aklım ve ilk kez gördüğüm birşey gibi bakacağım bana 'beyefendi' diyenlerin suratına.
adımla çağırın beni, sadece babamın kulağıma okuduğu isimle.
saçmalama hakkımı kullanıyorum kaldırımlarda bir meczup gibi dolaşma ve otobüslerde arkaya doğru gitmeme hakkımı.
vitrinlerinizin önünden, cicilerinizin, modalarınızın, ve kokulu sabunlarınızın önünden en kayıtsız halimle geçeceğim. bana hiçbir şey satamayacaksınız ve ben size hiçbir şey satmayacağım.
sigortasız, pasaportsuz, ehliyetsiz dolaşacağım ve korkacaksınız gözlerime bakmaya. (bu yazıyı okurken bile ürperdiniz!) gözlerim üzerinize toprak atmaya hazırlanan bir mezarcının kıllı elleridir çünkü. korkacaksınız ve ben fütursuz yürürken yollarınızda siz kenara çekileceksiniz hep. sizin göreviniz, sizin gibi olmayanlardan korkmaktır.
korkun bizden; biz öcüyüz
beyzade ve beyaz semtlere kıstırdığımız her seçkin beyaz kafaya 'pöhhh! ' deme hakkımızı kullanıyoruz. pöhhh! acaip korkuyorsunuz ve fakat bitirdiğiniz okullar tutamıyor elinizden, çalıştığınız temiz işler saçlarınızı okşayamıyor, sakinleştiremiyor sizi yaşadığınız o 'bal dök yala' evleriniz. ne aciz kadınlarınız var sizin, ne kadar çıtkırıldım ve ne kadar kompleksli. (zayıflama seanslarından, güzellik salonlarında bulursunuz hep onları) avutamıyorlar sizi ve ağlayamıyorsunuz yanlarında. oysa erkekler ağlar beyzade, erkekler ağladıkça yiğitleşir ve daha iyi savaşır gözünde yaş olanlar.
serserilik hakkımı kullanıyorum, çatalla kaşığı birbirine karıştırma ve yemeğe parmaklarımla uzanma hakkımı. tanımadığım ve kapısından içeri alınmadığım ve gidip bir bardak çayını içemediğim yerlerden gelen faturaları ödemeyeceğim. ayakkabılarımı boyatmayacağım ve tükürerek bakacağım afişlere, lüks lokantalara, ve insansız otellere. neon ışıkları kaldırımlardaki su birikintilerine vuracak ve bıçaklanan bir kadının kanı karışacak aynı anda aynı suya.ve işte beyazların medeniyeti ve ben asla girmeyeceğim bu oyuna ve ben asla cafcaflı görüntülerine aldanmayacağım bu uygarlığın.
bizi kandıramayacaksınız, bizi pazarınıza indirip suyu çekilmiş ıspanaklar gibi satamayacaksınız.
adam olmayacağız, hizaya gelmeyeceğiz, ve uzatmayacağız boyunlarımızı uysal koyunlar gibi sizin imansız bıçaklarınıza. gidin burdan, cellatlarınızı ve katillerinizi de alıp gidin, kapılarınızda bekleyen köpekleri ve boynuna kurdele bağladığınız sümsük kedilerinizi de alarak gidin.
adam olmama hakkımı kullanıyorum, harfleri eciş bücüş yazma ve meclisin tavanına çiğ köfte atma hakkımı. dilime doğru iteklediğiniz bütün yabancı sözcükleri yanlış ve yersiz kullanacağım. karşınızda bacak bacak üstüne atarak konuşacak ve manasız şeylerden bahsedeceğim. cahil kalacağım ve ısrarla eğitmeyeceğim kendimi, inceltmeyeceğim ve ısrarla yanlış yapacağım bana ezberletmeye çalıştığınız herşeyi. ısrarla başka şekilde giyinip, başka şekilde büyüteceğim çocuklarımı. başka bir müzik dinleyip, başka düğünlerle evleneceğim. kulağınızın dibinde naralar atıp, evinizin önünde şarjör boşaltarak göndereceğim oğlumu askere. demokrasiyi yanlış anlayacağım ve ısrarla ve dilinize plesenk ettiğiniz her açıklama benim kapılarımdan içeri yanlış içeriklerle girecek.
plastik çiçekleri ve kabe resimli duvar halılarını seveceğim ısrarla.
ben adam olmayacağım ve unutacağım rakamlarınızı. her yanından kan damlayan kavramlarınız için, demeçleriniz ve istatistikleriniz için kılımı bile kıpırdatmayacağım.
ben öcüyüm, ben tehditim ve sizden nefret ediyorum.
ısrarla ve her gün yeniden ve usanmadan ve gülümseyerek ve içimdeki bıçakları okşayarak nefret ediyorum sizden.'
korktuğunuz partilere oy vereceğim ve sonra o partileri pat diye bırakıp başka partileri deneyecek keyfimin kahyası. günün en civcivli saatlerinde uzanıp uyuyacağım parklarda ve topuğunu ezdiğim ayakkabı cesetleri yattığım bankların ucuna düşecek. terleyeceğim ve hayatının en uzun koşusuna çıkmış bir at gibi kokacak vücudum.
cicili bicili sözleri, ince iltifatları tutmayacak aklım ve ilk kez gördüğüm birşey gibi bakacağım bana 'beyefendi' diyenlerin suratına.
adımla çağırın beni, sadece babamın kulağıma okuduğu isimle.
saçmalama hakkımı kullanıyorum kaldırımlarda bir meczup gibi dolaşma ve otobüslerde arkaya doğru gitmeme hakkımı.
vitrinlerinizin önünden, cicilerinizin, modalarınızın, ve kokulu sabunlarınızın önünden en kayıtsız halimle geçeceğim. bana hiçbir şey satamayacaksınız ve ben size hiçbir şey satmayacağım.
sigortasız, pasaportsuz, ehliyetsiz dolaşacağım ve korkacaksınız gözlerime bakmaya. (bu yazıyı okurken bile ürperdiniz!) gözlerim üzerinize toprak atmaya hazırlanan bir mezarcının kıllı elleridir çünkü. korkacaksınız ve ben fütursuz yürürken yollarınızda siz kenara çekileceksiniz hep. sizin göreviniz, sizin gibi olmayanlardan korkmaktır.
korkun bizden; biz öcüyüz
beyzade ve beyaz semtlere kıstırdığımız her seçkin beyaz kafaya 'pöhhh! ' deme hakkımızı kullanıyoruz. pöhhh! acaip korkuyorsunuz ve fakat bitirdiğiniz okullar tutamıyor elinizden, çalıştığınız temiz işler saçlarınızı okşayamıyor, sakinleştiremiyor sizi yaşadığınız o 'bal dök yala' evleriniz. ne aciz kadınlarınız var sizin, ne kadar çıtkırıldım ve ne kadar kompleksli. (zayıflama seanslarından, güzellik salonlarında bulursunuz hep onları) avutamıyorlar sizi ve ağlayamıyorsunuz yanlarında. oysa erkekler ağlar beyzade, erkekler ağladıkça yiğitleşir ve daha iyi savaşır gözünde yaş olanlar.
serserilik hakkımı kullanıyorum, çatalla kaşığı birbirine karıştırma ve yemeğe parmaklarımla uzanma hakkımı. tanımadığım ve kapısından içeri alınmadığım ve gidip bir bardak çayını içemediğim yerlerden gelen faturaları ödemeyeceğim. ayakkabılarımı boyatmayacağım ve tükürerek bakacağım afişlere, lüks lokantalara, ve insansız otellere. neon ışıkları kaldırımlardaki su birikintilerine vuracak ve bıçaklanan bir kadının kanı karışacak aynı anda aynı suya.ve işte beyazların medeniyeti ve ben asla girmeyeceğim bu oyuna ve ben asla cafcaflı görüntülerine aldanmayacağım bu uygarlığın.
bizi kandıramayacaksınız, bizi pazarınıza indirip suyu çekilmiş ıspanaklar gibi satamayacaksınız.
adam olmayacağız, hizaya gelmeyeceğiz, ve uzatmayacağız boyunlarımızı uysal koyunlar gibi sizin imansız bıçaklarınıza. gidin burdan, cellatlarınızı ve katillerinizi de alıp gidin, kapılarınızda bekleyen köpekleri ve boynuna kurdele bağladığınız sümsük kedilerinizi de alarak gidin.
adam olmama hakkımı kullanıyorum, harfleri eciş bücüş yazma ve meclisin tavanına çiğ köfte atma hakkımı. dilime doğru iteklediğiniz bütün yabancı sözcükleri yanlış ve yersiz kullanacağım. karşınızda bacak bacak üstüne atarak konuşacak ve manasız şeylerden bahsedeceğim. cahil kalacağım ve ısrarla eğitmeyeceğim kendimi, inceltmeyeceğim ve ısrarla yanlış yapacağım bana ezberletmeye çalıştığınız herşeyi. ısrarla başka şekilde giyinip, başka şekilde büyüteceğim çocuklarımı. başka bir müzik dinleyip, başka düğünlerle evleneceğim. kulağınızın dibinde naralar atıp, evinizin önünde şarjör boşaltarak göndereceğim oğlumu askere. demokrasiyi yanlış anlayacağım ve ısrarla ve dilinize plesenk ettiğiniz her açıklama benim kapılarımdan içeri yanlış içeriklerle girecek.
plastik çiçekleri ve kabe resimli duvar halılarını seveceğim ısrarla.
ben adam olmayacağım ve unutacağım rakamlarınızı. her yanından kan damlayan kavramlarınız için, demeçleriniz ve istatistikleriniz için kılımı bile kıpırdatmayacağım.
ben öcüyüm, ben tehditim ve sizden nefret ediyorum.
ısrarla ve her gün yeniden ve usanmadan ve gülümseyerek ve içimdeki bıçakları okşayarak nefret ediyorum sizden.'