• Merhaba Ziyaretçi.
    "Yapay Zeka Objektif " Fotoğraf Yarışması başladı. İlgili konuya  BURADAN  ulaşabilirsiniz. Sizi de bu yarışmada görmek isteriz...

Şemsiyeyi Açıp Yürüyoruz Altında, Oysa ki..

Safir

Özel Üye
Özel üye
YAĞMURLAR
Yağmur dünya üzerindeki hayat için en önemli faktörlerden birisidir. Bir bölgedeki canlılığın devamı için yağmur şarttır. İnsan dahil tüm canlılar için bu denli önem taşıyan yağmurlardan Kuran'ın çeşitli ayetlerinde söz edilir. Dahası, yağmurların oluşumu, miktarları ve etkileri konusunda da önemli bilgiler verilir. Kuran'ın indirildiği dönemin bilimi tarafından asla bilinemeyecek olan bu bilgiler, bizlere Kuran'ın ilahi bir söz olduğunu gösterir.
Şimdi Kuran'da yağmurla ilgili verilen söz konusu bilgileri sırayla inceleyelim.

Yağmurun Ölçüsü
Zuhruf Suresi'nin 11. ayetinde yağmur, belli "ölçü" ile inen bir su olarak tarif edilir. Ayet şöyledir:
"Ki O, belli bir miktar ile gökten su indirdi de, onunla ölü bir memleketi 'dirilttik yaydık'; siz de böyle (kabirlerinizden diriltilip) çıkarılacaksınız." (Zuhruf Suresi, 11)

Ayette zikredilen "miktar" kelimesi yağmurun birkaç özelliğiyle birden ilgilidir. Öncelikle, dünyaya yağan yağmur miktarı hep aynıdır. Yeryüzünden bir saniyede 16 milyon ton suyun buharlaştığı hesaplanmıştır. Bu, aynı zamanda bir saniyede dünyaya yağan yağmur miktarıdır. Yani su, sürekli bir çevrim dengesi içinde, "bir ölçüye göre" dönüp dolaşmaktadır.

Yağmurun sahip olduğu ölçülerden birisi de düşüş hızıyla ilgilidir. Yağmur bulutlarının minimum yüksekliği 1.200 metredir. Yağmur damlasıyla aynı ağırlık ve büyüklükteki bir cisim bu yükseklikten bırakıldığında giderek hızlanarak yere yaklaşık 558 km/saatlik bir hızla düşecektir. Şüphesiz ki böyle bir süratle yere çarpan her cisim büyük bir tahribat yapar. Eğer yağmur da böyle yağsaydı tüm ekili dikili araziler mahvolacak, yerleşim birimleri, evler, arabalar büyük zarar görecek, insanlar genişaplı korunma önlemleri almadan dolaşamayacaklardı. Üstelik bu hesaplar sadece 1.200 metre yükseklikteki bulutlar içindir, oysa yeryüzünde 10.000 metre yüksekte de yağmur bulutları dolaşmaktadır. Bu tür bir yükseklikten düşen su damlası, normalde çok tahrip edici bir hıza ulaşabilir.
Ancak böyle olmaz; ne kadar yüksekten düşerlerse düşsünler, yağmur tanelerinin ortalama hızı yere ulaştıklarında sadece 8-10 km/saattir. Bunun sebebi ise, yağmur damlasının aldığı özel biçimdir. Bu biçim, atmosferin sürtünme etkisini arttıran ve belirli bir "limit" hıza ulaştığında daha fazla hızlanmasını engelleyen biçimdir. (Günümüzde paraşütler de bu teknik kullanılarak imal edilmektedir.)

Yağmurun "ölçü"leri bu kadarla da kalmaz. Örneğin, yağmurun yağmaya başladığı atmosfer katmanlarında ısı, sıfırın altında 40°C'ye kadar inebilir. Ancak yağmur asla buz kalıplarına dönüşmez. (Buza dönüşse, kuşkusuz yerdeki canlılar için ölümcül bir tehdit oluştururdu.) Bunun sebebi atmosferdeki suyun saf su niteliğinde olmasıdır; bilindiği gibi saf su çok düşük ısılarda bile kolay kolay donmaz.

Yağmurun Oluşumu
Yağmurun nasıl oluştuğu uzun süre insanlar için tam bilinemeyen bir sırdı. Ancak hava radarlarının keşfedilmesinden sonra, yağmurun hangi evrelerden geçerek oluştuğu kesinlik kazandı.
Buna göre, yağmur üç evreden geçerek oluşur: Önce rüzgar yoluyla yağmurun "hammaddesi" havalanır. Ardından bulutlar meydana gelir ve en son olarak da yağmur damlacıkları ortaya çıkar.
Kuran'da yağmurun oluşumu ile ilgili aktarılanlar ise, tam da bu süreçten söz ederler. Bir ayette bu oluşum ile ilgili şöyle bir bilgi verilir:
"Allah, rüzgarları gönderir, böylece bir bulut kaldırır da onu nasıl dilerse gökte yayıp-dağıtır ve onu parça parça kılar; nihayet onun arasından yağmurun akıp çıktığını görürsün. Sonunda kendi kullarından dilediğine verince, hemen sevince kapılıverirler." (Rum Suresi, 48)
Şimdi ayetin ifade ettiği üç evreyi teknik olarak inceleyelim.

1. EVRE: "Allah rüzgarları gönderir..."
Okyanuslardaki köpüklenme ile oluşan sayısız hava kabarcığı sürekli patlamakta ve su zerreleri sürekli olarak gökyüzüne fırlamaktadır. Tuzca zengin bu zerreler daha sonra rüzgarlarla taşınır ve atmosferde yukarılara doğru yol alırlar. Aerosol adındaki bu küçük parçacıklar "su tuzağı" denilen bir mekanizmayla yine denizlerden yükselen su buharını kendi çevrelerinde minik damlalar halinde toplayarak bulutları oluştururlar.

2. EVRE: "...böylece bir bulut kaldırır da onu nasıl dilerse gökte yayıp-dağıtır ve onu parça parça kılar..."
Tuz kristallerinin ya da havadaki toz zerrelerinin etrafında yoğunlaşan su buharı sayesinde bulutlar oluşur. Bunların içindeki su damlacıkları çok küçük olduklarından (0.01 ile 0.02 mm çapında) havada asılı kalırlar ve göğe yayılırlar. Böylece gök bulutlarla kaplanır.

3. EVRE: "...nihayet onun arasından yağmurun akıp çıktığını görürsün."
Tuz kristallerinin ve toz zerreciklerinin etrafında biraraya gelen su parçacıkları iyice yoğunlaşarak yağmur damlalarını oluştururlar. Böylece havadan daha ağır bir konuma gelen damlalar buluttan ayrılarak yağmur biçiminde yere düşmeye başlarlar.
Yukarıdaki teknik açıklamadan çıkarılabilecek net sonuç şudur:
Yağmurun oluşumundaki her aşama, Kuran ayetlerinde bildirilmektedir. Üstelik bu aşamalar oluşum sırasıyla açıklanmıştır. Dünyadaki birçok doğal olayda olduğu gibi, bunda da Kuran'da en doğru açıklama yapılmış, üstelik bu açıklama bilimin keşfinden asırlar önce insanlara duyurulmuştur.

Ölü Toprağa Verilen Hayat
Kuran'da, yağmurun "ölü bir beldeyi diriltme" işlevine birçok ayette dikkat çekilir. Örneğin bir ayette şöyle denir:
"...Biz gökten tertemiz bir su indirmekteyiz. Onunla ölü bir beldeyi (toprağı) canlandırmak ve yarattığımız hayvanlardan ve insanlardan birçoğunu onunla sulamak için." (Furkan Suresi, 48-49)

Nitekim yağmurun, canlılar için kaçınılmaz bir ihtiyaç olan suyu yeryüzüne bırakmasının yanında bir de gübreleme özelliği vardır.

Denizlerden buharlaşarak bulutlara ulaşan yağmur damlaları, ölü toprağı "canlandıracak" bazı maddeler içerirler. Bu "canlandırıcı" özellikli yağmur damlalarına "yüzey gerilim damlaları" adı verilir. Yüzey gerilim damlaları, biyologların deniz yüzeyinin mikro katman dedikleri üst kısmında oluşurlar; milimetrenin onda birinden daha ince olan bu yüzeysel zarda, mikroskobik alglerin ve zooplanktonların bozulmasından dolayı meydana gelen pek çok organik artık vardır. Bu artıkların bazıları, deniz suyunda çok az bulunan fosfor, magnezyum, potasyum gibi elementleri ve ayrıca bakır, çinko, kobalt, ve kurşun gibi ağır metalleri seçip ayırarak kendi içlerinde toplarlar. Bu "gübre" yüklü parçacıklar rüzgar yoluyla havaya kaldırılır ve bir süre sonra da yağmur damlalarının içinde yere inerler. Yeryüzündeki tohum ve bitkiler, yetişmeleri için gereksinim duydukları çok sayıdaki madensel tuzları ve elementleri işte bu yağmur damlalarında bulurlar. Bu olay Kuran'ın bir başka ayetinde şöyle bildirilir:
"Ve gökten mübarek (bereket yüklü) su indirdik; böylece onunla bahçeler ve biçilecek taneler bitirdik." (Kaf Suresi, 9)

Yağışlarla toprağa inen bu tuzlar, verimi arttırmak için kullanılan gübrelerden bazılarının (kalsiyum, magnezyum, potasyum v.b.) küçük örnekleridir. Bu tür aerosollerde bulunan ağır metaller ise, bitkilerin gelişiminde ve üretiminde verimlilik artırıcı elementleri oluştururlar.

Ormanlar da, yine bu deniz kökenli aerosoller yardımıyla gelişir ve beslenirler. Bu yolla, her yıl kara parçalarının toplam yüzeyi üzerine 150 milyon ton gübre düşmektedir. Bu doğal gübreleme işleyişi olmasaydı, dünya üzerinde çok daha az bitki olacak, hayat dengesi bozulacaktı.

İşin en ilginç yanı ise, ancak modern bilim tarafından ortaya çıkarılan bu gerçeğin, Kuran'da Allah'ın asırlar önceden bildirilmesidir. [/B]

Alıntı
 
Top Bottom