Batılılaşma hareketi Tanzimat’la başlar. Bu hareketin sonucunun alındığı ve Türk edebiyatının modernleştiği dönem, Servetifünun dönemidir. Servetifünun Edebiyatının bu konuda sonuç aldığı ilk edebî tür ise şiir olmuştur. Bunda hareketin başında bulunan Tevfik Fikret’in şiirle uğraşması kadar, toplulukta birçok şairin de bulunmasının payı büyüktür. Başlangıcı asırlar öncesine uzanan Türk edebiyatının her döneminde en önemli tür olan şiir şüphesiz Servetifünun Edebiyatı sanatçıları için de önemli olmuştur.
Servetifünun sanatçılarının ilk hedefi Tanzimat döneminde Türk şiirini modernleştirmek için ortaya konulup tamamıyla gerçekleşmemiş esasların kesin olarak gerçekleştirilmesi olmuştur. Bu esaslar arasında en önemli olanı ise şiirin dış görünüşüydü. Bir geçiş dönemi olarak kabul edilebilecek olan Tanzimat edebiyatında şiir hem Doğu hem de Batı edebiyatının geleneklerine bağlıydı. Divan şiirini acımasızca eleştiren Tanzimat sanatçıları, aynı zamanda Divan edebiyatının nazım şekillerini kullanmaya devam ediyorlardı. Bununla birlikte bazı sanatçılar da Fransız edebiyatından aldıkları nazım şekilleriyle şiirler yazmışlardı. Bu durumun en önemli nedeni, sanatçıların Doğu felsefesi ve Divan edebiyatını öğrenerek büyümüş olmalarıydı. Ancak Servetifünun sanatçıları Tanzimatçılardan farklı olarak tamamen Batılı bir eğitim almışlardı. Bu yüzden de Türk şiirini kendi zevklerine göre tekrar tasarladılar. Batı edebiyatında şiirin şekli ve iç-dış öğelerin birbiriyle uyumlu olması önemliydi. Batı edebiyatında şeklin önemini gören Servetifünun sanatçısı, eserlerinin şekil özelliklerini büyük bir titizlikle düzene sokmuştur.
Servetifünun sanatçıları ilk şiirlerinde Divan edebiyatı nazım şekillerini kullanmış olsalar da hareket başladıktan sonra bu nazım şekillerini bırakmışlardır. Bu dönem sanatçılarının kullandığı nazım şekillerini üç grupta toplamak mümkündür. Bunlar: Fransız ve Batı edebiyatından aynen alınan sone, terza-rima, triyole gibi türler; Divan edebiyatından alınıp değiştirilen serbest müstezat ve ne Batı ne de Divan şiirinde bulunmayıp kendilerinin icat ettikleri türler.
Servetifünun sanatçıları şiirde sembolleri, müziği ve görsel öğeleri fazlaca önemsemişlerdir. Anlatılan konu çok ilginç ya da önemli olmayabilir; ama ele alınan konu şekil ve üslup bakımından mükemmel olmalıdır. Bu durum, Servetifünun sanatçılarının Tanzimat edebiyatçılarının aşırı muhtevacılığına karşı bir tepkisidir. Servetifünun sanatçısı aşırı derecede şekil ve üslup endişesiyle şiirine başlar.
Servetifünun sanatçıları o dönemde kendini iyice hissettiren siyasî baskının da etkisiyle bu tür sosyal konular yerine koyu bir karamsarlığa ve melankoliye sapmışlardır. Bu durumun sonucu olarak da içlerine kapanmışlar; aşk, tabiat, hayal ve sanatla uğraşmışlardır.
Servetifünun sanatçılarının gerek ahengi ön plana çıkaran şiir anlayışı gerekse şiirde şekle fazlaca önem vermeleri onları hece yerine aruzu kullanmaya yöneltmiştir. Ancak onlar aruzu Divan veya Tanzimat sanatçıları gibi değil de yine kendilerine göre değiştirerek kullanmışlardır. Aruzun kalıplarında değişiklikler yapan ve mısra içindeki kelimelere göre kalıpları tekrar değerlendiren Servetifünun sanatçıları aruzun asırlardır süren hakimiyetini de kırmış olurlar. Bu durum elbette ki onların şiir tekniğine verdikleri önemin getirdiği bir başarıdır.
Servet-i Fünun döneminde coşku ve heyecanı dile getiren metinlerin (şiir) genel özellikleri şunlardır:
Servetifünun sanatçılarının ilk hedefi Tanzimat döneminde Türk şiirini modernleştirmek için ortaya konulup tamamıyla gerçekleşmemiş esasların kesin olarak gerçekleştirilmesi olmuştur. Bu esaslar arasında en önemli olanı ise şiirin dış görünüşüydü. Bir geçiş dönemi olarak kabul edilebilecek olan Tanzimat edebiyatında şiir hem Doğu hem de Batı edebiyatının geleneklerine bağlıydı. Divan şiirini acımasızca eleştiren Tanzimat sanatçıları, aynı zamanda Divan edebiyatının nazım şekillerini kullanmaya devam ediyorlardı. Bununla birlikte bazı sanatçılar da Fransız edebiyatından aldıkları nazım şekilleriyle şiirler yazmışlardı. Bu durumun en önemli nedeni, sanatçıların Doğu felsefesi ve Divan edebiyatını öğrenerek büyümüş olmalarıydı. Ancak Servetifünun sanatçıları Tanzimatçılardan farklı olarak tamamen Batılı bir eğitim almışlardı. Bu yüzden de Türk şiirini kendi zevklerine göre tekrar tasarladılar. Batı edebiyatında şiirin şekli ve iç-dış öğelerin birbiriyle uyumlu olması önemliydi. Batı edebiyatında şeklin önemini gören Servetifünun sanatçısı, eserlerinin şekil özelliklerini büyük bir titizlikle düzene sokmuştur.
Servetifünun sanatçıları ilk şiirlerinde Divan edebiyatı nazım şekillerini kullanmış olsalar da hareket başladıktan sonra bu nazım şekillerini bırakmışlardır. Bu dönem sanatçılarının kullandığı nazım şekillerini üç grupta toplamak mümkündür. Bunlar: Fransız ve Batı edebiyatından aynen alınan sone, terza-rima, triyole gibi türler; Divan edebiyatından alınıp değiştirilen serbest müstezat ve ne Batı ne de Divan şiirinde bulunmayıp kendilerinin icat ettikleri türler.
Servetifünun sanatçıları şiirde sembolleri, müziği ve görsel öğeleri fazlaca önemsemişlerdir. Anlatılan konu çok ilginç ya da önemli olmayabilir; ama ele alınan konu şekil ve üslup bakımından mükemmel olmalıdır. Bu durum, Servetifünun sanatçılarının Tanzimat edebiyatçılarının aşırı muhtevacılığına karşı bir tepkisidir. Servetifünun sanatçısı aşırı derecede şekil ve üslup endişesiyle şiirine başlar.
Servetifünun sanatçıları o dönemde kendini iyice hissettiren siyasî baskının da etkisiyle bu tür sosyal konular yerine koyu bir karamsarlığa ve melankoliye sapmışlardır. Bu durumun sonucu olarak da içlerine kapanmışlar; aşk, tabiat, hayal ve sanatla uğraşmışlardır.
Servetifünun sanatçılarının gerek ahengi ön plana çıkaran şiir anlayışı gerekse şiirde şekle fazlaca önem vermeleri onları hece yerine aruzu kullanmaya yöneltmiştir. Ancak onlar aruzu Divan veya Tanzimat sanatçıları gibi değil de yine kendilerine göre değiştirerek kullanmışlardır. Aruzun kalıplarında değişiklikler yapan ve mısra içindeki kelimelere göre kalıpları tekrar değerlendiren Servetifünun sanatçıları aruzun asırlardır süren hakimiyetini de kırmış olurlar. Bu durum elbette ki onların şiir tekniğine verdikleri önemin getirdiği bir başarıdır.
Servet-i Fünun döneminde coşku ve heyecanı dile getiren metinlerin (şiir) genel özellikleri şunlardır:
- Şiirde konu ve biçim yönünden büyük yenilikler yapılmıştır.
- Heceyle denemeler olmakla birlikte ağırlıklı olarak aruz vezni kullanılmıştır.
- Servet-i Fünun şiirinde resim sanatından etkilenilmiştir.
- Sanat sanat içindir anlayışına uygun bireysel şiirler yazılmıştır.
- Sadece Tevfik Fikret bireysel şiirler yazdığı ilk döneminden sonra toplumcu şiirler yazmıştır.
- Şiirlerde aşk ve doğa gibi bireysel konular işlenmiş, sıfatlara ve doğa tasvirlerine bolca yer verilmiştir.
- Tanzimat sanatçılarından olan R. M. Ekrem’in “Güzel olan her şey şiirin konusu olabilir.” anlayışıyla hareket edilmiştir.
- Kulak için kafiye anlayışı benimsenmiştir.
- Şiirde musikiye, şekil kusursuzluğuna önem verilmiştir.
- Aruz Türkçeye uydurulmaya çalışılmıştır.
- Aruz kalıpları konuya göre seçilmiş, bir şiirde birden fazla aruz kalıbı kullanılabilmiştir.
- Sone ve terza-rima gibi Batı’dan alınan nazım şekilleri ilk kez bu dönemde kullanılmıştır.
- Serbest müstezat, Servet-i Fünun şiirinde çokça kullanılmıştır.
- Arapça ve Farsçadan, daha önce kullanılmamış sözcükleri kullanmayı bir hüner olarak görmüşlerdir.
- Divan edebiyatı ve Tanzimat edebiyatından farklı yeni imgeler (beyaz titreyiş, anılarımın gecesi vb.) kullanmışlardır.
- Süslü, sanatlı bir dil vardır.
- Anlam bir mısrada değil diğer mısrada tamamlanmış, şiirin bütünlüğüne önem verilmiştir.
- Şiirde sembolizm ve parnasizmin etkisi vardır.
- Nazım nesre yaklaştırılmıştır, manzum hikâyeler yazılmıştır.
- Bu dönemde, mensur şiir örnekleri verilmeye başlanmıştır.