Seyit Onbaşı (Koca Seyid)

wien06

V.I.P
V.I.P
Seyit Çabuk

(1889 - 1939)

Çanakkale önlerinde tarihte ender görülen bir muharebe cereyan etmekteydi. Bir yanda dünyanın en gelişmiş askeri vasıtalarına sahip ve sayıca çok kalabalık Batı ülkeleri, diğer tarafta vatanlarını müdafaa için cepheye koşup; düşmanın topuna, tüfeğine iman dolu göğsünü siper eden Mehmedcik…


Anadolunun cihangir ruhlu yiğitleri, şanlı fakat talihsiz devletlerinin elde kalan kısmını müdafaa için cansiperane vuruşmakta. Düşman zırhlılarının yağdırdığı güllelere, yaylım ateşe karşılık vermekte, düşmana adım attırmamaktadır.

Her hususu gözönünde bulundurduklarını zanneden ve hesaplarına göre en geç üç günde Çanakkale’yi aşacaklarını hesap eden düşmanlar yanıldıklarını acı bir şekilde görecek ve zelil bir halde kaçacaklardır Çanakkale önlerinden. Onlar kaçarken, geride Mehmetçiklerin kanları, canlan pahasına kazanıp evlatlarına ithaf ettikleri şanlı bir hatıra kalacaktır.

Çanakkale harbinde tarihlere şanla geçen kahramanlık tabloları çizilmiştir. İşte böyle tablolan çizenlerden birisi de Koca Seyyit’tir.

Seyit Onbaşı, 1889 yılının Eylül ayında Havran İlçesi Çamlık (Manastır) köyünde dünyaya geldi. Babasının adı Abdurrahman, annesininki Emine idi, çocukluğundan itibaren gürbüz yapısı ve pehlivanlığıyla dikkatleri çekmiştir. Bu vasfından dolayıdır ki asker ocağında kendisine pehlivanlığına izafeten “Koca” lakabı verilmiş ve “Koca Seyyid” diye tanınmıştır.

1909′da vatani vazifesine yapmak üzere askere giden Koca Seyit üç senelik asker iken 1912′de Balkan harbi patlak vermiş, Seyit de birliğiyle birlikte savaşa katılmıştır. 1913′te Balkan savaşının sona ermiş olmasına rağmen Seyit terhis edilmemiştir.

1914′te Birinci dünya savaşı patlak verince Seyit de Çanakkale’de topçu eri olarak vazife almıştı.

Çanakkale Boğazı’nın Rumeli yakasında, Kilitbahir denilen mevkide 28 lik Mecidiye bataryasında Şeyit’le birlikte kırk kişi vazifeliydi.

17 Mart 1915′te Çanakkale’deki bütün birliklerde yoğun bir faaliyet görülmekteydi. Ertesi gün, düşmanın büyük bir hücuma geçeceği haber alınmıştı.

Seyit Onbaşının bataryasında da hazırlıklar tamamlanmış ve düşmanın taarruzu beklenmeye başlanmıştı.

18 Mart 1918′de ilk önce Fransız daha sonra İngiliz zırhlıları Çanakkale boğazında görülmüşlerdi. Kıyılan yoğun top ateşine tutan düşman zırhlıları aynı şiddette karşı ateşle karşılaşınca duraklamışlar, fakat ateşlerini kesmemişlerdi.

Anadolu ve Rumeli kıyılarından ateş ve dumanlar göklere yükselmekteydi, düşman ateşi aralıksız devam ediyordu.

İngilizlerin en büyük savaş gemilerinden Queen Elizabeth ve Ocean zırhlıları Koca Seyit’in bataryasının bulunduğu Kilitbahir önlerine gelmiş, kıyıyı top ateşine tutmuştu.

Ateş çemberi genişleye genişleye Koca Seyit’in bataryasına ulaşmıştı. Bataryanın sağına soluna mermiler peşpeşe düşmeye başlamıştı. Durumun kritik oluşunu gören batarya komutanı “sığınağa!” emrini vermişti. Fakat batarya erleri sığınağa ulaşmadan müthiş bir gürültü kopmuş, sanki yer yerinden oynamıştı. Koca Seyit de o gürültüden sonrasını hatırlamıyordu. Düşman gemilerinden atılan bir mermi cephaneliğe isabet etmiş, cephanelik havaya uçmuştu.

Bataryadaki erlerden on dördü şehit olmuş, yirmi dördü ise yaralanmıştı. Sadece Seyit ile Ali isimli arkadaşı yara almadan kurtulmuşlardı.

Sağlık erlerinin müdahelesiyle kendine gelen Seyit gözlerini açınca etrafta şehit olan arkadaşlarının cesetlerim görmüş ve arkadaşlarından durumu öğrenmişti. Bataryada ikisinden başka kimse kalmamıştı.

Bataryanın toplarından ikisi toprağa gömülmüş ve kullanılmaz hale gelmişti. Sadece bir tanesi kullanılabilir haldeydi. Onun da vinci kırılmıştı.

Koca Seyit, bir denizde hâlâ ateş püsküren düşman zırhlısına bir yerde yatan şehitlere bir de topa bakmış ve büyük bir hırsla her biri 215 okka (276 kilo) ağırlığındaki mermilere yönelmişti. Arkadaşı Niğdeli Ali şaşırmıştı, Koca Seyit ne yapmak istiyordu. Seyit, şaşkın şaşkın kendisine bakan arkadaşına “yardım et de mermiyi yükleneyim” demiş, ardından da “Ya Allah” diyerek koca mermiyi kavramış ve Ali’nin yardımıyla sırtlamıştı. 276 kiloluk yüküyle 28′lik topun altı basamağını çıkan Koca Seyit mermiyi topun ağzına yerleştirmeyi başarmıştı. İmanın hem nur hem de kuvvet olduğunu göstermişti Koca Seyyit. Bu hakikati bütün dünyaya ilan edecekti. Şimdi bütün dikkatini vermiş önünde canavar gibi duran Ocean’ın üzerine çevirmişti topun namlusunu. Hedefi iyice tesbit edip nişanının doğru olduğuna kanaat getirdikten sonra “Ya Allah, bismillah!” diyerek topu ateşlemişti. Topun gürlemesiyle birlikte karşıdaki düşman gemisinden yoğun siyah bir duman yükselmişti. Anında yalpalamaya başlamıştı. Koca gemi isabet almıştı. Gemi personelinin sesleri kıyıdan duyuluyordu. Vurmuştu Koca Seyit, koca kefere gemisini. Ve mağrur düşmanın koca gemisi batacaktı.

Düşmanlar Mecidiye bataryasının safdışı edildiğini zannetmekteydiler. Kilitbahir cephesindeki komutanlar da aynı kanaate varmışlardı. Fakat Mecidiye bataryasından ateşlenen bir top düşman gemisini batırmıştı işte.

Batarya komutanı Hilmi Bey derhal Mecidiye bataryasına koşmuş ve topu Seyitle arkadaşının ateşlediğini öğrenmişti. Hemen oracıkta onbaşı rütbesini takmıştı Seyit’e. Komutanlar takdirlerini bildirmekteydi. Seyit ise Anadolu insanının tevazuu ile kızarmakta ve “fazla birşey yapmadığını, sadece arkadaşlarının intikamını aldığını” söylemekteydi. “Nasıl yaptın?” sualine ise şu cevabı veriyordu. “Cenb-ı Hakkın yardımıyla.”

Koca Seyit’in Ocean’ı batınşı bir anda her tarafa yayılmıştı. Mehmedcik taze moralle düşmanı şiddetli top ateşine tutmuştu. Gün batımına kadar devam eden şiddetli savaşta düşman perişan edilmişti. Düşman Çanakkale’yi geçememişti. Geçemiyecekti de…

Çanakkale kahramanlarından Koca Seyit 1918′de terhis edilmişti. Köyüne dönen Seyit geçimini temin için çalışmaya başlamıştı. Fakat hain gözler cennet vatanın üzerinde olunca rahatlık yoktu.

Düşmanların hücumları bitmiyordu. Daha düne kadar Osmanlı devletine bağlı olan “uşak tabiatlı” Yunanlılar 15 Mayıs 1919′da İzmir’i, 28 Mayıs 1919′da da Ayvalık ve Edremit’i işgal etmişti. Vatan istila altındaydı, Çanakkale’nin şanlı gazisi Seyit onbaşı durabilir miydi? Durmadı ve işgal haberini alır almaz cepheye koştu.

Karış karış vatanını müdafaa eden yediden yetmişe Anadolu insanıyla omuz omuza verip vuruşuyordu. Koca Seyit, Ordunun 26 Ağustos 1922′de başlattığı büyük taarruza da iştirak etmiş ve 28 Ağustos’ta cereyan eden muharebede iki yerinden yaralanmıştı. Büyük zaferin kazanıldığını hastanede yatarken öğrenmişti Koca Seyyit. Dünyalar kendisinin olmuştu. Artık asırlardır olduğu gibi şanlı bayrağı semalarda hür olarak dalgalanacak, Ezan-ı Muhammedi vatan semalarından eksik olmayacaktı.

Savaşın kazanılmasından sonra mütevazı hayatını devam ettirmişti. Koca Seyyid, fakirdi, çoluk çocuğunun geçimini sağlamak için binbir meşakkatle dağdan odun getiriyor, odun kömürü yapıp satıyordu.

Koca gazinin madalyası bile yoktu. O da “müracaat et sana madalya versinler, maaş bağlasınlar” diyenlere, “Biz madalya için, maaş için dövüşmedik. ‘Ya şehid olacağız ya gazi’ dedik. Ücretini Cenab-ı Allah’tan bekledik ve Rabbim bize gazilik rütbesini nasib etti” demiştir.

1934 tarihinde yürürlüğe konan soyadı yasasıyla “Çabuk” soyadını aldı.

1939 yılında akciğerlerindeki rahatsızlık nedeniyle vefat eden Koca Seyit geride maddî hiç bir servet bırakmamıştı. Madde bakımından belki dünyanın en fakir insanıydı, fakat, şanlı tarihe malolan şanlı hatıralar bırakmıştı.


Kilitbahirdir savaşın başlangıç yeri
Mevlam yardım etti gönderdi Resulu Ekberi
Çanakkale’dir bizim şehidimizin yeri
Çanakkale geçilmez, geçit vermedi Koca Seyitİngiliz vurdu Mecidiye’deki tabyalar
Koca Seyit uyumazdıki uyansın sabahları
Görseydi kafiri parçalardı şehit anaları
Çanakkale geçilmez, geçit vermedi Koca SeyitCevat Paşa Cahide sultanda gördü rüyayı
Akıl ermedi çözemedi kimse bu manayı
Benim askerim bulacaktır sonunda Mevla’yi
Çanakkale geçilmez, geçit vermedi Koca SeyitYüzbaşı Kemal yağız bir delikanlı
Kolları kopmuş,güzel başıda kanlı
Ancak TÜRK askeri olur bu kadar şanlı
Çanakkale geçilmez, geçit vermedi Koca SeyitTürk askeri taaruza başladı saf saf
Bre kafir aklın almadımı bu iş biraz tuhaf
İngilizi sarmıştı derin bir gaf
Çanakkale geçilmez, geçit vermedi Koca SeyitFransız’la karşılaştık Conkbayırında
İngilize geçit vermedik Arıburnunda
Askerimiz istedi şahadeti Mevla huzurunda
Çanakkale geçilmez, geçit vermedi Koca Seyit
 
Ailesinin Agzindan Koca Seyid

Tek başına ordu: KOCA SEYİD

Seyid onbaşı 1889′da Balıkesir’e bağlı Havran ilçesinin Çamlık köyünde dünyaya geldi. 1909′da vatani vazifesini yapmak üzere askere giden Koca Seyid, üç senelik asker iken Balkan harbi patlak verince, birliğiyle birlikte savaşa katıldı. 1913′te Balkan savaşı sona erdi fakat o terhis edilmedi. 1914′te Birinci Dünya Savaşı başlayınca Çanakkale’de topçu eri olarak vazife aldı ve burada tek başına destan yazdı…

Seyid onbaşının 215 okkalık (275 kg) gülleyi bir başına kaldırıp, ağzına sürdüğü topla Ocean zırhlı gemisini boğazın kanlı sularına gömmesi, Çanakkale savaşının dönüm noktasıdır. İkindi çayını İstanbul’da içeceklerini düşünen haçlı zihniyeti, aylarca süren göğüs göğüse mücadeleden sonuç alamayınca, denizden Gelibolu sahilindeki topçu bataryalarını yıkarak ilerlemeyi düşünüyordu. Fakat bu hamleyi yaparken Seyid Onbaşı’yı hesaba katmamışlardı. Düşman saldırısı sırasında kısa bir süre baygınlık geçiren Koca Seyid, kendine geldiği zaman, etrafındaki bütün askerlerin şehit düştüğünü gördü. Düşman donanmasının boğazı geçmek üzere olduğunu görünce kendini toparladı ve tarif edilemez bir kuvvetle, top güllesini sırtladı! Daha önce top mermisi kullanmayan Koca Seyid’in ilk iki hamlesi boşa gitti ama üçüncü top, Ocean zırhlısını delip geçmeye ve düşman askerlerinin, karşılarında koca bir ordu durduğuna inanıp kaçışmalarına yetti. Tek başına koca ordu kadar korku saçan Koca Seyid’in bu kahramanlığı dillere destan oldu. Seyid Onbaşı, savaşın ardından Balıkesir’deki köyüne döndü ve burada mütevazı bir hayat yaşadı. Ömrünün sonuna kadar bir fabrikada hamallık yapan, devletin vermek istediği maaşı kabul etmeyen Seyid Onbaşı, 1939 yılında zatürreden öldüğünde, geriye, “mertlik, iyilik” bıraktı. Havran ilçesindeki Çamlık Köyü’nün adı, artık Kocaseyit Köyü. Seyid Onbaşı’nın burada, halen bir kızı ve 250′ye yakın torunu ikamet ediyor.

Kızı ve torunları Koca Seyid’i anlatıyor:

“Babamın mezarını taşıtmadım”

Ayşe Yıkar

(Seyid Onbaşı’nın kızı)


Ayşe nine 98 yaşında. 4 yıldır kısmen felçli, yatağa mahkum, kulakları işitmiyor. Yakın zaman önce geçirdiği ufak bir kazada sağ kolu da kırılmış. İhtiyaçlarını geliniyle oğlu gideriyor. Elini öptük ve dizinin dibine oturduk. Ayşe nine, babası Seyid Onbaşı vefat ettiğinde 15 yaşındaymış. Onun nazarında da babası xçok güçlü, mert ve iyi yürekli’… Ayşe nine de babası gibi, çocukları ve torunlarıyla, mütevazı ve huzurlu bir ömür sürüyor. Fakat Ayşe ninenin, kahraman babasına dair hissettiği özleme, bundan 15 yıl kadar önce acı da eklenmiş. Babasının mezarını Havran ilçesine taşımak isteyen Belediye ile uzun bir süre karşı karşıya kalmış. Tamamen turistik amaç taşıyan bu projenin gerçekleşmesine şiddetle karşı çıkan Ayşe nine, kardeşleri ile birlikte günlerce babasının mezarı başında bekçilik yapıp, göz yaşı dökmüş.

Devlet, son yıllarda sağlığıyla yakından ilgileniyor. Köye, periyodik olarak doktor geliyor ve kontrolünü yapıyor. 65 yaş üstü ihtiyarlık maaşı alıyor.





‘Çocuklarım da dedelerine özeniyor’

Şaban Çabuk

(Seyid Onbaşı’nın torunu)

• Dedeniz Seyid Onbaşı hakkında neler biliyorsunuz?

Dedem buralarda Koca Seyid diye anılır. ‘Koca’ lakabı, pehlivanlıktan gelir. Dedem iki-üç kişinin kaldıramadığı yükü tek başına omuzlarmış. Geçimini hamallık yaparak sağlarmış. Diğer hamallar bir çuvalın altında zorlanırken, dedem iki çuvalı birden, hem de hiç zorlanmadan taşırmış. Tek çuval taşımayı kabullenemezmiş. Çanakkale zaferinde de gemiyi tek seferde değil de üç seferde vurduğu söylenir. Bu demektir ki 215 okka (276 kilo) kg gülleden 3 kere kaldırıp topun ağzına sürmüş.

• Koca Seyidin torunu olmak nasıl bir duygu?

Gurur verici. ‘Ben Seyid Onbaşı’nın torunuyum’ demek kadar güzel bir duygu olamaz. Ama biz bu duyguyu kırgın olarak yaşıyoruz.”

• Neden?

Dedem 1939 yılının Aralık ayında vefat etmiş. Ama daha 5 sene öncesine kadar arayan, soran, mezarını ziyaret eden insanlar yok gibiydi. Gerçi şimdi insanlar geliyor, 18 Mart’larda resmi törenler yapılıyor.

• Yeterli mi bu törenler sizce?

Bence yetersiz. Köyün gelişmesi lazım. Burada gelecek nesle dedemi anlatacak bir kültür merkezi yapılmalı. Varsa resimleri bulunup asılmalı. Böyle bir kahraman başka millette olsaydı, bir sürü filmini yapmışlardı. Bizim amacımız meşhur olmak değil, dedemizin önemini anlatmak.

• Bu köyde dedenizden başka Çanakkale’de savaşan var mıymış?

Varmış tabi, ama gidenler geri gelmemiş. O zamanlarda savaşa gitmeyen erkek yokmuş ki zaten.

• Çocuklarınızın Koca Seyid’le arası nasıl? Yaşadığınız bu gurur onlara da yansıdı mı?

Benim iki tane oğlum var. Büyük olana, dedelerinin adını verdik, Seyid. Dedesine o kadar özendi ki, kendisi de asker oldu. Şimdi uzman çavuş kendisi. Buna kendisi karar verdi. Biz de duyunca çok sevindik. Küçük oğlum da askerde.





Daha çok Koca Seyid vardır’

Bayram Özçetin

(Seyid Onbaşı’nın torunu)


“Dedem çok mert, yürekli ve kuvvetliymiş. Nerede yapılacak bir iş olsa koşarmış. Odunculuk yaparak geçi-nirmiş. Haklıya haksıza çok dikkat ettiğini söylerler. Parada pulda gözü yokmuş. Zaten olsaydı, savaştan sonra teklif edilen maaşı kabul ederdi. 7-8 yıl cephelerde savaşmış ama bir madalyası bile yok.

Biz de 5-6 yıl önce hatırlandık. Daha düne kadar halimizi hatırımızı soran olmadı. Biz kimseden ekmek, para, mal, mülk istemiyoruz. İstersek zaten dedemizin kemikleri sızlar.

Geçen yıl 18 Mart’ta törenlere katılmak için Çanakkale’ye gittim. Resmimi çekenler çok oldu. Farklı bir duygu Seyid Onbaşının torunu olarak önemsenmek.

Bugün savaş olsaydı, Seyid Onbaşı ne yaptıysa aynısını yapmak için cepheye, hem de en önde koşarım. Velhasıl onun soyundan gelmesem bile aynı duyguları hissederim. Biz sadece Seyid Onbaşının torunu değil, Çanakkale’de, Kıbrıs’ta şehit olan, savaşan herkesin torunlarıyız.

Dünyanın bugün içinde bulunduğu durumu da yakından takip ediyor, üzülüyoruz. Amerika belasını arıyor. Bugün zulme maruz kalan insanlar, dün dedemle omuz omuza savaşmıştı. Bu acı verici bir durum. Ama o gülleyi dedeme kaldırtan Rabbim Amerika’yı da yerle bir edecek inşallah. İnanıyorum ki, bugün işgal altındaki topraklarda yaşayan Müslümanlar arasında da Seyid Onbaşılar vardır. Müslüman olan tüm topraklar Seyid Onbaşıların vatanıdır. Müslümanlar bir araya gelerek yapılan bu haksızlığa karşı birleşmeli.”
 
Geri
Top