Sigmund Freud; (1865-1639)
Psikanaliz biliminin kurucusudur. Bugünkü ruhbilimin temellerini atanlardan biri sayılır. “Nevroz” denilen, beyinle ilgili rahatsızlığın da sebeplerini Dr. Freud keşfetmiştir. Nevrozun psikanaliz yolu ile tedavisi fikrini de ilk ileri süren Freud’dur.
Freud, Musevi asıllı bir ailenin çocuğuydu. Dört yaşındayken Morava’dan Viyana’ya geldiler. Freud, tam 78 yıl, orada aynı evde yaşadı. 1881 ‘de Viyana Üniversitesi tıp fakültesinden mezun oldu. 1885′te sinir hastalıkları üzerinde bir yıl staj görmek üzere Paris’e çağrıldı. Burada, Dr. Martin Charcot’la birlikte, isteri üzerinde çalıştılar. Doktor Charcot, isteri nöbeti geçiren bir kızı hipnotize etmiş, daha önce başından geçenlerin isteri krizine sebebiyet verdiğini anlamıştı. Freud, Charcot’nun buluşuyla yakından ilgilenmişti. İki hekim çalışmalarını bu konu üzerine topladılar. Böylece, psikanaliz yolu ile tedavinin temeli atılmış oluyordu. Freud’un teorisine göre, insanların belli olaylar karşısındaki davranışları, çoğunlukla, geçmişteki bazı olaylara, bu olayların ruh üzerindeki etkisine dayanır.
Dr. Freud, Paris’ten Viyana’ya döndükten sonra psikanaliz üzreindeki çalışmalarına devam etti. 1909′da Amerika’ya gitti, konferanslar verdi.
1938′de Naziler, Avusturya’yı istilâ ettikleri zaman Freud’un kitaplarını yaktılar, teorileri üzerinde konuşmak yasak edildi. Dostlarının yardımları olmasaydı, Freud belki de Viyana’dan sağ çıkamayacaktı. Binbir güçlükle pasaport sağlandı, Freud İngiltere’ye gitti. Fakat zaten son zamanlarda sıhhati iyice bozulmuştu. 1939′da Londra’da öldü.
Freud’un kızı Anna Freud, babasının çalışmalarını devam ettirmiş, ünlü bir psikanaliz uzmanı olmuştur. Freud’un sayısı pek çok olan öğrencileri arasında Dr. Charleâ Jung tamamen hocasının yolunda gitmiş, froydizmi devam ettirmiştir. Dr. Charles Jung’un Freud ve felsefesi hakkında ilgi çekici eserleri vardır. Diğer önemli öğrencisi Adler de psikanaliz alanında pek ünlüdür.
Freud’un Felsefesi
Freud, her şeyden önce bir bilim adamıydı. Felsefi teorilerini bilimsel esaslara bağlamış, felsefesini bilime yardımcı hale getirmişti. Doktor oluşu, Freud’un bu şekilde çalışmalarını kolaylaştırmıştır. İnsan beyni üzerinde yaptığı deneme ve çalışmalarla ruh hastalıklarının tedavisi konusunda çok faydalı sonuçlar elde etmiştir.
Freud’a göre, insan beyninin faaliyeti ikiye ayrılabilir: Şuur (bilinç), şuuraltı (bilinçaltı). Şuur, insanın başından geçenleri, o anda yahut sonra, hatırlamasıdır. Şuuraltı ise tersidir: İnsan bazı olayları hatırlayamaz; bunlar, şuuraltına gitmiştir; ancak, özel usullerle o şahsa hatırlatılabilir. Meselâ denize girmekten korkan bir insanı ele alalım. Çocukken bir kere suya düşmüş, boğulma tehlikesi geçirmiştir. Fakat kendisi bu olayı hatırlamaz; sadece, görünüşte, sebepsiz yere denizden korkar. Küçükken başından geçen kaza, bilinçaltında yer etmişti, kendisini gizliden gizliye etkilemektedir. Freud’un bu buluşu birçok ruh hastalıklarının tedavisini mümkün hale. getirmiştir.
Freud’a göre insanda şuur ve şuuraltı tevekkülü çocuk pek küçük yaştayken başlar. Çocukluğunun ilk devresinde olanlar daha sonra şahsiyetin teşekkülünde önemli bir rol oynar. Freud’un buluşlarını şöyle özetleyebiliriz:
Rüyalar ve Sebepleri. — Freud “Rüya Yorumları” adındaki eserini yazmadan önce binden fazla rüya dinlemiş, üstlerinde çalışmıştı. Kendi rüyalarını da bilimsel bir şekilde incelemekten geri kalmıyordu.
Freud’un nazariyesine göre, her rüya şuuraltına yerleşmiş bir isteğin yerine gelişini temsil eder. Çocuklarla büyüklerin gördükleri rüyalar arasındaki en belli başlı fark da büyüklerin rüyalarına giren isteklerin gizli kalmaya mahkûm olmuş istekler olmasıdır. İnsan uyku halindeyken, birçok düşünceler şuuraltında birleşir, sonra birbirleriyle yer değiştirip yeni bir şekil alırlar.
Çocukta Cinsel Gelişme. — Freud’un en çok tenkide uğrayan taraflarından biri, insanların doğuştan itibaren her türlü davranışlarının cinsel duygulara dayandığını ileri sürmesidir. Freud’a göre, çocukta cinsel duygular erinlik (buluğ) çağında değil, bebeklikte başlar. Erkek çocukların anneye, kız çocukların daha çok babaya düşkün olmaları, cinsel duyguların faaliyette olduklarına işarettir. Erkeklerin çoğunlukla annelerine benzeyen kadınları sevmeleri de, Freud’a göre, bundandır.
Oidipus Kompleksi — Ünlü Yunan filozof ve yazarı Sofokles’in “Oidipus” tragedyasından alınan bu ad “erkek çocuğun babasını öldürmek, annesine sahip olmak istediğini” ifade eder. Tersi “Elektra kompleksi” dir. Freud’un bu nazariyesi pek çok fırtına koparmış, muhafazakâr toplumlarda Freud’un adı anılmaz olmuştu. Freud ise, bilimsel denemelere dayanarak ortaya attığı fikirlerinin doğruluğuna inanmıştı, hayatının sonuna kadar da onları savunmaktan yılmadı.
Freud’un ilk eseri 1900′de yayınlanan «Rüya Yorumlan» dır. Bu eser onun en önemli kitabı sayılır. Bundan başka, “Totem und Tabu” (Totem ve Tabu), “Das İch und Das Es” (Ben ve O); “Moses und Monotheism” (Musa ve Tektanrılık) önemli eserleri arasındadır. Ayrıca, psikanaliz ve çeşitli teorileriyle ilgili konularda sayısız eserleri vardır.
alıntı
Psikanaliz biliminin kurucusudur. Bugünkü ruhbilimin temellerini atanlardan biri sayılır. “Nevroz” denilen, beyinle ilgili rahatsızlığın da sebeplerini Dr. Freud keşfetmiştir. Nevrozun psikanaliz yolu ile tedavisi fikrini de ilk ileri süren Freud’dur.
Freud, Musevi asıllı bir ailenin çocuğuydu. Dört yaşındayken Morava’dan Viyana’ya geldiler. Freud, tam 78 yıl, orada aynı evde yaşadı. 1881 ‘de Viyana Üniversitesi tıp fakültesinden mezun oldu. 1885′te sinir hastalıkları üzerinde bir yıl staj görmek üzere Paris’e çağrıldı. Burada, Dr. Martin Charcot’la birlikte, isteri üzerinde çalıştılar. Doktor Charcot, isteri nöbeti geçiren bir kızı hipnotize etmiş, daha önce başından geçenlerin isteri krizine sebebiyet verdiğini anlamıştı. Freud, Charcot’nun buluşuyla yakından ilgilenmişti. İki hekim çalışmalarını bu konu üzerine topladılar. Böylece, psikanaliz yolu ile tedavinin temeli atılmış oluyordu. Freud’un teorisine göre, insanların belli olaylar karşısındaki davranışları, çoğunlukla, geçmişteki bazı olaylara, bu olayların ruh üzerindeki etkisine dayanır.
Dr. Freud, Paris’ten Viyana’ya döndükten sonra psikanaliz üzreindeki çalışmalarına devam etti. 1909′da Amerika’ya gitti, konferanslar verdi.
1938′de Naziler, Avusturya’yı istilâ ettikleri zaman Freud’un kitaplarını yaktılar, teorileri üzerinde konuşmak yasak edildi. Dostlarının yardımları olmasaydı, Freud belki de Viyana’dan sağ çıkamayacaktı. Binbir güçlükle pasaport sağlandı, Freud İngiltere’ye gitti. Fakat zaten son zamanlarda sıhhati iyice bozulmuştu. 1939′da Londra’da öldü.
Freud’un kızı Anna Freud, babasının çalışmalarını devam ettirmiş, ünlü bir psikanaliz uzmanı olmuştur. Freud’un sayısı pek çok olan öğrencileri arasında Dr. Charleâ Jung tamamen hocasının yolunda gitmiş, froydizmi devam ettirmiştir. Dr. Charles Jung’un Freud ve felsefesi hakkında ilgi çekici eserleri vardır. Diğer önemli öğrencisi Adler de psikanaliz alanında pek ünlüdür.
Freud’un Felsefesi
Freud, her şeyden önce bir bilim adamıydı. Felsefi teorilerini bilimsel esaslara bağlamış, felsefesini bilime yardımcı hale getirmişti. Doktor oluşu, Freud’un bu şekilde çalışmalarını kolaylaştırmıştır. İnsan beyni üzerinde yaptığı deneme ve çalışmalarla ruh hastalıklarının tedavisi konusunda çok faydalı sonuçlar elde etmiştir.
Freud’a göre, insan beyninin faaliyeti ikiye ayrılabilir: Şuur (bilinç), şuuraltı (bilinçaltı). Şuur, insanın başından geçenleri, o anda yahut sonra, hatırlamasıdır. Şuuraltı ise tersidir: İnsan bazı olayları hatırlayamaz; bunlar, şuuraltına gitmiştir; ancak, özel usullerle o şahsa hatırlatılabilir. Meselâ denize girmekten korkan bir insanı ele alalım. Çocukken bir kere suya düşmüş, boğulma tehlikesi geçirmiştir. Fakat kendisi bu olayı hatırlamaz; sadece, görünüşte, sebepsiz yere denizden korkar. Küçükken başından geçen kaza, bilinçaltında yer etmişti, kendisini gizliden gizliye etkilemektedir. Freud’un bu buluşu birçok ruh hastalıklarının tedavisini mümkün hale. getirmiştir.
Freud’a göre insanda şuur ve şuuraltı tevekkülü çocuk pek küçük yaştayken başlar. Çocukluğunun ilk devresinde olanlar daha sonra şahsiyetin teşekkülünde önemli bir rol oynar. Freud’un buluşlarını şöyle özetleyebiliriz:
Rüyalar ve Sebepleri. — Freud “Rüya Yorumları” adındaki eserini yazmadan önce binden fazla rüya dinlemiş, üstlerinde çalışmıştı. Kendi rüyalarını da bilimsel bir şekilde incelemekten geri kalmıyordu.
Freud’un nazariyesine göre, her rüya şuuraltına yerleşmiş bir isteğin yerine gelişini temsil eder. Çocuklarla büyüklerin gördükleri rüyalar arasındaki en belli başlı fark da büyüklerin rüyalarına giren isteklerin gizli kalmaya mahkûm olmuş istekler olmasıdır. İnsan uyku halindeyken, birçok düşünceler şuuraltında birleşir, sonra birbirleriyle yer değiştirip yeni bir şekil alırlar.
Çocukta Cinsel Gelişme. — Freud’un en çok tenkide uğrayan taraflarından biri, insanların doğuştan itibaren her türlü davranışlarının cinsel duygulara dayandığını ileri sürmesidir. Freud’a göre, çocukta cinsel duygular erinlik (buluğ) çağında değil, bebeklikte başlar. Erkek çocukların anneye, kız çocukların daha çok babaya düşkün olmaları, cinsel duyguların faaliyette olduklarına işarettir. Erkeklerin çoğunlukla annelerine benzeyen kadınları sevmeleri de, Freud’a göre, bundandır.
Oidipus Kompleksi — Ünlü Yunan filozof ve yazarı Sofokles’in “Oidipus” tragedyasından alınan bu ad “erkek çocuğun babasını öldürmek, annesine sahip olmak istediğini” ifade eder. Tersi “Elektra kompleksi” dir. Freud’un bu nazariyesi pek çok fırtına koparmış, muhafazakâr toplumlarda Freud’un adı anılmaz olmuştu. Freud ise, bilimsel denemelere dayanarak ortaya attığı fikirlerinin doğruluğuna inanmıştı, hayatının sonuna kadar da onları savunmaktan yılmadı.
Freud’un ilk eseri 1900′de yayınlanan «Rüya Yorumlan» dır. Bu eser onun en önemli kitabı sayılır. Bundan başka, “Totem und Tabu” (Totem ve Tabu), “Das İch und Das Es” (Ben ve O); “Moses und Monotheism” (Musa ve Tektanrılık) önemli eserleri arasındadır. Ayrıca, psikanaliz ve çeşitli teorileriyle ilgili konularda sayısız eserleri vardır.
alıntı