Bir varmış, bir yokmuş. Küçük bir köyde, Ayla adında minik bir kız yaşarmış. Ayla, her akşam yatmadan önce büyükannesiyle vedalaşır, ondan bir öpücük alırmış. Bu öpücük, Aylay'i büyülü bir dünyaya götürürmüş. Yıldızların arasında kaybolur, masal kahramanlarıyla maceralara atılırmış.
Bir gece, Ayla her zamanki gibi yatağına uzanmış ve büyükannesini beklemiş. Büyükannesi odaya girdiğinde, Ayla ona sarılmış ve yanağından öpmüş. Fakat bu sefer, öpücük farklıymış. Aylay'i sarıp sarmalayan bir sıcaklık hissetmiş ve gözlerini kapatınca kendini yıldızlarla dolu bir gökyüzünün altında bulmuş.
Ayla etrafına bakınırken kocaman bir kelebek görmüş. Kelebek, Aylaya konmuş ve ona fısıldamış: "Küçük Ayla, seni bir maceraya götürmek istiyorum. Hazır mısın?"
Ayla tereddüt etmeden "Evet!" demiş. Kelebek, Aylaninin elini tutmuş ve onu gökyüzüne doğru uçurmaya başlamış. Birlikte masal diyarlarını gezmişler, devlerle savaşmışlar, ejderhalarla dostluk kurmuşlar.
Ayla , o gece unutamayacağı bir macera yaşamış. Sabah olduğunda, yatağında uyanmış ve büyükannesinin yanaklarını öpmüş. Büyükannesi gülümsemiş ve "Güzel bir rüya mı gördün?" diye sormuş.
Ayla , büyükannesine her şeyi anlatmış. Büyükannesi, Aylayi kucaklamış ve "Her gece sana iyi geceler öpücüğü verdiğimde, seni büyülü bir dünyaya götüren bir peri tozu bırakıyorum. Bu toz sayesinde rüyaların gerçek gibi oluyor" demiş.
O günden sonra, Ayla her gece yatmadan önce büyükannesinden bir öpücük almayı sabırsızlıkla beklermiş. Çünkü biliyormuş ki, bu öpücük onu yeni bir maceraya götürecekmiş.
