• ÇTL sistemimiz sıfırlandı ve olumlu değişiklikler yapıldı. Detaylar için: TIKLA

Sırrını çözen yok!

cemree

=)=)
V.I.P
Dünyanın gerisinde duran, Güneş Sisteminin dördüncü gezegeni olan Mars, henüz ilk keşif araçları yüzeyine inmeden önce gök bilimciler için oldukça esrarengiz bir gök cismiydi. Bugün ne kadar kurak olsa da, Kızıl Gezegenin bir zamanlar okyanuslarla kaplı olduğu, hatta üzerinde yaşam barındırdığı her zaman öne sürülen bir düşünce oldu.

Marsa yollanan uydu ve keşif araçları, ıssız gezegen hakkındaki birçok soru işaretini ortadan kaldırdı. Ancak, çok sayıda bağımsız araştırmacı, Mars hakkında hala tam olarak cevap bulmamış detaylar olduğunu düşünüyor. Bunlardan bir tanesi, tam 37 yıl önce bugün fotoğrafları çekilen Cydonia bölgesi ve barındırdığı yapılar.

Adını Romanın savaş tanrısından alan Mars, son derece zehirli bir gaz kütlesiyle çevrili. Yüzeyi kraterler, devasa büyüklükte dağlar ve büyük çöllerle kaplı. Bilim dünyası, bugüne kadar Dünyada var olan ve Marstaki koşullarda yaşabilecek tek canlının, Güney Amerikadaki yanardağlarda hayatta kalabilen bir çeşit mikrop olduğunu tespit etti.


Yine de Mars, uluslararası uzay programları için çok büyük bir önem taşıyor. Bunun sebebi, Ayın ardından Dünyaya en yakın konumdaki kozmik cisim olması. Gök bilimciler, ulaşması en kolay gezegen olan Marsa bir gün koloni kurmak, burada madencilik yapmak ve Kızıl Gezegenin geçmişine ait sırları ortaya çıkarmak istiyor.

UZAY ARAÇLARI KAYBOLUYOR

Bu amaçla, 1960lı yıllarda Sovyetler Birliği ve ABD, Marsa keşif araçları yollamaya başladı. Ruslar, sırasıyla Mars 1M ve Mars 3MV araçlarını gönderdi ancak her ikisi de Kızıl Gezegene ulaşamadan kayboldu. Benzer bir sorunu, ABD 1964 yılında Mariner 3 uzay aracıyla yaşadı. NASAda görev almış bilim insanı Gregory Moleenar, 1960lı yıllarda başlayan keşifleri şöyle anlatıyor:

Rusların iki esrarengiz başarısızlığının ardından, aynı durumla karşılaşan Amerikalılar kendi aralarında Marsta bilerek bu keşif araçlarının önünü kesen bir şeyler olup olmadığı hakkında şakalar yapmaya başladılar. Kasım 1964te ABD Mariner 3 ve Mariner 4 keşif araçlarını Marsa yolladı. Mariner 3 uzay aracı Mars yüzeyine ulaşmayı başardı, ancak görüntü almak için kamerasını çalıştırmaya çalıştığı anda kamera sistemi bozuldu.

Mariner 3ün, güneş panellerinde yaşadığı teknik arızadan dolayı Mars yüzeyine inemediği ve bataryaları tükenince öldüğü açıklandı. Mariner 3ten 28 gün sonra fırlatılan Mariner 4 ise yedi buçuk ay süren yolcuğunun ardından Marsın yörüngesinden geçebilen ilk uzay aracı olma başarısını gösterdi.

Ruslar, hiç geri kalmadı ve aynı başarıyı kendileri adına gerçekleştirmek için 30 Kasım günü Zond 2 uzay aracını Marsa yolladı. Araç Mayıs 1965te başarılı bir şekilde Marsın yörüngesine indi ve ilk birkaç dakika sorunsuz bir şekilde görüntü iletmeye başladı. Ancak aniden keşif aracıyla bağlantı kesildi. Bu olay o tarihe kadar Mars projelerinde iki ülkenin yaşadığı toplam altıncı başarısızlık olmuştu.

Viking-1'in çektiği "70A13" kod adlı görüntü.

ÇABALAR BÜYÜK SÜRPRİZLE SONUÇLANDI

İki ülke, ilerleyen yıllarda Mars yarışında 10 deneme daha yaptı. Rusların Mars 4, Mars 5, Mars 6 ve Mars 7 uzay araçlarından üçü, gezegene inmeye başaramadı ve atmosferi sıyırıp geçti. Mars 6, atmosfere girmeyi başardı ancak yüzeye çarparak devre dışı kaldı. 12 Mart 1974 günü yaşanan kazada, uzay aracı çarpmadan önce geçen 224 saniye boyunca Dünyaya veri iletti ve Marsın yüzeyinden Dünyaya veri iletmeyi başaran ilk keşif aracı oldu.

Rusların 1960da başlayan Mars keşif programı, en son uzay aracının ateşlendiği 1973e kadar sürdü ve istenilen başarının çok gerisinde kalındı. ABD ise yoluna devam etti ve tarihler Temmuz 1976i gösterdiğinde, Mars keşfinde yeni bir sayfa açılmasını sağlayan büyük bir başarı elde edildi.

ABDnin Viking-1 uzay aracı, 19 Haziran 1976da Mars atmosferine girdi. ABDnin bağımsızlık günü olan 4 Temmuzda iniş yapması planlanan uzay aracı, iniş bölgesinin yeterince güvenli olmadığına karar verilince yörüngede bekletildi. 20 Temmuz günü, yörünge aracından ayrılan Viking-1, Marsa indi. Viking-1 için seçilen ilk iniş bölgesinin kayalıklarla kaplı olması, uzay aracının esrarengiz yapılarla dolu bir alana inmesini gerektirirken, bilim dünyası hiç beklemediği bir durumla karşı karşıya kaldı. Cydonia adı verilen bu bölgede, piramit benzeri yapılar ve ve en önemlisi, insan suratını andıran devasa bir kaya bulunuyordu.

SADECE GÖZ YANILMASI

Mars hakkında cevap bulunması istenen yığınla soru işareti vardı. Ancak Viking1 uzay aracının dünyaya gönderdiği görüntüler analiz edildiğinde, Cydonia adı verilen bölgede yer alan şekil, NASA yetkililerini hiç beklemedikleri bir durumun içine soktıu.

Eski NASA çalışanı Gregory Moleenar'a göre Mars'ın koşulları akıllı varlıkların yaşamasına uygun değil: NASAnın yüze yönelik ilk açıklaması, bunun sadece güneş ışınlarının yaptığı bir yanılma olduğuydu. Kimse Marsın yüzeyinde devasa bir insan yüzü oyulmuş olacağına inanmamıştı. Böyle bir şeyi kim yapmış olabilirdi? Ayrıca Mars bildiğimiz kadarıyla akıllı canlıları barındırabilecek yaşam koşullarına sahip değildi. Bu yüzden NASA ilk başta bu olasılığı ele almadı. İnsan yüzünü içeren görüntüye 'Head' yani kafa ismi verildi.

NASA yaptığı bir açıklamada, insan yüzüne benzeyen şeklin yer aldığı fotoğrafın, Viking-1in başka bir açıdan aynı bölgenin tekrar çektiği bir görüntüsü olduğunu ve bu görüntüde aslında hiçbir şey olmadığını savundu. NASAnın sunduğu görüntüde, yüz yerine dağınık bir kum tepesi görülüyordu.

NASA arşivlerin girme yetkisi bulunan Moleenar ise araştırmalarına devam etti ve aynı bölgeyi başka uyduların görüntüleyip görüntülemediğini kontrol etmek için arşivlere baktı. Moleenar, NASA ilk başta yok demişti ama biz arşivlerde bulduk. İkinci görüntülerde ilkinden çok daha belirgin bir şekilde insan yüzü görülüyordu. Hatta gözlerde göz bebekleri, ağızda ise dişler belli oluyordu. Bunu gördüğümüzde çok etkilendik.

SFENKS İLE BAĞLANTILI

İkinci resim, Mars üzerindeki esrarengiz yapının akıllı varlıklar tarafından yapılabilmiş olabileceğini akla getirdi. Ancak bu yapbozun daha başlangıcıydı. NASA, yüzün ilk görüntüsüne 35A72, ikinci ve çok daha detaylı görüntüsüne ise 70A13 kod numaralarını koydu. Bu iki görüntü hakkındaki Moleenarın verdiği bilgi, sadece insan yüzünü değil, etrafındaki yapıları da ayrıntılı bir şekilde gösterdikleriydi.

Molenaar: Yüzden belli bir mesafe ötede birkaç tane piramit gözünüze çarpıyordu. Bu piramitlerin en ilginç tarafı ise, bizim bildiğimiz, çok standart üçgen şekline sahip olmaları. Piramitlerin her köşesinde, taban kısımda görüldüğü kadarı birer ayaklık-payanda bulunuyordu. Ve yakından bakıldığında bu ayaklıklarda piramit şeklindeydi. Bunlar gerçekten çığır açabilecek bilgilerdi.

Cydonia'da en ilgi çeken piramit, D&M adı verilen yapıydı. 60 derecelik açılarla birbirinden ayrılan üç köşesi olan piramidin köşeleri, sırasıyla 'Şehri', 'Yüzü' ve 'Tholus'u (kubbe şeklinde dağ) gösteriyor.

NASA görevleri hakkındaki komplo teorileriyle tanınan ve 1974-83 yıllarında kurumun Goddard Uzay Uçuş Merkezinde çalışan Richard Hoagland, Head adlı yapının, oyma bir heykel olduğunu öne sürdü. Hoagland,Araştırma ekibimiz yüzü üç boyutlu bilgisayar programları ile araştırdı. Elde edilen bilgiler ise aslında bu yapının, üç boyutlu tasarlanmış bir oyma heykel olduğunu ifadesini kullandı.

Hesaplamalara göre, heykel yaklaşık 457 metre yüksekliğinde ve 1,6 kilometreyi geçen bir uzunluğa sahip. Hoagland, NASAnın açıklamaları ve bu yapıların doğal olarak ortaya çıkma ihtimalini bir kenara koyarak, Cydoniadaki insan yüzü ve piramitlerini, Mısırın Giza Platosundaki Sfenks ve piramitlerle bağdaştırdı. Hoagland ve diğer araştırmacılara göre, Mars yaşama elverişli bir gezegen iken burada yaşayan medeniyetler, yıldızların konumlarına göre birçok dev yapı inşa etmişti. Aynısını, on binlerce yıl Dünya'ya geldiklerinde, o dönemler en verimli topraklar olan Giza Platosu'na inşa ettiler.

Hoagland, Sfenksin en bilinen özelliği olan yarı insan-yarı aslan bileşimi ifadesinin, Cydoniadaki insan yüzünde de geçerli olduğunu savundu. Bu kapsamda, bilgisayar programlarıyla Cydoniadaki yüzün sol tarafını sağ tarafın üzerine katladılar ve ortaya yeniden bir insan yüzü çıktı. Ardından, sağ taraf sol tarafın üzerine katlandı ortaya aslan suratına benzeyen bir ifade çıktı. Hoagland, böylece, Sfenks ile Mars yüzeyindeki yüz arasındaki benzerliği ortaya koyduğunu savundu.

PHOBOSTA DEV UÇAN DAİRE

Viking-1in elde ettiği başarının ardından, Sovyetler ABD ile işbirliği yaparak, Marsın iki uydusundan biri olan Phobosa uzay araçları gönderdi. Ancak Phobos 1 bilinmeyen bir nedenle kayboldu.

Phobos 1den beş gün sonra, 12 Temmuz 1988de fırlatılan Phobos 2 ise uyduyu görüntülemeyi başardı. Ancak elde edilen bilgiler kamuoyuna açıklanmadı. Bazı araştırmacılar, bunun nedenini, Kızıl Gezegenin uydusunda dev, oval bir şekil tespit edilmesine bağladı. Cisim, yaklaşık 20 kilometre uzunluğundaydı.

Phobos 2, Ocak 1989da Marsın yörüngesine girmişti. 28 Mart günü uzay aracı kontrolden çıktı ve veri iletimini durdurdu. Bir gün sonra Ruslar, Phobos 2yle radyo iletişiminin kesildiğini ve aracı yüzde 99 kaybettiklerini belirtti.

Komplo teorisyenleri, Marsın uyduları Phobos ve Deimosun uzaylılara ait üsler barındırdığını ve Phobos 2nin, vurulduğunu öne sürdü.

ABD, beş yıl sonra, Eylül 1992 senesinde fırlatılan Mars Observer aracını uzaya gönderdi. Keşif aracı, Mars yörüngesine inmeden üç gün önce kayboldu. Bu kadar uzay aracının kaybolması ya da görevlerini yerine getiremeden hasar görmeleri, bir çok uzman tarafından teknik arıza olarak tanımlanacak bir durum değildi. Son söz, yine komplo teorisyenlerine kaldı: Orada bizi istemeyen birileri var!
 
Geri
Top