Sivas Antik Kentleri (İç Anadolu Bölgesi)

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
Sivas Antik Kentleri (İç Anadolu Bölgesi)

Sebasteia, Sipas (Sivas) Antik Kenti

jgF1c.webp
Sivasın eski bir yerleşim yeri olmasına rağmen, ne zaman ve kimler tarafından kurulduğuna dair kesin bilgi bulunmamakla birlikte, Sivas ve çevresinde yapılan kazı ve araştırmalarda ele geçen buluntular yörede ilk yerleşimin Neolitik Çağda (MÖ. 10.000-5.500) başladığını göstermektedir.

Sivas adının kaynağı hakkında bazı değişik görüşler bulunmaktadır. Sebaste Sebasteia eski Yunancada (Augustus Şehri) ismi, Pontus Kralı Polemonun eşi Pitodoris tarafından verilmiştir. Romalılar, Pontus Krallığını egemenlikleri altına aldıkları zaman şehrin yönetimini Pont Krallığında bırakmışlardı. Pontus Kralının eşinin ise, Roma Kralı Augustusun sevgisini kazanmak ve ona bir şükran ve sadakat ifadesi olmak üzere Yunancada Ogüst şehri anlamına gelen Sebaste adını verdiği sanılmaktadır. Sebastenin zamanla Sivasa dönüştüğü ileri sürülmektedir.

Bir başka görüşe göre ise; Sivas isminin Sipastan geldiğidir. Şehrin ilk kurulduğu dönemlerde, bugünkü şehrin merkezinin bulunduğu yerde büyük çınar ağaçlarının altında üç adet su gözesi (Kaynağı) bulunmaktadır. Bu kaynaklardan bir tanesi Allaha Şükürü ikincisi ana ve babaya saygıyı, üçüncüsü de Küçüklere sevgiyi temsil etmektedir. Bu bölgede yaşayan insanlar, zamanla bu özelliklerini koruyamayıp yitirince, bu üç kaynak da kurur. Şehrin isminin de üç göze anlamına gelen Sipastan kaynaklandığı ve zamanla Sivasa dönüştüğü ileri sürülmektedir.

Sivasa farklı dönemlerde hakim olan devletler, şehre kendilerine özgü değişik isimler vermişlerdir. Bunların başlıcaları; Sebaste, Sipas, Megalopolis, Kabira, Diyapolis (Tanrı Şehri), Talaurs, Danişment İli, Eyalet-i Rum, Eyalet-i Sivas ve Sivas isimleridir.

Sivas'ın bugünkü sınırları içerisinde yer alan Hafik Gölü, Pılır Höyüğü, Zara Tödürge Gölü kıyısındaki Tepecik Höyüğü ile Kangal ilçesi Çukurtarla ve Kavak Nahiyesi Höyük değirmeninde Neolitik Çağa ait Prehistorik buluntular ele geçmiştir. Ayrıca Yıldızeli Argaz Höyük ve çevresinde Kalkolitik Çağ (M.Ö.5000-3500) ile Tunç Çağı (M.Ö.3000-1500) buluntuları ile karşılaşılmıştır.

MÖ.3000lerde Hattilerin Yurdu olarak isimlendirilen Sivas çevresine MÖ.2000de Hititlerin yerleştiğini arkeolojik araştırmalar ortaya koymuştur. Tatlıcak Köyü ile Uzuntepe köylerinde bulunan höyükler ve Gürün Şuğul Vadisindeki Hitit yazıtları yöredeki Hitit yerleşimini kanıtlamaktadır. Buradaki höyüklerde Hititlerin üzerinde Frig izlerine rastlanmış oluşu, Balkanlardan Anadoluya gelen Friglerin, Hitit yerleşim alanlarının üzerlerinde yaşadıklarını göstermektedir. Geç Hitit Devletleri döneminde Sivasın güney kesimi Hitit yazıtlarından öğrenildiğine göre Tilgarimmu ismi ile anılıyordu. Yöre MÖ.VII.yüzyılda Kimmer ve İskit akınlarına uğramış, MÖ.VI.yüzyılın başlarında Medler ve Persler yöreye egemen olmuşlardır.

Lydialılar döneminde Kral Yolunun Sivastan geçişi, yörenin önemini daha da arttırmıştır. Bugünkü il merkezinin bulunduğu yerde o dönemde Sebasteia isimli bir kentin olduğu bilinmektedir.

MÖ.IV.yüzyılın ikinci yarısında Persleri ortadan kaldıran Makedonya Krallığı bir süre yöreye hakim olmuş, İskenderin ölümünden sonra Kapadokia Krallığına bağlanmıştır. Uzun bir süre Pontus ve Ermeni Krallıklarının yönetiminde kalan yöre, MS.17de bütün Kapadokia ile birlikte Roma egemenliği altına girmiştir. Bu dönemde kısa sürelerle Partların ve Sasanilerin eline geçmiş, Bizans döneminde ise Armeniakon Themasının sınırları içerisinde kalmıştır. XI.yüzyılda ise Bizansın Sebasteia Themasına bağlanmıştır.
 
Sarissa Antik Kenti

Altınyayla ilçesi, Başören köyünün Akkuzulu mezrasında MÖ 1400'lü yıllarda Hititler döneminden kalma Kuşaklı Örenyeri olarak bilinen ve 1992 yılından bu yana Almanya'nın Marburg Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Anderas Müller Karpe başkanlığında Sivas Müze Müdürlüğü adına kazı çalışmaları sürdürülmektedir. Alman arkeolog Müller ve ekibince antik kentte yapılan kazı çalışmaları sonucu aralarında o dönemde kutsal sayılan yan yana durmuş iki boğa figüründen oluşan İkiz Boğa Ryhton heykelinin de bulunduğu birçok tarihi eser gün yüzüne çıkarılmıştır.

Sarissa, Hititlerin önemli şehirlerinden biridir. Dünyanın devletler arası ilk antlaşması olan ve Mısırlılarla tümülüs mezar odasıHititler arasında yapılan Kadeş Savaşı ( M.Ö. 1285 ) sonucu yapılan antlaşmada Sarissanin Fırtına Tanrısının şahitliğinden söz edilmektedir. M.Ö. 1500 ve 1400’lü yıllarda önemli bir yerleşim merkezi olan ve Hitit Krallarının Başkentleri Boğazköy’den gelerek yazlık çalışmalarını yürüttükleri Kuşaklı Yerleşimi, yurdumuzda tablet buluntusu veren 5. merkezdir.

1650 metre yüksekliğinde bulunan Sarissa şehri 1950 adımlık sur kalıntıları ile önemli bir yerleşim yeridir. Şehre giriş, sur üzerinde bulunan 4 kapıdan sağlanmaktadır. Prof. Dr. Andreas Müller Karpe Başkanlığında yürütülen ve 10 yıldır yapılan kazılarda şimdiye kadar bilinen en büyük Hitit Tapınaklarından C binası ile Kralın Sarayı ve şehrin güney ve kuzeybatı sur kapıları ortaya çıkarılmıştır. C Binasında restorasyon çalışmalarına başlanmıştır. Şehrin kuzeybatı sur kapısı altında yer alan savunma ve sulama amaçlı Hitit Barajı duvarlarının açığa çıkarılması ve şehrin tepe noktasında yer alan tümülüsteki kazılar 2003 yılında yapılmıştır.
sarrisa ören yeri
Kuşaklı höyüğünün güneyinde, Hitit barajı ve açık hava tapınağı yer almaktadır. Mezra yaklaşık 1,5 km uzaklıktadır. Kuşaklı höyüğünün içme suyunun karşılandığı ve dinsel ayinlerin yapıldığı bir alandır. Güney kısmı kayalık ve dik yamaçlardan oluşan bir düzlükte taşlarla set yapılarak gölet oluşturulmuştur. Göletin batı tarafında Hitit yazılı metinlerinde geçen Huwaşi Taşı'nın bulunduğu tapınma alanının mimari öğeleri, kuzeyde suyun tahliye edildiği taştan örülen kanallar, doğu ve batı yönde bazı mimari kalıntıların izleri görülür. Kuşaklı Hitit Kral'ının burada bazı dini törenlere katıldığı Hitit Yazılı metinlerinden anlaşılmaktadır.
 
Geri
Top