Sosyal kaygılar, kişinin sosyal yaşama adapte olması sırasında yaşadıkları normal duygulardır. Toplum içinde usturuplu davranma, kendini frenleyebilme adına da çoğu zaman işlevseldirler. Ancak bu kaygılar arttığında, utanma ve sosyal ortamlarda başka kişilerce olumsuz değerlendirileceği ile ilgili yoğun korku duymaya dönüşür.
Bu kaygı sebebiyle kişinin sosyal yaşamdan kaçmasına yol açtığında, artık sosyal kaygıdan değil, sosyal fobi adı verilen hastalıktan bahsetmek gerekir.
Sosyal fobi toplumdan uzaklaşma, kendini ifade edememe, iş bulamama, verimli çalışamama, okul başarısının düşmesi, akraba ilişkilerine adapte olamama, resmi dairelerdeki işlerini yürütememe, sağlık hizmeti alamama gibi bir çok olumsuz sonuca neden olabilir.
Toplum içinde ortalama %8-10 oranında görülen, yaygın bir hastalıktır. Fakat tedaviye başvuranlar arasında bakıldığında, oranlar çok daha düşük çıkar. Bunun nedeni sosyal fobisi olan kişilerin kaygıları nedeniyle tedaviye de başvuramamaları ya da ağır ol molla desinler sözünden de anlaşılacağı üzere, utangaç ve çekingen olmanın kültürümüzdeki olumlu özellik imajıdır. Bu durum çoğu defa hastalık olarak düşünülmemektedir. Bu nedenle Asya ve Doğu toplumlarında toplumdaki sosyal fobi oranı %0,4 gibi düşükken, Amerikada %13 gibi yüksektir. Büyük ihtimalle gerçekte biyolojik olarak oranlar arasında çok büyük fark yoktur, ama kliniğe tezahürü ve hastalık olarak değerlendirilme oranları farklıdır.
Cinsiyete göre sınıflandırıldığında yaygınlık oranlarının kadınlarda % 10 civarı, erkeklerde % 6-7 civarıdır. ancak tedaviye başvuranların çoğu erkektir. Bu diğer kaygı, depresyon gibi hastalıklardan farklıdır. Depresyonda kadınlar daha fazla yardım isterler, erkekler ise acizlik, zayıflık gibi görürler. Ama sosyal fobide, hastalık erkeğin topluma karışmasını, iş güç yapmasını , karşı cinsle ilişkilerini ve evlenmesini engellediğinden, daha fazla sıkıntıya sebep olur ve hastalar ve aileleri yardım arayışına girerler. Kadınlar ise günlerini ev işleri, çocuk bakımı ve aile içinde geçirdiklerinde , sosyal ortamda çok bulunmamaları sebebiyle hastalık belirtileri çok fazla ön plana çıkmayabilir.
Çocuklarda da sosyal fobi oldukça yaygındır, ancak bu aileler tarafından utangaçlık olarak değerlendirilir, üzerinde durulmaz. Bazı çocuklarda bu durum ergenlikle birlikte kendiliğinden düzelirken birçoğunda ise erişkin yaşamda da hastalık olarak devam eder. Genellikle sosyal fobisi olanlar belirtiler ortaya çıktıktan 10 yıl kadar sonra tedavi için başvurmaktadırlar. Bu kadar olumsuz sonuçlara yol açmasına rağmen sosyal fobisi olanların yalınızca beşte biri tedavi arayışında bulunurlar. Tedavi arayışında olan sosyal fobisi olanların büyük çoğunluğu yaygın belirtiler gösterenlerdir. Örneğin topluluk karşısında konuşma yaparken zorlanan birisi, bu tür ortamlardan uzak durarak belirtisini kontrol altında tutabilir. Fakat dolmuşta para uzatamayan, resmi dairede evrak imzalatamayan, karşı cinsle konuşurken kızarıp bozaran, başkası bakarken yazı yazamayan, bir arkadaşı ile yemek yiyemeyen kişinin hayatı daha fazla engellenir. Bu kişi sosyal fobi için daha fazla oranda tedaviye başvurur.
Tedavide ilaçlar ve psikoterapi bir arada kullanılır. Erken yaşta başlayan, tedavisiz geçen süre uzun olan, eşlik eden başka hastalıkları olan, belirtileri yatıştırmak için alkol ve madde kullananlarda, sosyal fobinin tedaviye cevabı daha kötüdür.
Bu kaygı sebebiyle kişinin sosyal yaşamdan kaçmasına yol açtığında, artık sosyal kaygıdan değil, sosyal fobi adı verilen hastalıktan bahsetmek gerekir.
Sosyal fobi toplumdan uzaklaşma, kendini ifade edememe, iş bulamama, verimli çalışamama, okul başarısının düşmesi, akraba ilişkilerine adapte olamama, resmi dairelerdeki işlerini yürütememe, sağlık hizmeti alamama gibi bir çok olumsuz sonuca neden olabilir.
Toplum içinde ortalama %8-10 oranında görülen, yaygın bir hastalıktır. Fakat tedaviye başvuranlar arasında bakıldığında, oranlar çok daha düşük çıkar. Bunun nedeni sosyal fobisi olan kişilerin kaygıları nedeniyle tedaviye de başvuramamaları ya da ağır ol molla desinler sözünden de anlaşılacağı üzere, utangaç ve çekingen olmanın kültürümüzdeki olumlu özellik imajıdır. Bu durum çoğu defa hastalık olarak düşünülmemektedir. Bu nedenle Asya ve Doğu toplumlarında toplumdaki sosyal fobi oranı %0,4 gibi düşükken, Amerikada %13 gibi yüksektir. Büyük ihtimalle gerçekte biyolojik olarak oranlar arasında çok büyük fark yoktur, ama kliniğe tezahürü ve hastalık olarak değerlendirilme oranları farklıdır.
Cinsiyete göre sınıflandırıldığında yaygınlık oranlarının kadınlarda % 10 civarı, erkeklerde % 6-7 civarıdır. ancak tedaviye başvuranların çoğu erkektir. Bu diğer kaygı, depresyon gibi hastalıklardan farklıdır. Depresyonda kadınlar daha fazla yardım isterler, erkekler ise acizlik, zayıflık gibi görürler. Ama sosyal fobide, hastalık erkeğin topluma karışmasını, iş güç yapmasını , karşı cinsle ilişkilerini ve evlenmesini engellediğinden, daha fazla sıkıntıya sebep olur ve hastalar ve aileleri yardım arayışına girerler. Kadınlar ise günlerini ev işleri, çocuk bakımı ve aile içinde geçirdiklerinde , sosyal ortamda çok bulunmamaları sebebiyle hastalık belirtileri çok fazla ön plana çıkmayabilir.
Çocuklarda da sosyal fobi oldukça yaygındır, ancak bu aileler tarafından utangaçlık olarak değerlendirilir, üzerinde durulmaz. Bazı çocuklarda bu durum ergenlikle birlikte kendiliğinden düzelirken birçoğunda ise erişkin yaşamda da hastalık olarak devam eder. Genellikle sosyal fobisi olanlar belirtiler ortaya çıktıktan 10 yıl kadar sonra tedavi için başvurmaktadırlar. Bu kadar olumsuz sonuçlara yol açmasına rağmen sosyal fobisi olanların yalınızca beşte biri tedavi arayışında bulunurlar. Tedavi arayışında olan sosyal fobisi olanların büyük çoğunluğu yaygın belirtiler gösterenlerdir. Örneğin topluluk karşısında konuşma yaparken zorlanan birisi, bu tür ortamlardan uzak durarak belirtisini kontrol altında tutabilir. Fakat dolmuşta para uzatamayan, resmi dairede evrak imzalatamayan, karşı cinsle konuşurken kızarıp bozaran, başkası bakarken yazı yazamayan, bir arkadaşı ile yemek yiyemeyen kişinin hayatı daha fazla engellenir. Bu kişi sosyal fobi için daha fazla oranda tedaviye başvurur.
Tedavide ilaçlar ve psikoterapi bir arada kullanılır. Erken yaşta başlayan, tedavisiz geçen süre uzun olan, eşlik eden başka hastalıkları olan, belirtileri yatıştırmak için alkol ve madde kullananlarda, sosyal fobinin tedaviye cevabı daha kötüdür.