Tarih Boyunca Atom Çalışmaları
Atom konusunda yapılan çalışmaların tarihi çok eskidir. eski yunan filozoflarından leukippos ile demokritos, günümüzden binlerce yıl önce, maddelerin çok küçük birtakım parçacıklardan meydana geldiğini ileri sürmüşlerdi. bu parçacıklar, aralarında birleşerek maddeleri meydana getiriyorlardı. ama bu varsayım, bilimsel bir varsayım olmaktan çok, bir felsefe doktrini idi.
bu konudaki düşünceler zamanla yavaş yavaş unutuldu. ancak, aradan 2000 yıla yakın bir zaman geçtikten sonra bilginler, bu konuda yeniden araştırmalarda bulundular. bunlardan ingiliz kimyacısı dalton (1766-1844), 1803 te ortaya yeni bir atom teorisi attı. dalton, bu kadarla da kalmadı, çeşitli maddelerin atom ağırlıklarını bularak bir de liste meydana getirdi.
bu konuda daha başka bilginlerin de çalışmaları sonucu dalton un ortaya attığı esaslarda bazı yanlışlıklar bulunduğu görüldü. fransız bilginlerinden becquerel in bazı atomlardaki ışıma özelliği demek olan radyoaktifliği keşfetmesi, bu alanda atılan adımların en önemlilerinden biri oldu. 20.nci yüzyılın başlarında büyük bilgin einstein in atom enerjisinin büyüklüğünü belirtmesi, atom konusunda yapılan çalışmaların hızlanmasına yol açtı.
insanlar, atomdaki korkunç enerjiden yararlanmak istiyorlardı. atomda gizli bir enerji vardı. bu enerji, iyi kullanıldığı takdirde, tıpkı elektrik enerjisi gibi bir güç elde edilebilirdi. 1919 da ilk olarak azot atomunun çekirdeği parçalandı. 1933 te de suni radyoaktiflik keşfedildi. 1942 de ilk "atom pili" yapıldı, bunu da 1945 te ikinci dünya savaşının son günlerinde ilk "atom bombası"nın patlatılması izledi. 1952 de patlatılan "hidrojen bombası" da artık atom gücünün gelecekteki günlük hayatımızda ne kadar etkili olabileceğini ispatladı.
görülüyor ki atom ilmi bir harikalar alemidir, ama asıl harika insan beyninin en güçlü mikroskoplarla bile görülemeyecek kadar küçük olan bu şeylerle uğraşması ve bu konuda belirli sonuçlara varmasıdır. çevremizdeki cisimlerin yapısı bize katı, aralıksız ve dolgun gibi gözüküyor. bilgin ise bunların büyük boşluklar içinde yüzen atomlardan ve bu atomların da, yine boşluklar içinde yüzen çekirdek ve elektronlardan meydana gelmiş olduğunu söylüyor.
Atom konusunda yapılan çalışmaların tarihi çok eskidir. eski yunan filozoflarından leukippos ile demokritos, günümüzden binlerce yıl önce, maddelerin çok küçük birtakım parçacıklardan meydana geldiğini ileri sürmüşlerdi. bu parçacıklar, aralarında birleşerek maddeleri meydana getiriyorlardı. ama bu varsayım, bilimsel bir varsayım olmaktan çok, bir felsefe doktrini idi.
bu konudaki düşünceler zamanla yavaş yavaş unutuldu. ancak, aradan 2000 yıla yakın bir zaman geçtikten sonra bilginler, bu konuda yeniden araştırmalarda bulundular. bunlardan ingiliz kimyacısı dalton (1766-1844), 1803 te ortaya yeni bir atom teorisi attı. dalton, bu kadarla da kalmadı, çeşitli maddelerin atom ağırlıklarını bularak bir de liste meydana getirdi.
bu konuda daha başka bilginlerin de çalışmaları sonucu dalton un ortaya attığı esaslarda bazı yanlışlıklar bulunduğu görüldü. fransız bilginlerinden becquerel in bazı atomlardaki ışıma özelliği demek olan radyoaktifliği keşfetmesi, bu alanda atılan adımların en önemlilerinden biri oldu. 20.nci yüzyılın başlarında büyük bilgin einstein in atom enerjisinin büyüklüğünü belirtmesi, atom konusunda yapılan çalışmaların hızlanmasına yol açtı.
insanlar, atomdaki korkunç enerjiden yararlanmak istiyorlardı. atomda gizli bir enerji vardı. bu enerji, iyi kullanıldığı takdirde, tıpkı elektrik enerjisi gibi bir güç elde edilebilirdi. 1919 da ilk olarak azot atomunun çekirdeği parçalandı. 1933 te de suni radyoaktiflik keşfedildi. 1942 de ilk "atom pili" yapıldı, bunu da 1945 te ikinci dünya savaşının son günlerinde ilk "atom bombası"nın patlatılması izledi. 1952 de patlatılan "hidrojen bombası" da artık atom gücünün gelecekteki günlük hayatımızda ne kadar etkili olabileceğini ispatladı.
görülüyor ki atom ilmi bir harikalar alemidir, ama asıl harika insan beyninin en güçlü mikroskoplarla bile görülemeyecek kadar küçük olan bu şeylerle uğraşması ve bu konuda belirli sonuçlara varmasıdır. çevremizdeki cisimlerin yapısı bize katı, aralıksız ve dolgun gibi gözüküyor. bilgin ise bunların büyük boşluklar içinde yüzen atomlardan ve bu atomların da, yine boşluklar içinde yüzen çekirdek ve elektronlardan meydana gelmiş olduğunu söylüyor.