Tarihin En Büyük Ve En Temiz Cinayeti
Hiroşima vahşeti pilotu ABD’li Paul W. Tibbets
Amerika 1945 yılının Temmuzunda yeni bir bomba geliştirdi. Nazi Almanya’sı 1945’in Mayısında savaştan çekilerek bu dehşetli bombanın şerrinden kurtuldu. Bu arada Japon savaşçıları, Amerikan üssü Pörl Harbır (Pearl Harbor)’a uçaklarla, intihar saldırısı da diyebileceğimiz ‘kamikaze’ saldırılarında bulundular. Buna karşılık olarak Amerika, Güney Pasifik’teki Tinian Adası’ndan Albay Paul Tibbets yönetimindeki Enola Gay isimli B-29 uçağı, 6 Ağustos 1945 sabahı “Little Boy – Küçük Çocuk” isimli çok gizli bir yükle havalandırdı. Bu gizli yük atom bombası idi ve ilk kez kullanılacaktı.
10 000 metre yükseklikten saat 8.13’te atılan bomba saat 8.15’te Japonya’nın güzel şehri Hiroşima’nın 580 metre üzerinde patladı. İlk anda 70 000 insan buharlaştı. Yüksek sıcaklıktan dolayı asfalta yapışan insanlar insanın içini ürpertmekteydi. Bir hafta boyunca şehre asit yağdı. İki ay içerisinde radyasyon sebebiyle 70 000 insan daha hayatını kaybetti. 60 000 kişi de beş yıllık süre içerisinde vefat edince Hiroşima’nın bilançosu ilk beş yılda 200 000 insanın ölümü, onbinlerce insanın da sakat kalması oldu.
Üç gün sonra (9 Ağustos 1945’te) sıra “Fat Man – Şişman Adam” isimli plütonyum bombasına gelmişti. Bu bomba için hedef Japonya’nın Fukuoka şehri idi. Fakat hava kapalı olduğu için hedef Nagazaki’ye çevrildi. Saatler 11.02’yi gösterirken 21 ton patlayıcının gücüne sahip bomba Nagazaki’yi cehenneme çevirdi. 75 000 kişi anında kavruldu. Bir o kadar kişi de beş yıllık süre içerisinde can verdi.
Radyasyon sebebiyle toprağın ve suların zehirlenmesini ve daha uzun vadedeki zararları hesap etmesek bile ilk beş yılda Hiroşima ve Nagazaki’de 350 000’i aşkın sivilin ölmüş olması...
HİROŞİMANIN TANIĞI
Bisikletimle Hiroşima Şatosu'nun olduğu tepeye çıkıp etrafı seyrettim. Tertemiz bir gökyüzü vardı. Her şey o kadar sakindi ki, neredeyse savaşta olduğumuza inanmayacaktım. Seyrettiğim yerlere iki saat sonra atom bombası atılacağı aklımın ucundan geçmedi. Kimin geçerdi ki?"
83 yaşındaki Yoshito Matsushige, 1945'te Hiroşima ve çevresinin en büyük tirajlı yerel gazetesi Chugoku'nun foto muhabiriydi. ABD savaş uçaklarının saldırılarını önceden haber alıp halkı uyaran, karargahtan aldığı bilgileri gazetesine ileten Matsushige, dehşet gününü şöyle anlattı:
"O gece 00.30'da hava saldırışı olabilir uyarısı verildi. Epey bekledik, o arada uyumuşum, ama hiçbir şey çıkmadı. Ben debisikletimle yola koyuldum, şatonun oradan manzarayı seyrettikten sonra gazeteye gittim. Çok erken olduğu için kapalıydı. Uzak olmasına rağmen kahvaltı için eve gitmeye karar verdim. Bisikletle döndüğüm için terlemişim. Tam tişörtümü çıkardım, büyük bir flaş patladı sanki. Her şey, her yer bembeyaz oldu, hiçbir şey göremez oldum. Öyle kavurucu bir rüzgar ortaya çıktı ki, vücudumun üst kısmına sanki binlerce iğne batırılıyor gibi geldi. Karım mutfaktaydı, bir çığlık atarak beni tutup evden çıkardı.
Bombanın etkisiyle meydana gelen kasırga sokaklardaki tozu havaya kaldırmıştı. 10 -15 dakika her yer karardı. Etrafı, toz tabakası yere inince görebildik.
Gazete ve sık sık gittiğim karargah, atom bombasının düştüğü yere (hipomerkez) 900 metre mesafedeydi. Sonradan öğrendiğime göre, bomba hipomerkezin bir kilometreye kadar çevresindeki her şeyi yıkmış, canlıların yüzde 99'unun ölümüne yol açmış. Evim hipomerkezden 2.7 kilometre uzaktaydı."
Felaketin yaşlı tanığı sözlerini şöyle sürdürdü:
"Komşuların evleri bir garip geldi bana. Sonra kendi evime baktığımda onun da diğerlerinden farklı olmadığım gördüm. Tam bu sırada gazeteden bana ihtiyaç duyabileceklerim hissettim. Karım komşuların yanma gitti, ben de kent merkezine nasıl gideceğimi düşünerek yürüdüm. Hipomerkeze bir kilometre kala il binası ve çevresindeki binaların yandığım gördüm. Mecburen başka bir rotadan kent merkezine gitmeyi denedim. Olmadı, yine aynı yere geldim. Sanırım iki saat olmuştu.
insanlar itfaiyenin önünde yemek sırasındaydı. Öğrenciler ve gençler ise yangının daha fazla yayılmaması için harabe haline dönen evleri tamamen yıkıyordu."
Etki merkezine yaklaştıkça, ölü, yaralı, yanık vücutlara rastlayan Matsushige'nin mesleğini yapması hiç de kolay olmamış.
"Fotoğraf çekmek zorundayım, ama insanları öyle görmek ve bir şey yapamamak çok zor geliyordu. Herhalde yarım saat tereddüt ettim. Sonunda çektim. Tamamen yanmışlardı. Hem ağlıyor, hem çekiyordum. Hepsi 'Su ver' diye yalvarıyordu, ama ortada bir damla su yoktu."
Matsushige, kent merkezine ulaşabilmek için havuzun yanından geçerken suyun büyük kısmının buharlaştığını ve kavurucu sıcaktan bunalan birçok insanın havuzda ölü halde yattığını anımsıyor:
"Sanırım o ilk sıcakta kendilerim havuza atarak kurtulmaya çalıştılar, ama havuz suyu da ısınınca hiç şansları kalmadı ve öldüler. Merkeze yaklaştıkça ölü sayısı hızla artıyordu. Sıcak yüzünden yangın çıkmış ve insanlar yanan binaların altında kalmışlardı. Her yerden dumanlar yükseliyordu.
En kötü manzara, insanların yakınlarının gözü önünde ölmesiydi. İl yöneticilerinden biri binanın altında kalmıştı. Enkazdan kurtulan karısı ve kızı onu kurtarmak için çırpındı, ama yangın oraya da sıçrayınca adam eşi ve kızına 'Beni bırakın' demek zorunda kaldı. Bu, bir insanın hayatında görebileceği en acımasız andı.
Bu şekilde yüzlerce insan aynı gün öldü. Gazeteye geldiğimde yolun ortasında duran bir otobüs dikkatimi çekti, içinde insanlar vardı, içine girdim, yaklaşık 15 ölü saydım. Ölülerin bazılarının elleri hala tutamaktaydı. Etraftaki her binanın girişinde 3 - 4 ölü vardı. Yeterince fotoğraf çektikten sonra geri döndüm. Sonradan öğrendim ki, bizim gazete de yerle bir olmuş. O gün ve sonraki günlerde gazetenin 113 personeli öldü. Sevinmeli miyim bilemiyorum, ama sağ kalmamı o sabah gazeteyi kapalı bulmama bağlıyorum."
Matsushige, ölenlerin ailelerinin ve yaralananların devletten yardım almayı sürdürdüğünü, kendisinin ise büyük hasar görmediği için sınırlı miktarda yardım aldığım belirtti.
Matsushige'ye ABD'lileri soruyoruz. 51 yıl sonra atom bombasını atanlar hakkında neler düşündüğünü.
"O gün ve sonrasında neler düşündüğümü tahmin edebilirsiniz, ama savaştan sonra, onlara karşı özel bir nefretim yok."
- ABD, Hiroşima'ya atom bombası atmakla doğru mu yaptı?
- Doğru olduğunu sanmıyorum, ama sanırım öyle gerekti. Bombayı biz önce yapmış olsaydık, biz de atardık.
6 Ağustos 1996 Milliyet gazetesinden alınmıştır.
Hiroşima vahşeti pilotu ABD’li Paul W. Tibbets
Amerika 1945 yılının Temmuzunda yeni bir bomba geliştirdi. Nazi Almanya’sı 1945’in Mayısında savaştan çekilerek bu dehşetli bombanın şerrinden kurtuldu. Bu arada Japon savaşçıları, Amerikan üssü Pörl Harbır (Pearl Harbor)’a uçaklarla, intihar saldırısı da diyebileceğimiz ‘kamikaze’ saldırılarında bulundular. Buna karşılık olarak Amerika, Güney Pasifik’teki Tinian Adası’ndan Albay Paul Tibbets yönetimindeki Enola Gay isimli B-29 uçağı, 6 Ağustos 1945 sabahı “Little Boy – Küçük Çocuk” isimli çok gizli bir yükle havalandırdı. Bu gizli yük atom bombası idi ve ilk kez kullanılacaktı.
10 000 metre yükseklikten saat 8.13’te atılan bomba saat 8.15’te Japonya’nın güzel şehri Hiroşima’nın 580 metre üzerinde patladı. İlk anda 70 000 insan buharlaştı. Yüksek sıcaklıktan dolayı asfalta yapışan insanlar insanın içini ürpertmekteydi. Bir hafta boyunca şehre asit yağdı. İki ay içerisinde radyasyon sebebiyle 70 000 insan daha hayatını kaybetti. 60 000 kişi de beş yıllık süre içerisinde vefat edince Hiroşima’nın bilançosu ilk beş yılda 200 000 insanın ölümü, onbinlerce insanın da sakat kalması oldu.
Üç gün sonra (9 Ağustos 1945’te) sıra “Fat Man – Şişman Adam” isimli plütonyum bombasına gelmişti. Bu bomba için hedef Japonya’nın Fukuoka şehri idi. Fakat hava kapalı olduğu için hedef Nagazaki’ye çevrildi. Saatler 11.02’yi gösterirken 21 ton patlayıcının gücüne sahip bomba Nagazaki’yi cehenneme çevirdi. 75 000 kişi anında kavruldu. Bir o kadar kişi de beş yıllık süre içerisinde can verdi.
Radyasyon sebebiyle toprağın ve suların zehirlenmesini ve daha uzun vadedeki zararları hesap etmesek bile ilk beş yılda Hiroşima ve Nagazaki’de 350 000’i aşkın sivilin ölmüş olması...
HİROŞİMANIN TANIĞI
Bisikletimle Hiroşima Şatosu'nun olduğu tepeye çıkıp etrafı seyrettim. Tertemiz bir gökyüzü vardı. Her şey o kadar sakindi ki, neredeyse savaşta olduğumuza inanmayacaktım. Seyrettiğim yerlere iki saat sonra atom bombası atılacağı aklımın ucundan geçmedi. Kimin geçerdi ki?"
83 yaşındaki Yoshito Matsushige, 1945'te Hiroşima ve çevresinin en büyük tirajlı yerel gazetesi Chugoku'nun foto muhabiriydi. ABD savaş uçaklarının saldırılarını önceden haber alıp halkı uyaran, karargahtan aldığı bilgileri gazetesine ileten Matsushige, dehşet gününü şöyle anlattı:
"O gece 00.30'da hava saldırışı olabilir uyarısı verildi. Epey bekledik, o arada uyumuşum, ama hiçbir şey çıkmadı. Ben debisikletimle yola koyuldum, şatonun oradan manzarayı seyrettikten sonra gazeteye gittim. Çok erken olduğu için kapalıydı. Uzak olmasına rağmen kahvaltı için eve gitmeye karar verdim. Bisikletle döndüğüm için terlemişim. Tam tişörtümü çıkardım, büyük bir flaş patladı sanki. Her şey, her yer bembeyaz oldu, hiçbir şey göremez oldum. Öyle kavurucu bir rüzgar ortaya çıktı ki, vücudumun üst kısmına sanki binlerce iğne batırılıyor gibi geldi. Karım mutfaktaydı, bir çığlık atarak beni tutup evden çıkardı.
Bombanın etkisiyle meydana gelen kasırga sokaklardaki tozu havaya kaldırmıştı. 10 -15 dakika her yer karardı. Etrafı, toz tabakası yere inince görebildik.
Gazete ve sık sık gittiğim karargah, atom bombasının düştüğü yere (hipomerkez) 900 metre mesafedeydi. Sonradan öğrendiğime göre, bomba hipomerkezin bir kilometreye kadar çevresindeki her şeyi yıkmış, canlıların yüzde 99'unun ölümüne yol açmış. Evim hipomerkezden 2.7 kilometre uzaktaydı."
Felaketin yaşlı tanığı sözlerini şöyle sürdürdü:
"Komşuların evleri bir garip geldi bana. Sonra kendi evime baktığımda onun da diğerlerinden farklı olmadığım gördüm. Tam bu sırada gazeteden bana ihtiyaç duyabileceklerim hissettim. Karım komşuların yanma gitti, ben de kent merkezine nasıl gideceğimi düşünerek yürüdüm. Hipomerkeze bir kilometre kala il binası ve çevresindeki binaların yandığım gördüm. Mecburen başka bir rotadan kent merkezine gitmeyi denedim. Olmadı, yine aynı yere geldim. Sanırım iki saat olmuştu.
insanlar itfaiyenin önünde yemek sırasındaydı. Öğrenciler ve gençler ise yangının daha fazla yayılmaması için harabe haline dönen evleri tamamen yıkıyordu."
Etki merkezine yaklaştıkça, ölü, yaralı, yanık vücutlara rastlayan Matsushige'nin mesleğini yapması hiç de kolay olmamış.
"Fotoğraf çekmek zorundayım, ama insanları öyle görmek ve bir şey yapamamak çok zor geliyordu. Herhalde yarım saat tereddüt ettim. Sonunda çektim. Tamamen yanmışlardı. Hem ağlıyor, hem çekiyordum. Hepsi 'Su ver' diye yalvarıyordu, ama ortada bir damla su yoktu."
Matsushige, kent merkezine ulaşabilmek için havuzun yanından geçerken suyun büyük kısmının buharlaştığını ve kavurucu sıcaktan bunalan birçok insanın havuzda ölü halde yattığını anımsıyor:
"Sanırım o ilk sıcakta kendilerim havuza atarak kurtulmaya çalıştılar, ama havuz suyu da ısınınca hiç şansları kalmadı ve öldüler. Merkeze yaklaştıkça ölü sayısı hızla artıyordu. Sıcak yüzünden yangın çıkmış ve insanlar yanan binaların altında kalmışlardı. Her yerden dumanlar yükseliyordu.
En kötü manzara, insanların yakınlarının gözü önünde ölmesiydi. İl yöneticilerinden biri binanın altında kalmıştı. Enkazdan kurtulan karısı ve kızı onu kurtarmak için çırpındı, ama yangın oraya da sıçrayınca adam eşi ve kızına 'Beni bırakın' demek zorunda kaldı. Bu, bir insanın hayatında görebileceği en acımasız andı.
Bu şekilde yüzlerce insan aynı gün öldü. Gazeteye geldiğimde yolun ortasında duran bir otobüs dikkatimi çekti, içinde insanlar vardı, içine girdim, yaklaşık 15 ölü saydım. Ölülerin bazılarının elleri hala tutamaktaydı. Etraftaki her binanın girişinde 3 - 4 ölü vardı. Yeterince fotoğraf çektikten sonra geri döndüm. Sonradan öğrendim ki, bizim gazete de yerle bir olmuş. O gün ve sonraki günlerde gazetenin 113 personeli öldü. Sevinmeli miyim bilemiyorum, ama sağ kalmamı o sabah gazeteyi kapalı bulmama bağlıyorum."
Matsushige, ölenlerin ailelerinin ve yaralananların devletten yardım almayı sürdürdüğünü, kendisinin ise büyük hasar görmediği için sınırlı miktarda yardım aldığım belirtti.
Matsushige'ye ABD'lileri soruyoruz. 51 yıl sonra atom bombasını atanlar hakkında neler düşündüğünü.
"O gün ve sonrasında neler düşündüğümü tahmin edebilirsiniz, ama savaştan sonra, onlara karşı özel bir nefretim yok."
- ABD, Hiroşima'ya atom bombası atmakla doğru mu yaptı?
- Doğru olduğunu sanmıyorum, ama sanırım öyle gerekti. Bombayı biz önce yapmış olsaydık, biz de atardık.
6 Ağustos 1996 Milliyet gazetesinden alınmıştır.