Tarihte İlk Tapu Kanunu
Tapu ve kadastro işlemlerinin, bir milletin devlet idaresi, gelir ve giderlerinin kontrolü, kısaca hukuk ve iktisat sistemi açısından ne kadar büyük bir ehemmiyeti haiz olduğunu belirtmekte fayda vardır kanaatindeyiz. Ayrıca 60 senedir, güzel yurdumun tapu-kadastro işlemlerini bitiremediğimizi ve bu yüzden çok kimselerin haklarının zayi olduğunu da belirtmeden geçemeyeceğiz. Her güzel şeyde olduğu gibi, bu mevzuda da, Müslümanların ve bilhassa da müslüman Türklerin rehberlik etmiş olduklarını ve dünyada ilk tapu kanunun büyük Fatih Sultan Mehmet tarafından hazırlandığını, dünya ilim âlemine iftiharla açıklıyoruz. Meseleyi biraz daha açarsak, bizi şaşırtacak hakikatlerle karşı karşıya geleceğiz. Şöyle ki;
İslam devletini bir dünya devleti haline getiren Hz. Ömer, Müslümanların fetih ettikleri memleketin gelir ve giderini, nüfusunu ve diğer coğrafi durumunu bilmenin, devletin zaruri görevi olduğunu anlamış, ilk gelir-gider defterleri ve tapu kayıtları demek olan Divan usulü nü geliştirmiştir. Hatta Osman bin Hanif’i Irak arazisinin tapu kadastrosunu yapmak için görevlendirdiğinde şu talimatı vermiştir “Şen ve mamur olan yerlerin alanlarını ölçünüz; bilfiil ziraat edilen veya edilebilecek olan araziyi tespit ediniz. Verimsiz ve çorak yerleri; çift sürülmesi kabil olmayan öyükleri, tepeleri; ormanları, bataklıklar ve sazlıkları ve benzeri araziyi vergide esas alınacak arazi arasına katmayınız.” (1)
Hz. Ömer’in bu tatbikat ve talimatı, diğer bütün müslüman devletlere örnek teşkil etmiş ve bilhassa Osmanlı Devleti yeni fethedilen arazilerin tapu-tahririni yazma ve defterlerde tespit etme hususunda zirveye yükselmişlerdir. Bu mevzuda ilk ve en önemli yazılı hukuki düzenleme, Fatih zamanında hazırlanmıştır. Topkapı Sarayı Revan Köşkü Kitapları arasında 1935 ve 1936 nolu kanun mecmualarında yer alan bu tapu kanunu, sadece Osmanlı Devletinin değil, bütün dünya hukuk tarihinin ilk tapu kanunudur. 22 madde halinde yayına hazırladığımız bu kanun, Osmanlı devletindeki tapu işlemlerinin temel esaslarını ihtiva etmektedir. Kanunnamenin orijinal adı “Kanunname-i Kitabet-i Vilayet” şeklindedir. Kısaca umumi esaslarıyla şöyle özetleyebiliriz.
Fethedilen bütün arazilerin nüfusu, arazinin durumu ve benzeri hususlar, tescil gayesi ile resmi görevliler tarafından muntazam bir şekilde resmi muhafaza altına alınan defterlere kaydedilir. Arazinin bu şekilde yazım işlemine tahrir denilir. Tahrir işlerini iki resmi görevli yürütür: Defter Emini ve Vilayet Kâtibi. Defter eminine muharr-i memalik, muharrir veya yazıcı da denir. Bunlar görevli oldukları bölgelere giderler, Tahrir neticelerini iki ayrı defterde toplarlar: Birincisi Mufassal defterlerdir. İlgili bulunduğu bölgenin köyleri, mezraları, meraları, ormanları, kışlakları ve diğer araziler ile bunların kime ait olduğu, arazisi tahrir edilen yerlerin reayası, gelir çeşitleri ve ödeyecekleri vergileri kaydedilen defterlere mufassal defter adı verilir. İkincisi, icmal defterleridir ki bunlarda sadece arazilerin has tımar ve zeamet olduğu ve bunların sahipleri kaydedilirdi. Özellikle mufassal defterlerde ahalinin fertlerine ait bütün vasıflar da zikredilir. Topraklı topraksız, evli ve bekâr, ihtiyar, sakat, sanat sahibi ve saire benzeri kayıtlar deftere geçirilir.
Osmanlı ülkesinin tamamı bu usule göre tahrir edilmiş ve 970 kusur defterde Osmanlı topraklarının tapusu çıkarılmıştır. Hazırlanan defterler, nişancı denilen yüksek amir tarafından kontrol edildikten sonra Padişah’a arz edilir. Padişahın tasdikinden geçerse Hazine-i Amire denen devlet arşivinde korumaya alınır. Şu anda bunlardan 1100 tanesi Başbakanlık Osmanlı arşivinde, 650 tanesi ise Tapu-Kadastro Genel Müdürlüğü arşivindedir. Araya başka defterler karıştığı için sayıları, 1750’yi bulmuştur. Bu bin kusur defter, şu anda üzerinde 30 kusur devletin bulunduğu eski Osmanlı topraklarının tapusu hükmündedir.
Biz bu ilk tapu kanununun orijinali ve Türkçesi’nin birinci sayfasını takdim edeceğiz. Tamamını bir eserde neşretmek üzereyiz. Bütün bu araştırmalar, Müslüman Türklerin dinlerine ve örf adetlerine bağlı kaldıkları zamanda her sahada ileri gittiğini göstermektedir. Tapu mevzusu da bunlardan sadece birisidir.
Böylesine teferruatlı tapu muamelelerinin nasıl yürüdüğüne bir misal ile bakalım. 1516 tarihinde fethedilen ve 1518 yılında tahririne başlanan doğu ve güneydoğu bölgesinin tapu-kadastro işlemleri, dört sene sonra yani 1522 yılında tamamlanmıştır. Günümüzün teknik imkânlarına rağmen böyle bir işe kalkılırsa en az kırk-elli sene süreceğini günümüzdeki örneklerinden anlıyoruz.
Netice olarak, tarihimiz bizim için önemli bir hazinedir. Bu hazineden yararlanmadığımız sürece milletçe çok daha uzun zaman maddi ve manevi açıdan fakir kalacağımız unutulmamalıdır. Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünden ricamız da böylesine tarihi ve ilmi bir abideyi kendi camiasına tanıtmasıdır. Tarih araştırılırsa, dünya ilim tarihindeki meşhur ilklerin çoğunluğu, sonlara doğru yuvarlanır kanaatindeyiz.
(1). Ebüssuud, Rjsaıe-j Arazi. Reşit Efendi 1036, vrk.41 vd.
(2). Topkapı sarayı, R.1935 vrk. 81/b-85/a.
(3). Hezarfen. Hüseyin fendi. Teıhis-ül-Beyan. vrk.75/b