TAVŞAN İLE KEKLİKLER
Tavşan bir kış günü kırda gezmeye çıkmış. Uzaktan, bir tepenin rüzgar almayan bir yerinde, hepsi griler içinde, sırtları benekli bir sürü keklik görmüş. Bu genç keklik kızlar bir sıra halinde tepeden aşağı iniyormuş. Tavşan onları görünce seslenmiş:
“Hey kızlar, tepeden inmek için iyi bir yol değil bu. Gelin de siz kayarken çıngırdayan halkaları olan güzel bir deri vereyim size” Ve çadırına koşup deri bir çanta almış. Çantanın kırmızı şeritleri ve çıngırdayan halkaları varmış. “Hadi içine girin” demiş kekliklere. “Hayır korkuyoruz” diye cevap vermişler. “Korkmayın, size zarar vermem, biriniz gelsin” tavşan. Sonra biri gelirken kandırmak için eklemiş, “Eğer tek başınıza korkarsanız hepiniz gelin. Hiçbirinize zarar vermeyeceğim.” Böylece bütün sürüyü çantanın içine toplamış. Bunu yaptıktan sonra da çantanın kapağını kapatmış, sırtına asıp eve gelmiş. “Nine” demiş çadıra girerken, “Al bir çanta dolusu av. Kebap şişi yapmak için söğüt dalları bulmaya gidiyorum, sen çantaya iyi bak.”
Ama tavşan çadırdan çıkar çıkmaz keklikler bağırmaya başlamış:
“Nine çıkar bizi.”
“Siz kimsiniz” diye sormuş yaşlı kadın.
“Torunlarınız” diye cevap vermişler.
“Peki çantanın içine nasıl girdiniz” diye sormuş.
“Ah, kuzenimiz bize şaka yaptı. Lütfen çıkar bizi.”
“Tabii sevgili çocuklarım, sizi hemen çıkaracağım” demiş yaşlı kadın çantayı açarken ama daha açar açmaz keklikler kanat çırpa çırpa uçuvermiş ve çadırın baca deliğinden kaçıp gitmiş. Yaşlı kadın sadece bir kekliği yakalayabilmiş, iki eliyle iki bacağını tutarak.
Tavşan dallarla çadıra döndüğünde yaşlı kadın seslenmiş:
“Torunum, çabuk gel. Kaçtılar, ama ikisin yakaladım.”
Tavşan olanları görünce biraz kızmış ama gene de gülmekten kendini alamamış:
“Nine sadece birini yakalamışsın” diye bağırmış, “O da en zayıf olanı.”
Tavşan bir kış günü kırda gezmeye çıkmış. Uzaktan, bir tepenin rüzgar almayan bir yerinde, hepsi griler içinde, sırtları benekli bir sürü keklik görmüş. Bu genç keklik kızlar bir sıra halinde tepeden aşağı iniyormuş. Tavşan onları görünce seslenmiş:
“Hey kızlar, tepeden inmek için iyi bir yol değil bu. Gelin de siz kayarken çıngırdayan halkaları olan güzel bir deri vereyim size” Ve çadırına koşup deri bir çanta almış. Çantanın kırmızı şeritleri ve çıngırdayan halkaları varmış. “Hadi içine girin” demiş kekliklere. “Hayır korkuyoruz” diye cevap vermişler. “Korkmayın, size zarar vermem, biriniz gelsin” tavşan. Sonra biri gelirken kandırmak için eklemiş, “Eğer tek başınıza korkarsanız hepiniz gelin. Hiçbirinize zarar vermeyeceğim.” Böylece bütün sürüyü çantanın içine toplamış. Bunu yaptıktan sonra da çantanın kapağını kapatmış, sırtına asıp eve gelmiş. “Nine” demiş çadıra girerken, “Al bir çanta dolusu av. Kebap şişi yapmak için söğüt dalları bulmaya gidiyorum, sen çantaya iyi bak.”
Ama tavşan çadırdan çıkar çıkmaz keklikler bağırmaya başlamış:
“Nine çıkar bizi.”
“Siz kimsiniz” diye sormuş yaşlı kadın.
“Torunlarınız” diye cevap vermişler.
“Peki çantanın içine nasıl girdiniz” diye sormuş.
“Ah, kuzenimiz bize şaka yaptı. Lütfen çıkar bizi.”
“Tabii sevgili çocuklarım, sizi hemen çıkaracağım” demiş yaşlı kadın çantayı açarken ama daha açar açmaz keklikler kanat çırpa çırpa uçuvermiş ve çadırın baca deliğinden kaçıp gitmiş. Yaşlı kadın sadece bir kekliği yakalayabilmiş, iki eliyle iki bacağını tutarak.
Tavşan dallarla çadıra döndüğünde yaşlı kadın seslenmiş:
“Torunum, çabuk gel. Kaçtılar, ama ikisin yakaladım.”
Tavşan olanları görünce biraz kızmış ama gene de gülmekten kendini alamamış:
“Nine sadece birini yakalamışsın” diye bağırmış, “O da en zayıf olanı.”