• ÇTL sistemimiz sıfırlandı ve olumlu değişiklikler yapıldı. Detaylar için: TIKLA

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası-- İlk muhalefet partisi

KıRMıZı

TeK BaşıNa CUMHURİYET
V.I.P
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Cumhuriyet dönemi siyasî tarihinde kurulan ilk muhalefet partisi olarak kabul edilir. Meclis'te gerek ikinci grup muhalefetin, gerekse Halk Fırkası sonrası muhalefetin hazırladığı zemin, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın oluşmasını sağlamıştır.

Halifeliğin kaldırılmasına, Mustafa Kemal Paşanın yakın silâh arkadaşlarından Rauf ve Adnan Beyler, Refet, Kâzım Karabekir, Ali Fuad ve Cafer Tayyar Paşa'lar olumsuz tepki göstermişlerdir. Giderek şiddetlenen muhalefet hareketi 1924 yılının Ekim ayına gelindiğinde Refet Paşa, Dr. Adnan, İsmail Canbulat ve Rauf Beylerin etrafında toplanmaya başladı. Bu arada hem milletvekili hem orduda görevli olan generaller ya ordudan ya da milletvekilliğinden uzaklaştırılarak ,Türk Silâhlı Kuvvetleri'nin günlük politika cereyanları dışında kalması sağlanmıştı. Askerlik görevinden Refet Paşadan sonra Kazım Karabekir Paşa ve Ali Fuat Paşa istifa ederek siyasî hayatı seçmişlerdir. Muhalifler gerçek bir Cumhuriyet rejimine ulaşabilmek için, Halk Fırkası'nın Meclis üzerindeki baskısını kaldırmayı başlıca zorunluluk olarak görmekteydiler. Nihayet 9 Kasım 1924'te Halk Fırkası'ndan kopmalar ilk olarak on milletvekilinin istifasıyla başlamış, daha sonraki günlerde de bu ayrılmalar devam etmiştir.

17 Kasım 1924'te ise TCF'nin kurulması tamamlanarak genel sekreterliğine Ali Fuat Paşa, Genel Başkanlığına da Kâzım Karabekir Paşa getirildi. Dr. Adnan ve Rauf Beyler de ikinci baţkan olarak görevlendirildi. TCF'nin dayandığı esas fikir, muhalefet olmaksızın bütün kuvvetlerin Meclis'te toplanmasının otoriter bir sistem doğuracağı fikri idi. Bu nedenle fırkanın demokratik olmasına ve inkılâplara taraftar olmasına dikkat edilmiştir. Bu amaca ulaşmak için de fırka, mevcudunu 30 kişiyle sınırlandırmıştır. TCF'nin program ve nizamnamesi incelendiğinde; ferdî hürriyetlere taraftar, din düşüncesine ve inançlara saygılı bir tavır aldığı görülür. Cumhuriyet rejimi, liberalizm ve demokrasi yeni partinin kabul ettiği temel prensiplerdir. İktidar olmak için değil de sadece iktidarla muhalefetin yan yana çalışmasını temin etmek amacıyla kurulduğu iddia edilen TCF Meclis'te çok asabî bir ortamda doğmuştur. Hükûmetle fırka üyeleri arasında çok sert tartışmalar meydana gelmiştir. TCF yaklaşık 7 ay süren siyasî hayatı boyunca oldukça geniş taraftar kitlesine sahip olduğu söylenebilir.

Doğuda meydana gelen Şeyh Sait İsyanı, İstiklâl Mahkemeleri'nin kurulmasına ve Takrir-i Sükûn Kanunu'nun çıkarılmasına sebep olmuştur. Diyarbakır İstiklâl Mahkemesi, TCF mensuplarından eski Urfa Mutasarrıfı Fethi Bey'i isyanla ilgisi olduğu gerekçesiyle hapse mahkûm etmiş, bu karara dayanarak ta 25 Mayıs 1925'te bölgedeki TCF'nin şubelerini kapatmıştır.3 Haziran 1925'te toplanan Bakanlar Kurulu, aldığı kararla TCF'nin ülkedeki bütün şubeleri ile birlikte kapatılmasını kararlaştırmıştır. Mustafa Kemal Paşa TCF'nin kurulmasından önceleri memnun olduğunu bildirdiyse de, daha sonra muhalefet partisinin programını tenkit ederek, TCF'nin diktatörlükle ilgili dokundurmalarından memnuniyetsizliğini ifade etmiştir. Dönemin Başvekili İsmet İnönü ise TCF'nin çıkışını; "Bu memlekette muhalefet ihtilâl demektir" şeklinde yorumlamıştır.
 

Kurucuları arasında milli mücadelenin sembol isimlerinden Kazım Karabekir Paşa da vardı. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, tüzüğünde yer alan 'Dine saygılıyız' ifadesinden dolayı siyasi arenanın dışına itildi.

ATA'NIN SİLAH ARKADAŞLARI TUTUKLANDI

Haziran 1926'da Atatürk'e karşı tertip edilen ve tarihe 'İzmir Suikastı' olarak geçen olayın ardından Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası bir yılını bile dolduramadan siyasi ömrünü tamamlarken, Atatürk'ün silah arkadaşları Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Fethi Okyar ve Ali Fuat Cebesoy azmettirici oldukları gerekçesiyle tutuklandı. Kazım Karabekir ve arkadaşları, er ve erbaşların yoğun protestoları altında yargılandı. Dava sonucunda aklandılar.

'İSMET ÇAYA ÇAĞIRIYOR'

Ancak dönemin Başbakanı İsmet İnönü'nün, silah arkadaşı Kazım Karabekir'i tutuklamak için başvurduğu yöntem, Karabekir ailesini derinden etkilemiş. Karabekir'in halen hayatta olan kızlarından Timsal Karabekir Yıldıran, babasının 'İsmet çaya çağırıyor' denilerek gece yarısı evinden alınıp götürüldüğünü belirtiyor. Bu söz Karabekir ailesi için korku ve endişenin parolası olmuş yıllarca.

ATATÜRK DE GECE ÇAĞIRINCA

Zaman gazetesine konşan Timsal Hanım, bu ruh halini 'Bizim evde 'İsmet çaya çağırıyor' lafı korku demekti.' ifadesiyle anlatıyor. Olaydan yıllar sonra Mustafa Kemal'in barışmak için babasını çağırdığını anlatan Timsal Hanım, ancak davet yine gece geldiği için annesi İclal Hanım'ın izin vermediğini vurguluyor: 'Annem 'İsmet çaya çağırıyor' sözünü hatırlatmış babama. 'Paşam geç oldu. Gece gitmeyin.' demiş.'

DİNE SAYGILIYIZ İFADESİ NEDENİYLE KAPANDI

Şeyh Sait İsyanı'nın ne kadar karmaşık olduğunun yıllar sonra bile tam anlaşılamadığını vurgulayan Timsal Karabekir, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın tüzüğünde yer alan 'Dine saygılıyız' ifadesinden dolayı kapatılmasını bir türlü anlayamamış: 'Laik devlet hepimizin, ancak dine saygısız bir parti de olamaz diye düşünüyorum. Müslüman bir ülkede bundan daha doğal ne olabilir? Üstelik de ilk özel parti denemesinde. Kapatmayı bu ifadeye dayandırdılar. 'Siz bu isyana kucak açtınız' denildi. Gerçekten talihsiz ve çok haksız bir suçlamaydı.'

SUİKASTİ PLANLAYANLA TOKALAŞINCA

Timsal Hanım, babasının İzmir Suikastı'yla ilişkilendirilmesini ise 'Ayrı bir üzüntü ve dehşet vesikası' olarak görüyor. Paşa'nın suçlandığı olay ise bir hayli ilginç: 'Babam, suikastı düzenlediği gerekçesiyle idam edilen Ziya Hurşit'in ağabeyi Faik Günday Bey'le TBMM'nin çıkışında karşılaşıp tokalaşıyor. Faik Bey eğilip babamın elini öpmek istiyor. İki dakikalık bir sohbeti oluyor. Bunun karşılığında 'Sen suikastın planlayıcısının ağabeyiyle görüştün bu işte senin de parmağın var' deniliyor.'


POLİSLER BAHÇEMİZDE YATIP KALKARDI

Timsal Hanım, babasının, İzmir Suikastı'ndan aklanmasına rağmen mutlu bir hayat süremediğini söylüyor. Vatana yaptığı onca hizmetten sonra bir doktora verecek parası olmadan emekli edildiğini iç çekerek anlatıyor. Ama asıl ağırlarına giden, gözaltında yaşamak olmuş: 'Asıl üzücü olan, uzun yıllar bugün müze olan evinde göz hapsinde kaldı. Bahçede polisler yatıyordu. Karşı evi polisler kiralamış, oradan evimizi gözetliyorlardı.'

Paşa ve ailesini takip sırasında gülünç olaylar da yaşanmış. Timsal Hanım, trajikomik olayları şöyle anlatıyor: 'Babam, annem ve ablalarım Cafer Tayyar Paşa'nın oğlunun sünnetine gidiyorlar. Tramvay değiştirmeleri gerekiyor. Ancak peşlerinde olan hafiyeler durumun farkına varamıyor. Babam hemen vatmana haber veriyor, 'Evladım içeride beni takip edenler vardı, gelsinler.' diyor. Annem çok kızıyor, 'Paşam madem atlatmışız, niçin çağırdın?' diyor. Babam, 'Olur mu hiç İclal, ekmek paralarını kaybederler.' diye cevaplıyor. Yine annemler alışverişten eve dönüşte ellerinde paketlerle istasyona gelmişler. Annem arkadaki hafiyeye 'Gel bakalım oğlum. Zaten eve kadar geleceksiniz, paketleri taşıyın bari' demiş.'

Timsal Karabekir'in anlattığına göre Mustafa Kemal, vefatına yakın aralarındaki soğukluğu gidermek ve helalleşmek için ikinci kez çağırtır Paşa'yı. Ancak bu bilgiyi Kazım Karabekir'e ulaştırmazlar. Timsal Hanım, Paşa'nın o olaya ilişkin düşüncelerini şöyle aktarıyor: 'Ablalarım babama sormuşlar 'Haberin olsaydı gider miydin?' diye. O 'Tabii giderdim. O Mustafa Kemal'di.' diye cevap vermiş. Birileri Mustafa Kemal'le babamın arasına girdi. Görüşmelerine engel oldular.'
 
Geri
Top