Ben, çiçekli bir günde doğmuşum gülüm,
Sevgi ve aşk belemiş yüreğime yaradan
Ölüm, ipekli bir mendil gibidir, cebimde katlı duran
Sevgi ve aşk belemiş yüreğime yaradan
Ölüm, ipekli bir mendil gibidir, cebimde katlı duran
Nerede biterse bir sevda, orada tüter yeni bir duman.. Sevdanın sokağından taşınıyorum artık. Ne varsa boşalttım içerisinde, ne varsa yükledim anılarımla ve kervanımla düştüm yollara. Yıllardır nefessiz bir resim gibi gülümsedin can evimde. Silik hatıralarınla baktım gözlerine. Yıllardır efkârımı döktüğüm odamı talan ettim, umutsuz aşkını o enkazın altında bırakarak yola çıktım dağlara.
Bugüne kadar gürül gürül akan çoban çeşmemin de suları kurudu vefasızım. Deli gönlünü, uçarı, haylaz siluetini de attım dipsiz, bulanık kuyulara. Arada bir sızlayan yüreğim, yorgun gözlerim, zemheriye dönüşen gönlüm, acıları çeke çeke olgunlaşan bedenim ayaklarımın yörüngesinde şimdi. Nerede mola veririm, nerelerde otak kurarım sorma sakın.
Gönlümün bu yara bereleri, aşkının kıra kıra nasırlaştırdığı bedenim düştü yollara işte. Akşamın alaca kuşağının altında, gecelerin atardamar nöbetlerine yürüyorum. Senin için aştığım bütün tuzakları, senin için harcadığım tüm servetimi ve senin için yanıp yakıldığım ömrümün her dönemini unutmaya söz verdim.
Şiirler, anladım ki her şeyi yalan yazmış, sevgi sözlerin, beklentilerim, umudum da kaybolmuş yokluğunla. Karınca kervanlarım buncadır sana ulaşamamış. Ülkenin çöllerinde yanmış, kavrulmuşum. Uçurumlarmış adım adım yürüdüğüm, anladım.
Bundan böyle, ne adımı an, nede selam gönder bana turnalarla. Güdük çiçeklerim boy atmıyor artık senin sevdanın sularıyla. Sorgulamaların da bitsin, sevgilerin de al senin olsun. Unut beni. Yalanlar ülkesinde aldatacak birilerini bulabilirsin elbet. Sahte gözyaşlarınla yanıp kavrulacak, ellerinin yalan sihriyle aptallaşacak, yüreğinin çıkılmaz zindanlarında çile çekecek birilerini elbette bulursun.
Terk et yüreğimi. O yürek ki, açmaz artık sana asla kapılarını. Yeni sevdalar çalıyor bak kapımı, hepsi birbirinden saf, hepsi birbirinden kutsal. Dostluk var içerisinde, paylaşmak var, sevgi var. Bu yürek uslandı, akıllandı artık. Senin olmadığın, senin bulunmadığın her yerde özgürlüğün tadını çıkaracak. O özgürlüğün sularında pupa yelken dolaşmaya and içti. Yalanlardan ördüğün kafesi de sana bıraktı. O kafeste yaşamaya da alışacak, pişmanlık karelerinde garip gülümsemelerle ömür tüketeceksin.
Hoşçakal sevdam, hoşçakal acılarım. Sevdikçe cüceleşen aşkım. Hırçınlığım, çılgınlıklarım, lastik gibi uzayan sevgim. Nem varsa senden yana çıkarıp attım. Düşlerimdeki sırça saraylara yürüyorum şimdi. Biçare aşklarla avunan yalnız gönlüm, masallar ülkesinde kalan kutsal aşkım hoşçakal.
Umut ağaçlarımın dalları kurudu, meyvelerini kurtlar yedi bitirdi. Bu tenhalaşan yeryüzü cehenneminde sensiz de yaşamaya alışırım. Acının tarlalarından ne varsa söküp attım işte. Mavi umutlar bağladım gönlümün adak ağacına. Uzun gecelerim bitti, isli lambalarla oturuşum sona erdi, gözlerimden inen yaşlar da tükendi.
Sana bırakıyorum zehir zemberek korkulu rüyaları. Sıradan, ucuz sevdalarda gönlün dolsun. Güle güle sıra dışı sevdam. Başıboş akan ırmaklar gibi yolun açık olsun. Yoksul hüzünlerini de al yanına, gün olur onlarla avunursun...
Selehattin Yetgin.