YoRuMSuZ
Biz işimize bakalım...
Herkese göre tanımı değişmekle birlikte Tesettür, örtünmek anlamında İslam dini terimidir. İslam dünyasında çoğunlukla kadınların kıyafetleri ile ilgili tanımlamalarda kullanılan bir kavramdır. Tesettür "örtünmek" anlamına gelir ve dinî anlamda örtülmesi gerekilen yerleri ve örtünün şeklî bazı unsurlarını (örneğin transparan olup olmamasını) belirler.
Etimoloji ve tarihsel bağlam
Arapça setr (s-t-r) "örtünmek/örtmek" kökünden gelir.
Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ Yahudilik, Hıristiyan rahibeliği ve geleneksel İslamda çok önemli bir yeri olan başörtüsü inancının kökeni konusunda, diğer birçok inanç gibi bunun da Sümer kaynaklı ve buradan alıntılanma olduğunu söyleyerek dini kesimde büyük tepki gören açıklamalar yapmıştır.
Prof. Dr. Neşet Çağatay İslamda başörtüsünün ortaya çıkışı sürecini "Müslümanlar, hür kadınlarıyla birlikte Mekke'den Medine'ye göç ettiklerinde, Medine'de bir meta aracı gibi alınıp satılan ve örtünmeyen cariyelerle karşılaştılar. Medineli erkekler, Mekke'den gelen kadınlara da cariye gibi davranıyor. Onları da meta gibi alıp satmak istiyorlar. Hazreti Ömer bu kargaşalığı görüyor. Medinelilerle karıştırılmamaları için Mekkeli kadınlara örtünme kuralı getiriliyor. Cariyelerin örtünmesi ise yasaklanıyor. İslamiyette hür kadınların cariyelerden ayırt edilmesi için başlatılan bu gelenek, daha sonra kadınların erkeklere karışı örtünmesi şekline dönüşüyor..." sözleriyle ifade etmektedir.
İslam toplumunda tesettür ve hicabın İslamın ortaya çıkış dönemlerinde yaygın olarak kullanılmadığı, hicabın o dönemde aynı zamanda Peygamberin evi olan mescide gelen erkeklerden peygamberin kadınlarını korumak için konulduğu, genişletilmiş tesettür ve hicap uygulamalarının Müslümanların İran ve Bizansı almaları sonrasında, bu kültürlerden etkilenerek, özellikle Emeviler döneminde ulemanın otorite kazanma çabaları sonucunda İslam toplumunda yaygınlık kazandığı bazı araştırmacılar tarafından ifade edilmiştir.
Kuranda örtünmeyle ilgili ayetlerin yeri, kapsamı, ölçüsü vb. ile ilgili yorumlar, İslamiyetin doğuşundan birkaç yüzyıl sonra yazılan hadis ve fıkıh kaynaklarında şekillendirilmiştir.
Yahudilikte örtünme
Yahudi toplumundaki kadın giyimi ile ilgili ifadeler Tevrat'ın değişik anlatımlarında geçer.
Rebeka İshak'ı görünce deveden indi, İbrahim'in uşağına, “Tarladan bizi karşılamaya gelen şu adam kim?” diye sordu. Uşak, “Efendim” diye karşılık verdi. Rebeka peçesini alıp yüzünü örttü. (Tekvin: 64-65).
Yeruşalim Kadınlarına Uyarı: RAB şöyle diyor: “Siyon kızları kibirlidir, burunları bir karış havada, göz kırparak geziyor, ayaklarındaki halhalları şıngırdatarak kırıtıyorlar. Bu yüzden onların başlarında yaralar çıkaracağım, mahrem yerlerini açacağım. ”O gün Rab güzel halhalları, alın çatkılarını, hilalleri, küpeleri, bilezikleri, peçeleri, başlıkları, ayak zincirlerini, kuşakları, koku şişelerini, muskaları, yüzükleri, burun halkalarını, bayramlık giysileri, pelerinleri, şalları, keseleri, el aynalarını, keten giysileri, baş sargılarını, tülbentleri ortadan kaldıracak.
Ah, ne güzelsin, aşkım, ah, ne güzel! Peçenin ardındaki gözlerin güvercinler gibi. Siyah saçların Gilat Dağı`nın yamaçlarından inen Keçi sürüsü sanki.
Hristiyanlıkta örtünme
Hristiyanlıkta ise kadınların örtünmesi ile ilgili ifadeler İncil'de Korintoslular bölümünde belirtilir.
''Ben Mesih’i örnek aldığım gibi, siz de beni örnek alın.
Her şeyde beni hatırladığınız ve geleneklerimize, size aktardığım şekliyle bağlı kaldığınız için sizi övüyorum.
Yine de, şunu bilmenizi istiyorum; her erkeğin başı Mesih, kadının başı erkek, Mesih’in başı da Tanrı’dır.
Dua ederken ya da peygamberlik sözü bildirirken başını bir şeyle örten her erkek kendi başını küçük düşürür.
Dua ederken ya da peygamberlik sözü bildirirken başını örtmeyen her kadın da kendi başını küçük düşürür; bu, saçı tıraş etmekle aynı şeydir.
Böyle durumlarda kadın başını örtmüyorsa, saçını da kestirsin; eğer saçını kısacık kestirmek ya da tıraş ettirmek kadın için küçültücüyse, o zaman örtsün. Erkek başını örtmemelidir, çünkü kendisi Tanrı’nın yansımasıdır, O’na onur kazandırır; kadın da erkeğe onur kazandırır. Erkek kadından değil, kadın erkekten olmuştur.
Yine, erkek kadın için değil kadın erkek için yaratılmıştır. Bu yüzden de kadın, meleklerden ötürü, yetkiye boyun eğişinin bir işaretini başında taşımalıdır.'' (1. Korinthoslular 11.).
İlgili kavramlar
Ana maddeler: Türban, Hicab, Hımar, ve Cilbab
Tesettür zaman zaman başörtüsü ile karıştırılır. Başörtüsü sadece başın örtülmesini ifade ederken, tesettür daha kapsayıcı bir terimdir ve genel anlamda bedensel örtünmeyi tanımlar. "Türban", farklı toplumlarda kullanılan bir başörtüsü çeşididir; ayrıca tarih boyunca bir erkek başlığı olarak da ön plana çıkmıştır. Tesettür ise daha çok müslüman kadınların, kısmen de erkeklerin ilgilendiği bir dinî uygulamadır. Tesettür belirli bir giysiyi betimlemezken, türban belirli bir giysinin ismidir.
"Hicab";Tesettür ile aynı anlamda kullanılan, Arapça ve Farsça yayınlarda tercih edilen bir başka terim de "hicab"dır. H-c-b yani "örtmek" kökünden gelen Arapça hicab terimi, fizikî örtünmeyi değil, daha genel bir şekilde tevazu, mahremiyet ve ahlâk, utanma gibi kavramları ifade eder. Türkçede mahcubiyet utangaçlık anlamındadır.
"Hicab" terimi Kur'an'da giyim ile ilgisiz olarak, bölmeye yarayan veya mahremiyet sağlayan bir perde anlamında kulllanılır. Kur'an erkek inananların Muhammed'in eşleri ile perde arkasından konuşmaları gerektiğini belirtir. Sonraki dönemlerde bu uygulama Müslüman toplumun geneline yayılmış, erkek ve kadın bölmelerinin ayrılması sonucunu doğurmuştur. Bazı dini önderler tarafından yapılan ayet ve hadislerin kapsam ve bağlamından kopartılmış ileri yorumları ile kadın ve erkeğin birbirini görmelerinin tamamen haram kılınmasıyla, harem burka ve peçe gibi uygulamalar islam topluluklarında yerleşik kurallar haline gelmiştir.
Kur'an'da bazı ayetlerde geçen hımar, humur sözcüğünün çoğuludur ve örtünme için kullanılan giysinin adıdır. Ancak geleneksel tercümelerde baş ile ilgili bir anlam taşımamasına rağmen başörtüsü şeklinde çevrilir. Kur'an'da Nur Suresi'nde tesettür ile ilgili ayette geçer.
Türkçe Kur'an çevirilerinde pek rastlanılmayan diğer bir İslami terim de cilbabdır. Bu kavram batılı dillere daha çok "pelerin ya da büyük şal" olarak tercüme edilirken Diyanet İşleri Başkanlığı'nın mealinde "bedeni örtecek elbise" olarak tercüme edilmiştir. Günümüzde cilbab kavramı İslam âleminde, eller, ayaklar ve baş dışında tüm bedeni saran uzun elbise anlamında kullanılır.
Kadınlarda tesettür
Müfessirlerin ve İslam tarihçilerinin geneline göre İslam öncesi dönemde Arap kadınları enselerine bağladıkları veya arkalarına saldıkları başörtüsü tarzı bir örtüyü takarlardı. Bununla birlikte bu örtü gerdanlarını ve diğer taraflarını örtmezdi.
Kur'an ayetleri
Kuran’da tesettürle ilişkilendirilen ayetler Türkçeye anlamlarını da değiştirecek şekilde farklı tercümelerle çevrilen, Nur ve Ahzab surelerinde yer alan iki adet ayettir.
Bu ayette geçen "hımar" kelimesini geleneksel mütercimler baş örtüsü olarak, İslamın modern versiyonunu oluşturma veya ayetlerin geleneğin etkisinden sıyrılmış saf anlamını verme çabası içerisinde olan diğerleri örtü olarak çevirmeyi tercih etmektedirler. Ayette örtülecek yeri ifade eden "cuyub" (= cepler) kelimesi geleneksel olarak yaka olarak verilirken, Yaşar Nuri Öztürk tarafından yapılan mealde ilgili kısım "göğüs yırtmacı" olarak tercüme edilir. Ancak bazı araştırmacılar tarafından Kur'anın dilinin %10 kadar Süryanice içeriğe sahip olduğu, Kur'anın anlaşılmasında bu dile ait bilgiler göz önüne alındığında geleneksel tercümelerden oldukça farklı anlamların ortaya çıkabildiği belirtilmektedir. Bunlardan birisi de Nur suresi 31. ayetinde geçen cuyub kelimesini anlamlandırma ile ilgilidir. Buna göre ayet belirli bir örtünme şeklini değil, mecazi olarak iffetin korunması anlamında, Süryanicede bel altı kısmının örtülmesi gibi mecazi bir ifadeye sahip olmaktadır. Ayrıca kadın anatomisinde cep olarak nitelendirilebilecek kısım göz önüne alındığında bu açıklama çok daha akla yatkın hale gelmektedir.
Bazı yorumcular kadın bedeninin tamamını süs kabul ederek, ayeti kadın bedeninin tamamını kapsayacak şekilde yorumlayıp, bundan zorunlu olarak gördükleri yüz ve el gibi kısımların açılmasına ruhsat verecek şekilde meal vermeyi tercih etmektedirler. Bunlardan bazıları kendiliğinden, spontane anlamlarına gelebilecek ifadeden "zaruri olan" anlamını çıkartırlar ve zaruri olmadıkça kadın vücudunun tamamıyla örtülmesi gerektiğinden bahsederler. Bazı hadislerle de desteklenen bu anlayışa göre kadın burka, peçe benzeri giysilerle tamamen örtünür. Bu görüşteki yorumculara göre zorunlu olarak dış ortama çıkması durumunda izin verilebilecek yegane açıklık, kadının tek gözünün açılabilmesinden ibarettir. E. Hamdi Yazır' Zaruri ile ifade edilen yerlerin el ve yüz olduğu yorumunu yaparken O'na göre alimlerin çoğu da bu görüştedir. Mevdudi kadınların bilerek ve kasıtlı olarak süslerini açığa vurmamaları, kontrolleri dışında açığa çıkandan ise mesul olmadıklarını ifade eder. Mevdudiye göre kendisi ve Hanefi fakihlerin çoğunluğu "vücudun genelde açıkta kalan ve örtülmeyen kısımları" ifadesinden El ve yüzü anlamaktadır.
Tesettürle ilişkilendirilen ve iniş sırası olarak Nur suresi'nden sonra gelen Ahzab suresi'nden bir diğer ayet; "Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, dış giysilerini(cilbab) üzerlerine alsınlar. Bu, onların tanınmaları ve incitilmemeleri için çok daha uygun bir yoldur. Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir."(Ahzab suresi: 59) ayetidir.
Bu ayet de tercüme yazarları tarafından farklı şekillerde tercüme edilir.
Bazı yorumcular ayette geçen "tanınmaları ve incitilmemeleri için" ifadelerinden kastın "tanınmamaları" olduğu yorumunu yaparlar ve buradan da kadınların evleri dışında iken el ve yüz dahil bütün vücutlarınının örtülmesi gerektiği sonucuna ulaşırlar. Yazır bu ayetin "hür kadın"ları ilgilendirdiğini söyler ve cilbab'ı şöyle tanımlar: "Cilbâb''; vücudu baştan aşağı örten çarşaf, ferace, car gibi dış örtüsünün, elbisesinin adıdır." Prof.Dr. Süleyman Akdemir ayet'in üslubuna dikkat çekmekte ve bu ayette emir değil tavsiye niteliğinde ifade kullanıldığı üzerinde durmaktadır.
Yaşar Nuri Öztürk'e göre ayet dışarıda giyilecek elbiseleri tanımlar ve cilbabı basitçe dış elbise olarak isimlendirir. Ve bunun hür-cariye ayrımını göstererek asayişi sağlamak için olduğunu belirtir.
Yine örtünmeyle alakalı bir başka ayet de hayızdan kesilmiş kadınların bazı şeylere bağlı kalmaları şartıyla örtünme yükümlülüklerinin kalktıklarını belirtir.
''Evlenme ümidi kalmayan yaşlı kadınların, ziynetlerini açığa vurmamak şartıyla dış örtülerini çıkarmalarında kendilerine bir günah yoktur. Yine de iffetli olmaları kendileri için daha hayırlıdır. Allah işitendir, bilendir.'' (Nur suresi, 60)
Ancak Kuran'da örtünmenin yanı sıra güzel giyinmeye teşvik eden iki ayet de vardır:
''Ey ademoğulları! Size, çirkin yerlerinizi örtecek giysi ve süs kıyafeti indirdik. Ama takva giysisi en hayırlısıdır. İşte bu, Allah'ın ayetlerindendir. Düşünüp öğüt almaları umuluyor.'' (Araf suresi, 26)
''Ey Âdemoğulları! Her mescitte ziynetinizi takının. Yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez'' (Araf suresi, 31)
Hadislerde ve sünnette örtünme
Hadisler Muhammed'in ölümünden 1- 2 asır sonra yazılan ve bir ravi zinciri ile Muhammed'e isnad edilen sözlerden oluşur. Bazı dini anlayışlarda referans değerleri tartışılan bu sözler değişik hadis külliyatlarında toplanmışlardır. Sünni anlayışa göre altı temel hadis kitabının adı olan Kütüb-i sitte'de farklı başlıklarda örtünmeyle ilgili hadislere yer verilmiştir. Ayşe bint Ebu Bekir'den rivayet edilen bir hadis şu şekildedir;
"Resûlüllah bileklerinin dört parmak yukarısını işaret ederek:“Allah’a ve ahiret gününe inanan bir kadına ergenlik çağına varınca yüzü ve şuraya kadar elleri dışında herhangi bir yerini açması helal değildir."
Yine Ayşe bint Ebu Bekir'den rivayet edilen bir hadise göre, Ebu Bekir'in kızı Esma ince bir elbise ile peygamberin huzuruna girmişti. Peygamber yüzünü başka yöne çevirdi, yüzünü ve avuçlarını göstererek şöyle dedi; "Ey Esma! Şüphesiz kadın ergenlik çağına ulaşınca, onun şurası ve burası dışında kalan yerlerinin görünmesi uygun değildir."
Buharî, Ebu Dâvud, Nesaî'den gelen hadislere göre Peygamber zamanında kadın ve erkekler aynı su kapından abdest almaktaydılar. Ebu Dâvud'un eserinde: ‘Kadın ve erkek, ellerimizi aynı kaba sarkıtıp daldırarak toplu halde abdest alırdık’ denmektedir. Bazı ilahiyatçılar bu ifadelerden Muhammed zamanında kadınların erkeklerin yanında abdest aldıkları, abdestte yıkanan veya meshedilen kol, el, ayak, yüz, baş, boyun gibi organların açıklığı konusunda dinen bir sorun olmadığı yorumlarına ulaşılmışlardır.
Tesettür ve giyim ile ilgili fıkhi yorumlar
Tesettürü dini bir emir olarak algılayan din yorumlarında ayrıca bu emrin kimleri ilgilendirdiği üzerinde de durulur. Buna göre cariyeler, ergenliğe kadar kız çocukları ve adet görmekten ve cinsel cazibeden kesilmiş yaşlı kadınlar ve akıl hastaları kapsam dışı tutulur. Bu yorumlara göre ayrıca süslü, transparan ve vücut hatlarını belli eden giysiler tesettür mantığına aykırı bulunur. İçi gösteren kumaşlar, kadın giyiminde olduğu gibi, erkekte de kullanılmaz. Hanefi, Şafii ve Malikilerin anlayışında Şeriat kurallarına göre Hünsa olarak tanımlanan ara cinsiyet ( hermafroditler, interseksüeller) kadınlar gibi örtünmeye zorlanır. Hanbelilere göre ise onun örtünmesi erkek gibidir.
Tesettür üzerine tartışmalar
Başörtüsü konusunda din âlimleri farklı referans ve görüşlere sahiptirler. Bazı din bilginleri hadislerin dinî referans olmasını kabul etmezler, başörtüsünün Kuran’da yer almadığını, ayetlerin çarpıtılarak tercüme edildiğini de ifade ederler. Bu görüşe sahip çok sayıda din bilginine örnek Prof. Zekeriya Beyaz, Prof. Yaşar Nuri Öztürk, Prof. Şahin Filiz, İhsan Eliaçık sayılabilir. Türkiyenin ilk kadın vaizesi Prof. Beyza Bilgin ve ilahiyatçı Prof. Dr. Salih Akdemir ilgili ayetlerin tavsiye olarak anlaşılması gerektiği görüşündedirler. Salih Akdemir ayrıca söz konusu edilen ayetlerin lafızlarının peygamberin eşleri, kızları ve mü'minlerin eşleri olan "evli kadınlar"la ilgili olduğuna dikkat çekmektedir.
Geleneksel İslamcılar hadislerde bulunan tesettürle ilgili rivayetleri ayetlerin anlamlandırılmasında kılavuz olarak kabul ederler ve ayetleri bu rivayetler istikametinde tercüme ve tefsir ederler. Ayetlerin anlamlarını ağırlaştıran ve yerini kaydıran tercümeler ayetlerin çarpıtıldığı şeklinde itirazlara yol açmıştır. Bu itirazlarda ayetlerdeki örtünün başörtüsü, göğüs cebinin ise omuz veya yaka şeklinde tercüme edildiği vb. konular yer almaktadır.
Coğrafya ve kültürün etkisi
Çöl yaşamından kaynaklanan, toz ve yakıcı güneş ışınlarından koruyucu geniş ve bazı bölgelerde yüz dahil tüm vücudu kaplayan yerel giysilerin, hadisler ve Kuran yorumları ile dini zorunluluklar içine girmiş olma ihtimali gözardı edilemeyecek bir konu olarak görünmektedir. Prof. Dr. Mehmet Aydın bu konuya işaret eden yorumunda, tesettürün İslamda olduğunu, şekil ve miktar gibi hususların ise coğrafya ve kültür tarafından belirlendiğini ifade etmiştir.
Tesettür giyiminde kadın-erkek farkları
Halk arasında tesettür kadınlara özgüymüş gibi algılansa da, islami anlayışta erkeklerin de belirli vücut kısımları örtülmek zorundadır. Örtünme şekilleri kültüre, mezhebe ve coğrafyaya göre farklılıklar gösterir.
Kur'an'da erkeklerin örtünmesine dair ifade bulunmaz. Hadislerde ise erkekte göbekten diz kapağına kadar olan bölge avret sayılır. "Erkeğin avreti göbeği ile diz kapağı arasıdır" "Diz kapakları avret yerlerindendir."
Hanefîler diz kapaklarını avretten sayarken, Şafiîler ve Malikîler avretten saymaz. Malikî mezhebi, ise bazı hadisleri örnek göstererek uyluk bölgesinin de erkekte avret sayılmayacağını ifade eder.
Toplumsal psikoloji ve tesettür
Tesettür ve başörtüsü takmak insani tutum olarak insan istek, arzu ve iradesi ile yapılan bir davranış olduğu halde, sıklıkla yapılan bir tanımlama ile "tesettürlü kadın", veya "başörtülü kız" gibi, insan bedeninin bir parçası, veya özürlüler, mavi gözlüler, sarışınlar, zenciler gibi bedensel işaret taşıyan toplumsal bir sınıfı tanımlar şeklinde kullanılır. Bu tanımlamanın başlarına örtü takan kadınların davranışları üzerinde manevi bir baskı oluşturması veya diğer insanların onlara karşı önşartlı tutumlar almalarında etken olması mümkündür.
Sağlık üzerine etkileri
Vücudu sıkı bir şekilde yalıtan giyim ve yaşam tarzının, cilt üzerinde cilt kanserleri, kuruma ve kornifikasyon gibi etkilere yol açtığı bilinen güneş ışınları, soğuk, sıcak gibi dış etkilere karşı vücut üzerinde koruyucu etkiye sahip olduğu düşünülebilir. Bunun yanında bazı kadınlar kendilerini bu giyim tarzı ile daha rahat hissedebilirler. Bunun yanında güneş ışınlarından mahrum kalan bir vücudun özellikle enlem ve iklim açısından Güneşin bazı coğrafi bölgelerde D vitamini aktivasyonu açısından yetersiz kalmasıyla kemiklerde erime, depresyon ve şizofreniye yatkınlığının artması mümkündür.
Kaynak: Vikipedi
Etimoloji ve tarihsel bağlam
Arapça setr (s-t-r) "örtünmek/örtmek" kökünden gelir.
Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ Yahudilik, Hıristiyan rahibeliği ve geleneksel İslamda çok önemli bir yeri olan başörtüsü inancının kökeni konusunda, diğer birçok inanç gibi bunun da Sümer kaynaklı ve buradan alıntılanma olduğunu söyleyerek dini kesimde büyük tepki gören açıklamalar yapmıştır.
Prof. Dr. Neşet Çağatay İslamda başörtüsünün ortaya çıkışı sürecini "Müslümanlar, hür kadınlarıyla birlikte Mekke'den Medine'ye göç ettiklerinde, Medine'de bir meta aracı gibi alınıp satılan ve örtünmeyen cariyelerle karşılaştılar. Medineli erkekler, Mekke'den gelen kadınlara da cariye gibi davranıyor. Onları da meta gibi alıp satmak istiyorlar. Hazreti Ömer bu kargaşalığı görüyor. Medinelilerle karıştırılmamaları için Mekkeli kadınlara örtünme kuralı getiriliyor. Cariyelerin örtünmesi ise yasaklanıyor. İslamiyette hür kadınların cariyelerden ayırt edilmesi için başlatılan bu gelenek, daha sonra kadınların erkeklere karışı örtünmesi şekline dönüşüyor..." sözleriyle ifade etmektedir.
İslam toplumunda tesettür ve hicabın İslamın ortaya çıkış dönemlerinde yaygın olarak kullanılmadığı, hicabın o dönemde aynı zamanda Peygamberin evi olan mescide gelen erkeklerden peygamberin kadınlarını korumak için konulduğu, genişletilmiş tesettür ve hicap uygulamalarının Müslümanların İran ve Bizansı almaları sonrasında, bu kültürlerden etkilenerek, özellikle Emeviler döneminde ulemanın otorite kazanma çabaları sonucunda İslam toplumunda yaygınlık kazandığı bazı araştırmacılar tarafından ifade edilmiştir.
Kuranda örtünmeyle ilgili ayetlerin yeri, kapsamı, ölçüsü vb. ile ilgili yorumlar, İslamiyetin doğuşundan birkaç yüzyıl sonra yazılan hadis ve fıkıh kaynaklarında şekillendirilmiştir.
Yahudilikte örtünme
Yahudi toplumundaki kadın giyimi ile ilgili ifadeler Tevrat'ın değişik anlatımlarında geçer.
Rebeka İshak'ı görünce deveden indi, İbrahim'in uşağına, “Tarladan bizi karşılamaya gelen şu adam kim?” diye sordu. Uşak, “Efendim” diye karşılık verdi. Rebeka peçesini alıp yüzünü örttü. (Tekvin: 64-65).
Yeruşalim Kadınlarına Uyarı: RAB şöyle diyor: “Siyon kızları kibirlidir, burunları bir karış havada, göz kırparak geziyor, ayaklarındaki halhalları şıngırdatarak kırıtıyorlar. Bu yüzden onların başlarında yaralar çıkaracağım, mahrem yerlerini açacağım. ”O gün Rab güzel halhalları, alın çatkılarını, hilalleri, küpeleri, bilezikleri, peçeleri, başlıkları, ayak zincirlerini, kuşakları, koku şişelerini, muskaları, yüzükleri, burun halkalarını, bayramlık giysileri, pelerinleri, şalları, keseleri, el aynalarını, keten giysileri, baş sargılarını, tülbentleri ortadan kaldıracak.
Ah, ne güzelsin, aşkım, ah, ne güzel! Peçenin ardındaki gözlerin güvercinler gibi. Siyah saçların Gilat Dağı`nın yamaçlarından inen Keçi sürüsü sanki.
Hristiyanlıkta örtünme
Hristiyanlıkta ise kadınların örtünmesi ile ilgili ifadeler İncil'de Korintoslular bölümünde belirtilir.
''Ben Mesih’i örnek aldığım gibi, siz de beni örnek alın.
Her şeyde beni hatırladığınız ve geleneklerimize, size aktardığım şekliyle bağlı kaldığınız için sizi övüyorum.
Yine de, şunu bilmenizi istiyorum; her erkeğin başı Mesih, kadının başı erkek, Mesih’in başı da Tanrı’dır.
Dua ederken ya da peygamberlik sözü bildirirken başını bir şeyle örten her erkek kendi başını küçük düşürür.
Dua ederken ya da peygamberlik sözü bildirirken başını örtmeyen her kadın da kendi başını küçük düşürür; bu, saçı tıraş etmekle aynı şeydir.
Böyle durumlarda kadın başını örtmüyorsa, saçını da kestirsin; eğer saçını kısacık kestirmek ya da tıraş ettirmek kadın için küçültücüyse, o zaman örtsün. Erkek başını örtmemelidir, çünkü kendisi Tanrı’nın yansımasıdır, O’na onur kazandırır; kadın da erkeğe onur kazandırır. Erkek kadından değil, kadın erkekten olmuştur.
Yine, erkek kadın için değil kadın erkek için yaratılmıştır. Bu yüzden de kadın, meleklerden ötürü, yetkiye boyun eğişinin bir işaretini başında taşımalıdır.'' (1. Korinthoslular 11.).
İlgili kavramlar
Ana maddeler: Türban, Hicab, Hımar, ve Cilbab
Tesettür zaman zaman başörtüsü ile karıştırılır. Başörtüsü sadece başın örtülmesini ifade ederken, tesettür daha kapsayıcı bir terimdir ve genel anlamda bedensel örtünmeyi tanımlar. "Türban", farklı toplumlarda kullanılan bir başörtüsü çeşididir; ayrıca tarih boyunca bir erkek başlığı olarak da ön plana çıkmıştır. Tesettür ise daha çok müslüman kadınların, kısmen de erkeklerin ilgilendiği bir dinî uygulamadır. Tesettür belirli bir giysiyi betimlemezken, türban belirli bir giysinin ismidir.
"Hicab";Tesettür ile aynı anlamda kullanılan, Arapça ve Farsça yayınlarda tercih edilen bir başka terim de "hicab"dır. H-c-b yani "örtmek" kökünden gelen Arapça hicab terimi, fizikî örtünmeyi değil, daha genel bir şekilde tevazu, mahremiyet ve ahlâk, utanma gibi kavramları ifade eder. Türkçede mahcubiyet utangaçlık anlamındadır.
"Hicab" terimi Kur'an'da giyim ile ilgisiz olarak, bölmeye yarayan veya mahremiyet sağlayan bir perde anlamında kulllanılır. Kur'an erkek inananların Muhammed'in eşleri ile perde arkasından konuşmaları gerektiğini belirtir. Sonraki dönemlerde bu uygulama Müslüman toplumun geneline yayılmış, erkek ve kadın bölmelerinin ayrılması sonucunu doğurmuştur. Bazı dini önderler tarafından yapılan ayet ve hadislerin kapsam ve bağlamından kopartılmış ileri yorumları ile kadın ve erkeğin birbirini görmelerinin tamamen haram kılınmasıyla, harem burka ve peçe gibi uygulamalar islam topluluklarında yerleşik kurallar haline gelmiştir.
Kur'an'da bazı ayetlerde geçen hımar, humur sözcüğünün çoğuludur ve örtünme için kullanılan giysinin adıdır. Ancak geleneksel tercümelerde baş ile ilgili bir anlam taşımamasına rağmen başörtüsü şeklinde çevrilir. Kur'an'da Nur Suresi'nde tesettür ile ilgili ayette geçer.
Türkçe Kur'an çevirilerinde pek rastlanılmayan diğer bir İslami terim de cilbabdır. Bu kavram batılı dillere daha çok "pelerin ya da büyük şal" olarak tercüme edilirken Diyanet İşleri Başkanlığı'nın mealinde "bedeni örtecek elbise" olarak tercüme edilmiştir. Günümüzde cilbab kavramı İslam âleminde, eller, ayaklar ve baş dışında tüm bedeni saran uzun elbise anlamında kullanılır.
Kadınlarda tesettür
Müfessirlerin ve İslam tarihçilerinin geneline göre İslam öncesi dönemde Arap kadınları enselerine bağladıkları veya arkalarına saldıkları başörtüsü tarzı bir örtüyü takarlardı. Bununla birlikte bu örtü gerdanlarını ve diğer taraflarını örtmezdi.
Kur'an ayetleri
Kuran’da tesettürle ilişkilendirilen ayetler Türkçeye anlamlarını da değiştirecek şekilde farklı tercümelerle çevrilen, Nur ve Ahzab surelerinde yer alan iki adet ayettir.
"Mü'min kadınlara da söyle: "Gözlerini kaçındırsınlar ve ara yerlerini korusunlar, kendiliğinden açığa çıkan dışında süslerini dışa vurmasınlar. Örtülerini, "cep"lerinin üstüne koysunlar. Süslerini, kendi kocalarından ya da babalarından ya da oğullarından ya da kocalarının oğullarından ya da kendi kardeşlerinden ya da kardeşlerinin oğullarından ya da kız kardeşlerinin oğullarından ya da kendi kadınlarından ya da ellerinin altında bulunanlardan ya da kadına ihtiyacı olmayan hizmetçilerden ya da kadınların henüz mahrem yerlerini tanımayan çocuklardan başkasına göstermesinler."(Nur suresi:31)
Bu ayette geçen "hımar" kelimesini geleneksel mütercimler baş örtüsü olarak, İslamın modern versiyonunu oluşturma veya ayetlerin geleneğin etkisinden sıyrılmış saf anlamını verme çabası içerisinde olan diğerleri örtü olarak çevirmeyi tercih etmektedirler. Ayette örtülecek yeri ifade eden "cuyub" (= cepler) kelimesi geleneksel olarak yaka olarak verilirken, Yaşar Nuri Öztürk tarafından yapılan mealde ilgili kısım "göğüs yırtmacı" olarak tercüme edilir. Ancak bazı araştırmacılar tarafından Kur'anın dilinin %10 kadar Süryanice içeriğe sahip olduğu, Kur'anın anlaşılmasında bu dile ait bilgiler göz önüne alındığında geleneksel tercümelerden oldukça farklı anlamların ortaya çıkabildiği belirtilmektedir. Bunlardan birisi de Nur suresi 31. ayetinde geçen cuyub kelimesini anlamlandırma ile ilgilidir. Buna göre ayet belirli bir örtünme şeklini değil, mecazi olarak iffetin korunması anlamında, Süryanicede bel altı kısmının örtülmesi gibi mecazi bir ifadeye sahip olmaktadır. Ayrıca kadın anatomisinde cep olarak nitelendirilebilecek kısım göz önüne alındığında bu açıklama çok daha akla yatkın hale gelmektedir.
Bazı yorumcular kadın bedeninin tamamını süs kabul ederek, ayeti kadın bedeninin tamamını kapsayacak şekilde yorumlayıp, bundan zorunlu olarak gördükleri yüz ve el gibi kısımların açılmasına ruhsat verecek şekilde meal vermeyi tercih etmektedirler. Bunlardan bazıları kendiliğinden, spontane anlamlarına gelebilecek ifadeden "zaruri olan" anlamını çıkartırlar ve zaruri olmadıkça kadın vücudunun tamamıyla örtülmesi gerektiğinden bahsederler. Bazı hadislerle de desteklenen bu anlayışa göre kadın burka, peçe benzeri giysilerle tamamen örtünür. Bu görüşteki yorumculara göre zorunlu olarak dış ortama çıkması durumunda izin verilebilecek yegane açıklık, kadının tek gözünün açılabilmesinden ibarettir. E. Hamdi Yazır' Zaruri ile ifade edilen yerlerin el ve yüz olduğu yorumunu yaparken O'na göre alimlerin çoğu da bu görüştedir. Mevdudi kadınların bilerek ve kasıtlı olarak süslerini açığa vurmamaları, kontrolleri dışında açığa çıkandan ise mesul olmadıklarını ifade eder. Mevdudiye göre kendisi ve Hanefi fakihlerin çoğunluğu "vücudun genelde açıkta kalan ve örtülmeyen kısımları" ifadesinden El ve yüzü anlamaktadır.
Tesettürle ilişkilendirilen ve iniş sırası olarak Nur suresi'nden sonra gelen Ahzab suresi'nden bir diğer ayet; "Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, dış giysilerini(cilbab) üzerlerine alsınlar. Bu, onların tanınmaları ve incitilmemeleri için çok daha uygun bir yoldur. Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir."(Ahzab suresi: 59) ayetidir.
Bu ayet de tercüme yazarları tarafından farklı şekillerde tercüme edilir.
Bazı yorumcular ayette geçen "tanınmaları ve incitilmemeleri için" ifadelerinden kastın "tanınmamaları" olduğu yorumunu yaparlar ve buradan da kadınların evleri dışında iken el ve yüz dahil bütün vücutlarınının örtülmesi gerektiği sonucuna ulaşırlar. Yazır bu ayetin "hür kadın"ları ilgilendirdiğini söyler ve cilbab'ı şöyle tanımlar: "Cilbâb''; vücudu baştan aşağı örten çarşaf, ferace, car gibi dış örtüsünün, elbisesinin adıdır." Prof.Dr. Süleyman Akdemir ayet'in üslubuna dikkat çekmekte ve bu ayette emir değil tavsiye niteliğinde ifade kullanıldığı üzerinde durmaktadır.
Yaşar Nuri Öztürk'e göre ayet dışarıda giyilecek elbiseleri tanımlar ve cilbabı basitçe dış elbise olarak isimlendirir. Ve bunun hür-cariye ayrımını göstererek asayişi sağlamak için olduğunu belirtir.
Yine örtünmeyle alakalı bir başka ayet de hayızdan kesilmiş kadınların bazı şeylere bağlı kalmaları şartıyla örtünme yükümlülüklerinin kalktıklarını belirtir.
''Evlenme ümidi kalmayan yaşlı kadınların, ziynetlerini açığa vurmamak şartıyla dış örtülerini çıkarmalarında kendilerine bir günah yoktur. Yine de iffetli olmaları kendileri için daha hayırlıdır. Allah işitendir, bilendir.'' (Nur suresi, 60)
Ancak Kuran'da örtünmenin yanı sıra güzel giyinmeye teşvik eden iki ayet de vardır:
''Ey ademoğulları! Size, çirkin yerlerinizi örtecek giysi ve süs kıyafeti indirdik. Ama takva giysisi en hayırlısıdır. İşte bu, Allah'ın ayetlerindendir. Düşünüp öğüt almaları umuluyor.'' (Araf suresi, 26)
''Ey Âdemoğulları! Her mescitte ziynetinizi takının. Yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez'' (Araf suresi, 31)
Hadislerde ve sünnette örtünme
Hadisler Muhammed'in ölümünden 1- 2 asır sonra yazılan ve bir ravi zinciri ile Muhammed'e isnad edilen sözlerden oluşur. Bazı dini anlayışlarda referans değerleri tartışılan bu sözler değişik hadis külliyatlarında toplanmışlardır. Sünni anlayışa göre altı temel hadis kitabının adı olan Kütüb-i sitte'de farklı başlıklarda örtünmeyle ilgili hadislere yer verilmiştir. Ayşe bint Ebu Bekir'den rivayet edilen bir hadis şu şekildedir;
"Resûlüllah bileklerinin dört parmak yukarısını işaret ederek:“Allah’a ve ahiret gününe inanan bir kadına ergenlik çağına varınca yüzü ve şuraya kadar elleri dışında herhangi bir yerini açması helal değildir."
Yine Ayşe bint Ebu Bekir'den rivayet edilen bir hadise göre, Ebu Bekir'in kızı Esma ince bir elbise ile peygamberin huzuruna girmişti. Peygamber yüzünü başka yöne çevirdi, yüzünü ve avuçlarını göstererek şöyle dedi; "Ey Esma! Şüphesiz kadın ergenlik çağına ulaşınca, onun şurası ve burası dışında kalan yerlerinin görünmesi uygun değildir."
Buharî, Ebu Dâvud, Nesaî'den gelen hadislere göre Peygamber zamanında kadın ve erkekler aynı su kapından abdest almaktaydılar. Ebu Dâvud'un eserinde: ‘Kadın ve erkek, ellerimizi aynı kaba sarkıtıp daldırarak toplu halde abdest alırdık’ denmektedir. Bazı ilahiyatçılar bu ifadelerden Muhammed zamanında kadınların erkeklerin yanında abdest aldıkları, abdestte yıkanan veya meshedilen kol, el, ayak, yüz, baş, boyun gibi organların açıklığı konusunda dinen bir sorun olmadığı yorumlarına ulaşılmışlardır.
Tesettür ve giyim ile ilgili fıkhi yorumlar
Tesettürü dini bir emir olarak algılayan din yorumlarında ayrıca bu emrin kimleri ilgilendirdiği üzerinde de durulur. Buna göre cariyeler, ergenliğe kadar kız çocukları ve adet görmekten ve cinsel cazibeden kesilmiş yaşlı kadınlar ve akıl hastaları kapsam dışı tutulur. Bu yorumlara göre ayrıca süslü, transparan ve vücut hatlarını belli eden giysiler tesettür mantığına aykırı bulunur. İçi gösteren kumaşlar, kadın giyiminde olduğu gibi, erkekte de kullanılmaz. Hanefi, Şafii ve Malikilerin anlayışında Şeriat kurallarına göre Hünsa olarak tanımlanan ara cinsiyet ( hermafroditler, interseksüeller) kadınlar gibi örtünmeye zorlanır. Hanbelilere göre ise onun örtünmesi erkek gibidir.
Tesettür üzerine tartışmalar
Başörtüsü konusunda din âlimleri farklı referans ve görüşlere sahiptirler. Bazı din bilginleri hadislerin dinî referans olmasını kabul etmezler, başörtüsünün Kuran’da yer almadığını, ayetlerin çarpıtılarak tercüme edildiğini de ifade ederler. Bu görüşe sahip çok sayıda din bilginine örnek Prof. Zekeriya Beyaz, Prof. Yaşar Nuri Öztürk, Prof. Şahin Filiz, İhsan Eliaçık sayılabilir. Türkiyenin ilk kadın vaizesi Prof. Beyza Bilgin ve ilahiyatçı Prof. Dr. Salih Akdemir ilgili ayetlerin tavsiye olarak anlaşılması gerektiği görüşündedirler. Salih Akdemir ayrıca söz konusu edilen ayetlerin lafızlarının peygamberin eşleri, kızları ve mü'minlerin eşleri olan "evli kadınlar"la ilgili olduğuna dikkat çekmektedir.
Geleneksel İslamcılar hadislerde bulunan tesettürle ilgili rivayetleri ayetlerin anlamlandırılmasında kılavuz olarak kabul ederler ve ayetleri bu rivayetler istikametinde tercüme ve tefsir ederler. Ayetlerin anlamlarını ağırlaştıran ve yerini kaydıran tercümeler ayetlerin çarpıtıldığı şeklinde itirazlara yol açmıştır. Bu itirazlarda ayetlerdeki örtünün başörtüsü, göğüs cebinin ise omuz veya yaka şeklinde tercüme edildiği vb. konular yer almaktadır.
Coğrafya ve kültürün etkisi
Çöl yaşamından kaynaklanan, toz ve yakıcı güneş ışınlarından koruyucu geniş ve bazı bölgelerde yüz dahil tüm vücudu kaplayan yerel giysilerin, hadisler ve Kuran yorumları ile dini zorunluluklar içine girmiş olma ihtimali gözardı edilemeyecek bir konu olarak görünmektedir. Prof. Dr. Mehmet Aydın bu konuya işaret eden yorumunda, tesettürün İslamda olduğunu, şekil ve miktar gibi hususların ise coğrafya ve kültür tarafından belirlendiğini ifade etmiştir.
Tesettür giyiminde kadın-erkek farkları
Halk arasında tesettür kadınlara özgüymüş gibi algılansa da, islami anlayışta erkeklerin de belirli vücut kısımları örtülmek zorundadır. Örtünme şekilleri kültüre, mezhebe ve coğrafyaya göre farklılıklar gösterir.
Kur'an'da erkeklerin örtünmesine dair ifade bulunmaz. Hadislerde ise erkekte göbekten diz kapağına kadar olan bölge avret sayılır. "Erkeğin avreti göbeği ile diz kapağı arasıdır" "Diz kapakları avret yerlerindendir."
Hanefîler diz kapaklarını avretten sayarken, Şafiîler ve Malikîler avretten saymaz. Malikî mezhebi, ise bazı hadisleri örnek göstererek uyluk bölgesinin de erkekte avret sayılmayacağını ifade eder.
Toplumsal psikoloji ve tesettür
Tesettür ve başörtüsü takmak insani tutum olarak insan istek, arzu ve iradesi ile yapılan bir davranış olduğu halde, sıklıkla yapılan bir tanımlama ile "tesettürlü kadın", veya "başörtülü kız" gibi, insan bedeninin bir parçası, veya özürlüler, mavi gözlüler, sarışınlar, zenciler gibi bedensel işaret taşıyan toplumsal bir sınıfı tanımlar şeklinde kullanılır. Bu tanımlamanın başlarına örtü takan kadınların davranışları üzerinde manevi bir baskı oluşturması veya diğer insanların onlara karşı önşartlı tutumlar almalarında etken olması mümkündür.
Sağlık üzerine etkileri
Vücudu sıkı bir şekilde yalıtan giyim ve yaşam tarzının, cilt üzerinde cilt kanserleri, kuruma ve kornifikasyon gibi etkilere yol açtığı bilinen güneş ışınları, soğuk, sıcak gibi dış etkilere karşı vücut üzerinde koruyucu etkiye sahip olduğu düşünülebilir. Bunun yanında bazı kadınlar kendilerini bu giyim tarzı ile daha rahat hissedebilirler. Bunun yanında güneş ışınlarından mahrum kalan bir vücudun özellikle enlem ve iklim açısından Güneşin bazı coğrafi bölgelerde D vitamini aktivasyonu açısından yetersiz kalmasıyla kemiklerde erime, depresyon ve şizofreniye yatkınlığının artması mümkündür.
Kaynak: Vikipedi