BİLİMİN HAYATIMIZDAKİ ÖNEMİ
Bilimin insanlığın refah ve gelişmesi açısından önemi ilk kez 17. Yüzyıl başlarında İngiliz düşünürü Francis Bacon tarafından dile getirilmiştir. “Bilgi güç kaynağıdır” diyen Bacon’ı sonraki yüzyıllardaki gelişmeler doğrulamıştır. Günümüzde pek çok ülke, 1960’lı yıllardan itibaren geliştirilmeye başlanan teknoloji odaklı iktisat teorilerine uygun olarak, bilim ve teknolojiyi kalkınma modellerinin ana ekseni haline getirmiş bulunmaktadır.
Türkiye, bu durumu fark edip bunun için gerekli organları kuran ülkeler arasında ilk sıralarda yer almaktadır. 1961’de kurulan Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), 1963’te kurulan Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) ve nihayet 1993’te kurulan Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA), Türkiye’de bilim ve teknolojiyi belirlenmiş bazı sosyal hedeflere ulaşmak için yönlendirmekten, finansal destek sağlamaktan ve gerekli alt yapı ve kurumları tesis etmekten sorumlu bilim koordinasyon organlarıdır.
Bilim ve teknoloji söz konusu olduğunda, belki de en başta zikredilmesi gelen kurumlar üniversitelerdir. Aynı dönemde, Türkiye’de bu alanda da hızlı bir gelişme meydana gelmiştir: 1960’da sadece altı olan üniversite sayısı, 17’si vakıf (özel) olmak üzere bugün toplam 72’dir.
Peki, tesis edilen bütün bu bilim ve teknoloji kurumlarına karşılık, Türkiye’nin bilim ve teknoloji üretimi açısından geldiği nokta nedir? Bu yazıda bu soruya cevap aranmaktadır.
Bilim ve teknoloji alanındaki gelişmeyi değerlendirmede ve diğer ülkelerle karşılaştırmada, uluslararası kabul gören bazı göstergeler kullanılmaktadır. Bunlar, araştırma ve geliştirme (AR-GE) harcamalarının Gayri Safi Yurt İçi Hasılaya (GSYİH) oranı, her on bin çalışan nüfus başına düşen AR-GE personeli sayısı, temel atıf indeksleri (Science Citation Index, Social Science Citation Index ve Arts and Humanities Citation Index), kapsamına giren uluslararası bilimsel dergilerde yayınlanan makale sayıları ve verilen patent sayılarıdır.
Bilim ve teknoloji alanındaki faaliyetlerin bir sistem içinde yapıldığı varsayıldığında, bunlardan ilk iki gösterge, yani AR-GE Harcaması / GSYİH ve AR-GE personel sayıları, bu sistemin girdileri, son iki gösterge, yani temel atıf indeksleri kapsamındaki makale sayıları ve patent sayıları ise sistemin çıktıları olarak düşünülebilir.
Bilimin insanlığın refah ve gelişmesi açısından önemi ilk kez 17. Yüzyıl başlarında İngiliz düşünürü Francis Bacon tarafından dile getirilmiştir. “Bilgi güç kaynağıdır” diyen Bacon’ı sonraki yüzyıllardaki gelişmeler doğrulamıştır. Günümüzde pek çok ülke, 1960’lı yıllardan itibaren geliştirilmeye başlanan teknoloji odaklı iktisat teorilerine uygun olarak, bilim ve teknolojiyi kalkınma modellerinin ana ekseni haline getirmiş bulunmaktadır.
Türkiye, bu durumu fark edip bunun için gerekli organları kuran ülkeler arasında ilk sıralarda yer almaktadır. 1961’de kurulan Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), 1963’te kurulan Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) ve nihayet 1993’te kurulan Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA), Türkiye’de bilim ve teknolojiyi belirlenmiş bazı sosyal hedeflere ulaşmak için yönlendirmekten, finansal destek sağlamaktan ve gerekli alt yapı ve kurumları tesis etmekten sorumlu bilim koordinasyon organlarıdır.
Bilim ve teknoloji söz konusu olduğunda, belki de en başta zikredilmesi gelen kurumlar üniversitelerdir. Aynı dönemde, Türkiye’de bu alanda da hızlı bir gelişme meydana gelmiştir: 1960’da sadece altı olan üniversite sayısı, 17’si vakıf (özel) olmak üzere bugün toplam 72’dir.
Peki, tesis edilen bütün bu bilim ve teknoloji kurumlarına karşılık, Türkiye’nin bilim ve teknoloji üretimi açısından geldiği nokta nedir? Bu yazıda bu soruya cevap aranmaktadır.
Bilim ve teknoloji alanındaki gelişmeyi değerlendirmede ve diğer ülkelerle karşılaştırmada, uluslararası kabul gören bazı göstergeler kullanılmaktadır. Bunlar, araştırma ve geliştirme (AR-GE) harcamalarının Gayri Safi Yurt İçi Hasılaya (GSYİH) oranı, her on bin çalışan nüfus başına düşen AR-GE personeli sayısı, temel atıf indeksleri (Science Citation Index, Social Science Citation Index ve Arts and Humanities Citation Index), kapsamına giren uluslararası bilimsel dergilerde yayınlanan makale sayıları ve verilen patent sayılarıdır.
Bilim ve teknoloji alanındaki faaliyetlerin bir sistem içinde yapıldığı varsayıldığında, bunlardan ilk iki gösterge, yani AR-GE Harcaması / GSYİH ve AR-GE personel sayıları, bu sistemin girdileri, son iki gösterge, yani temel atıf indeksleri kapsamındaki makale sayıları ve patent sayıları ise sistemin çıktıları olarak düşünülebilir.