TOPLUMSAL KÜLTÜRDEN KAYNAKLANAN KAYGI VE KORKU
Bireyin içinde yaşadığı, doğup büyüdüğü ortam toplum yapısını oluşturur. Toplum yapısı, toplumsal kültür anlamına gelir.
Toplumda ortak davranış kalıpları arasında din kurumu en eski, köklü, etkili, yaygın olanıdır. Bilindiği gibi, bütün dinler dünyayı, evreni, insanı yaratan, yaşatan, yok eden doğaüstü ve gizemli Tanrı’nm varlığını kabul eden inanç (itikat) ve işlem (amel) sistemlerinden oluşun İşlemler; inançları güçlendiren biçimsel uygulamalar, ayinler, törenler olup bireysel ve toplumsal olarak yapılır; ortak ilkeleri, kuralları, simgeleri içerirler. Böylece aynı dini kabul edenler arasında işlemlerle sözlü ve sözsüz iletilere dayanan iletişim kurulur. Bütün dinlerde işlemler yoluyla inancı güçlendirmek için insanları baskı altında tutan, yasaklayıcı, zorlayıcı ortak davranış kalıplan vardın Bunlara uymak ‘‘sevap”, uymamak “günah”tır. Günah korkusu dinlerde yapının temelini oluşturur. İnsanın başkalarıyla bağlantı kurması, toplumsallaşması, toplumun ortak ilke ve kurallarını benimsemesi için belirli sınırlar içinde bu kaygı ve korkunun öğretici, yapıcı yönü yanında bastırıcı, kısıtlayıcı, tutucu, zorlayıcı yönleri de vardır, öte yandan kimi kesimlerde aileler çocukları üzerinde baskı ve denetim sağlamak, kimi yönetici kişiler toplumu denetim altında tutmak, susturmak ve yetkelerini sürdürmek amacıyla dinsel niteliği bulunmayan birçok yaptırımları günah korkusuyla kabul ettirmek isterler.
Mezhep ve tarikatların oluşturduğu inanç ve uygulamaya ilişkin ilkeler, kurallar, değerler sistemi dinin özü ile ya da başka mezheplerin tarikatların değerler sistemi ile çatışma yaratabilir Bu durumda özellikle iş ve ev yaşantısında, çocuk yetiştirmede, aile ilişkilerinde, toplumsal yaşantıda çatışma olur. Bireysel ve toplumsal kaygı, korku durumu ortaya çıkar, öte yandan, insanlık tarihi boyunca mezhep ve tarikat çalışmaları savaşlara yol açmıştır. Günümüzde bile mezhepler, tarikatlar arası “sıcak” ya da “soğuk savaş”ın yol açtığı bireysel ve toplumsal kaygı ve korku söz konusudur.
Gelenek (tradiation), görenek (usage), töre (âdet, örf), bunlar bir toplumun ya da toplum kesiminin benimsediği, kabul ettiği, uymak zorunda olduğu davranış kalıplarım, ilkelerini, kurallarını içerir. Bastına, etkin, zorlayıcı yaptırım güçleri vardın özellikle geleneksel kültürün egemen olduğu kırsal kesimlerde etkin ve yaygındır. İnsanın içinde bulunduğu grubun, toplumun aktardığı, öğrettiği değişmez, katı, sınırlı davranış biçimleri olup, insanın yaşadığı toplumsal ortamla bağlantı, ilişki, iletişim kurmasına, bu ortama uyum sağlamasına yararlar. Geleneksel kültürün bu davranış kalıplarının benimsenmesi, kabul edilmesi için cezalandırıcı, denetleyici, zorlayıcı niteliği olan, başka bir deyişle yaptırımı bulunan ilkeler, kurallar vardır. İnsanlar bu ilke ve kurallara karşı çıkmaktan çekinirler. Karşı çıktıklarında içinde yaşadıkları grup ve toplum kesimiyle ilgilerinin, iletişimlerinin kesileceğinden, dışlanacaklarından korkarlar.
İnsanların bir arada yaşamaları, ortak amaçlan, beklentileri, duyguları, düşünceleri, inançları, ilkeleri, kuralları, paylaşmaları, bir grup, topluluk kurmaları için geleneksel kültürün aktardığı, öğrettiği davranış kalıpları gereklidir. Ama yeterli değildir. İnsanın davranışları, temelinde cezalandırma, denetleme, zorlanma, dışlanma korkusu yatan bu kalıpların etkisiyle katı» bağnaz, hoşgörüsüz, sınırlı kalır. Güven duygusu gelişmez.
Kişi kendinden ve başkalarından korkar. Bu korkunun etkili ve yaygın olduğu toplum kesimlerinde yaşayanlarda sürekli kaygı düzeyi yükselir. Kaygı bozukluklarına yatkın duygulanım durumu oluşur.
İkincil toplumsal kurumlar, ekonomik yapı, milliyet, yönetim biçimi, hukuk sistemi, anayasa, yasalar; İnsan Haklan Evrensel Bildirgesi, Çocuk Hakları Evrensel Bildirgesi, yasama, yürütme, yargı; ekonomik, politik, siyasal yapılar, görüşler, akımlar; toplum kesimleri, grupları, sivil toplum örgütleri, toplumsal baskı grupları, kitle iletişim araçları, sanat, müzik...
Cumhuriyetçi, demokratik, laik toplumda, birincil ve ikincil toplumsal kuramlara ilişkin ilkeler, kurallar, değerler anayasa ve yasalarla düzenlenir. Bu durum ülkenin hukuk sistemini oluşturur. Yasa koyucular yasaların ceza korkusunu bireyin duygusunu, düşüncesini özgürlüğünü baskı altında tutacak, denetleyecek, engelleyecek, önleyecek biçimde kullanılırsa bir süre için korkak, suskun, yılgın bir toplum ortaya çıkar. Ancak bir süre sonra toplumun birikimi büyük toplumsal patlamalara neden olur.
Özcan Köknel, Kaygıdan Korkuya
Bireyin içinde yaşadığı, doğup büyüdüğü ortam toplum yapısını oluşturur. Toplum yapısı, toplumsal kültür anlamına gelir.
Toplumda ortak davranış kalıpları arasında din kurumu en eski, köklü, etkili, yaygın olanıdır. Bilindiği gibi, bütün dinler dünyayı, evreni, insanı yaratan, yaşatan, yok eden doğaüstü ve gizemli Tanrı’nm varlığını kabul eden inanç (itikat) ve işlem (amel) sistemlerinden oluşun İşlemler; inançları güçlendiren biçimsel uygulamalar, ayinler, törenler olup bireysel ve toplumsal olarak yapılır; ortak ilkeleri, kuralları, simgeleri içerirler. Böylece aynı dini kabul edenler arasında işlemlerle sözlü ve sözsüz iletilere dayanan iletişim kurulur. Bütün dinlerde işlemler yoluyla inancı güçlendirmek için insanları baskı altında tutan, yasaklayıcı, zorlayıcı ortak davranış kalıplan vardın Bunlara uymak ‘‘sevap”, uymamak “günah”tır. Günah korkusu dinlerde yapının temelini oluşturur. İnsanın başkalarıyla bağlantı kurması, toplumsallaşması, toplumun ortak ilke ve kurallarını benimsemesi için belirli sınırlar içinde bu kaygı ve korkunun öğretici, yapıcı yönü yanında bastırıcı, kısıtlayıcı, tutucu, zorlayıcı yönleri de vardır, öte yandan kimi kesimlerde aileler çocukları üzerinde baskı ve denetim sağlamak, kimi yönetici kişiler toplumu denetim altında tutmak, susturmak ve yetkelerini sürdürmek amacıyla dinsel niteliği bulunmayan birçok yaptırımları günah korkusuyla kabul ettirmek isterler.
Mezhep ve tarikatların oluşturduğu inanç ve uygulamaya ilişkin ilkeler, kurallar, değerler sistemi dinin özü ile ya da başka mezheplerin tarikatların değerler sistemi ile çatışma yaratabilir Bu durumda özellikle iş ve ev yaşantısında, çocuk yetiştirmede, aile ilişkilerinde, toplumsal yaşantıda çatışma olur. Bireysel ve toplumsal kaygı, korku durumu ortaya çıkar, öte yandan, insanlık tarihi boyunca mezhep ve tarikat çalışmaları savaşlara yol açmıştır. Günümüzde bile mezhepler, tarikatlar arası “sıcak” ya da “soğuk savaş”ın yol açtığı bireysel ve toplumsal kaygı ve korku söz konusudur.
Gelenek (tradiation), görenek (usage), töre (âdet, örf), bunlar bir toplumun ya da toplum kesiminin benimsediği, kabul ettiği, uymak zorunda olduğu davranış kalıplarım, ilkelerini, kurallarını içerir. Bastına, etkin, zorlayıcı yaptırım güçleri vardın özellikle geleneksel kültürün egemen olduğu kırsal kesimlerde etkin ve yaygındır. İnsanın içinde bulunduğu grubun, toplumun aktardığı, öğrettiği değişmez, katı, sınırlı davranış biçimleri olup, insanın yaşadığı toplumsal ortamla bağlantı, ilişki, iletişim kurmasına, bu ortama uyum sağlamasına yararlar. Geleneksel kültürün bu davranış kalıplarının benimsenmesi, kabul edilmesi için cezalandırıcı, denetleyici, zorlayıcı niteliği olan, başka bir deyişle yaptırımı bulunan ilkeler, kurallar vardır. İnsanlar bu ilke ve kurallara karşı çıkmaktan çekinirler. Karşı çıktıklarında içinde yaşadıkları grup ve toplum kesimiyle ilgilerinin, iletişimlerinin kesileceğinden, dışlanacaklarından korkarlar.
İnsanların bir arada yaşamaları, ortak amaçlan, beklentileri, duyguları, düşünceleri, inançları, ilkeleri, kuralları, paylaşmaları, bir grup, topluluk kurmaları için geleneksel kültürün aktardığı, öğrettiği davranış kalıpları gereklidir. Ama yeterli değildir. İnsanın davranışları, temelinde cezalandırma, denetleme, zorlanma, dışlanma korkusu yatan bu kalıpların etkisiyle katı» bağnaz, hoşgörüsüz, sınırlı kalır. Güven duygusu gelişmez.
Kişi kendinden ve başkalarından korkar. Bu korkunun etkili ve yaygın olduğu toplum kesimlerinde yaşayanlarda sürekli kaygı düzeyi yükselir. Kaygı bozukluklarına yatkın duygulanım durumu oluşur.
İkincil toplumsal kurumlar, ekonomik yapı, milliyet, yönetim biçimi, hukuk sistemi, anayasa, yasalar; İnsan Haklan Evrensel Bildirgesi, Çocuk Hakları Evrensel Bildirgesi, yasama, yürütme, yargı; ekonomik, politik, siyasal yapılar, görüşler, akımlar; toplum kesimleri, grupları, sivil toplum örgütleri, toplumsal baskı grupları, kitle iletişim araçları, sanat, müzik...
Cumhuriyetçi, demokratik, laik toplumda, birincil ve ikincil toplumsal kuramlara ilişkin ilkeler, kurallar, değerler anayasa ve yasalarla düzenlenir. Bu durum ülkenin hukuk sistemini oluşturur. Yasa koyucular yasaların ceza korkusunu bireyin duygusunu, düşüncesini özgürlüğünü baskı altında tutacak, denetleyecek, engelleyecek, önleyecek biçimde kullanılırsa bir süre için korkak, suskun, yılgın bir toplum ortaya çıkar. Ancak bir süre sonra toplumun birikimi büyük toplumsal patlamalara neden olur.
Özcan Köknel, Kaygıdan Korkuya