Çok ağır bir hastalığın pençesinde dünyaya gelen oğlunun yaşam mücadelesinden yola çıkan Emine Gül, akademik anlamda bir çalışma yaparak, Kur'an'ın Engelliye Yaklaşımı adında bir doktora tezi hazırladı.
Çıkan sonuç şu: Kur'an'ı Kerim'e göre, toplumun engellilere ihtiyacı var.
Annelik imtihanının en ağırını belki de engelli çocukları dünyaya getiren anneler yaşıyor. Onlar çocuklarının ebedi kaderiyle hayatın güçlükleri arasında yıkılıyorlar çoğu zaman. Emine Gül de bir engelli annesi. Ama onu engelli çocuğu olan birçok anneden ayıran yönü yılgınlık yerine örnek bir mücadelenin içine girmiş olması. Çünkü oğlu Ahmet'in hastalığı Gül'e akademik anlamda bambaşka bir kapı açtı ve oğlu bir anlamda onun ilham kaynağı oldu.
Dünyaya ölümcül bir hastalığın pençesinde gözlerini açan küçük Ahmet'in sürdürdüğü yaşam mücadelesinden yola çıkan anne Gül, aynı zamanda alanında bir ilk çalışma olan Kuran'ın Engelliye Yaklaşımı adlı doktora tezini kaleme aldı.
İslam engellileri sosyal hayata davet ediyor
İnsanlık tarihi sürecinde hep varolan engellilik konusunu Kur'an'ı Kerim'in ışığında anlatan tez, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları'ndan yakında çıkacak. Uzun bir çalışmanın sonucunda ortaya çıkan kitaptaki bilgileri referans gösteren Gül şu noktayı vurguluyor: Engelliler bu dünyaya boşuna gelmedi, onlar bu toplumun imtihanı.
Emine Gül, kitabıyla ilgili ilk çalışmalara bundan 10 yıl önce başlıyor. 1995'te bir erkek çocuk dünyaya getiren Gül, doğumdan 6 ay sonra korneadaki bir bozukluk için gittikleri göz doktorunun yaptığı uyarı üzerine genetik test yaptırınca oğulları Ahmet'in milyonda bir görülen Mukopoli Sakkaridoz tip I adlı genetik bir bozukluktan kaynaklanan hastalığı olduğunu öğreniyor. Alfa-hydranalin adında bir enzim eksikliğinden kaynaklanan bu hastalık hakkında doktorlardan aldıkları ilk bilgileri ise Gül şöyle anlatıyor: Tıbben bir tedavisi olmayan bu hastalık, ağır seyrediyor fakat yaş ilerledikçe vücutta ciddi arazlar bırakarak görme, işitme, yürüme ve zihinsel yeteneklerini kaybettiriyor.
Bu bilgilerle yetinmeyerek eşiyle birlikte araştırmalarını sürdüren Gül, bu sayede ABD, İngiltere ve Kanada'da yaşayan Mukopoli Sakkaridoz hastalığına yakalanmış çocukların yakınlarına ulaşıp hastalıkla ilgili daha detaylı bilgiler alıyor. 1998 yılında hastalığın sebebi olan eksik enzimi suni yollarla üretmek için ABD'de bir çalışma yapıldığını öğreniyorlar ve bu ilacın 5 yıl boyunca piyasaya çıkmasını beklemeye başlıyorlar.
Toplum üzerine düşen görevi yapmıyor
Gül, Temmuz 2003'te nihayet ilacın piyasaya çıktığını belirterek bu gelişmeyi Rabbimin bize sunduğu bir mucize diye tarif ediyor ve engelli çocukları olan diğer ailelere sesleniyor: Engelli çocukları olan aileler umutlarını yitirmeden dua etsin ve tıbbi anlamda yapılacakları güçleri nispetinde yerine getirmeye çalışsınlar.
Oğlunun hastalığı döneminde engelliler hakkında çok sayıda yaşanmış öyküler okuyan Gül, aynı zamanda bu alanda yapılmış akademik çalışmaları da inceliyor. Bugüne kadar engellilerle ilgili Kur'an merkezli herhangi bir çalışma yapılmadığını da fark ediyor. Durum böyle olunca doktora tezini engelliler üzerine hazırlamaya karar veriyor. Bundan 14 asır önce engellilere toplumun nasıl davranması gerektiğini Abese suresinde âmâ bir zatla Hz. Peygamber arasında geçen hadiseyi anlatmak suretiyle ortaya koyduğunu dile getiren Gül, İslam dini engelli tüm insanlara dini ve sosyal yaşamlarında her tür kolaylığı sunmuş ve engelli insanları evlerine kapanmaya mahkum etmeyerek güçleri nispetinde aktif sosyal yaşama dahil etmiştir. diyor ve konuya şu hadisle açıklık getiriyor: Peygamber Efendimize (sav) gelen bir kişi Ben görme engelliyim acaba namaz için mescide gelmesem olur mu?' diyor. Peygamber Efendimiz (sav) ona Ezanı duyuyor musun?' diye soruyor. Duyuyorum.' cevabını alınca, O zaman senin için bir fetva bulamıyorum.' diyor. Buradan da anlaşıldığı gibi İslam, engellileri sosyal hayatın içine davet ediyor.
Engellilerin topluma olduğu kadar toplumun da engellilere ihtiyacı olduğunu vurgulayan Gül, Onlar cemiyete katılmadıkça toplum bu insanlarla nasıl yaşanılacağını öğrenemiyor. Kur'an'da Biz sizin taşıyamayacağınız yükü size yüklemeyiz.' diyor ama bugün engelliler ve engelli aileleri üzerinde ağır bir yük var ve eziliyorlarsa bu toplumun kendi üzerine düşeni yapmayarak onu da engelli insanlara yüklemesinden kaynaklanmaktadır. Yani bunun sebebi insanların kendilerinin taşıması gereken yükü taşımamalarıdır. diyor.
Katıldığı bir panelde otistik çocuğu olan bir ilahiyat hocasının yaşadıkları toplumsal duyarsızlığa bir örnek gibidir. 21 yıldır sahip oldukları özel çocuklarıyla ilgilenmişler; ama bu süre zarfında hiçbir akraba ya da ahbaplarının Bugün de çocuğunuza biz bakalım da siz eşinizle baş başa bir yere gidin.' dememiş.
Emine Gül, Peygamber Efendimizin yetenekli oldukları müddetçe bedensel engellilere çok önemli görevler vermekten çekinmediğini hatırlatıyor. Görme engelli bir zat olan İbni Mektum adlı sahabeyi Peygamber Efendimiz, Mekke dışına çıktığı zaman kendi yerine vekil tayin etmiştir. Yine ortopedik engelli bir zat olan Muaz b. Cebel Yemen'e vali olarak tayin edilmiştir. Onu vali tayin etmesinin nedeni yeteneğine ve zekasına güvenmesidir. Kuran'da yer alan toplumun engellilere nasıl davranması gerektiğini anlatan 12 ayet de, bu görme engelli zatla Peygamber Efendimiz arasında geçen bir konuşmadan sonra vahiy edilmiştir. Mekkeli müşriklere tebliğ etmenin heyecanını yaşayan Hz. Muhammed, kendisine Ya Muhammed Allah'ın sana bildirdiğini bana anlat. diyen bu âmâ ile ilgilenemeyince, Kör geldi diye yüzünü buruşturdu. Nereden bileceksin o anlayacak ve bundan faydalanacak. İstemedikleri halde sen diğerlerine yöneliyorsun. O ise istiyor.' (Abese Suresi) ayeti vahiy olmuştur.
Engelilik insanın lehine bir durumdur
Ayrıca Hz. Peygamber, engellilerin ticaret yapmasını kolaylaştıracak ve sağlıklı kimselerin engellilerle bir arada yaşamaları konusunda temel ahlaki prensipler koyuyor. Görme engelliye yol göstermeyi, sağır ve dilsize laf anlatmayı da sadaka olarak değerlendiriyor, yardım etmeyi teşvik ediyor.
Gül, Kur'an'da verilen engelli örneklerinin bir geçmişe bir de günümüze ve geleceğe bakan yönleri olduğunu, insanın kabulde zorlandığı hikmetini anlayamadığı bu durumlar karşısında Kur'an ayetlerinin kendisine yol gösterdiğini ve dayanak olduğunu ifade ediyor. Bu bağlamda Kur'an'ı Kerim'de hayır gözüken şeylerin şer, şer gözüken şeylerin de hayra dönüşebileceğinin delilleri sunulmaktadır; Engellilik Yaratıcı kudret açısından insan aleyhine bir durum değil lehinedir de denilebilir. Gül'e göre hiçbir durum; engelli ya da engelsiz olmak; nihai sonuç değildir. Kuran'ı Kerim'de insanları engelli ya da engelsiz diye kategorize etmez
Bu modern aklın bir ayrımı. Ama elbette ki bu insanları görmezlikten de gelmiyor. Tüm insanlar Allah'a kul olmanın muhatabı kılıyor. Sadece zihinsel engelliler dini yükümlülüklerden muaf tutuluyor. diyor
Çıkan sonuç şu: Kur'an'ı Kerim'e göre, toplumun engellilere ihtiyacı var.
Annelik imtihanının en ağırını belki de engelli çocukları dünyaya getiren anneler yaşıyor. Onlar çocuklarının ebedi kaderiyle hayatın güçlükleri arasında yıkılıyorlar çoğu zaman. Emine Gül de bir engelli annesi. Ama onu engelli çocuğu olan birçok anneden ayıran yönü yılgınlık yerine örnek bir mücadelenin içine girmiş olması. Çünkü oğlu Ahmet'in hastalığı Gül'e akademik anlamda bambaşka bir kapı açtı ve oğlu bir anlamda onun ilham kaynağı oldu.
Dünyaya ölümcül bir hastalığın pençesinde gözlerini açan küçük Ahmet'in sürdürdüğü yaşam mücadelesinden yola çıkan anne Gül, aynı zamanda alanında bir ilk çalışma olan Kuran'ın Engelliye Yaklaşımı adlı doktora tezini kaleme aldı.
İslam engellileri sosyal hayata davet ediyor
İnsanlık tarihi sürecinde hep varolan engellilik konusunu Kur'an'ı Kerim'in ışığında anlatan tez, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları'ndan yakında çıkacak. Uzun bir çalışmanın sonucunda ortaya çıkan kitaptaki bilgileri referans gösteren Gül şu noktayı vurguluyor: Engelliler bu dünyaya boşuna gelmedi, onlar bu toplumun imtihanı.
Emine Gül, kitabıyla ilgili ilk çalışmalara bundan 10 yıl önce başlıyor. 1995'te bir erkek çocuk dünyaya getiren Gül, doğumdan 6 ay sonra korneadaki bir bozukluk için gittikleri göz doktorunun yaptığı uyarı üzerine genetik test yaptırınca oğulları Ahmet'in milyonda bir görülen Mukopoli Sakkaridoz tip I adlı genetik bir bozukluktan kaynaklanan hastalığı olduğunu öğreniyor. Alfa-hydranalin adında bir enzim eksikliğinden kaynaklanan bu hastalık hakkında doktorlardan aldıkları ilk bilgileri ise Gül şöyle anlatıyor: Tıbben bir tedavisi olmayan bu hastalık, ağır seyrediyor fakat yaş ilerledikçe vücutta ciddi arazlar bırakarak görme, işitme, yürüme ve zihinsel yeteneklerini kaybettiriyor.
Bu bilgilerle yetinmeyerek eşiyle birlikte araştırmalarını sürdüren Gül, bu sayede ABD, İngiltere ve Kanada'da yaşayan Mukopoli Sakkaridoz hastalığına yakalanmış çocukların yakınlarına ulaşıp hastalıkla ilgili daha detaylı bilgiler alıyor. 1998 yılında hastalığın sebebi olan eksik enzimi suni yollarla üretmek için ABD'de bir çalışma yapıldığını öğreniyorlar ve bu ilacın 5 yıl boyunca piyasaya çıkmasını beklemeye başlıyorlar.
Toplum üzerine düşen görevi yapmıyor
Gül, Temmuz 2003'te nihayet ilacın piyasaya çıktığını belirterek bu gelişmeyi Rabbimin bize sunduğu bir mucize diye tarif ediyor ve engelli çocukları olan diğer ailelere sesleniyor: Engelli çocukları olan aileler umutlarını yitirmeden dua etsin ve tıbbi anlamda yapılacakları güçleri nispetinde yerine getirmeye çalışsınlar.
Oğlunun hastalığı döneminde engelliler hakkında çok sayıda yaşanmış öyküler okuyan Gül, aynı zamanda bu alanda yapılmış akademik çalışmaları da inceliyor. Bugüne kadar engellilerle ilgili Kur'an merkezli herhangi bir çalışma yapılmadığını da fark ediyor. Durum böyle olunca doktora tezini engelliler üzerine hazırlamaya karar veriyor. Bundan 14 asır önce engellilere toplumun nasıl davranması gerektiğini Abese suresinde âmâ bir zatla Hz. Peygamber arasında geçen hadiseyi anlatmak suretiyle ortaya koyduğunu dile getiren Gül, İslam dini engelli tüm insanlara dini ve sosyal yaşamlarında her tür kolaylığı sunmuş ve engelli insanları evlerine kapanmaya mahkum etmeyerek güçleri nispetinde aktif sosyal yaşama dahil etmiştir. diyor ve konuya şu hadisle açıklık getiriyor: Peygamber Efendimize (sav) gelen bir kişi Ben görme engelliyim acaba namaz için mescide gelmesem olur mu?' diyor. Peygamber Efendimiz (sav) ona Ezanı duyuyor musun?' diye soruyor. Duyuyorum.' cevabını alınca, O zaman senin için bir fetva bulamıyorum.' diyor. Buradan da anlaşıldığı gibi İslam, engellileri sosyal hayatın içine davet ediyor.
Engellilerin topluma olduğu kadar toplumun da engellilere ihtiyacı olduğunu vurgulayan Gül, Onlar cemiyete katılmadıkça toplum bu insanlarla nasıl yaşanılacağını öğrenemiyor. Kur'an'da Biz sizin taşıyamayacağınız yükü size yüklemeyiz.' diyor ama bugün engelliler ve engelli aileleri üzerinde ağır bir yük var ve eziliyorlarsa bu toplumun kendi üzerine düşeni yapmayarak onu da engelli insanlara yüklemesinden kaynaklanmaktadır. Yani bunun sebebi insanların kendilerinin taşıması gereken yükü taşımamalarıdır. diyor.
Katıldığı bir panelde otistik çocuğu olan bir ilahiyat hocasının yaşadıkları toplumsal duyarsızlığa bir örnek gibidir. 21 yıldır sahip oldukları özel çocuklarıyla ilgilenmişler; ama bu süre zarfında hiçbir akraba ya da ahbaplarının Bugün de çocuğunuza biz bakalım da siz eşinizle baş başa bir yere gidin.' dememiş.
Emine Gül, Peygamber Efendimizin yetenekli oldukları müddetçe bedensel engellilere çok önemli görevler vermekten çekinmediğini hatırlatıyor. Görme engelli bir zat olan İbni Mektum adlı sahabeyi Peygamber Efendimiz, Mekke dışına çıktığı zaman kendi yerine vekil tayin etmiştir. Yine ortopedik engelli bir zat olan Muaz b. Cebel Yemen'e vali olarak tayin edilmiştir. Onu vali tayin etmesinin nedeni yeteneğine ve zekasına güvenmesidir. Kuran'da yer alan toplumun engellilere nasıl davranması gerektiğini anlatan 12 ayet de, bu görme engelli zatla Peygamber Efendimiz arasında geçen bir konuşmadan sonra vahiy edilmiştir. Mekkeli müşriklere tebliğ etmenin heyecanını yaşayan Hz. Muhammed, kendisine Ya Muhammed Allah'ın sana bildirdiğini bana anlat. diyen bu âmâ ile ilgilenemeyince, Kör geldi diye yüzünü buruşturdu. Nereden bileceksin o anlayacak ve bundan faydalanacak. İstemedikleri halde sen diğerlerine yöneliyorsun. O ise istiyor.' (Abese Suresi) ayeti vahiy olmuştur.
Engelilik insanın lehine bir durumdur
Ayrıca Hz. Peygamber, engellilerin ticaret yapmasını kolaylaştıracak ve sağlıklı kimselerin engellilerle bir arada yaşamaları konusunda temel ahlaki prensipler koyuyor. Görme engelliye yol göstermeyi, sağır ve dilsize laf anlatmayı da sadaka olarak değerlendiriyor, yardım etmeyi teşvik ediyor.
Gül, Kur'an'da verilen engelli örneklerinin bir geçmişe bir de günümüze ve geleceğe bakan yönleri olduğunu, insanın kabulde zorlandığı hikmetini anlayamadığı bu durumlar karşısında Kur'an ayetlerinin kendisine yol gösterdiğini ve dayanak olduğunu ifade ediyor. Bu bağlamda Kur'an'ı Kerim'de hayır gözüken şeylerin şer, şer gözüken şeylerin de hayra dönüşebileceğinin delilleri sunulmaktadır; Engellilik Yaratıcı kudret açısından insan aleyhine bir durum değil lehinedir de denilebilir. Gül'e göre hiçbir durum; engelli ya da engelsiz olmak; nihai sonuç değildir. Kuran'ı Kerim'de insanları engelli ya da engelsiz diye kategorize etmez
Bu modern aklın bir ayrımı. Ama elbette ki bu insanları görmezlikten de gelmiyor. Tüm insanlar Allah'a kul olmanın muhatabı kılıyor. Sadece zihinsel engelliler dini yükümlülüklerden muaf tutuluyor. diyor