Toprak ana, üzerinde gezen dolaşan , birbiriyle arada bir didişen , arada bir dostluk kuran hayvanları ilgiyle seyredermiş.
Birbirine hiç benzemeyen değişik türde hayvanın , hayatlarını mutlu bir şekilde sürdürmesinden büyük zevk alırmış.
- Nasılsın sevgili maymun diye sormuş bir gün:
- Ben çok iyiyim demiş maymun gülümseyerek, sonra da eklemiş;
- Benim kendimi iyi hissetmem için pek çok neden var; iyi koşmak, ağaçlara tırmanmak aynı zamanda zeki de sayılırım. O kadar oyuncuyum ki herkesi kendime hayran bırakırım. Ağaçlar yiyebileceğim meyvelerle dolu ama şu hantal ayı gibi olsa idim sanırım halimden şikayetçi olurdum.
- Ne diyorsun demiş ayı, ben bir kere senden daha güçlüyüm. Üstelik aç da kalmam, meyve bulamazsam et de yerim; böylece aç kalmak nedir bilmem. Ağaçlara tırmanacak kadar çevik, suda yüzecek kadar da yetenekliyim ama şu hantal fil kadar olsam herhalde ben de yakınırdım
Bunu duyan fil homurdanmış;
- Ben koca hortumumla ister ağaçların dallarını keser, körpe otları koparırım, hepiniz sıcaktan bunalırken, istesem her gün banyo yaparım, koca gövdemle tüm yolu kaplarım, üstelik çok da hızlı koşarım ama şu balina gibi yağ torbası olsam belki haklı olabilirdiniz..
Tam o sırada toprak ana hayvanlar arasındaki tartışmayı kesmiş ve kendi kendine şöyle söylenmiş :
- Şu hayvanlar çok hoş canlılar doğrusu!! İnsanlara ne kadar da benziyorlar. Herkesin iki tane heybesi var boynunda. Bunlardan birini önlerine, diğerini arkalarına atıyorlar.Önlerinde tuttukları heybelere, başkalarının kötü özelliklerini dolduruyorlar. Böylece kendilerini daha üstün görüyorlar . Arkadaki heybelere ise kendilerinde olup da beğenmedikleri özellikleri gizlemeye çalışıyorlar. İyi ve kötü yanlarını birlikte göremiyorlar. Oysa her insanın hem iyi hem de kötü yanları olabilir ve bu onların doğasında vardır.
Birbirine hiç benzemeyen değişik türde hayvanın , hayatlarını mutlu bir şekilde sürdürmesinden büyük zevk alırmış.
- Nasılsın sevgili maymun diye sormuş bir gün:
- Ben çok iyiyim demiş maymun gülümseyerek, sonra da eklemiş;
- Benim kendimi iyi hissetmem için pek çok neden var; iyi koşmak, ağaçlara tırmanmak aynı zamanda zeki de sayılırım. O kadar oyuncuyum ki herkesi kendime hayran bırakırım. Ağaçlar yiyebileceğim meyvelerle dolu ama şu hantal ayı gibi olsa idim sanırım halimden şikayetçi olurdum.
- Ne diyorsun demiş ayı, ben bir kere senden daha güçlüyüm. Üstelik aç da kalmam, meyve bulamazsam et de yerim; böylece aç kalmak nedir bilmem. Ağaçlara tırmanacak kadar çevik, suda yüzecek kadar da yetenekliyim ama şu hantal fil kadar olsam herhalde ben de yakınırdım
Bunu duyan fil homurdanmış;
- Ben koca hortumumla ister ağaçların dallarını keser, körpe otları koparırım, hepiniz sıcaktan bunalırken, istesem her gün banyo yaparım, koca gövdemle tüm yolu kaplarım, üstelik çok da hızlı koşarım ama şu balina gibi yağ torbası olsam belki haklı olabilirdiniz..
Tam o sırada toprak ana hayvanlar arasındaki tartışmayı kesmiş ve kendi kendine şöyle söylenmiş :
- Şu hayvanlar çok hoş canlılar doğrusu!! İnsanlara ne kadar da benziyorlar. Herkesin iki tane heybesi var boynunda. Bunlardan birini önlerine, diğerini arkalarına atıyorlar.Önlerinde tuttukları heybelere, başkalarının kötü özelliklerini dolduruyorlar. Böylece kendilerini daha üstün görüyorlar . Arkadaki heybelere ise kendilerinde olup da beğenmedikleri özellikleri gizlemeye çalışıyorlar. İyi ve kötü yanlarını birlikte göremiyorlar. Oysa her insanın hem iyi hem de kötü yanları olabilir ve bu onların doğasında vardır.