Tüketirken Tükenmeyelim!
Sözlükte tüketmek kelimesi için dibine kadar bitirmek, yok etmek. ifadesine rastlayınca irkilmedim dersem yalan olur. Çünkü değişik ortamlarda da olsa tüketim toplumu olduk ifadesini sık sık duyuyorum. Birçok istatistik ve araştırma da bunun doğruluğunu söylüyor. Kime sorsanız bu konuda söyleyecek bir şeyi var. Tüketmekle ilgili söyleyecek sözü olanların birçoğunun ifadesi bu konudan muzdarip oldukları yolunda. Çünkü büyüklerimiz bu konuda insan fıtratı fıtri olmayan şeyi reddeder diyor. Bu konuyla ilgili sorulan sorulara verilen samimi cevaplar hep birbirini destekler nitelikte. Peki, o zaman insan niye fıtratının (yaratılış) kabul etmediği bir davranış içerisinde bulunuyor bunu sorgulamak lazım.
Günümüz ekonomi sisteminin yapı taşı tükettirmektir.
İnsanları tükettirmek için her türlü faaliyete cevaz vardır. Tükettiriciler kadınların mahremiyetlerini ve zaaflarını, çocukların saflıklarını, gençlerin aksiyonlarını kullanmaktan asla çekinmezler. İnsan yaratılış gayesinden uzaklaştıkça değişik akımların içerisine giriyor. Fıtratına uygun olmasa bile bir şekilde, kurulan sistemin içerisine düşmüş oluyor. Tüketimi teşvik edenlerin toplum üzerindeki etkilerini artırabilmek için kullandıkları en etkili araç yazılı ve görüntülü medyadır. Medyada boy gösteren renkli ve şatafatlı reklamlar, örnek gösterilip sergilenen suni şöhretler, tüm insanlara Tüketim eksenli bir yaşam tarzını tek alternatif olarak sunmaktadır.
İnsanlar farkında olmasa da sınırsızca tüketmek bir kültür, bir gaye, hatta bir bağımlılık halinde dayatılmaya başladı. İnsanlar her fırsatta bir şeyler tüketmeyi zorunluluk olarak görmeye, hissetmeye başladılar. Sanki mutlu olmanın anahtarı tüketimden geçiyor, sanki bu yarışta tek kural var: Ne kadar tüketirsen, o kadar çok mutlu olursun!. Artık sorunun farkına varmalı ve ciddi bir şekilde çözüm üretmek için düşünmeliyiz. Toplumu bir kanser gibi saran bu illetten kurtulmanın yollarını aramalıyız.
Dağılan aileler, yıkılan hayaller, kaybolan hayatlar ve buna benzer sayabileceğimiz daha nice sıkıntının temelinde sınırsızca tüketmek hırsı yatıyor. Özeleştiri yapmak gerekirse, hepimiz farklı oranlarda bu illetin kötü etkilerine bir şekilde maruz kalıyoruz.
Etkileri farklı farklı olsa da böyle bir duruma düşen bir insan, donanımları da yetersiz ise bocalamaya başlıyor. Çevresinde kendisine yardım edecek birileri yoksa, sağlam bir aile, iyi arkadaş ve dost grubu gibi, düşmüş olduğu bu durumdan çıkması hayli zorlaşıyor. Böyle bir duruma düşmemek için öncelikle irademizi kuvvetlendirip hazırlıklı olmalıyız.
En önemlisi ise testiyi kırmadan bir hal çaresine bakmalıyız. "Tüketmek tükenmektir" ve "Tüketmek yaşamaktır" olgularından hangisinin galip gelmesi konusunda bir karar vermeliyiz. Elbette bu çok kolay olacak gibi görünmüyor ancak; işin sırrı çok da zor değil. İnsanın özüne dönmesi atılacak olan en iyi adım olacaktır. Öze dönüş; fıtrata dönüştür. Öze dönmek; bazı engelleri aşmayı, yüklerden kurtulmayı, iç hastalıklardan temizlenmeyi niyete almaktır. İşte böylesi bir hal yaşandığında ilk olarak gönül huzuru cereyan edecektir.
Mevlana Hazretleri Mesnevisinde ne güzel söylemiş Eğer yol bilmezsen eşeğin (nefs) dileğine aykırı hareket et; doğru yol o aykırı yoldur.
Sözlükte tüketmek kelimesi için dibine kadar bitirmek, yok etmek. ifadesine rastlayınca irkilmedim dersem yalan olur. Çünkü değişik ortamlarda da olsa tüketim toplumu olduk ifadesini sık sık duyuyorum. Birçok istatistik ve araştırma da bunun doğruluğunu söylüyor. Kime sorsanız bu konuda söyleyecek bir şeyi var. Tüketmekle ilgili söyleyecek sözü olanların birçoğunun ifadesi bu konudan muzdarip oldukları yolunda. Çünkü büyüklerimiz bu konuda insan fıtratı fıtri olmayan şeyi reddeder diyor. Bu konuyla ilgili sorulan sorulara verilen samimi cevaplar hep birbirini destekler nitelikte. Peki, o zaman insan niye fıtratının (yaratılış) kabul etmediği bir davranış içerisinde bulunuyor bunu sorgulamak lazım.
Günümüz ekonomi sisteminin yapı taşı tükettirmektir.
İnsanları tükettirmek için her türlü faaliyete cevaz vardır. Tükettiriciler kadınların mahremiyetlerini ve zaaflarını, çocukların saflıklarını, gençlerin aksiyonlarını kullanmaktan asla çekinmezler. İnsan yaratılış gayesinden uzaklaştıkça değişik akımların içerisine giriyor. Fıtratına uygun olmasa bile bir şekilde, kurulan sistemin içerisine düşmüş oluyor. Tüketimi teşvik edenlerin toplum üzerindeki etkilerini artırabilmek için kullandıkları en etkili araç yazılı ve görüntülü medyadır. Medyada boy gösteren renkli ve şatafatlı reklamlar, örnek gösterilip sergilenen suni şöhretler, tüm insanlara Tüketim eksenli bir yaşam tarzını tek alternatif olarak sunmaktadır.
İnsanlar farkında olmasa da sınırsızca tüketmek bir kültür, bir gaye, hatta bir bağımlılık halinde dayatılmaya başladı. İnsanlar her fırsatta bir şeyler tüketmeyi zorunluluk olarak görmeye, hissetmeye başladılar. Sanki mutlu olmanın anahtarı tüketimden geçiyor, sanki bu yarışta tek kural var: Ne kadar tüketirsen, o kadar çok mutlu olursun!. Artık sorunun farkına varmalı ve ciddi bir şekilde çözüm üretmek için düşünmeliyiz. Toplumu bir kanser gibi saran bu illetten kurtulmanın yollarını aramalıyız.
Dağılan aileler, yıkılan hayaller, kaybolan hayatlar ve buna benzer sayabileceğimiz daha nice sıkıntının temelinde sınırsızca tüketmek hırsı yatıyor. Özeleştiri yapmak gerekirse, hepimiz farklı oranlarda bu illetin kötü etkilerine bir şekilde maruz kalıyoruz.
Etkileri farklı farklı olsa da böyle bir duruma düşen bir insan, donanımları da yetersiz ise bocalamaya başlıyor. Çevresinde kendisine yardım edecek birileri yoksa, sağlam bir aile, iyi arkadaş ve dost grubu gibi, düşmüş olduğu bu durumdan çıkması hayli zorlaşıyor. Böyle bir duruma düşmemek için öncelikle irademizi kuvvetlendirip hazırlıklı olmalıyız.
En önemlisi ise testiyi kırmadan bir hal çaresine bakmalıyız. "Tüketmek tükenmektir" ve "Tüketmek yaşamaktır" olgularından hangisinin galip gelmesi konusunda bir karar vermeliyiz. Elbette bu çok kolay olacak gibi görünmüyor ancak; işin sırrı çok da zor değil. İnsanın özüne dönmesi atılacak olan en iyi adım olacaktır. Öze dönüş; fıtrata dönüştür. Öze dönmek; bazı engelleri aşmayı, yüklerden kurtulmayı, iç hastalıklardan temizlenmeyi niyete almaktır. İşte böylesi bir hal yaşandığında ilk olarak gönül huzuru cereyan edecektir.
Mevlana Hazretleri Mesnevisinde ne güzel söylemiş Eğer yol bilmezsen eşeğin (nefs) dileğine aykırı hareket et; doğru yol o aykırı yoldur.