Türk Kadınının Vatanseverliği: Domaniçli Kahraman Ana
Milli Mücadele dönemlerini idrak eden kadın muharrirlerimizden Şükûfe Nihal Hanım, "Domaniç Dağları'nın Yolcusu–Bir Yurt Gecesi" isimli eserinde dikkat çeken bir olay nakletmektedir:
"... İstiklâl Cengi sıralarında İnegöl toprakları bir büyük facia geçirmiş. Domaniç Dağları'ndan inen bir köylü kadını, düşmana yol göstererek vatana ihanet etmiş olan öz oğlunu silâhıyla vurarak bizzat cezalandırmıştır. İki satırla kısaltılan bu hadise, bir roman, bir destan mevzuu olabilecek kadar geniş ve engin... Bir Türk kadınının yüksek vatan sevgisini ve inancını ifade ettiği için, kadınlık tarihimizin sayfalarına yeni bir ün katacak kadar haşmetli... Biricik sevgili çocuğunu kendi elleriyle yere seren kahraman ananın yaşadığı bu hâl, hakikaten ibret vericidir.
Hikâyeyi, Kurtuluş Savaşı'nda bulunmuş bir arkadaştan şöyle dinlemiştim:
"Bir Yunan fırkası, Bursa'nın Adranos Kazası'ndan geçti. Domaniç'ten, Sultan Dağları'ndan Kütahya üzerine doğru yürüdü. Karargâh Kumandanı Nâzım Bey şehid oldu. İnegöl halkı yediden yetmişine kadar düşmana karşı koymaya hazır... Silah bulamayanlar, taş, odun, demir parçalarıyla vatanı korumaya gidiyorlar!..
İhanet Affedilir Mi Hiç?
O sırada Domaniç Dağları'nın bu yiğit kadını da 20 yıl boyunca bütün bir gençliğini harcayarak yetiştirdiği oğlunun eline silahını veriyor. Ona aşıladığı vatan sevgisinden emin bir halde göğsünü gere gere, İnegöl'e düşmanın karşısına gönderiyor.
Lâkin, gel gör ki; dağdan inen bu saf köylü çocuğu, yaptığı işin kötülüğünü farketmeden düşmana haber taşıyor ve ihanetin en kötüsünü icra ediyor.
Bir gün, köyünde oğlunu, yurdunun kurtuluşu için dua ederek bekleyen bu talihsiz anaya, uğursuz bir haber veriyorlar:
" – Oğlun düşmana casusluk etti ana!".
Kadın bir an duraklamadan silahlarını kuşanarak atına binip yola düşüyor. Kuytu ormanlar, yalçın kayalar aşarak bir yıldırım hızı ile İnegöl'e iniyor. Aldığı adrese göre oğlunun bulunduğu yere varıyor. Kendisini görmek üzere geldiğini söylüyor.
Az sonra anasının gelişine sevinen genç, elini öpmek için koşa koşa yaklaşırken atının üstünde dimdik bekleyen kadın, kara feracesinin yerine sakladığı silâhı çekerek tek kurşunla onu toprağa seriyor... Ve atın başını çevirerek arkasına bakmadan, bir kasırga hızıyla dönüp kayboluyor..."