2. ÜLKEMİZDE EROZYONUN SONUÇLARI
Ülkemizde yer yer çok şiddetli olarak devam eden erozyon olayları;
1. Arazinin verim değerinin düşmesine, doğal dengenin bozulmasına.
2. Tarımsal alanların taşkın ve millenmeye uğramasına, barajların aşırı şekilde dolmasına ve
3. Doğal dengesi bozulan alanlarda nadir bulunan bazı bitki ve hayvan türlerinin de yetişme, yaşama imkânı bulamayarak ortadan kalkmasına ve biyolojik zenginliğimizin günbegün azalmasına neden olmaktadır.
Erozyonun neden olduğu bu sonuçlar kısaca şöyle açıklanabilir:
2.1. ARAZİNİN VERİM DEĞERİNİN DÜŞMESİ
Bitkilerin yetişmesini sağlayan toprak tabakasının süpürülmesi ile altta bulunan çeşitli özellikte ana materyal yüzeye çıkar. Toprak örtüsünün tamamen süpürüldüğü alanlarda ana materyalin fiziksel ve kimyasal özellikleri, gerek aşınma gerekse tarımsal faaliyetleri etkiler. Eğer ara materyal kumlu ve milli malzemeden ibaret ise tarımsal faaliyetler bu araz* üzerinde sürdürülür. Orta ve Batı Anadolu'da yaygın olan beyazımsı, kırmızımsı ve sarımsı renkte killi, kireçli ve kumlu depolar, sürülerek tarım yapılan erozyon sonucu yüzeye çıkmış ana materyaldir. Fizyolojik derinliği çok fazla olan bu arazi üzerinde erozyona rağmen tarımsal faaliyetler sürdürülür. Bunun nedeni, yarı ayrışmış depoların kalın olması, kolayca sürülmesi ve bitki besin maddeleri içermesidir.
Gnays, mikaşist, kuvarsit ve kuvarsit şist, çeşitli volkanik kaya ve kireçtaşlan, toprakların aşınması sonucu kayalık alanlar hâline gelmektedir. Örneğin Batı Anadolu'da Menteşe, Bozdağ ve Aydın dağlan; Güneydoğu Toros dağlarının önemli bir bölümü, toprakların tamamen aşınması ile kayalıklara dönüşmüştür. Orman örtüsünden çoğunlukla mahrum olan buralarda sürekli aşınma devam etmektedir. Bu suretle elden çıkardığımız arazinin toplamı ülkemizin % 20'sine tekabül etmektedir. Öte yandan, Toros dağlarında kayalıklar hâlinde görülen alanlarda orman kalıntısı mevcut ve saha koruma altında ise ağaçlardan düşen tohumların çimlenmesiyie doğal yoldan tekrar sahada ormanlar oluşmaktadır. Doğal bitki örtüsü tamamen tahrip edildiği kayalık yerlerde doğal dengenin yeniden sağlanması imkansız denecek derecede zordur.
Ana materyalin tuzlu-alkali olduğu sahalarda toprak örtüsünün aşınması ile çorak araziler ortaya çıkmaktadır. Bu araziler, genel olarak bitki örtüsünden mahrumdur. Peridotit-serpantin kütlelerinin açığa çıktığı alanlarda, bot miktarda bulunan magnezyum, diğer metalik bileşikler bitki için zehir tesiri yaparak bitkilerin yetişmesini önemli ölçüde önler. Nitekim, Kuzeydoğu Anadolu'da Narman Karadağ, Erzincan kuzeyindeki Esence ve Kızıidağ, Kırıkkale dolayları, Batı Toroslarda Fethiye kuzeyi, Güneydoğu Toroslarda özellikle Malatya-Elâzığ-Maden arası gibi alanlarda çok zayıf bir bitki örtüsü bulunur. İğdır Ovası'nın kuzeydoğusu, Kağızman-Iğır, Suşehri-Şebinkarahisar. Çankırı-Sivas-Zara ile Oltu-Narman arasındaki beyazımsı, kırmızımsı tuzlu ve jipsli araziler, bitkilerin yetişmesini engeller. Bu yerler; ya tamamen çıplaktır ya da tuzluluğa dayanıklı çok zayıf ve seyrek ot örtüsü ile kaplıdır.
Ülkemiz şartlarında ormanın üst sınırında doğal olarak bulunan çok dik eğimli kayalık arazi ve yamaçların dışında 3 milyon hektardan fazla kayalık arazinin büyük bir bölümü, toprak aşınması sonucu ortaya çıkmıştır. Bu sahalar, bir bakıma düşmana terk edilmiş gibi tamamen elden çıkmış ve yeniden kazanılması çok zor ve fazla masraf gerektiren alanlardır.
2.2.TARIM ARAZİLERİ, GÖL VE BARAJLARIN AŞIRI BİRİKMEYE UĞRAMASI
Eğimli yüksek kısımlardan sellerle gelen çakıl, kum ve mil boyutunduki malzemeler, dağların eteklerinde ve ovalık alanlarda birikir. Sel etk*s* altındaki tarımsal alanlar ya çakıl ve molozlarla kaplanarak tamamen etder» çıkmakta ya da verimi düşmektedir. Gerçekten Büyük ve Küçük Menderes. Gediz, Akşehir-Eber, Burdur, Konya, Muş, Erzurum, Erzincan, Pasinler. İğdır Tosya, Taşköprü-Vezirköprü gibi ovaların bazı kesimleri sellerin taşıdığı kum ve çakıllarla kaplanarak verim değeri düşmüştür. Tarıma uygun olan ikinci ve üçüncü sınıf arazi, tarıma uygun olmayan V. ve VI sınıf araziye dönüşmüştür.
Tuzlu-alkali sahalarda gelen sellerin yayıldığı kesimlerde, toprağın fiziksel ve kimyasal özellikleri de değişir. Şöyle ki, Esence dağından sellerle taşınarak Erzincan Ovasfna Erzincan Ovası'na gelen milli-killi malzemeler, çözünür hâlde bulunan karbonatlarla kimyasal yoldan birleşmektedir. Su suretle yer yer arazide çimentolaşma, yani sertleşme olmakta ve tarımsal topraklar elden çıkma tehlikesi ile karşı karşıya gelmektedir.
Akarsularımızın bol miktarda taşıdığı özellikle mil ve kil boyutundaki malzemeler baraj rezervuarlarında birikerek, barajların su taşıma kapasitesin} her yıl, yüz binlerce hatta milyonlarca metreküp düşürmektedir. Bazı akarsu havzalarında bir yılda ortalama olarak 1 km2'den taşman katı madde miktarı ton olarak şöyledir: Gediz 435, Manavgat 229, Kelkit 780, Yeşiltrmak 717, Ceyhan 255, Fırat 383, Perisuyu 643, İyidere (Rize) 101, Araş 467, Botan 582. Bazı sahalarımızda ise erozyon afet hâlini almıştır. Meselâ, Tortun Gölü havzasında bir yılda biriken ince materyal miktarı 2.5 milyon ton kadardır. Buradan 1 km2 lik alandan yılda ortalama taşman materyal miktarı 2500 tonun üzerindedir. Atatürk barajına açılan Kahta çayı havzasında 1 km2 lik alanın sediment verimi ise 4000 ton/yıl dolayındadır, Aşın birikme sonucu 20-30 yıl kadar önce yapılmış olan barajlarımızın su tutma kapasite başlangıçtaki kapasitesine göre nerede ise yarı yarıya azalmıştır- Örneğin Ankara'nın içme suyunun bir bölümünü sağlayan Çubuk I barajının dolmaya yüz tutması ile Çubuk II barajı yapılmıştır. K. Maraş- Pazarcık oluğuna irişi edilen Kartalkaya barajı ise şiddetli olarak millenmeye uğramış; Çağlayancerit havzasından gelen materyallerle, 25 yıllık sure içerisinde nerede ise baraj rezervuarının yarısı dolmuş duruma gelmiştir.
Kısaca ülkemizde erozyon, taşkın ve birikme olayları, arazînin verim değerinin düşmesine ve yer yer de topraklarımızın sanki düşmana terk edilmiş gibi işe yaramaz hâlde gelmesine sebep olmaktadır.