Türklerin Cihan Hakimiyeti Düşüncesi
Türklerin Cihan hakimiyeti düşüncesi yani güneşin doğduğu yerden, battığı yere kadar her yeri fethetme arzusu. Tüm dünyada tek güç, tek hakim bir türk devleti ideali. Türkler, bu devlet sayesinde dünyanın huzura kavuşacağına inanırlardı.
Türk Cihan Hakimiyet-i Fikri, Türk devlet geleneğinin bir özelliği olarak mevcut Türk devletinin dünyadaki diğer devlet ve milletleri hakimiyeti altına alarak yönetmesi fikridir. Sözlü edebiyattan sonra ilk defa Oğuzname ile yazılı kaynaklara geçmiştir. Oğuz Destanı ve Göktürk Kitabeleri'nde de değinilen Kut geleneği gereği Türk Kağanının sadece Türklerin değil tüm dünyanın Kağanı olduğuna inanılır ve fetihler bu esasa uygun olarak yapılırdı. Tanrı'nın cihan hakimiyetini Türklere emanet ettiğine inanırlardı. Hun, Göktürk ve Selçuk devlet geleneğinde çok etkin bir motif olarak görülür. Oğuzhan'a göre gök devletin çadırı güneş ise bayrağıdır. Bu fikir, Türklerin yalnızca devlet idare etme düşüncelerini değil, Türk dininin çok eski prensiplerini de içinde bulunduruyordu. Büyük Hun Devleti'nden Osmanlı'ya kadar bunun sayısız örnekleri mevcuttur. Bunlar;
Destan ve Efsanelere Göre
Oğuz Kağan: Ey Oğullarım! Çok savaştım, çok yaşlandım. Gök-Tanrı'ya borcumu ödedim.
Türk fetihlerini destansı bir şekilde anlatan Oğuzname'ye göre ilk cihan hakimiyeti Oğuz Kağan tarafından kurulmuştur. Babası ile taht mücadelesine girişerek saltanata geçen Oğuz Kağan'ın ilk işi de bütün kavimlere elçiler göndererek "Ben artık bütün dünyanın Kağanıyım" demek olur.
Tarihi Yansımaları
İstemi Han: Atalarımızdan işittik; Roma elçileri geldiği zaman bu bizim için artık yeryüzünü fethedeceğimiz e delalet eder.
Vatan, Millet ve Din
Mete: Toprak milletin köküdür; onu nasıl verebilirim.
İlahi Kaynağı
Bilge Kağan: Türk Tanrısı Türk milleti yok olmasın diye beni kağanlığa oturttu.
Maddi Kaynakları
Osman Gazi:Olmasun ki oturak olasız, beylik türkmenlik ve yörüklük edenlere kalır.
Hakimiyet Telakkisi
Türklerin en erken devirlerden beri oluşturdukları devlet anlayışı, diğer milletlerden ayrılır. "Türk Cihan Hâkimiyeti", "Nizam-ı âlem ülküsü" gibi anlayışlarla ifade edilen "üniversel" yani "cihanşümul" devlet fikrinin temelinde elbette Türklerin üzerinde bulunduğu coğrafyanın, yaşayış ve inanç tarzının etkisi büyüktür. Bunları bilmeden Türk milleti ve devletini izah edebilmek, Türklerin imparatorluklar kurma ve yaşatma başarısını anlayabilmek oldukça güçtür.
Devlet bir anlamda milletin en üst seviyede organize olmuş şeklidir ve bu anlamıyla günümüzde hemen her devletin yapılanması birbirine benzer. Ancak devlet anlayışı, milletlerin tarih ve kültürü ile doğrudan ilişkilidir. Bu sebeple Türk devlet anlayışı kendine mahsus özelliklere sahiptir. Devleti tanımlayan veya devletin unsurlarını oluşturan kavramlar dahi, Türklerin köklü ve kendine has bir devlet fikrine sahip olduklarını gösterir. Daha önce de belirtildiği gibi Türk devletleri "cihanşümul" bir anlayış ile oluşturulmuştur.
Yani cihana hâkim olma ve yönetme düşüncesi tarihte kurulan Türk devletlerinin ortak hususiyetidir. Bu düşüncenin oluşmasında elbette eski Gök Tanrı inancının izleri görülür. Nitekim Göktürk Kitabelerinde bu anlayış açık bir şekilde dile getirilmiştir:
Üstte mavi gök, altta yağız yer kılındıkta, ikisin arasında kişioğlu (insanoğlu) yaratılmış ve kişioğlunun başına babam, amcam Bumin ve İstemi kağanlar Tanrı tarafından oturtulmuştur". Bu ifadeden de anlaşılacağı gibi, Türk kağanı ilâhî bir menşeden yani Tanrıdan devlet kurma ve yönetme yetkisini (kut) almaktadır. Kut sahibi kağan, dünyayı yönetme gibi ağır bir mesuliyeti üslenirken, insanoğlunun huzur ve refahını ön plânda tutmak zorundadır. Dolayısıyla, batıdaki "imperium=imparatorluk" kavramı ile Türklerdeki devlet kavramı özünde birbirinden farklıdır. Batıda imperium anlayışı her hâl ve şartta ceberut bir "hükmetme" ve "kazanma" esasına dayanır. Bu anlayış, çok uluslu bir imparatorluğun zaman içerisinde, diğer milletleri "sömürge" olarak görmesine yol açmıştır. Türk tarihinde ise bu anlamda hiçbir "imparatorluk" yoktur. Çünkü Türk devletinin
temel felsefesinde, "almak" değil "vermek" esastır. Devlet kelimesinin "saadet, huzur" anlamında kullanılması dahi bunu gösterir. Türk devleti adalet içerisinde, töreye bağlı olarak bütün zenginliğini halkına dağıtır. İşte bu sebepledir ki Türklerde zengin yani "bay" kişi, malı mülkü çok olan kişi değil, onu halkıyla paylaşan kişidir. Bey olmanın gereği budur. Türklerin kısa zamanda devlet kurmalarının ve başka milletlerin de bu devlete itaat etmelerinin özünde bu anlayış yatar.
Türklerin Cihan hakimiyeti düşüncesi yani güneşin doğduğu yerden, battığı yere kadar her yeri fethetme arzusu. Tüm dünyada tek güç, tek hakim bir türk devleti ideali. Türkler, bu devlet sayesinde dünyanın huzura kavuşacağına inanırlardı.
Türk Cihan Hakimiyet-i Fikri, Türk devlet geleneğinin bir özelliği olarak mevcut Türk devletinin dünyadaki diğer devlet ve milletleri hakimiyeti altına alarak yönetmesi fikridir. Sözlü edebiyattan sonra ilk defa Oğuzname ile yazılı kaynaklara geçmiştir. Oğuz Destanı ve Göktürk Kitabeleri'nde de değinilen Kut geleneği gereği Türk Kağanının sadece Türklerin değil tüm dünyanın Kağanı olduğuna inanılır ve fetihler bu esasa uygun olarak yapılırdı. Tanrı'nın cihan hakimiyetini Türklere emanet ettiğine inanırlardı. Hun, Göktürk ve Selçuk devlet geleneğinde çok etkin bir motif olarak görülür. Oğuzhan'a göre gök devletin çadırı güneş ise bayrağıdır. Bu fikir, Türklerin yalnızca devlet idare etme düşüncelerini değil, Türk dininin çok eski prensiplerini de içinde bulunduruyordu. Büyük Hun Devleti'nden Osmanlı'ya kadar bunun sayısız örnekleri mevcuttur. Bunlar;
Destan ve Efsanelere Göre
Oğuz Kağan: Ey Oğullarım! Çok savaştım, çok yaşlandım. Gök-Tanrı'ya borcumu ödedim.
Türk fetihlerini destansı bir şekilde anlatan Oğuzname'ye göre ilk cihan hakimiyeti Oğuz Kağan tarafından kurulmuştur. Babası ile taht mücadelesine girişerek saltanata geçen Oğuz Kağan'ın ilk işi de bütün kavimlere elçiler göndererek "Ben artık bütün dünyanın Kağanıyım" demek olur.
Tarihi Yansımaları
İstemi Han: Atalarımızdan işittik; Roma elçileri geldiği zaman bu bizim için artık yeryüzünü fethedeceğimiz e delalet eder.
Vatan, Millet ve Din
Mete: Toprak milletin köküdür; onu nasıl verebilirim.
İlahi Kaynağı
Bilge Kağan: Türk Tanrısı Türk milleti yok olmasın diye beni kağanlığa oturttu.
Maddi Kaynakları
Osman Gazi:Olmasun ki oturak olasız, beylik türkmenlik ve yörüklük edenlere kalır.
Kaynaklar
Prof. Dr. Osman Turan, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkûresi Tarihi
Prof. Dr. Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi
Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü
Prof. Dr. Osman Turan, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkûresi Tarihi
Prof. Dr. Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi
Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü
Hakimiyet Telakkisi
Türklerin en erken devirlerden beri oluşturdukları devlet anlayışı, diğer milletlerden ayrılır. "Türk Cihan Hâkimiyeti", "Nizam-ı âlem ülküsü" gibi anlayışlarla ifade edilen "üniversel" yani "cihanşümul" devlet fikrinin temelinde elbette Türklerin üzerinde bulunduğu coğrafyanın, yaşayış ve inanç tarzının etkisi büyüktür. Bunları bilmeden Türk milleti ve devletini izah edebilmek, Türklerin imparatorluklar kurma ve yaşatma başarısını anlayabilmek oldukça güçtür.
Devlet bir anlamda milletin en üst seviyede organize olmuş şeklidir ve bu anlamıyla günümüzde hemen her devletin yapılanması birbirine benzer. Ancak devlet anlayışı, milletlerin tarih ve kültürü ile doğrudan ilişkilidir. Bu sebeple Türk devlet anlayışı kendine mahsus özelliklere sahiptir. Devleti tanımlayan veya devletin unsurlarını oluşturan kavramlar dahi, Türklerin köklü ve kendine has bir devlet fikrine sahip olduklarını gösterir. Daha önce de belirtildiği gibi Türk devletleri "cihanşümul" bir anlayış ile oluşturulmuştur.
Yani cihana hâkim olma ve yönetme düşüncesi tarihte kurulan Türk devletlerinin ortak hususiyetidir. Bu düşüncenin oluşmasında elbette eski Gök Tanrı inancının izleri görülür. Nitekim Göktürk Kitabelerinde bu anlayış açık bir şekilde dile getirilmiştir:
Üstte mavi gök, altta yağız yer kılındıkta, ikisin arasında kişioğlu (insanoğlu) yaratılmış ve kişioğlunun başına babam, amcam Bumin ve İstemi kağanlar Tanrı tarafından oturtulmuştur". Bu ifadeden de anlaşılacağı gibi, Türk kağanı ilâhî bir menşeden yani Tanrıdan devlet kurma ve yönetme yetkisini (kut) almaktadır. Kut sahibi kağan, dünyayı yönetme gibi ağır bir mesuliyeti üslenirken, insanoğlunun huzur ve refahını ön plânda tutmak zorundadır. Dolayısıyla, batıdaki "imperium=imparatorluk" kavramı ile Türklerdeki devlet kavramı özünde birbirinden farklıdır. Batıda imperium anlayışı her hâl ve şartta ceberut bir "hükmetme" ve "kazanma" esasına dayanır. Bu anlayış, çok uluslu bir imparatorluğun zaman içerisinde, diğer milletleri "sömürge" olarak görmesine yol açmıştır. Türk tarihinde ise bu anlamda hiçbir "imparatorluk" yoktur. Çünkü Türk devletinin
temel felsefesinde, "almak" değil "vermek" esastır. Devlet kelimesinin "saadet, huzur" anlamında kullanılması dahi bunu gösterir. Türk devleti adalet içerisinde, töreye bağlı olarak bütün zenginliğini halkına dağıtır. İşte bu sebepledir ki Türklerde zengin yani "bay" kişi, malı mülkü çok olan kişi değil, onu halkıyla paylaşan kişidir. Bey olmanın gereği budur. Türklerin kısa zamanda devlet kurmalarının ve başka milletlerin de bu devlete itaat etmelerinin özünde bu anlayış yatar.