Türkmenistan'da Din Sosyolojisi Açısından Aile ve Kurulusu
Dügün Nikah ve Bosanma
Aile, evrensel bir olgudur. Ailenin evrensel niteliği, onun toplumsal işlevinden ileri gelmektedir. Ailenin işlevleri, insan neslinin üretilmesi ve devam ettirilmesi, çeşitli kurallar sistemi yoluyla üyelerinin aile içi ve aile dışı ilişkilerini yönlendirmesi, nihayet bir sosyalizasyon birimi olarak toplumsal ilişkiler sisteminin göreli bir denge içinde sürdürülmesidir.
Toplumsal yapının temel taşlarından olan aile kurumu, tarihteki bütün değişmelere ayak uydurabilmiş ve varlığını korumuş bir müessesedir. Çeşitli kültürler içindeki şekil zenginliği yanında, hepsi için ortak karakter ve fonksiyonlar, çok büyük benzerlik gösterir. Ailenin yerini hiçbir teşkilat tutamamaktadır. Çağayı (çocuğu) yetiştirip terbiye etmede ve topluma kazandırmada en başarılı kurum ailedir. Çeşitli mütehassısların kontrolündeki teşkilat ve kuruluşlar bile bu işi tam manasıyla yerine getirememektedir. Mesela: Rusların Türkmenistan da açtığı “Sadik” ve “Çağalar bağı” gibi kurumlar ve okullarda yeni nesiller oluşturmaya çalışmışlar, fakat neticede başarısız olmuşlardır. Bundan daha da kötüsü gençlik suçlarına itilen yeni kuşaklar ortaya çıkmıştır. Anne ve baba sevgisinden mahrum olarak yetiştirilen nesiller, toplumda problem olmakta, sosyal hayatta da başarısız olmaktadır. Türkmenistan’ın günümüz yetkilileri buna önlem olarak çocuğun ailenin gözetiminde yetişmesi gerektiğine inanarak kreş dışındaki kuruluşlardan vazgeçmişlerdir. Böylece ailenin fonksiyonlarını kabul etmek zorunda kalmışlardır. Din sosyolojisi açısından Türkmen aile yapısını ele alıp incelemek için birkaç araştırma tekniğinden yararlandık. Bu araştırmada; "Katılarak gözlem, kaynak kişiler ve geniş kapsamlı literatür taraması" teknikleri kullanılmıştır. Ayrıca, Türkmenistan'da farklı bölgelerde yapılan ve çok değişik geleneklerin uygulandığı düğün törenlerine katılarak video ve fotoğraf çekimleri yapılmıştır. Bu çalışmanın betimsel, tanımlayıcı ve açıklayıcı nitelikte olmasına çalışılmıştır.
1-Aile'nin Tanımı
Aile, insan neslinin devamını sağlayan, ilişkilerin belli bir biçimde düzenlendiği, anne-baba ve çocuklar arasında içten sıcak ve güven verici ilişkilerin kurulduğu, ekonomik etkinliklerin belli bir ölçüde yer aldığı en küçük toplumsal kurumdur. Ailenin biyolojik, psikolojik, ekonomik sosyalleşme ve eğitim gibi fonksiyonları vardır.Türkmen ve Türk toplumunun temeli ailedir. Aile bir vasıta olduğu için değil, tabii bir gaye olduğu ve ferdin mutluluğunun, üzüntülerinin ilk paylaşıldığı yer olduğu için temeldir. Her toplumun sürekliliği için aile, vazgeçilmez bir unsurdur. Ayrıca sosyal müesseselerin birleşmesinde, bütünleşmesinde temel rol oynamaktadır. Sağlam aile, sağlam nesilleri; sağlam nesiller, sağlam milletleri; sağlam milletler de sağlam devletleri oluştururlar.
Sovyetler Birliği'nde 1917’den 1928’e doğru hukukî ve sosyal gerçek olan aile sistemi tamamen tahrip edilmiş olmasına ve fiilî ailenin önem kazanmasına rağmen, 1936’da “Cemiyetin iyiliği için” şeklindeki bir hukukî parola altında ahlakî ve normal aileye dönülmek zorunda kalınmıştır. 1944 yılında ise bu eğilim resmiyet kazanmıştır.Bütün Türk Cumhuriyetlerinde Komünist devriminden sonra baskılar ve girişimler karşısında, bazı aileler içerisinde eski aile sisteminde ve ahlakî bazı bozulmalar olmasına rağmen gerçek aile anlayışı muhafaza edilmiş, korunmuş ve yaşatılmıştır. Türkmen aile yapısında, giyim ve kuşamında, örf adet ve depdesturlarında bir değişiklik yapamamıştır. Bunun başlıca sebebi Türkmen aile yapısının sağlam olması, Türkmen boy ve soy ağacının muhafaza edilmesi, korunması ve değişmemesi de önemli rol oynamıştır.
2-Sosyo-Kültürel Çerçeve
Türkmen toplumunun genellikle göçebe halde yaşadığı tarihi bir gerçektir. Günümüzde de yerleşmiş insanların sosyal hayatında göçebe kültürünün ve yaşamının izlerini görmek mümkündür. Mesela, evlerde hala çok fazla eşya olmadığını, sofrada tek büyük bir kabın olduğunu, yemeğin kaşık kullanılmadan, kısmen veya bütünüyle elle yenildiğini, çoğunlukla gıda olarak et ve süt ürünlerinin tüketildiğini, sıvı yağın pek tüketilmediğini, fazla yemek çeşidinin olmadığını, kentte yaşayan bir çok ailenin hayvanı olduğunu ve halı dokumanın her kadın için hala vazgeçilmez bir beceri olduğunu gözlemleyebiliyoruz.
Türkmenistan’da toplum “tayfa” ve “boy” denilen aşiret ve bu tayfaların alt bölümü /evlat olan “tire’lere” bölünmüştür. Her tayfanın belirli halı motifleri bulunmaktadır. Türkmen bayrağında da belli başlı beş tayfanın halı motiflerine yer verilmiştir.
Başlıca tayfa adları: Teke, Yomut, Ersarı, Sarık, Salır’dır.
Evlat tireleri: Ata, Sıh, Mahtım, Hoca Seyit, Yazır, Göklen, Alili, Çovdur ve Nohurdur.
Türkmenistan’da okullar Türkmen ve Rus okulu olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Bir çok Türkmen evinde Rusça konuşmakta ve bazı Türkmenler, Türkmence’yi bilmemektedirler. Türkmenistan’da son zamanlarda Türkmence’ye ağırlık verilmiş ve Latin alfabesine geçilmiştir. Türkmenistan’da Rus büyüklerinin adını taşıyan cadde ve sokaklara Türkmen büyüklerinin adları verilmiştir. Türkmenlerin genelde geleneklerine bağlı ve geleneklerini sürdürme arzusunda olmaları yanında, Rusça’nın gerekliliğine de inandıklarını ve başka milletlerden insanlarla birlikte yaşamaktan mutlu olduklarını ortaya koymuşlardır. Bunun sonucu olarak da Türkmenistan, Birleşmiş Milletler tarafından da bîtaraf (tarafsız) ülke olarak ilan edilmiştir. Günümüzde Türkmen kimliği güçlenmekte ve yükselen bir değer olarak görülmektedir. Türkmen kimliğinin korunmasında dinî bağlar ve geleneksel ilişkilerinin yanında aile bağlarının güçlü olması yatmaktadır.
3-Türkmen Toplumunda Kadın ve Erkeğin Konumu
Günümüzde toplumsal değişmeye paralel olarak ailede de farklı tipler ortaya çıkmıştır. Türkmenistan’da önceki devirlerde bir erkeğin birden fazla kadınla evlenmesi yoğunlukta iken bu oran günümüzde azalarak devam etmekte ve tek eşle evlilik bilhassa şehirlerde daha çok olarak görülmektedir. Genel olarak obalarda ve kırsal, tarımsal alanlarda geniş aile tipi görülürken, şehirde çekirdek aile tipi yoğun olarak görülmektedir. Türkmenistan'ın tek sosyoloğu ve Millî Eğitim Bakan yardımcısı Ovezdurdu B. Muhammedberdiyev'in verdiği bilgilere göre, Türkmen neslinin çoğalması ve devam etmesi için çok çocuklu aile % 80’ nin üzerindedir. Ortalama çocuk sayısı 8 veya 10’u bulmaktadır. Bu şehirlere göre de farklılık oluşturmaktadır. Türkmen aile yapısının temel özelliği ataerkil aile yapısı ve erkek üstünlüğü hemen her alanda göze çarpmaktadır. Bunun en önemli nedeni erkek nüfusun azlığı, kadın nüfusun çok oluşu olarak açıklamak mümkündür. Bir ailede 10 çocuk varsa bunun 8’i kız, ikisi erkek, bu da erkek çocuğa ve erkeklere olan ilgiyi artırmaktadır. Bir ailede erkek çocuk, doğduğu zaman kulağına ezan ve kamet okunuyor ve doğum toyu (düğünü), yedinci gün toyu, diş toyu ve evlenme toyu yapılırken, kız çocuğa ezan okunuyor ve sadece evlenme toyu yapılır.
Türkmenistan’da çalışma hayatında kadınlar aktiftir. Her alanda kadını görmek mümkündür. Türkmenistan, medeniyetini, gelişmesini kalkınmasını kadınlara borçludur desek mübalağa etmiş olmayız. Çalışan kadın, çocuğa bakan kadın, okuyan kadın, ev ve dışarı bütün işleri yapan kadın, bir de erkeğine hürmet ve hizmet etmede titizlik gösteren, özen gösteren sevgide kusur etmeyen kadındır. Türkmenistan Devlet Başkanı’nın siyaseti ile kadının çalışma hayatında yer alması, meslek sahibi olması, devlet hayatında erkekle yan yana vazife görmek gibi çağdaş değerler ortaya konmuş ve toplumda kadına verilen önem daha da artmıştır. Aile yapısını oluşturan temel unsurlar olarak, kadın ve kocanın rolleri, çağdaş toplumlarda çalışma hayatında artan işbölümü ve ihtisaslaşma ile farklılaşmaktadır. Sanayileşmiş ülkelerde kadın istihdamı büyük oranda tarım dışı sektörde görülmektedir. Türkmenistan’da kadınlar % 60 tarımda % 40 tarım dışı sektörlerde bulunmaktadır. Türkmenistan’da temizlik ve lokantalarda bulaşık yıkama işlerine varana kadar hepsini kadın yapmakta, masa başı ve rahat işleri erkekler yapmaktadır.
Türkmenlerde ataerkil geniş geleneksel aile hakim olduğu için evin reisi en yaşlı olan büyük babadır. Onun söylediklerini bütün aile fertleri dinlerler. Çocuk dünyaya geldiği zaman ismini o verir ve eğitimiyle o ilgilenir. Anne ve babaları evin reisinin yanında kendi çocuklarını kucağına alamaz öpüp sevemezler. Türkmenler çok çocuklu olan aileyi ve özellikle anneyi severler. Çocukları çok olan kadın, aile ve toplum içinde itibarı yüksek olarak görülmektedir. Eskiden kadınlar ev işlerinde, erkekler dışarı işlerde çalışırdı. Günümüzde kadınlar, fabrika ve işyerlerinde çalışmaktadır. Evde erkek ve kadınlar yemekleri ayrı yerler. Önce erkekler yemek yerler, sonra erkeklerden ne kaldıysa kadınlar yerler. Büyük çocuklar için kendilerinden sonra gelen küçük kardeşlerine bakma mecburiyeti vardır. Böylece aile üyeleri birbirini kollamış olur. Bunun sonucu aile içi ilişkiler birinci derecede önem kazanmakta, yardımlaşma ve dayanışma güçlü olmaktadır.
Türkmen ailesinde erkek çocuğun çok ayrı bir yeri vardır. Ailede erkek çocuk dünyaya geldiği zaman büyük baba iki kurban keser ve güzel bir ziyafet verir. Kız çocuk dünyaya geldiği zaman bir kurban kesilir ve sadece aile içi tören yapılır.
Çok erkek çocuk doğuran anneye büyük hediyeler verilir. Türkmen depdesturlarında yolda giderken erkekle kadın aynı sırada gitmez, kadın kocasının her zaman bir iki adım gerisinden yürür, kadın kocasının her dediğini yapar, yapmazsa dövebilir. Kadın her zaman susmalı, çok çocuk doğurmalı ve kocasının söylediklerini yapmalı gibi birçok adet vardır. Kız çocukları, ailenin istediği ile evlenirler, erkek çocuklar ise, istediği kız olup olmadığı görüşü alınarak evlendirilirler. Türkmenler güzel kızları günümüzde bile zengin ile evlendiriyorlar ve kızı kendi istediğine, sevdiğine vermiyorlar. Kız kiminle evlendiğini bazen sadece toyda (düğünde) öğreniyor.
4-Türkmenlerde Evlilik
Geleneksel Türkmen aile yapısında çok eşlilik yaygındır.Yaşlıların anlattıklarına göre bazı bey ve hanların hanım sayısı 40’ı buluyormuş. Bir erkeğin birden fazla kadınla evlenmesi kişinin maddî durumuna bağlıdır. Günümüzde de çok zengin olanların sünneti yerine getirmek için 12 evlilik yaptıkları yaygın olan bir gelenektir. Erkekler aldıkları kadınların 4’ünü kanunen nikahlıyorlar, bunlar dışındaki diğerleri ise “Gırnak” (Köle veya Cariye) dedikleri nikahsız hanımlardır. Bu gırnaklar rahat bir şekilde satılır veya hediye edilir. Fakat gırnak olan kadından çocuk olduğu zaman “ümme veled” adını alır ve o artık onun karısı olur, asla satılmaz.
Türkmen törelerinde erken yaşlarda evlendirme de genel olarak devam etmektedir. On dört yaşında erkekler ve on iki yaşında kızlar için evlenmek normal sayılıyor. Hatta bazen çocukları bile evlendiriyorlar. Bir Türkmen ata sözü var: “Kız çağaları telpekle vur, düşmez ise evlenebilir” denilmektedir. Kendisi küçük olan veya başka yerde olan kişilerin nikahları telpekleriyle kıyılmaktadır. Molla kızın yanına telpeği koyuyor ve erkek niyetiyle nikahı kıyıyor.
Türkmenler’de küçük yaşta evlenmelerin bir çok nedeni vardır. Türkmen köylerinde yeni evlenenlere ayrı bir su payı verilir. Bunu almak için erken yaşlarda evlilik yaygın olmuştur. Türkmenlerde çok çocuk olduğu için, en küçük çocuğun yaşı ile babasının yaşı arası fazla olduğundan, çocuğun mürüvvetini görme ve evlenmesi diğer kardeşlerinden farklı olmasın diye erken evlendirme yapılmaktadır. Geleneksel ailede reislik babadan büyük oğula geçtiği için baba ölünce büyük oğlu ile diğer kardeşleri arasında evlilik konusunda bir problem çıkmaması için baba kendi sağlığında küçük yaşlardaki çocuklarını evlendirir. Günümüzde geleneksel aileyi korumak güçlendiği için ailenin bütün fertleri evlendiği zaman büyükler baba evinden ayrı bir eve veya yakınına taşınırlar. Büyük babanın yanında genellikle en küçük erkek evlat kalmakta ve anne babasına bakmaktadır. Geleneksel ailede çocuk, yaşlandığı zaman anne ve babaya bakacak bir sigorta olarak görülmektedir.
Evliliklerin yapılış şekli tireden tireye, boydan boya, toplumdan topluma, bölgeden bölgeye farklılık göstermektedir. Köy ve şehirde yapılan evliliklerde bile faklılık vardır. Genellikle köylerde yapılan evliliklerde gelenekler şehirlere oranla daha ağırlık kazanmaktadır. Obalarda (köy) erken yaşta evlenmelerin sebeplerinden biri de kendilerine yardım edecek ev için kız çocuğuna, tarla ve bahçe için erkek çocuğa ihtiyaç vardır. Ekonomileri tarıma dayalı toplumlarda emeğe ve insan gücüne ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenle Türkmenlerde “çocuklu aile meyveli ağaca benzer” denilmektedir. Bunun için yaşlıların torun ve çocuk görme istekleri de erken evliliği teşvik etmektedir. Türkmenlerde genelde evlilik tanıdıklar arasında olur. Onlar oğlunu ve kızını kendi tiresinin, boyunun, soyunun, akrabasının dışındakilerine vermezler. Bunda boy taassubu, geleneksel akrabalık ilişkileri, mirasının bölünmemesi ve anne baba yaşlandığı zaman akraba çocuklarının kendilerine bakacağı gibi düşünceler etkili olmaktadır. Diğer Türk cumhuriyetlerine göre bu konuda en katı uygulama Türkmenlerde bulunduğu söylenebilir. Türkmenler kendi soy, boy ve millî geleneklerini ancak bu sayede muhafaza ettiklerini belirtmişlerdir. Türkiye veya yabancı ülkelere kız öğrenci göndermeyen tek ülke Türkmenistandır. Türkmenler güzel olduğu için gittikleri ülkeden çok zor geri dönüyorlar. Tarihte İranlılarla Türkmen Hanlar arası kavgaların nedenlerinden biri de Türkmenlerden kız kaçırma olayları olmuştur.
Türkmen örf ve adetlerinden mutlaka yapılması gerekenlerden biri her bir yiğidin ve kızın erginlik yaşına geldikleri zaman evlendirilmesidir. Evlenecek kızda ve erkek (yiğit) de dört şey göz önünde bulundurulur. Bunlardan birincisi, evlenecek yiğidin veya kızın nereden geldiğini, anne ve babasının boyuna, yani nesline çok dikkat etmek, İkincisi, yiğidin ve kızın ailesinin maddî durumunu, iş ve el hünerlerini araştırmak, Üçüncüsü, yiğidin ve kızın yakışıklılığını, güzelliğini, edep ve ahlakını, kılık ve kıyafetini, eğitimini incelemek, dördüncü olarak da dindar olup olmadığına, nezaketine, saygısına, kültürüne bakmaktır.
5-Kız isteme
Türkmenlerde kız istemeye gidileceği ve oğlan evlendirileceği zaman:
- Bey, bak oğlumuz da yetişti. Artık onu evlendirsek nasıl olur?!
- Ah, doğru söylüyorsun. Ben de düşünüyorum, vakti geldi sanıyorum. Senin bir bildiğin, göz önünde bulundurduğun birisi var mıdır?
- Yoksa oğlumuza mı danışsak? Onun bir bildiği, istediği var mı?
Bu konuşmalara oğulları yetişmiş Türkmen ailelerinde rastlamak mümkündür. İlk önce oğlu ile annesi konuşur, düşüncesini sorar, olumlu ise kimi istediğini sorar ve o kızı araştırır, uygun ise kız istemeye gidilir.
Türkmenlerde kız istemeye giden kişinin, tatlı dilli, güler yüzlü, söz sanatlarında usta, karşısındakini etkileyebilen, gönlünü alabilen, edepli, terbiyeli hareketleri olan birisini gönderirler. Buna Türkmenler savcı (dünürcü) demektedir. Bununla birlikte oğlanın en yakın akrabaları annesi ve kız kardeşinden birisinin olması gerekmektedir. Sözcü ve savcılar genelde kız istemeye hafta içinde çarşamba günü gider. Türkmenlerin adetlerine göre “Çarşamba günü çar yana” sözüyle Türkmen ırımlarına (halk inanışlarına) göre çarşamba günü hayırlı günlerden biri olduğu kastedilir.
Türkmenlerde kız istemeye gidenlere “gözü pamuklu”, “gudacı, dünürcü” deniliyor. Beyaz şey iyiliktir diye, göz kapaklarına pamuk yapıştırıyorlar, bu ırım genelde kabul edilip uygulanmaktadır. Guda (hısım) olunacak veya akraba olunacak eve tuz, çörek götürmek Türkmen ırımlarında halk inanışlarında vardır. Ayrıca kendi evlerine dönerken kız evinden tuz ve ekmek götürürler, böylece onların tuz ve çöreğinden yiyorlar. Bunun manası biz size guda olmaya geldik, akraba olmak istiyoruz demektir. Oğlanın annesi savcılarla kız evine gittiği zaman yağlık (eşarp) ile evin eşiğini, girişini süpürür. Bunun anlamı biz size akraba olmak, kızınızı nişanlamak istiyoruz demektir. Savcılar yani dünürcüler kız evine ikinci gittiklerinde tatlı yiyecek maddeleri götürürler, tatlı yiyelim, tatlı konuşalım, birbirimizi kırmayalım diyorlar. Son gittikleri zaman pişmiş et götürürler. Ekmek rızkın bol olmasına, zenginlik ve varlıklı yaşamaya, tuz samimiyete, dostluğa, şeker tatlı uyumlu olmaya, et de bu işin pişirilerek bittiğine işarettir. Bu olaylar Türkmen halk ırımları olarak kabul edilmektedir. Eğer verilen, götürülen hediyeler alınırsa ve yenirse gönüllü oldukları anlaşılmaktadır.
Türkmen depdesturlarına göre kızı istemeye giderken yola beyaz iplikli iğne atma adeti vardır. Hediyeleri alır ve kırmızı eşarpı annesi kızının başına bağlattırır ise nişanlı oldukları anlamı taşımaktadır. Eğer hediyeleri almaz verilen çörekten ve tuzdan yemez, kırmızı eşarpı kızın başına bağlamazsa vermeyeceği anlamı çıkar. Gelen adamlarla akraba olmak istemiyorlarsa kız tarafı onların geldiği yolu süpürür, ayak izlerini kaybeder ve duvarlara çarpı işareti yapar. Oğlan tarafı kız tarafına veriyor musunuz, vermiyor musunuz diye sormazlar. Kurt mu? Tilki mi? diye sorarlar. Kurt derlerse verecekleri, Tilki derlerse vermeyecekleri anlaşılmaktadır.
Türkmen adetlerine göre bir yiğitle bir kız evlenecekleri zaman iki taraf da geniş kapsamlı bir araştırma yapar. Öncelikle araştırılan en önemli şey güveyin (damadın) “İğ ” veya “Gul” olmasına bakılır. Onun boy ve soy saflığı kontrol edilir. Türkmenlere göre “İğ” saf olan, boyu bozulmamış, öz oğuz boyu olanlardır. “Gul” ise yabancı bir kan katkısı olan, Türkmen tire ve boylarının dışından anne veya babası olan, nesli bozulmuş olan Türkmenlere denir. Türkmen inanışlarına göre Gul, asla İğ ile evlenemez. Gullar genellikle esir ve kölelerden oluşmaktadır. Adete göre bir gul ancak yedi kuşaktan sonra İğ kategorisine geçebilir. Burada gullar gul ile, iğler iğ ile evlenir. Fakat iğ bir erkek gul bir kız ile evlenebilir ve onun çocukları gul değil iğ sayılır. Bir gul erkek ile iğ bir kız asla evlenemez.
Türkmenistan genelinde kentle kıyaslandığında, köyde bir yaş erken evlenildiği ve kadınların erkeklere kıyasla, bir yaş genç evlendikleri bilinmektedir. Şehir Türkmenleri arasındaki evliliklerde, hem görücü usulü hem de gençlerin eşlerini kendilerinin bulma usulleri uygulanmaktadır. Türkmenler arasında genç kız ve erkeklerin flört yapmaları hoş karşılanmamaktadır. Flört parkta oturup konuşma, Rus arkadaşların evine veya bazen de sinemaya gitme biçiminde olmaktadır. Flört gizli ve kısa süreli olup evlenmeyle sonuçlanmazsa kız çok zor durumda kalabilmektedir.
Her Türkmen kendi tayfasını bilmek durumundadır. Dost ve aileler arası ilişkilerde tayfaların önemli olduğu söylenmektedir. Aşkabat nüfusu arasında ve yönetimde Teke’ler çoğunluktadır. Her boyun mensupları kendi tayfalarının diğerlerinden daha iyi olduğuna ilişkin efsane veya tarihi belgelerden söz etmektedirler. Bazen de esas Türkmenlerin kendileri olduğunu savunmaktadırlar. Günümüzde Türk öğretmenlerle evli olan Türkmen kızların aile ve akrabaları hala küs, konuşmuyor, gördükleri vakitte aşağılayıcı sözler ediyorlar. Türkmen’in kendi boyunun dışındakiler ile evlenmelerini olumlu görmüyorlar. Mari’li (eski Merv şehri) Teke boyundan olan birisinin Çarcov’lu Ersarî boyundan birisi ile evlenmeleri Türkmenler arasında mümkün görünmemektedir.
6-Kalın (Başlık Parası)
Türkmenistan’ın evlilikle ilgili ilginç geleneklerinden biri de “kalın/galın“ yani erkek çeyizidir. Galın, erkek ailesinin kız tarafına vereceği başlığın bir bölümüdür. Çeyiz, erkek annesi tarafından çocuğun küçük yaşlarından itibaren hazırlanmaya başlanır. Bu çeyizde, sonradan kız tarafının istekleri doğrultusunda belirlenen sayıda dikilmiş veya kumaş halinde işli yakalı gömlek, işli ayak giyim ve yağlıklar, ayakkabı ve terlikler, havlu, iç çamaşırı, parfüm, mendil, makyaj malzemesi, bebek giysisi ve oyuncakları bulunur. Erkek çeyizine “galın” denilmesinin nedeni eski zamanlarda evlenecek kıza dokuz kat giysi verilmesinden kaynaklanmıştır. Galındaki giysiler, yeni gelinin birkaç yıllık giysi ihtiyacını karşılamaktadır. Türkmenler arasında moda pek uygulanmadığı için geleneksel giyim modaya bağımlı olmadığından birkaç yıl için genç çiftin giyim masrafı olmamaktadır.
Türkmenistan’da Türkmen kızlarının büyük çoğunluğu güzel olduğu için gelin adayında güzellik unsuru üzerinde önemle durulmamaktadır. Türkmenlerde gelin kızlarda aranan en önemli özellik, uyumlu ve saygılı kişiliği, iyi aileden olma, el hüneri ve becerisinin olmasıdır. Mahtumguli’nin “Benim dilimin, senin elinin hüneri ilden ile geçer ” sözleri Türkmen kadınları için el hünerinin önemini vurgulamaktadır. Türkmenlerde erkek tarafından kız için verilen hayvanlar; deve, sığır, koyun, keçidir. Takılar ve mücevherler; para, altın ve gümüş işlemeler. Zatlar; elbiseler, kumaşlar, ayakkabılar, mobilya ve mutfak malzemeleridir. Bunlar içinde en önemlileri annenin kendi annesinden kalan gümüş süslemeli takılar ve kızın kendi el emeği göz nuru olarak işlediği yakalar ve kolluklardır.
Türkmenlerde anneye süt hakkı olarak ödenen paraya da kalın denilmektedir. Kalın miktarı güvey ve gelinin ailelerinin ekonomik seviyesine, kızın yaşına ve onun fizikî güzelliğine bağlıdır. Eskiden Türkmenlerde kalının yarısı mal, yarısı da para ile ödeniyormuş, günümüzde ise sadece para olarak ödeniyor ve özellikle anneye veriliyor. Kalın ödeme vadesi iki tarafın anlaşmalarına göre belirleniyor. Erkek fakir ise bir kaç sene içinde ödemesi mümkündür. Gelin olacak kız kendi kalınını kullanamaz, miktarı ve ödeme konusunda görüş bildiremez. Kalının bir kısmı töreye göre nikah kıyılmadan önce ödenir. Diğer kısmı daha sonra ödenebilir. Bunu sağlamak için düğünden kırk gün sonra gelin isterse kendi babasının evine döner ve kalın tamamen ödeninceye kadar orada yaşar. Eskiden kalın tamamen ödenmiş olsa bile gelin kendi anne babasının evine gider ve orada en az bir yıl veya hamile ise çocuğu doğana kadar kalırmış. Günümüzde kalın ödenmişse baba evinde fazla kalmaz. Bir kıza ne kadar çok kalın verilirse onuru ve değeri artar. Arkadaşları arasında bu bir prestij konusu olmaktadır.
Türkmenlerde bazı istisna durumlarda kalın istenmez. Örneğin, evlenecek kız gayrı meşru ilişkilerin ürünü ise kalın alınmaz. Alınsa dahi bu kalın tamamen kızın annesine verilir. Bu tür kalın haram sayılır. Annesi dışında kimse alamaz. Evlenecek kız nikahtan önce ölürse kalının ödenmiş kısmı ve verilen eşyalar geri verilir. Nikahtan sonra ölürse hiçbir şey iade edilmez, helallık dilenerek ayrılırlar.
Ersari Boyuna mensup Türkmenlerde kızlar 11-12 yaşlarından itibaren çeyiz, erkekler de evlilik parası biriktirmeye başlarlar. Evlenmeden önce kız ve erkeklerin bir birini istemeleri bu yaşlardan itibaren başlar evlenme yaşına geldikleri zaman ailelerini dünürcü olarak gönderme adetleri vardır. Oğlanın babası kız evine istemeye gittiği zaman, ocağın etrafına oturur ve ateşi karıştırır. Bu ocak kuracak olan damat adayının babasının eski Türk inançlarında kutsal sayılan ateşi karıştırması özel anlam taşımaktadır. Kızın babası da nazlanmak için “bir balta ile odun kesilmez” diyerek ilk gelişte söz verilmeyeceğini ifade etmektedir. Türkmenlerde baba hakkı veya süt hakkı denilen başlık ”Kalın” da vardır. Kızın verilmesi kesinleşince sözleşme veya küçük nişan yapılır.
7-Nişan
Nişan, kız ve erkeğin evlendiklerinin işaretidir. Bohçasına giden şeylerde, üç tane altın (yüzük, küpe, kolye veya bilezik) olmalıdır. Bunun dışında eşarp, kumaş, ayakkabı ve diğer giysiler ve kızın anne - babasına, kardeşlerine hediyeler getirilir. Nişan bohçası, haftanın çarşamba günü götürülür. Her şeyden dokuz tane olması gerekir. Mesela: 9 kumaş, 9 eşarp, 9 halı, 9 havlu, koyun ve sığır verilir. Kızın evinde yapılacak düğünün masrafları çıkarılmış olur. Nişanda oğlanın annesi ve kız kardeşi gelin olacak kıza altın takarlar. Nişanlanma eskiden Türkmenlerde beşik kertmesi olarak çocukluğunda yapılıyordu. Günümüzde ise, kalın kesildikten sonra veya düğünden bir gün önce yapılmaktadır. Kıza altın takma ve dua etmeye nikah denilmektedir. Genellikle Türkmenlerde düğün ile birlikte resmî nikah da yapılmaktadır. Nikah masasında kız ve erkek birbirlerine yüzük takarlar ve imza atarak düğünü (toyu) başlatırlar. Dinî nikah toyun son günü yapılır, saati ve zamanı saklı tutulur. Çünkü düşmanları varsa nikah anında onlara kötülük yapabilir diye düşünülmektedir.
Bazı Türkmen boylarında oğlanın annesi başörtüsü ile, babası telpeği ile kız evinin önünü süpürürler. Bunun anlamı kızı nişanlamak istediklerinin işaretidir. Nişanlanan kız kırmızı eşarp takmalıdır. Bir kız kırmızı eşarp takıyorsa onun nişanlı olduğu anlaşılmaktadır.
8-Toy (Düğün)
Türkmenler arasında düğün gününün belirlenmesine “Sahet” denir. Türkmenler belirli aylarda ve günlerde düğün yaparlar. Bu gün İslama ve geleneklere göre belirlenir. Buna sahet günü denilmektedir. Genellikle düğün gününü yaşlılar ve mollalar yıldızlara bakarak belirlerler. Çarşamba, cumartesi ve pazar günleri tercih edilen günlerdir.[xi]
Düğünümüz güzel geçsin, engeller ve problemler çıkmasın, işlerimiz iyi olsun diye, düğün gününden bir gün önce Hüda yolu adı altında bir yemek verilir. Eskiden yapılan çok uzun düğünlerden, mesela, bir haftadan kırk güne kadar olan düğünlerden bahsedilmektedir. Günümüzde düğün üç gün yapılmaktadır.
Sahet günü belirlendikten sonra artık düğün için hazırlıklara başlanır. Kısa zamanda toy yapacaklarını duyan herkes aileyi kutlamaya gelir, “Oñ bolsun!” derler. Erkeğin arkadaşları toplanır, oturur, konuşur ve kendi aralarında düğün için iş bölümü yaparlar. Herkese bir görev verilir. Türkmenlerde damat adayı bir hafta önce içki, sigara gibi kötü alışkanlıklarını terk eder, molla önünde tövbe eder. Düğüne kadar hem maddî hem de manevî yönden temiz olması gerekmektedir. Düğünden önce Türkmen yiğidine çok güzel bir takım elbise alınarak hazır hale getirilir.
Türkmen düğününde asıl göz dolduran ve herkes tarafından konuşulan Türkmen gelinidir. Türkmen güzelinin tarifini yapmayan bir şair yoktur. Üstü kırmızı keteni gömlekli, başı şaylı tahya süslemeleriyle Türkmen gelinini görenler hayran olmaktadır.
Türkmen gelin kızın, Türkmen hayatındaki önemi göz önünde bulundurabilmek için önce onun ikramına, Türkmen’in ar ve namusa verdiği öneme, ev içi temizliğine bakmak gerekmektedir. Fakat Türkmen gelininin elbiselerinin şay ve işlemelerindeki inceliği, nezaketi, zerafeti ve güzelliği başka yerde görmek mümkün değildir desek mubalağa etmiş olmayız.
Türkmen gelininin elbisesi, el dokuma mavi veya kırmızı renkli "ketenî " olarak adlandırılan bir kumaştan yapılır. Onun üzerine gelin çeşitli renkli el işlemeli çabıt giyer. Çabıtın üzerinde yer alan el işlemelerin düğün öncesi gelin tarafından işlenmesinin ayrı bir önemi bulunur. Gelin elbisesinin en değerli takıları ise gelinin annesinden devredilen takılarla birlikte kuyumcular tarafından verilen ve çoğu tarihî özelliklere sahip mücevherler ailenin yüzlerce yıl öncesi yaşamış kadınlarından günümüze aktarılan tarihî mirasları olarak bakılmaktadır. Takılar anneden geçen en önemli miras olarak görülmektedir.
Türkmen gelinin gümüşlerle süslenmiş “ şaylı tahya “ başlığı, efsanevî Amazonların savaşlarda takdıkları başlığı hatırlatmakla birlikte, el işlemeleri, gümüş takıları ve renk cümbüşü ile harika bir görünüme sahiptir. Şaylı tahya ile gelin olan Türkmen kızı, nikah töreninden iki gün sonra kadınlığın simgesi olan “ Hasaba “ veya “Börük” denilen baş örtüsü takıyor. Bu törene de “ Baş salma “ veya “ Baş danmak “ deniliyor. Düğünlerde genelde çalınan şarkı isimleri arasında: Küşt depti, zikir, yar-yar, leylim, bizar sayılabilir.
Türkmenistan’da geleneksel gelinlik, kırmızı Türkmen giysisidir. Gelinin başına, alnına ve yüzünü çevreleyip omuzlarına sarkan gümüş takı takılır. Gelin, oğlan evine gelince başına, yüzünü örten kırmızı çiçekli beyaz bir şal örtülür. Bu örtü düğün boyunca kaldırılmaz. Resmî nikah dairede, dinî nikah düğün sırasında evde yapılır. Nikahta bir kadın makas açıp kapayarak çifti kötülüklerden korumaya çalışır ve iyi şans için şerbet içilir.
Dügün Nikah ve Bosanma
Aile, evrensel bir olgudur. Ailenin evrensel niteliği, onun toplumsal işlevinden ileri gelmektedir. Ailenin işlevleri, insan neslinin üretilmesi ve devam ettirilmesi, çeşitli kurallar sistemi yoluyla üyelerinin aile içi ve aile dışı ilişkilerini yönlendirmesi, nihayet bir sosyalizasyon birimi olarak toplumsal ilişkiler sisteminin göreli bir denge içinde sürdürülmesidir.
Toplumsal yapının temel taşlarından olan aile kurumu, tarihteki bütün değişmelere ayak uydurabilmiş ve varlığını korumuş bir müessesedir. Çeşitli kültürler içindeki şekil zenginliği yanında, hepsi için ortak karakter ve fonksiyonlar, çok büyük benzerlik gösterir. Ailenin yerini hiçbir teşkilat tutamamaktadır. Çağayı (çocuğu) yetiştirip terbiye etmede ve topluma kazandırmada en başarılı kurum ailedir. Çeşitli mütehassısların kontrolündeki teşkilat ve kuruluşlar bile bu işi tam manasıyla yerine getirememektedir. Mesela: Rusların Türkmenistan da açtığı “Sadik” ve “Çağalar bağı” gibi kurumlar ve okullarda yeni nesiller oluşturmaya çalışmışlar, fakat neticede başarısız olmuşlardır. Bundan daha da kötüsü gençlik suçlarına itilen yeni kuşaklar ortaya çıkmıştır. Anne ve baba sevgisinden mahrum olarak yetiştirilen nesiller, toplumda problem olmakta, sosyal hayatta da başarısız olmaktadır. Türkmenistan’ın günümüz yetkilileri buna önlem olarak çocuğun ailenin gözetiminde yetişmesi gerektiğine inanarak kreş dışındaki kuruluşlardan vazgeçmişlerdir. Böylece ailenin fonksiyonlarını kabul etmek zorunda kalmışlardır. Din sosyolojisi açısından Türkmen aile yapısını ele alıp incelemek için birkaç araştırma tekniğinden yararlandık. Bu araştırmada; "Katılarak gözlem, kaynak kişiler ve geniş kapsamlı literatür taraması" teknikleri kullanılmıştır. Ayrıca, Türkmenistan'da farklı bölgelerde yapılan ve çok değişik geleneklerin uygulandığı düğün törenlerine katılarak video ve fotoğraf çekimleri yapılmıştır. Bu çalışmanın betimsel, tanımlayıcı ve açıklayıcı nitelikte olmasına çalışılmıştır.
1-Aile'nin Tanımı
Aile, insan neslinin devamını sağlayan, ilişkilerin belli bir biçimde düzenlendiği, anne-baba ve çocuklar arasında içten sıcak ve güven verici ilişkilerin kurulduğu, ekonomik etkinliklerin belli bir ölçüde yer aldığı en küçük toplumsal kurumdur. Ailenin biyolojik, psikolojik, ekonomik sosyalleşme ve eğitim gibi fonksiyonları vardır.Türkmen ve Türk toplumunun temeli ailedir. Aile bir vasıta olduğu için değil, tabii bir gaye olduğu ve ferdin mutluluğunun, üzüntülerinin ilk paylaşıldığı yer olduğu için temeldir. Her toplumun sürekliliği için aile, vazgeçilmez bir unsurdur. Ayrıca sosyal müesseselerin birleşmesinde, bütünleşmesinde temel rol oynamaktadır. Sağlam aile, sağlam nesilleri; sağlam nesiller, sağlam milletleri; sağlam milletler de sağlam devletleri oluştururlar.
Sovyetler Birliği'nde 1917’den 1928’e doğru hukukî ve sosyal gerçek olan aile sistemi tamamen tahrip edilmiş olmasına ve fiilî ailenin önem kazanmasına rağmen, 1936’da “Cemiyetin iyiliği için” şeklindeki bir hukukî parola altında ahlakî ve normal aileye dönülmek zorunda kalınmıştır. 1944 yılında ise bu eğilim resmiyet kazanmıştır.Bütün Türk Cumhuriyetlerinde Komünist devriminden sonra baskılar ve girişimler karşısında, bazı aileler içerisinde eski aile sisteminde ve ahlakî bazı bozulmalar olmasına rağmen gerçek aile anlayışı muhafaza edilmiş, korunmuş ve yaşatılmıştır. Türkmen aile yapısında, giyim ve kuşamında, örf adet ve depdesturlarında bir değişiklik yapamamıştır. Bunun başlıca sebebi Türkmen aile yapısının sağlam olması, Türkmen boy ve soy ağacının muhafaza edilmesi, korunması ve değişmemesi de önemli rol oynamıştır.
2-Sosyo-Kültürel Çerçeve
Türkmen toplumunun genellikle göçebe halde yaşadığı tarihi bir gerçektir. Günümüzde de yerleşmiş insanların sosyal hayatında göçebe kültürünün ve yaşamının izlerini görmek mümkündür. Mesela, evlerde hala çok fazla eşya olmadığını, sofrada tek büyük bir kabın olduğunu, yemeğin kaşık kullanılmadan, kısmen veya bütünüyle elle yenildiğini, çoğunlukla gıda olarak et ve süt ürünlerinin tüketildiğini, sıvı yağın pek tüketilmediğini, fazla yemek çeşidinin olmadığını, kentte yaşayan bir çok ailenin hayvanı olduğunu ve halı dokumanın her kadın için hala vazgeçilmez bir beceri olduğunu gözlemleyebiliyoruz.
Türkmenistan’da toplum “tayfa” ve “boy” denilen aşiret ve bu tayfaların alt bölümü /evlat olan “tire’lere” bölünmüştür. Her tayfanın belirli halı motifleri bulunmaktadır. Türkmen bayrağında da belli başlı beş tayfanın halı motiflerine yer verilmiştir.
Başlıca tayfa adları: Teke, Yomut, Ersarı, Sarık, Salır’dır.
Evlat tireleri: Ata, Sıh, Mahtım, Hoca Seyit, Yazır, Göklen, Alili, Çovdur ve Nohurdur.
Türkmenistan’da okullar Türkmen ve Rus okulu olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Bir çok Türkmen evinde Rusça konuşmakta ve bazı Türkmenler, Türkmence’yi bilmemektedirler. Türkmenistan’da son zamanlarda Türkmence’ye ağırlık verilmiş ve Latin alfabesine geçilmiştir. Türkmenistan’da Rus büyüklerinin adını taşıyan cadde ve sokaklara Türkmen büyüklerinin adları verilmiştir. Türkmenlerin genelde geleneklerine bağlı ve geleneklerini sürdürme arzusunda olmaları yanında, Rusça’nın gerekliliğine de inandıklarını ve başka milletlerden insanlarla birlikte yaşamaktan mutlu olduklarını ortaya koymuşlardır. Bunun sonucu olarak da Türkmenistan, Birleşmiş Milletler tarafından da bîtaraf (tarafsız) ülke olarak ilan edilmiştir. Günümüzde Türkmen kimliği güçlenmekte ve yükselen bir değer olarak görülmektedir. Türkmen kimliğinin korunmasında dinî bağlar ve geleneksel ilişkilerinin yanında aile bağlarının güçlü olması yatmaktadır.
3-Türkmen Toplumunda Kadın ve Erkeğin Konumu
Günümüzde toplumsal değişmeye paralel olarak ailede de farklı tipler ortaya çıkmıştır. Türkmenistan’da önceki devirlerde bir erkeğin birden fazla kadınla evlenmesi yoğunlukta iken bu oran günümüzde azalarak devam etmekte ve tek eşle evlilik bilhassa şehirlerde daha çok olarak görülmektedir. Genel olarak obalarda ve kırsal, tarımsal alanlarda geniş aile tipi görülürken, şehirde çekirdek aile tipi yoğun olarak görülmektedir. Türkmenistan'ın tek sosyoloğu ve Millî Eğitim Bakan yardımcısı Ovezdurdu B. Muhammedberdiyev'in verdiği bilgilere göre, Türkmen neslinin çoğalması ve devam etmesi için çok çocuklu aile % 80’ nin üzerindedir. Ortalama çocuk sayısı 8 veya 10’u bulmaktadır. Bu şehirlere göre de farklılık oluşturmaktadır. Türkmen aile yapısının temel özelliği ataerkil aile yapısı ve erkek üstünlüğü hemen her alanda göze çarpmaktadır. Bunun en önemli nedeni erkek nüfusun azlığı, kadın nüfusun çok oluşu olarak açıklamak mümkündür. Bir ailede 10 çocuk varsa bunun 8’i kız, ikisi erkek, bu da erkek çocuğa ve erkeklere olan ilgiyi artırmaktadır. Bir ailede erkek çocuk, doğduğu zaman kulağına ezan ve kamet okunuyor ve doğum toyu (düğünü), yedinci gün toyu, diş toyu ve evlenme toyu yapılırken, kız çocuğa ezan okunuyor ve sadece evlenme toyu yapılır.
Türkmenistan’da çalışma hayatında kadınlar aktiftir. Her alanda kadını görmek mümkündür. Türkmenistan, medeniyetini, gelişmesini kalkınmasını kadınlara borçludur desek mübalağa etmiş olmayız. Çalışan kadın, çocuğa bakan kadın, okuyan kadın, ev ve dışarı bütün işleri yapan kadın, bir de erkeğine hürmet ve hizmet etmede titizlik gösteren, özen gösteren sevgide kusur etmeyen kadındır. Türkmenistan Devlet Başkanı’nın siyaseti ile kadının çalışma hayatında yer alması, meslek sahibi olması, devlet hayatında erkekle yan yana vazife görmek gibi çağdaş değerler ortaya konmuş ve toplumda kadına verilen önem daha da artmıştır. Aile yapısını oluşturan temel unsurlar olarak, kadın ve kocanın rolleri, çağdaş toplumlarda çalışma hayatında artan işbölümü ve ihtisaslaşma ile farklılaşmaktadır. Sanayileşmiş ülkelerde kadın istihdamı büyük oranda tarım dışı sektörde görülmektedir. Türkmenistan’da kadınlar % 60 tarımda % 40 tarım dışı sektörlerde bulunmaktadır. Türkmenistan’da temizlik ve lokantalarda bulaşık yıkama işlerine varana kadar hepsini kadın yapmakta, masa başı ve rahat işleri erkekler yapmaktadır.
Türkmenlerde ataerkil geniş geleneksel aile hakim olduğu için evin reisi en yaşlı olan büyük babadır. Onun söylediklerini bütün aile fertleri dinlerler. Çocuk dünyaya geldiği zaman ismini o verir ve eğitimiyle o ilgilenir. Anne ve babaları evin reisinin yanında kendi çocuklarını kucağına alamaz öpüp sevemezler. Türkmenler çok çocuklu olan aileyi ve özellikle anneyi severler. Çocukları çok olan kadın, aile ve toplum içinde itibarı yüksek olarak görülmektedir. Eskiden kadınlar ev işlerinde, erkekler dışarı işlerde çalışırdı. Günümüzde kadınlar, fabrika ve işyerlerinde çalışmaktadır. Evde erkek ve kadınlar yemekleri ayrı yerler. Önce erkekler yemek yerler, sonra erkeklerden ne kaldıysa kadınlar yerler. Büyük çocuklar için kendilerinden sonra gelen küçük kardeşlerine bakma mecburiyeti vardır. Böylece aile üyeleri birbirini kollamış olur. Bunun sonucu aile içi ilişkiler birinci derecede önem kazanmakta, yardımlaşma ve dayanışma güçlü olmaktadır.
Türkmen ailesinde erkek çocuğun çok ayrı bir yeri vardır. Ailede erkek çocuk dünyaya geldiği zaman büyük baba iki kurban keser ve güzel bir ziyafet verir. Kız çocuk dünyaya geldiği zaman bir kurban kesilir ve sadece aile içi tören yapılır.
Çok erkek çocuk doğuran anneye büyük hediyeler verilir. Türkmen depdesturlarında yolda giderken erkekle kadın aynı sırada gitmez, kadın kocasının her zaman bir iki adım gerisinden yürür, kadın kocasının her dediğini yapar, yapmazsa dövebilir. Kadın her zaman susmalı, çok çocuk doğurmalı ve kocasının söylediklerini yapmalı gibi birçok adet vardır. Kız çocukları, ailenin istediği ile evlenirler, erkek çocuklar ise, istediği kız olup olmadığı görüşü alınarak evlendirilirler. Türkmenler güzel kızları günümüzde bile zengin ile evlendiriyorlar ve kızı kendi istediğine, sevdiğine vermiyorlar. Kız kiminle evlendiğini bazen sadece toyda (düğünde) öğreniyor.
4-Türkmenlerde Evlilik
Geleneksel Türkmen aile yapısında çok eşlilik yaygındır.Yaşlıların anlattıklarına göre bazı bey ve hanların hanım sayısı 40’ı buluyormuş. Bir erkeğin birden fazla kadınla evlenmesi kişinin maddî durumuna bağlıdır. Günümüzde de çok zengin olanların sünneti yerine getirmek için 12 evlilik yaptıkları yaygın olan bir gelenektir. Erkekler aldıkları kadınların 4’ünü kanunen nikahlıyorlar, bunlar dışındaki diğerleri ise “Gırnak” (Köle veya Cariye) dedikleri nikahsız hanımlardır. Bu gırnaklar rahat bir şekilde satılır veya hediye edilir. Fakat gırnak olan kadından çocuk olduğu zaman “ümme veled” adını alır ve o artık onun karısı olur, asla satılmaz.
Türkmen törelerinde erken yaşlarda evlendirme de genel olarak devam etmektedir. On dört yaşında erkekler ve on iki yaşında kızlar için evlenmek normal sayılıyor. Hatta bazen çocukları bile evlendiriyorlar. Bir Türkmen ata sözü var: “Kız çağaları telpekle vur, düşmez ise evlenebilir” denilmektedir. Kendisi küçük olan veya başka yerde olan kişilerin nikahları telpekleriyle kıyılmaktadır. Molla kızın yanına telpeği koyuyor ve erkek niyetiyle nikahı kıyıyor.
Türkmenler’de küçük yaşta evlenmelerin bir çok nedeni vardır. Türkmen köylerinde yeni evlenenlere ayrı bir su payı verilir. Bunu almak için erken yaşlarda evlilik yaygın olmuştur. Türkmenlerde çok çocuk olduğu için, en küçük çocuğun yaşı ile babasının yaşı arası fazla olduğundan, çocuğun mürüvvetini görme ve evlenmesi diğer kardeşlerinden farklı olmasın diye erken evlendirme yapılmaktadır. Geleneksel ailede reislik babadan büyük oğula geçtiği için baba ölünce büyük oğlu ile diğer kardeşleri arasında evlilik konusunda bir problem çıkmaması için baba kendi sağlığında küçük yaşlardaki çocuklarını evlendirir. Günümüzde geleneksel aileyi korumak güçlendiği için ailenin bütün fertleri evlendiği zaman büyükler baba evinden ayrı bir eve veya yakınına taşınırlar. Büyük babanın yanında genellikle en küçük erkek evlat kalmakta ve anne babasına bakmaktadır. Geleneksel ailede çocuk, yaşlandığı zaman anne ve babaya bakacak bir sigorta olarak görülmektedir.
Evliliklerin yapılış şekli tireden tireye, boydan boya, toplumdan topluma, bölgeden bölgeye farklılık göstermektedir. Köy ve şehirde yapılan evliliklerde bile faklılık vardır. Genellikle köylerde yapılan evliliklerde gelenekler şehirlere oranla daha ağırlık kazanmaktadır. Obalarda (köy) erken yaşta evlenmelerin sebeplerinden biri de kendilerine yardım edecek ev için kız çocuğuna, tarla ve bahçe için erkek çocuğa ihtiyaç vardır. Ekonomileri tarıma dayalı toplumlarda emeğe ve insan gücüne ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenle Türkmenlerde “çocuklu aile meyveli ağaca benzer” denilmektedir. Bunun için yaşlıların torun ve çocuk görme istekleri de erken evliliği teşvik etmektedir. Türkmenlerde genelde evlilik tanıdıklar arasında olur. Onlar oğlunu ve kızını kendi tiresinin, boyunun, soyunun, akrabasının dışındakilerine vermezler. Bunda boy taassubu, geleneksel akrabalık ilişkileri, mirasının bölünmemesi ve anne baba yaşlandığı zaman akraba çocuklarının kendilerine bakacağı gibi düşünceler etkili olmaktadır. Diğer Türk cumhuriyetlerine göre bu konuda en katı uygulama Türkmenlerde bulunduğu söylenebilir. Türkmenler kendi soy, boy ve millî geleneklerini ancak bu sayede muhafaza ettiklerini belirtmişlerdir. Türkiye veya yabancı ülkelere kız öğrenci göndermeyen tek ülke Türkmenistandır. Türkmenler güzel olduğu için gittikleri ülkeden çok zor geri dönüyorlar. Tarihte İranlılarla Türkmen Hanlar arası kavgaların nedenlerinden biri de Türkmenlerden kız kaçırma olayları olmuştur.
Türkmen örf ve adetlerinden mutlaka yapılması gerekenlerden biri her bir yiğidin ve kızın erginlik yaşına geldikleri zaman evlendirilmesidir. Evlenecek kızda ve erkek (yiğit) de dört şey göz önünde bulundurulur. Bunlardan birincisi, evlenecek yiğidin veya kızın nereden geldiğini, anne ve babasının boyuna, yani nesline çok dikkat etmek, İkincisi, yiğidin ve kızın ailesinin maddî durumunu, iş ve el hünerlerini araştırmak, Üçüncüsü, yiğidin ve kızın yakışıklılığını, güzelliğini, edep ve ahlakını, kılık ve kıyafetini, eğitimini incelemek, dördüncü olarak da dindar olup olmadığına, nezaketine, saygısına, kültürüne bakmaktır.
5-Kız isteme
Türkmenlerde kız istemeye gidileceği ve oğlan evlendirileceği zaman:
- Bey, bak oğlumuz da yetişti. Artık onu evlendirsek nasıl olur?!
- Ah, doğru söylüyorsun. Ben de düşünüyorum, vakti geldi sanıyorum. Senin bir bildiğin, göz önünde bulundurduğun birisi var mıdır?
- Yoksa oğlumuza mı danışsak? Onun bir bildiği, istediği var mı?
Bu konuşmalara oğulları yetişmiş Türkmen ailelerinde rastlamak mümkündür. İlk önce oğlu ile annesi konuşur, düşüncesini sorar, olumlu ise kimi istediğini sorar ve o kızı araştırır, uygun ise kız istemeye gidilir.
Türkmenlerde kız istemeye giden kişinin, tatlı dilli, güler yüzlü, söz sanatlarında usta, karşısındakini etkileyebilen, gönlünü alabilen, edepli, terbiyeli hareketleri olan birisini gönderirler. Buna Türkmenler savcı (dünürcü) demektedir. Bununla birlikte oğlanın en yakın akrabaları annesi ve kız kardeşinden birisinin olması gerekmektedir. Sözcü ve savcılar genelde kız istemeye hafta içinde çarşamba günü gider. Türkmenlerin adetlerine göre “Çarşamba günü çar yana” sözüyle Türkmen ırımlarına (halk inanışlarına) göre çarşamba günü hayırlı günlerden biri olduğu kastedilir.
Türkmenlerde kız istemeye gidenlere “gözü pamuklu”, “gudacı, dünürcü” deniliyor. Beyaz şey iyiliktir diye, göz kapaklarına pamuk yapıştırıyorlar, bu ırım genelde kabul edilip uygulanmaktadır. Guda (hısım) olunacak veya akraba olunacak eve tuz, çörek götürmek Türkmen ırımlarında halk inanışlarında vardır. Ayrıca kendi evlerine dönerken kız evinden tuz ve ekmek götürürler, böylece onların tuz ve çöreğinden yiyorlar. Bunun manası biz size guda olmaya geldik, akraba olmak istiyoruz demektir. Oğlanın annesi savcılarla kız evine gittiği zaman yağlık (eşarp) ile evin eşiğini, girişini süpürür. Bunun anlamı biz size akraba olmak, kızınızı nişanlamak istiyoruz demektir. Savcılar yani dünürcüler kız evine ikinci gittiklerinde tatlı yiyecek maddeleri götürürler, tatlı yiyelim, tatlı konuşalım, birbirimizi kırmayalım diyorlar. Son gittikleri zaman pişmiş et götürürler. Ekmek rızkın bol olmasına, zenginlik ve varlıklı yaşamaya, tuz samimiyete, dostluğa, şeker tatlı uyumlu olmaya, et de bu işin pişirilerek bittiğine işarettir. Bu olaylar Türkmen halk ırımları olarak kabul edilmektedir. Eğer verilen, götürülen hediyeler alınırsa ve yenirse gönüllü oldukları anlaşılmaktadır.
Türkmen depdesturlarına göre kızı istemeye giderken yola beyaz iplikli iğne atma adeti vardır. Hediyeleri alır ve kırmızı eşarpı annesi kızının başına bağlattırır ise nişanlı oldukları anlamı taşımaktadır. Eğer hediyeleri almaz verilen çörekten ve tuzdan yemez, kırmızı eşarpı kızın başına bağlamazsa vermeyeceği anlamı çıkar. Gelen adamlarla akraba olmak istemiyorlarsa kız tarafı onların geldiği yolu süpürür, ayak izlerini kaybeder ve duvarlara çarpı işareti yapar. Oğlan tarafı kız tarafına veriyor musunuz, vermiyor musunuz diye sormazlar. Kurt mu? Tilki mi? diye sorarlar. Kurt derlerse verecekleri, Tilki derlerse vermeyecekleri anlaşılmaktadır.
Türkmen adetlerine göre bir yiğitle bir kız evlenecekleri zaman iki taraf da geniş kapsamlı bir araştırma yapar. Öncelikle araştırılan en önemli şey güveyin (damadın) “İğ ” veya “Gul” olmasına bakılır. Onun boy ve soy saflığı kontrol edilir. Türkmenlere göre “İğ” saf olan, boyu bozulmamış, öz oğuz boyu olanlardır. “Gul” ise yabancı bir kan katkısı olan, Türkmen tire ve boylarının dışından anne veya babası olan, nesli bozulmuş olan Türkmenlere denir. Türkmen inanışlarına göre Gul, asla İğ ile evlenemez. Gullar genellikle esir ve kölelerden oluşmaktadır. Adete göre bir gul ancak yedi kuşaktan sonra İğ kategorisine geçebilir. Burada gullar gul ile, iğler iğ ile evlenir. Fakat iğ bir erkek gul bir kız ile evlenebilir ve onun çocukları gul değil iğ sayılır. Bir gul erkek ile iğ bir kız asla evlenemez.
Türkmenistan genelinde kentle kıyaslandığında, köyde bir yaş erken evlenildiği ve kadınların erkeklere kıyasla, bir yaş genç evlendikleri bilinmektedir. Şehir Türkmenleri arasındaki evliliklerde, hem görücü usulü hem de gençlerin eşlerini kendilerinin bulma usulleri uygulanmaktadır. Türkmenler arasında genç kız ve erkeklerin flört yapmaları hoş karşılanmamaktadır. Flört parkta oturup konuşma, Rus arkadaşların evine veya bazen de sinemaya gitme biçiminde olmaktadır. Flört gizli ve kısa süreli olup evlenmeyle sonuçlanmazsa kız çok zor durumda kalabilmektedir.
Her Türkmen kendi tayfasını bilmek durumundadır. Dost ve aileler arası ilişkilerde tayfaların önemli olduğu söylenmektedir. Aşkabat nüfusu arasında ve yönetimde Teke’ler çoğunluktadır. Her boyun mensupları kendi tayfalarının diğerlerinden daha iyi olduğuna ilişkin efsane veya tarihi belgelerden söz etmektedirler. Bazen de esas Türkmenlerin kendileri olduğunu savunmaktadırlar. Günümüzde Türk öğretmenlerle evli olan Türkmen kızların aile ve akrabaları hala küs, konuşmuyor, gördükleri vakitte aşağılayıcı sözler ediyorlar. Türkmen’in kendi boyunun dışındakiler ile evlenmelerini olumlu görmüyorlar. Mari’li (eski Merv şehri) Teke boyundan olan birisinin Çarcov’lu Ersarî boyundan birisi ile evlenmeleri Türkmenler arasında mümkün görünmemektedir.
6-Kalın (Başlık Parası)
Türkmenistan’ın evlilikle ilgili ilginç geleneklerinden biri de “kalın/galın“ yani erkek çeyizidir. Galın, erkek ailesinin kız tarafına vereceği başlığın bir bölümüdür. Çeyiz, erkek annesi tarafından çocuğun küçük yaşlarından itibaren hazırlanmaya başlanır. Bu çeyizde, sonradan kız tarafının istekleri doğrultusunda belirlenen sayıda dikilmiş veya kumaş halinde işli yakalı gömlek, işli ayak giyim ve yağlıklar, ayakkabı ve terlikler, havlu, iç çamaşırı, parfüm, mendil, makyaj malzemesi, bebek giysisi ve oyuncakları bulunur. Erkek çeyizine “galın” denilmesinin nedeni eski zamanlarda evlenecek kıza dokuz kat giysi verilmesinden kaynaklanmıştır. Galındaki giysiler, yeni gelinin birkaç yıllık giysi ihtiyacını karşılamaktadır. Türkmenler arasında moda pek uygulanmadığı için geleneksel giyim modaya bağımlı olmadığından birkaç yıl için genç çiftin giyim masrafı olmamaktadır.
Türkmenistan’da Türkmen kızlarının büyük çoğunluğu güzel olduğu için gelin adayında güzellik unsuru üzerinde önemle durulmamaktadır. Türkmenlerde gelin kızlarda aranan en önemli özellik, uyumlu ve saygılı kişiliği, iyi aileden olma, el hüneri ve becerisinin olmasıdır. Mahtumguli’nin “Benim dilimin, senin elinin hüneri ilden ile geçer ” sözleri Türkmen kadınları için el hünerinin önemini vurgulamaktadır. Türkmenlerde erkek tarafından kız için verilen hayvanlar; deve, sığır, koyun, keçidir. Takılar ve mücevherler; para, altın ve gümüş işlemeler. Zatlar; elbiseler, kumaşlar, ayakkabılar, mobilya ve mutfak malzemeleridir. Bunlar içinde en önemlileri annenin kendi annesinden kalan gümüş süslemeli takılar ve kızın kendi el emeği göz nuru olarak işlediği yakalar ve kolluklardır.
Türkmenlerde anneye süt hakkı olarak ödenen paraya da kalın denilmektedir. Kalın miktarı güvey ve gelinin ailelerinin ekonomik seviyesine, kızın yaşına ve onun fizikî güzelliğine bağlıdır. Eskiden Türkmenlerde kalının yarısı mal, yarısı da para ile ödeniyormuş, günümüzde ise sadece para olarak ödeniyor ve özellikle anneye veriliyor. Kalın ödeme vadesi iki tarafın anlaşmalarına göre belirleniyor. Erkek fakir ise bir kaç sene içinde ödemesi mümkündür. Gelin olacak kız kendi kalınını kullanamaz, miktarı ve ödeme konusunda görüş bildiremez. Kalının bir kısmı töreye göre nikah kıyılmadan önce ödenir. Diğer kısmı daha sonra ödenebilir. Bunu sağlamak için düğünden kırk gün sonra gelin isterse kendi babasının evine döner ve kalın tamamen ödeninceye kadar orada yaşar. Eskiden kalın tamamen ödenmiş olsa bile gelin kendi anne babasının evine gider ve orada en az bir yıl veya hamile ise çocuğu doğana kadar kalırmış. Günümüzde kalın ödenmişse baba evinde fazla kalmaz. Bir kıza ne kadar çok kalın verilirse onuru ve değeri artar. Arkadaşları arasında bu bir prestij konusu olmaktadır.
Türkmenlerde bazı istisna durumlarda kalın istenmez. Örneğin, evlenecek kız gayrı meşru ilişkilerin ürünü ise kalın alınmaz. Alınsa dahi bu kalın tamamen kızın annesine verilir. Bu tür kalın haram sayılır. Annesi dışında kimse alamaz. Evlenecek kız nikahtan önce ölürse kalının ödenmiş kısmı ve verilen eşyalar geri verilir. Nikahtan sonra ölürse hiçbir şey iade edilmez, helallık dilenerek ayrılırlar.
Ersari Boyuna mensup Türkmenlerde kızlar 11-12 yaşlarından itibaren çeyiz, erkekler de evlilik parası biriktirmeye başlarlar. Evlenmeden önce kız ve erkeklerin bir birini istemeleri bu yaşlardan itibaren başlar evlenme yaşına geldikleri zaman ailelerini dünürcü olarak gönderme adetleri vardır. Oğlanın babası kız evine istemeye gittiği zaman, ocağın etrafına oturur ve ateşi karıştırır. Bu ocak kuracak olan damat adayının babasının eski Türk inançlarında kutsal sayılan ateşi karıştırması özel anlam taşımaktadır. Kızın babası da nazlanmak için “bir balta ile odun kesilmez” diyerek ilk gelişte söz verilmeyeceğini ifade etmektedir. Türkmenlerde baba hakkı veya süt hakkı denilen başlık ”Kalın” da vardır. Kızın verilmesi kesinleşince sözleşme veya küçük nişan yapılır.
7-Nişan
Nişan, kız ve erkeğin evlendiklerinin işaretidir. Bohçasına giden şeylerde, üç tane altın (yüzük, küpe, kolye veya bilezik) olmalıdır. Bunun dışında eşarp, kumaş, ayakkabı ve diğer giysiler ve kızın anne - babasına, kardeşlerine hediyeler getirilir. Nişan bohçası, haftanın çarşamba günü götürülür. Her şeyden dokuz tane olması gerekir. Mesela: 9 kumaş, 9 eşarp, 9 halı, 9 havlu, koyun ve sığır verilir. Kızın evinde yapılacak düğünün masrafları çıkarılmış olur. Nişanda oğlanın annesi ve kız kardeşi gelin olacak kıza altın takarlar. Nişanlanma eskiden Türkmenlerde beşik kertmesi olarak çocukluğunda yapılıyordu. Günümüzde ise, kalın kesildikten sonra veya düğünden bir gün önce yapılmaktadır. Kıza altın takma ve dua etmeye nikah denilmektedir. Genellikle Türkmenlerde düğün ile birlikte resmî nikah da yapılmaktadır. Nikah masasında kız ve erkek birbirlerine yüzük takarlar ve imza atarak düğünü (toyu) başlatırlar. Dinî nikah toyun son günü yapılır, saati ve zamanı saklı tutulur. Çünkü düşmanları varsa nikah anında onlara kötülük yapabilir diye düşünülmektedir.
Bazı Türkmen boylarında oğlanın annesi başörtüsü ile, babası telpeği ile kız evinin önünü süpürürler. Bunun anlamı kızı nişanlamak istediklerinin işaretidir. Nişanlanan kız kırmızı eşarp takmalıdır. Bir kız kırmızı eşarp takıyorsa onun nişanlı olduğu anlaşılmaktadır.
8-Toy (Düğün)
Türkmenler arasında düğün gününün belirlenmesine “Sahet” denir. Türkmenler belirli aylarda ve günlerde düğün yaparlar. Bu gün İslama ve geleneklere göre belirlenir. Buna sahet günü denilmektedir. Genellikle düğün gününü yaşlılar ve mollalar yıldızlara bakarak belirlerler. Çarşamba, cumartesi ve pazar günleri tercih edilen günlerdir.[xi]
Düğünümüz güzel geçsin, engeller ve problemler çıkmasın, işlerimiz iyi olsun diye, düğün gününden bir gün önce Hüda yolu adı altında bir yemek verilir. Eskiden yapılan çok uzun düğünlerden, mesela, bir haftadan kırk güne kadar olan düğünlerden bahsedilmektedir. Günümüzde düğün üç gün yapılmaktadır.
Sahet günü belirlendikten sonra artık düğün için hazırlıklara başlanır. Kısa zamanda toy yapacaklarını duyan herkes aileyi kutlamaya gelir, “Oñ bolsun!” derler. Erkeğin arkadaşları toplanır, oturur, konuşur ve kendi aralarında düğün için iş bölümü yaparlar. Herkese bir görev verilir. Türkmenlerde damat adayı bir hafta önce içki, sigara gibi kötü alışkanlıklarını terk eder, molla önünde tövbe eder. Düğüne kadar hem maddî hem de manevî yönden temiz olması gerekmektedir. Düğünden önce Türkmen yiğidine çok güzel bir takım elbise alınarak hazır hale getirilir.
Türkmen düğününde asıl göz dolduran ve herkes tarafından konuşulan Türkmen gelinidir. Türkmen güzelinin tarifini yapmayan bir şair yoktur. Üstü kırmızı keteni gömlekli, başı şaylı tahya süslemeleriyle Türkmen gelinini görenler hayran olmaktadır.
Türkmen gelin kızın, Türkmen hayatındaki önemi göz önünde bulundurabilmek için önce onun ikramına, Türkmen’in ar ve namusa verdiği öneme, ev içi temizliğine bakmak gerekmektedir. Fakat Türkmen gelininin elbiselerinin şay ve işlemelerindeki inceliği, nezaketi, zerafeti ve güzelliği başka yerde görmek mümkün değildir desek mubalağa etmiş olmayız.
Türkmen gelininin elbisesi, el dokuma mavi veya kırmızı renkli "ketenî " olarak adlandırılan bir kumaştan yapılır. Onun üzerine gelin çeşitli renkli el işlemeli çabıt giyer. Çabıtın üzerinde yer alan el işlemelerin düğün öncesi gelin tarafından işlenmesinin ayrı bir önemi bulunur. Gelin elbisesinin en değerli takıları ise gelinin annesinden devredilen takılarla birlikte kuyumcular tarafından verilen ve çoğu tarihî özelliklere sahip mücevherler ailenin yüzlerce yıl öncesi yaşamış kadınlarından günümüze aktarılan tarihî mirasları olarak bakılmaktadır. Takılar anneden geçen en önemli miras olarak görülmektedir.
Türkmen gelinin gümüşlerle süslenmiş “ şaylı tahya “ başlığı, efsanevî Amazonların savaşlarda takdıkları başlığı hatırlatmakla birlikte, el işlemeleri, gümüş takıları ve renk cümbüşü ile harika bir görünüme sahiptir. Şaylı tahya ile gelin olan Türkmen kızı, nikah töreninden iki gün sonra kadınlığın simgesi olan “ Hasaba “ veya “Börük” denilen baş örtüsü takıyor. Bu törene de “ Baş salma “ veya “ Baş danmak “ deniliyor. Düğünlerde genelde çalınan şarkı isimleri arasında: Küşt depti, zikir, yar-yar, leylim, bizar sayılabilir.
Türkmenistan’da geleneksel gelinlik, kırmızı Türkmen giysisidir. Gelinin başına, alnına ve yüzünü çevreleyip omuzlarına sarkan gümüş takı takılır. Gelin, oğlan evine gelince başına, yüzünü örten kırmızı çiçekli beyaz bir şal örtülür. Bu örtü düğün boyunca kaldırılmaz. Resmî nikah dairede, dinî nikah düğün sırasında evde yapılır. Nikahta bir kadın makas açıp kapayarak çifti kötülüklerden korumaya çalışır ve iyi şans için şerbet içilir.