Cezaevi
Cezaevi, yargılama sonucu suçlu oldukları kanıtlanan kimselerin cezalandırılmak amacıyla hapsedildikleri kurumdur. Cezaevinde geçirilen süre suçun ağırlığına göre değişir. Çok ağır suçlarda suçlu ömür boyu hapsedilebilir. Hapis cezasının ilk aşaması olarak da uygulanan gözetimde sanık cezaevine konmaz, ama özgürlüğünü kısıtlayan bir sürece girer. Kimi kez ağır bir suçtan yargılanan sanığın yargılama süresince özgür olması sakınca yaratabilir. Bu durumda sanık tutuklanır ve cezaevine gönderilir.
Yaşı küçük olan suçlulara normal olarak hapis cezası verilmez. Küçük suçluların gerektiğinde konuldukları kurumlara "ıslahevi" denir. Islahevi ya ayrı bir kurum ya da cezaevinin bir bölümü olarak düzenlenir.
Eski Cezaevleri
Batı dünyasında 19. yüzyılın ortalarından önce birçok suçun, hatta para çalmanın bile cezası ölümdü. Bazı suçlular da sömürgelerdeki ceza kamplarına gönderiliyordu. Cezaevleri yargılanmayı, ceza kamplarına gönderilmeyi ya da ölümü bekleyen suçlular için kullanılıyordu. İlk cezaevleri genellikle kale burçlarıydı.
Cezaevine kapatılmak zamanla, asıl cezanın beklendiği süredeki bir uygulama olmaktan çıktı ve kendisi bir cezaya dönüştü. Eski cezaevleri suçluların korkunç koşullar altında bir. araya dolduruldukları yerlerdi ve cezaevi humması denen bir tür tifüs hastalığı her yıl buralara kapatılan binlerce insanın ölümü*ne yol açıyordu.
Avrupa'da ilk cezaevi 16. yüzyılda Hollanda'da açıldı; 18. ve 19. yüzyıllarda cezaevi yapımı yaygınlaştı ve yeni düzenlemeler geliştirildi. Bazı cezaevlerinde tutuklular sürekli olarak birbirinden ayrı tutuluyordu. Hücrede tek başına yaşayan tutuklu, ancak ziyaretçisiyle ve cezaevi görevlileriyle görüşebiliyordu. Başka cezaevlerinde tutukluların birlikte çalışmalarına izin veriliyor, ama konuşmaları yasaklanıyor ve geceleri ayrı hücrelerde yatırılıyorlardı. Bazı ülkelerde tutukluların olumlu ve olumsuz davranışlarına puan veriliyor ve saptanan belirli bir puana ulaşınca salıveriliyorlardı. Bu uygulama suçlulara birer birey olarak davranılmasının, koşullu salıverme sistemlerinin başlangıcıydı. 1900'lere gelindiğin*de hücre cezası artık yalnızca bir disiplin önlemi olarak kullanılmaya başlandı.
Günümüzde cezaevlerinin tutukluları insanca koşullarda barındırması ve dışarı çıktıklarında dürüst bir yaşam sürmek için hazırla*ması amaçlanır. Ne var ki, bu amaca her zaman ulaşılamaz.
Günümüzde Cezaevleri
Tutukluların durumlarına ve cezalarına uygun çeşitli cezaevi tipleri geliştirilmiştir. Ağır suç işlemiş kişiler çok sıkı güvenlik önlemlerinin bulunduğu cezaevlerine gönderilir.
Akli durumu cezalandırılmasına uygun olmayan ya da ceza verildikten sonra özel tedavi görmesi gereken suçlular ya bir psikiyatri kliniğine ya da sıkı güvenlikli özel bir hastaneye gönderilir.
Yargılanmayı bekleyen sanıklar henüz hüküm giymemiş olduklarından, onlara öbür tutuklulara uygulanan yönetmelikler uygulanmaz.
Açık cezaevleri tutuklulara aşırı kısıtlama getirmeyen cezaevleridir. Bu tür cezaevleri, kaçmayacağına güvenilen ve hapisten çıktıktan sonraki yaşama hazırlayıcı bir eğitim ya da tedaviden yararlanabilecek durumdaki tutuklular içindir.
Kimi cezaevlerinde tutukluların belirli beceriler kazanacağı atölyeler, eğitim olanağı sağlayan kütüphaneler vardır. Ne var ki, gerek cezaevlerindeki tutuklu sayısının çokluğu, gerek çağdaş ceza anlayışının yeterince benimsenmemiş olması nedeniyle, birçok cezaevinde bu tür olanaklardan yararlanılamaz.
Günümüz cezaevi yönetmeliklerinde koşullu salıverme ve cezanın belli oranda indirilmesi vardır. Koşullu salıverme tutuklunun iyi davranışı nedeniyle cezanın bir bölümünün uygulanmaması anlamına gelir. Böylece, iyi davranış gösteren bir tutuklu, örneğin üç yıl hüküm giymiş olsa bile cezası belli oranda indirilerek, yalnızca iki yıl hapis yatarak çıkabilir. Koşullu salıverme cezanın son döneminde uygulanır. Tutuklu düzenli aralarla bir gözetimciye rapor vermek ve bazı koşullara uymak kaydıyla erken salıverilir. Bu koşullara uymayan tutuklu yeniden cezaevine konacağı gibi ek ceza da alabilir.
Türkiye'de Cezaevleri
Osmanlı İmparatorluğu'nda cezaevlerine "sıkıntı ve dehşet verici hapishane" anlamına gelen "zindan" denirdi. Cezaevleri olarak kullanılan kale burçları karanlık, havasız ve nemliydi. Burada ceza çeken kişilerin gereksinimleri genellikle iyiliksever kimselerce karşılanırdı. Bu durum 1831'e kadar böyle sürdü. İlk kez 1831'de Sultanahmet'te Hapishane-i Umumi (genel cezaevi) adında bir cezaevi kuruldu. 1858'de yürürlüğe giren yeni bir yasayla da suçlar ve cezalar sınıflandırıldı. Bu yasada özgürlüğü bağlayıcı ceza olarak iki ağır ceza, kürek cezası ve kalebentlik cezalan vardı. Kürek cezası eskiden, gemilerde (kalyonlarda) kürek çekme yoluyla uygulanan bir cezaydı. Daha sonra yalnızca "ağır ceza" anlamında kullanıldı. Kalebentlik ise, hap*sedilen kişinin kalenin dışına çıkmadan çektiği cezaydı. Hafif cezalarda ise, hüküm giyilen süre normal cezaevlerinde geçiriliyordu.
1926'da çıkan yeni Türk Ceza Kanunu suçları ikiye ayırdı: Cürümlüler ve kabahatliler. Cürümlüler ağır suçlular, kabahatliler ise hafif suç işleyenlerdi. 1929'da cezaevleri Adalet Bakanlığı'na bağlandı. Resmi verilere göre günümüzde yaklaşık 640 cezaevinde 46 bin (1985) hükümlü bulunmaktadır. Çocuk ıslahevi sayısı ise beştir.
Cezaevi, yargılama sonucu suçlu oldukları kanıtlanan kimselerin cezalandırılmak amacıyla hapsedildikleri kurumdur. Cezaevinde geçirilen süre suçun ağırlığına göre değişir. Çok ağır suçlarda suçlu ömür boyu hapsedilebilir. Hapis cezasının ilk aşaması olarak da uygulanan gözetimde sanık cezaevine konmaz, ama özgürlüğünü kısıtlayan bir sürece girer. Kimi kez ağır bir suçtan yargılanan sanığın yargılama süresince özgür olması sakınca yaratabilir. Bu durumda sanık tutuklanır ve cezaevine gönderilir.
Yaşı küçük olan suçlulara normal olarak hapis cezası verilmez. Küçük suçluların gerektiğinde konuldukları kurumlara "ıslahevi" denir. Islahevi ya ayrı bir kurum ya da cezaevinin bir bölümü olarak düzenlenir.
Eski Cezaevleri
Batı dünyasında 19. yüzyılın ortalarından önce birçok suçun, hatta para çalmanın bile cezası ölümdü. Bazı suçlular da sömürgelerdeki ceza kamplarına gönderiliyordu. Cezaevleri yargılanmayı, ceza kamplarına gönderilmeyi ya da ölümü bekleyen suçlular için kullanılıyordu. İlk cezaevleri genellikle kale burçlarıydı.
Cezaevine kapatılmak zamanla, asıl cezanın beklendiği süredeki bir uygulama olmaktan çıktı ve kendisi bir cezaya dönüştü. Eski cezaevleri suçluların korkunç koşullar altında bir. araya dolduruldukları yerlerdi ve cezaevi humması denen bir tür tifüs hastalığı her yıl buralara kapatılan binlerce insanın ölümü*ne yol açıyordu.
Avrupa'da ilk cezaevi 16. yüzyılda Hollanda'da açıldı; 18. ve 19. yüzyıllarda cezaevi yapımı yaygınlaştı ve yeni düzenlemeler geliştirildi. Bazı cezaevlerinde tutuklular sürekli olarak birbirinden ayrı tutuluyordu. Hücrede tek başına yaşayan tutuklu, ancak ziyaretçisiyle ve cezaevi görevlileriyle görüşebiliyordu. Başka cezaevlerinde tutukluların birlikte çalışmalarına izin veriliyor, ama konuşmaları yasaklanıyor ve geceleri ayrı hücrelerde yatırılıyorlardı. Bazı ülkelerde tutukluların olumlu ve olumsuz davranışlarına puan veriliyor ve saptanan belirli bir puana ulaşınca salıveriliyorlardı. Bu uygulama suçlulara birer birey olarak davranılmasının, koşullu salıverme sistemlerinin başlangıcıydı. 1900'lere gelindiğin*de hücre cezası artık yalnızca bir disiplin önlemi olarak kullanılmaya başlandı.
Günümüzde cezaevlerinin tutukluları insanca koşullarda barındırması ve dışarı çıktıklarında dürüst bir yaşam sürmek için hazırla*ması amaçlanır. Ne var ki, bu amaca her zaman ulaşılamaz.
Günümüzde Cezaevleri
Tutukluların durumlarına ve cezalarına uygun çeşitli cezaevi tipleri geliştirilmiştir. Ağır suç işlemiş kişiler çok sıkı güvenlik önlemlerinin bulunduğu cezaevlerine gönderilir.
Akli durumu cezalandırılmasına uygun olmayan ya da ceza verildikten sonra özel tedavi görmesi gereken suçlular ya bir psikiyatri kliniğine ya da sıkı güvenlikli özel bir hastaneye gönderilir.
Yargılanmayı bekleyen sanıklar henüz hüküm giymemiş olduklarından, onlara öbür tutuklulara uygulanan yönetmelikler uygulanmaz.
Açık cezaevleri tutuklulara aşırı kısıtlama getirmeyen cezaevleridir. Bu tür cezaevleri, kaçmayacağına güvenilen ve hapisten çıktıktan sonraki yaşama hazırlayıcı bir eğitim ya da tedaviden yararlanabilecek durumdaki tutuklular içindir.
Kimi cezaevlerinde tutukluların belirli beceriler kazanacağı atölyeler, eğitim olanağı sağlayan kütüphaneler vardır. Ne var ki, gerek cezaevlerindeki tutuklu sayısının çokluğu, gerek çağdaş ceza anlayışının yeterince benimsenmemiş olması nedeniyle, birçok cezaevinde bu tür olanaklardan yararlanılamaz.
Günümüz cezaevi yönetmeliklerinde koşullu salıverme ve cezanın belli oranda indirilmesi vardır. Koşullu salıverme tutuklunun iyi davranışı nedeniyle cezanın bir bölümünün uygulanmaması anlamına gelir. Böylece, iyi davranış gösteren bir tutuklu, örneğin üç yıl hüküm giymiş olsa bile cezası belli oranda indirilerek, yalnızca iki yıl hapis yatarak çıkabilir. Koşullu salıverme cezanın son döneminde uygulanır. Tutuklu düzenli aralarla bir gözetimciye rapor vermek ve bazı koşullara uymak kaydıyla erken salıverilir. Bu koşullara uymayan tutuklu yeniden cezaevine konacağı gibi ek ceza da alabilir.
Türkiye'de Cezaevleri
Osmanlı İmparatorluğu'nda cezaevlerine "sıkıntı ve dehşet verici hapishane" anlamına gelen "zindan" denirdi. Cezaevleri olarak kullanılan kale burçları karanlık, havasız ve nemliydi. Burada ceza çeken kişilerin gereksinimleri genellikle iyiliksever kimselerce karşılanırdı. Bu durum 1831'e kadar böyle sürdü. İlk kez 1831'de Sultanahmet'te Hapishane-i Umumi (genel cezaevi) adında bir cezaevi kuruldu. 1858'de yürürlüğe giren yeni bir yasayla da suçlar ve cezalar sınıflandırıldı. Bu yasada özgürlüğü bağlayıcı ceza olarak iki ağır ceza, kürek cezası ve kalebentlik cezalan vardı. Kürek cezası eskiden, gemilerde (kalyonlarda) kürek çekme yoluyla uygulanan bir cezaydı. Daha sonra yalnızca "ağır ceza" anlamında kullanıldı. Kalebentlik ise, hap*sedilen kişinin kalenin dışına çıkmadan çektiği cezaydı. Hafif cezalarda ise, hüküm giyilen süre normal cezaevlerinde geçiriliyordu.
1926'da çıkan yeni Türk Ceza Kanunu suçları ikiye ayırdı: Cürümlüler ve kabahatliler. Cürümlüler ağır suçlular, kabahatliler ise hafif suç işleyenlerdi. 1929'da cezaevleri Adalet Bakanlığı'na bağlandı. Resmi verilere göre günümüzde yaklaşık 640 cezaevinde 46 bin (1985) hükümlü bulunmaktadır. Çocuk ıslahevi sayısı ise beştir.