~meLek~
GalataSaray'ım
Tutunduğum Tüm Dalları Kıran Bir Fırtınaydı Yokluğun
Anlatmak mümkün mü bilmiyorum
Kelimelere sayfalara sığdırılabilir mi sensizlik
Başı olur muhakkak da sonu gelir mi yazının
Sen diye başlayıp yokluğunla tamamlasam cümleleri
Merhem olabilirler mi yaralarıma
İçimdeki bu eksiklik ıssızlık yansımaz mı satırlara
Birazdan göreceğiz sanırım çekiştirip durduğu kalemi elimden alır almaz yüreğim
Sen gölgesinde dinlendiğim kökü bende bir çınardın
Gazel dökmüş bir bahardı yokluğun!
Sen bir saçak altıydın dolu yağarken sığındığım
Dağ başında tahta küçük bir kulübe ayazlarda ısındığım
Tutunduğum tüm dalları kıran korkunç bir fırtınaydı yokluğun!
Sen hep yolumun üzerinde suyu sonsuz bir pınardın
Tenimde yüreğimde çöl yanığıydı yokluğun!
Sen ayrılığı bile sevdiren sapsarı bir güldün
Kavuşmaların o tatlı heyecanı
Ömrüme yüklenen; anlamsız tesellisiz bir hasretti yokluğun!
Sen türküler gibi yanık mısralar gibi hoyrattın
Şiirleri dilsiz türküleri issiz bıraktı yokluğun!
Sen bakmaya doyamadığım siyah-beyaz bir fotoğraftın
Atmaya kıyamadığım eski değerli bir kitap
Sen bütün yorgunluğumu alan bir akşam güneşiydin
Umudumu besleyen serin bir seher yeli
Sen dağların bağrında kirlenmemiş bir ırmaktın
Kumsalımda serinleyen çığlık çığlığa bir martı
Sen avuçlarımda taze ekmek kokusuydun
Yüreğime kazınmış muzip şirin bir gülümseme
Dinmeyecek sandığım gözyaşlarıydı yokluğun!
Sen tozpembe ruyalardın ilk sana anlattığım
Uyanmayı beklediğim bir kabustu yokluğun!
Sen ''!Bensiz yaşarsın sensiz yaşamayı denerim!'' derdin
Bizsiz yaşayamadığım dipsiz bir karanlıktı yokluğun!
Sen en tatlı sohbetlerin gevezesiydin
Sözü hiç tükenmeyen bir düş gezgini
Ortasında boğulduğum sessizlikti yokluğun!
Sen kadehimdeki en berrak şaraptın gökyüzümdeki en parlak yıldız
Avuntusuz gecelerin korkusuydu yokluğun!
Sen aklın başında değil de yüreğin elindeyken gelirdin bana
Sanki soluk soluğa yaşanmalıydı herşey hep aceleciydin
Elimi bir yerlere koyamadığım duvarlardan nefes alamadığım
Tarifsiz bir sıkıntı tekdüze bir ümitsizlikti yokluğun!
Sen mutlulukla kıydığım; ölüm ayırana kadarlık bir nikahtın
Sıranın acıya geldiği bir bedeldi yokluğun!
Sen yazılarıma eni konu yerleşmiş; adı cismi belirsiz bir sevda
Mutlulukla sarmaş dolaş bir hüzündün!
Kalemimi tutuşturan
Ölümü hasreti cümlelerime taşıyan bir ateşti yokluğun!
Sen hayatla yaptığım bütün savaşların ganimetiydin
Namlusu yüzüme dönük bir silahtı yokluğun!
Sen vazgeçmemin engeliydin; anlaşmaya hep uydum
Ölümle hayat arasında gidip gidip geldiğim Rus ruletiydi yokluğun!
Anlatmak mümkün mü bilmiyorum
Kelimelere sayfalara sığdırılabilir mi sensizlik
Başı olur muhakkak da sonu gelir mi yazının
Sen diye başlayıp yokluğunla tamamlasam cümleleri
Merhem olabilirler mi yaralarıma
İçimdeki bu eksiklik ıssızlık yansımaz mı satırlara
Birazdan göreceğiz sanırım çekiştirip durduğu kalemi elimden alır almaz yüreğim
Sen gölgesinde dinlendiğim kökü bende bir çınardın
Gazel dökmüş bir bahardı yokluğun!
Sen bir saçak altıydın dolu yağarken sığındığım
Dağ başında tahta küçük bir kulübe ayazlarda ısındığım
Tutunduğum tüm dalları kıran korkunç bir fırtınaydı yokluğun!
Sen hep yolumun üzerinde suyu sonsuz bir pınardın
Tenimde yüreğimde çöl yanığıydı yokluğun!
Sen ayrılığı bile sevdiren sapsarı bir güldün
Kavuşmaların o tatlı heyecanı
Ömrüme yüklenen; anlamsız tesellisiz bir hasretti yokluğun!
Sen türküler gibi yanık mısralar gibi hoyrattın
Şiirleri dilsiz türküleri issiz bıraktı yokluğun!
Sen bakmaya doyamadığım siyah-beyaz bir fotoğraftın
Atmaya kıyamadığım eski değerli bir kitap
Sen bütün yorgunluğumu alan bir akşam güneşiydin
Umudumu besleyen serin bir seher yeli
Sen dağların bağrında kirlenmemiş bir ırmaktın
Kumsalımda serinleyen çığlık çığlığa bir martı
Sen avuçlarımda taze ekmek kokusuydun
Yüreğime kazınmış muzip şirin bir gülümseme
Dinmeyecek sandığım gözyaşlarıydı yokluğun!
Sen tozpembe ruyalardın ilk sana anlattığım
Uyanmayı beklediğim bir kabustu yokluğun!
Sen ''!Bensiz yaşarsın sensiz yaşamayı denerim!'' derdin
Bizsiz yaşayamadığım dipsiz bir karanlıktı yokluğun!
Sen en tatlı sohbetlerin gevezesiydin
Sözü hiç tükenmeyen bir düş gezgini
Ortasında boğulduğum sessizlikti yokluğun!
Sen kadehimdeki en berrak şaraptın gökyüzümdeki en parlak yıldız
Avuntusuz gecelerin korkusuydu yokluğun!
Sen aklın başında değil de yüreğin elindeyken gelirdin bana
Sanki soluk soluğa yaşanmalıydı herşey hep aceleciydin
Elimi bir yerlere koyamadığım duvarlardan nefes alamadığım
Tarifsiz bir sıkıntı tekdüze bir ümitsizlikti yokluğun!
Sen mutlulukla kıydığım; ölüm ayırana kadarlık bir nikahtın
Sıranın acıya geldiği bir bedeldi yokluğun!
Sen yazılarıma eni konu yerleşmiş; adı cismi belirsiz bir sevda
Mutlulukla sarmaş dolaş bir hüzündün!
Kalemimi tutuşturan
Ölümü hasreti cümlelerime taşıyan bir ateşti yokluğun!
Sen hayatla yaptığım bütün savaşların ganimetiydin
Namlusu yüzüme dönük bir silahtı yokluğun!
Sen vazgeçmemin engeliydin; anlaşmaya hep uydum
Ölümle hayat arasında gidip gidip geldiğim Rus ruletiydi yokluğun!