ÜÇ KAFADAR
- Böyle boş boş oturmaktan sıkıldım, dedi Kıl Kuyruk.
- Al benden de o kadar, deyip zıpladı Şanslı.
- Aman sizde ne güzel güneşleniyorduk, diye itiraz etti Duman.
Kıl Kuyruk, Şanslı ve Duman üç iyi arkadaştılar. Üçü de annelerini çok az görmüşlerdi. Kimsesiz bir kedi yavrusu olarak başladıkları yaşamlarının zorluğunu mahallenin köşesindeki ciğercinin vermiş olduğu yiyecek ve su ile atlatmışlardı. Gerçi yiyecek ve su bulmak için yine epeyce bir uğraşmaları gerekiyordu ama artık daha ustalaşmışlardı.
- Karnım çok acıktı, dedi Duman.
- Senin doyduğunu hiç görmedim, dedi Şanslı. Burnu ile şakacıktan Duman’ın karnına toslayarak.
- Hadi şu pastanenin arkasına gidelim, dünden kalan kekleri atmışlardır. Bakarsınız kremalı pasta bile buluruz, dedi Kıl Kuyruk.
Kıl Kuyruk, Şanslı ve Duman güneşlenmek için çıktıkları araba tamircisinin çatısından inip birlikte pastaneye doğru yola çıktılar. Karşıdan karşıya geçmeleri gerekiyordu ve trafik çok hızlı akıyordu. Bir çöp kutusunun yakınında durup yolu gözetlemeye koyuldular. Ama arabalar duracak gibi değildi. Bir ara Şanslı geçmek için hamle yapar gibi olduysa da Kıl Kuyruk hemen onu tutup geri çekti. Şanslı az kalsın son sürat giden bir arabanın altında kalacaktı.
- Çok teşekküler Kıl Kuyruk beni kurtardın, dedi Şanslı. Pembe burnu korkudan bembeyaz olmuştu.
- Çok dikkat etmeliyiz, dedi Kıl Kuyruk. Karşıdan karşıya hızla geçmemeliyiz. Önce yolu kontrol etmeliyiz. Hiç araba gelmiyorsa geçmeliyiz ve önce solumuza sonra sağımıza sonra yine solumuza bakıp geçmeliyiz. Tabii trafik lambası da var ise onu da kontrol etmeliyiz. Kırmızı dur, sarı bekle, yeşil geç demek, unutmayın.
- Hep unutuyoruz, diye hayıflandı Duman. Bir yandan da patisi ile çöp kutusunun altında bulduğu gazoz kapağı ile oynuyordu.
Neyse ki, trafik biraz azaldı. Kıl Kuyruk, Şanslı ve Duman yolu kontrol edip birlikte hızla karşıya geçtiler. Pastaneye az kalmıştı ama fırından yeni çıkmış ekmeklerin kokusu daha şimdiden burunlarına geliyordu.
- Aaa bakın, Fatma Teyze ekmek oluyor. Eğer acele edersek biraz bize ekmek içi verir, dedi Duman.
Fatma Teyze’yi pastanenin çıkışına yakaladılar. Yaşlı kadının etrafında kuyruklarını tatlı tatlı sallayarak miyavlamaya başladılar. Fatma Teyze mahallenin en yaşlılarından biriydi. Eşi öldüğü için yalnız yaşıyordu ve her gün bu saatlerde ekmek almak için pastaneye giderdi. Fatma Teyze, etrafında dolanan üç kediyi hemen fark etti.
- Ah güzellerim siz mi geldiniz? Karnınız aç değil mi? Ah, ah, kimse size yemek vermiyor değil mi bi tanelerim, deyip Fatma Teyze aldığı taze ekmeğ ortasından bölüp içinin bir kısmını küçük topaklar yapıp Kıl Kuyruk, Duman ve Şanslı arasında pay etti. Üçü de bir hamlede lokmaları yutuyorlardı. Çünkü sabahtan beri sokak satıcısının bıraktığı yarısı kalmış fasulye konservesinden başka bir şey yememişlerdi.
Kıl Kuyruk, Şanslı ve Duman, Fatma Teyze’ye teşekkür ettiklerini belli etmek için kuyruklarını hafifçe onun bacağına doladılar. Fatma Teyze de onların ayrı ayrı kafalarını okşayıp evine doğru yürümeye başladı.
- Çok iyi bir insan, dedi Şanslı.
- Evet ama bugünlerde çok üzgün, diye devam etti Duman.
- Nerden biliyorsun, diye sordu Kıl Kuyruk.
Duman anlatmaya koyuldu. Geçen akşamlardan birinde Fatma Teyze’nin penceresinin önüne çıkmıştı. Bu pencereye bayılıyordu. Erguvan ağacına konan kuşları buradan daha güzel izleyebiliyordu. O gün de pencerenin önüne geldiğinde Fatma Teyze’yi odada yalnız başına eşinin fotoğraflarına bakarken görmüştü. Hazırladığı akşam yemeğinden bile hiç yememişti. Yaşlı kadın eşini çok seviyor olmalıydı ve onu çok özlediği her halinden belli oluyordu. Duman’ın pencerenin önünde olduğunu bile farkedemeyecek kadar dalmıştı. Duman bütün bunları bir çırpıda, Kıl Kuyruk ve Şanslı’ya anlattı. Kıl Kuyruk ve Şanslı da çok üzülmüşlerdi.
Bir şeyler yapmalıyız, dedi Şanslı.
- Evet kesinlikle bir şeyler yapmalıyız. Ama ne? dedi Kıl Kuyruk.
- Benim aslında bir fikrim var, dedi Duman ve anlatmaya koyuldu. Her sabah ve akşamları onu ziyarete gidelim. Hem eve girmemize de kızmıyor. Her gün birimiz eve girip kucağına atlayalım ve bizimle oynamasını sağlayalım. Üstelik bize de yemek verecektir. O yemeden yemeyelim. O zaman biz yemek yiyebilelim diye kendisi de bir şeyler yiyecektir.
- Bu fikri tuttum, dedi Kıl Kuyruk.
- Ben de, ben de diye miyavladı Şanslı. Hemen yapalım.
Kıl Kuyruk, Şanslı ve Duman pastanenin arkasına geçip dünden kalma bırakılmış kek olup olmadığını kontrol ettiler. Yanılmamışlardı. Sadettin Amca yine bir kartonun üzerine dünden kalan kekeleri küçük parçalara ayırıp onlar için bırakmıştı ve keklerin yanına bir tas da su koymayı unutmamıştı. Üçü de iştahla kekleri yediler. Susuzluklarını gidermek için de sudan içtiler. Şimdi Fatma Teyze’ye gidene kadar çocuk parkının sessiz bir köşesinde biraz kestirebilirlerdi. Hem bu akşam epey bir işleri vardı.
Güneş yavaş yavaş mahallenin üzerinde batarken, Şanslı ilk uyanan oldu. Kıl Kuyruk ve Duman hala keyifle uyuyorlardı. Duman hatta rüya görüyor olmalıydı. Elleri ve bıyıkları ile rüyasında bir şeyleri yakalamaya çalışıyordu. Şanslı her ikisini uyandırmakta biraz zorluk çekti. Duman hala uykulu gözüküyordu, Kıl Kuyruk ise hızla patileri ile yüzünü temizlemeye koyuldu. Yarım saat sonra ekip Fatma Teyze’ye gitmek üzere hazırdı.
- Kestirmeden gidelim, dedi Duman.
- Şu çıkmaz sokağın yanındaki kitapçının çatısından geçip mi, diye sordu Şanslı.
- Ama oradaki çocuk bizi görünce hep köpeğini bizim üzerimize salıyor, dedi Kıl Kuyruk.
- Neden böyle yapıyor anlamıyorum, diye söylendi Duman. Az kalsın geçen gün benim kuyruğumu ısırıyordu. Hem korkumdan yüreğim duracak sandım.
- Evet, dedi Şanslı. Ben de az kalsın kendimi korumak için köpeğin yüzünü çizecektim. Ona da yazık, ama bu çocuk bir türlü bu huyundan vazgeçmiyor ki.
- O zaman uzun yolu kullanacağız, dedi Kıl Kuyruk.
- Off gene çok yürüyeceğiz, üstelik gene trafikten geçmek zorundayız, dedi Duman.
Kıl Kuyruk, Şanslı ve Duman, yavaş yavaş yürümeye başladılar. Trafik bereket versin ki, azalmıştı. On beş dakika sonra Fatma Teyze’nin evine vardılar. Yavaşça bahçe duvarına çıkıp sırayla pencerenin önüne zıpladılar. Fatma Teyze akşam yemeğini hazırlamış ama hiç dokunmamıştı. Masada öylece duruyordu. Bugün pastaneden aldığı ve yarısını kedilere verdiği ekmek de masadaydı. Yine elinde bir sürü fotoğraf koltukta yalnız başına oturuyordu.
- Sıra sende Duman, dedi Kıl Kuyruk.
Duman odaya atlayıp Fatma Teyze’nin yanına çıktı. Aniden yaklaşıp onu korkutmak istemiyordu. Fatma Teyze, Duman’ı miyavlamasından fark etti. Duman’ı görünce gözleri sevinçle parladı.
- Sen mi geldin küçücüğüm. Gel gel bakalım. Sen de benim gibi yalnızsın anlaşılan, dedi Fatma Teyze.
Duman Fatma Teyze’nin kucağına çıkıp fotoğrafları kapatacak şekilde kucağına yattı. Fatma Teyze de Dumanı sevmeye başladı. Duman da patileri ile Fatma Teyze’nin eliyle oynayarak ona sevgisini belli ediyordu.
- Sen acıkmışsındır, dedi Fatma Teyze, Duman’a bakarak. Pencereden onları gizlice izleyen Şanslı ise Kıl Kuyruk’a dönüp “Keşke önce ben gitseydim.” diye hayıflandı.
Fatma Teyze masadaki yemekten bir parça alıp küçük bir tabağa koyarak Duman’a verdi. Ama Duman yemedi.
- Ama tadı çok güzel, dedi Fatma Teyze. Beğenmedin mi? Duman yine bekledi.
- Tadı gerçekten güzel dedi Fatma Teyze. Bak ben tadıyorum. Hımmm çok lezzetli. Hadi sen de yesene, dedi Fatma Teyze. Duman Fatma Teyze yiyince yemekten bir parça aldı.
Fatma Teyze bir süre sonra Duman’ın o yemek yiyince yemekten yediğini anladı ve Duman’ın yemek yemesi için kendi tabağına koyduğu yemeği bitirdi. Plan işe yaramıştı. Fatma Teyze üzücü anılardan uzaklaşmış, üstelik elini sürmediği akşam yemeğini de bitirmişti. Duman yemek bittikten sonra Fatma Teyze’nin elini yalayıp teşekkür etti. Sonra pencereye zıplayıp kuyruğunu “hoşçakal” der gibi sallayıp Kıl Kuyruk ile Şanslı’nın yanına gitti.
- Plan işe yaradı arkadaşlar, dedi Duman sevinçle.
- Evet ama yemekleri sen yedin, dedi Şanslı hala somurtarak.
- Üzülme, dedi Kıl Kuyruk, Şanslı’ya. Yarın kahvaltıya da sen gidersin.
- Şimdi ne yapıyoruz, diye sordu Duman.
- Ne yapacağız, gidip sincapları izleyeceğiz, dedi gülerek Şanslı.
Kıl Kuyruk, Şanslı ve Duman her akşam çocuk parkının içindeki ceviz ağacının yakınlarındaki sincapları izliyorlardı. Sincaplar ceviz ağacından düşen cevizleri tek tek toplayıp uzun ve sağlam dişleri ile keyifle kırıp yiyorlardı. Kıl Kuyruk, Şanslı ve Duman da saklandıkları çiçeklerin arkasından gülerek onları izliyorlardı. Bu akşam da öyle yapacaklardı. Üç arkadaş çocuk parkına doğru yürümeye başladılar. Duman bir kedi çocuk şarkısını mırıldanmaya başladı. Kıl Kuyruk ile Şanslı ise yol boyunca şakalaşıp durdular.
- Böyle boş boş oturmaktan sıkıldım, dedi Kıl Kuyruk.
- Al benden de o kadar, deyip zıpladı Şanslı.
- Aman sizde ne güzel güneşleniyorduk, diye itiraz etti Duman.
Kıl Kuyruk, Şanslı ve Duman üç iyi arkadaştılar. Üçü de annelerini çok az görmüşlerdi. Kimsesiz bir kedi yavrusu olarak başladıkları yaşamlarının zorluğunu mahallenin köşesindeki ciğercinin vermiş olduğu yiyecek ve su ile atlatmışlardı. Gerçi yiyecek ve su bulmak için yine epeyce bir uğraşmaları gerekiyordu ama artık daha ustalaşmışlardı.
- Karnım çok acıktı, dedi Duman.
- Senin doyduğunu hiç görmedim, dedi Şanslı. Burnu ile şakacıktan Duman’ın karnına toslayarak.
- Hadi şu pastanenin arkasına gidelim, dünden kalan kekleri atmışlardır. Bakarsınız kremalı pasta bile buluruz, dedi Kıl Kuyruk.
Kıl Kuyruk, Şanslı ve Duman güneşlenmek için çıktıkları araba tamircisinin çatısından inip birlikte pastaneye doğru yola çıktılar. Karşıdan karşıya geçmeleri gerekiyordu ve trafik çok hızlı akıyordu. Bir çöp kutusunun yakınında durup yolu gözetlemeye koyuldular. Ama arabalar duracak gibi değildi. Bir ara Şanslı geçmek için hamle yapar gibi olduysa da Kıl Kuyruk hemen onu tutup geri çekti. Şanslı az kalsın son sürat giden bir arabanın altında kalacaktı.
- Çok teşekküler Kıl Kuyruk beni kurtardın, dedi Şanslı. Pembe burnu korkudan bembeyaz olmuştu.
- Çok dikkat etmeliyiz, dedi Kıl Kuyruk. Karşıdan karşıya hızla geçmemeliyiz. Önce yolu kontrol etmeliyiz. Hiç araba gelmiyorsa geçmeliyiz ve önce solumuza sonra sağımıza sonra yine solumuza bakıp geçmeliyiz. Tabii trafik lambası da var ise onu da kontrol etmeliyiz. Kırmızı dur, sarı bekle, yeşil geç demek, unutmayın.
- Hep unutuyoruz, diye hayıflandı Duman. Bir yandan da patisi ile çöp kutusunun altında bulduğu gazoz kapağı ile oynuyordu.
Neyse ki, trafik biraz azaldı. Kıl Kuyruk, Şanslı ve Duman yolu kontrol edip birlikte hızla karşıya geçtiler. Pastaneye az kalmıştı ama fırından yeni çıkmış ekmeklerin kokusu daha şimdiden burunlarına geliyordu.
- Aaa bakın, Fatma Teyze ekmek oluyor. Eğer acele edersek biraz bize ekmek içi verir, dedi Duman.
Fatma Teyze’yi pastanenin çıkışına yakaladılar. Yaşlı kadının etrafında kuyruklarını tatlı tatlı sallayarak miyavlamaya başladılar. Fatma Teyze mahallenin en yaşlılarından biriydi. Eşi öldüğü için yalnız yaşıyordu ve her gün bu saatlerde ekmek almak için pastaneye giderdi. Fatma Teyze, etrafında dolanan üç kediyi hemen fark etti.
- Ah güzellerim siz mi geldiniz? Karnınız aç değil mi? Ah, ah, kimse size yemek vermiyor değil mi bi tanelerim, deyip Fatma Teyze aldığı taze ekmeğ ortasından bölüp içinin bir kısmını küçük topaklar yapıp Kıl Kuyruk, Duman ve Şanslı arasında pay etti. Üçü de bir hamlede lokmaları yutuyorlardı. Çünkü sabahtan beri sokak satıcısının bıraktığı yarısı kalmış fasulye konservesinden başka bir şey yememişlerdi.
Kıl Kuyruk, Şanslı ve Duman, Fatma Teyze’ye teşekkür ettiklerini belli etmek için kuyruklarını hafifçe onun bacağına doladılar. Fatma Teyze de onların ayrı ayrı kafalarını okşayıp evine doğru yürümeye başladı.
- Çok iyi bir insan, dedi Şanslı.
- Evet ama bugünlerde çok üzgün, diye devam etti Duman.
- Nerden biliyorsun, diye sordu Kıl Kuyruk.
Duman anlatmaya koyuldu. Geçen akşamlardan birinde Fatma Teyze’nin penceresinin önüne çıkmıştı. Bu pencereye bayılıyordu. Erguvan ağacına konan kuşları buradan daha güzel izleyebiliyordu. O gün de pencerenin önüne geldiğinde Fatma Teyze’yi odada yalnız başına eşinin fotoğraflarına bakarken görmüştü. Hazırladığı akşam yemeğinden bile hiç yememişti. Yaşlı kadın eşini çok seviyor olmalıydı ve onu çok özlediği her halinden belli oluyordu. Duman’ın pencerenin önünde olduğunu bile farkedemeyecek kadar dalmıştı. Duman bütün bunları bir çırpıda, Kıl Kuyruk ve Şanslı’ya anlattı. Kıl Kuyruk ve Şanslı da çok üzülmüşlerdi.
Bir şeyler yapmalıyız, dedi Şanslı.
- Evet kesinlikle bir şeyler yapmalıyız. Ama ne? dedi Kıl Kuyruk.
- Benim aslında bir fikrim var, dedi Duman ve anlatmaya koyuldu. Her sabah ve akşamları onu ziyarete gidelim. Hem eve girmemize de kızmıyor. Her gün birimiz eve girip kucağına atlayalım ve bizimle oynamasını sağlayalım. Üstelik bize de yemek verecektir. O yemeden yemeyelim. O zaman biz yemek yiyebilelim diye kendisi de bir şeyler yiyecektir.
- Bu fikri tuttum, dedi Kıl Kuyruk.
- Ben de, ben de diye miyavladı Şanslı. Hemen yapalım.
Kıl Kuyruk, Şanslı ve Duman pastanenin arkasına geçip dünden kalma bırakılmış kek olup olmadığını kontrol ettiler. Yanılmamışlardı. Sadettin Amca yine bir kartonun üzerine dünden kalan kekeleri küçük parçalara ayırıp onlar için bırakmıştı ve keklerin yanına bir tas da su koymayı unutmamıştı. Üçü de iştahla kekleri yediler. Susuzluklarını gidermek için de sudan içtiler. Şimdi Fatma Teyze’ye gidene kadar çocuk parkının sessiz bir köşesinde biraz kestirebilirlerdi. Hem bu akşam epey bir işleri vardı.
Güneş yavaş yavaş mahallenin üzerinde batarken, Şanslı ilk uyanan oldu. Kıl Kuyruk ve Duman hala keyifle uyuyorlardı. Duman hatta rüya görüyor olmalıydı. Elleri ve bıyıkları ile rüyasında bir şeyleri yakalamaya çalışıyordu. Şanslı her ikisini uyandırmakta biraz zorluk çekti. Duman hala uykulu gözüküyordu, Kıl Kuyruk ise hızla patileri ile yüzünü temizlemeye koyuldu. Yarım saat sonra ekip Fatma Teyze’ye gitmek üzere hazırdı.
- Kestirmeden gidelim, dedi Duman.
- Şu çıkmaz sokağın yanındaki kitapçının çatısından geçip mi, diye sordu Şanslı.
- Ama oradaki çocuk bizi görünce hep köpeğini bizim üzerimize salıyor, dedi Kıl Kuyruk.
- Neden böyle yapıyor anlamıyorum, diye söylendi Duman. Az kalsın geçen gün benim kuyruğumu ısırıyordu. Hem korkumdan yüreğim duracak sandım.
- Evet, dedi Şanslı. Ben de az kalsın kendimi korumak için köpeğin yüzünü çizecektim. Ona da yazık, ama bu çocuk bir türlü bu huyundan vazgeçmiyor ki.
- O zaman uzun yolu kullanacağız, dedi Kıl Kuyruk.
- Off gene çok yürüyeceğiz, üstelik gene trafikten geçmek zorundayız, dedi Duman.
Kıl Kuyruk, Şanslı ve Duman, yavaş yavaş yürümeye başladılar. Trafik bereket versin ki, azalmıştı. On beş dakika sonra Fatma Teyze’nin evine vardılar. Yavaşça bahçe duvarına çıkıp sırayla pencerenin önüne zıpladılar. Fatma Teyze akşam yemeğini hazırlamış ama hiç dokunmamıştı. Masada öylece duruyordu. Bugün pastaneden aldığı ve yarısını kedilere verdiği ekmek de masadaydı. Yine elinde bir sürü fotoğraf koltukta yalnız başına oturuyordu.
- Sıra sende Duman, dedi Kıl Kuyruk.
Duman odaya atlayıp Fatma Teyze’nin yanına çıktı. Aniden yaklaşıp onu korkutmak istemiyordu. Fatma Teyze, Duman’ı miyavlamasından fark etti. Duman’ı görünce gözleri sevinçle parladı.
- Sen mi geldin küçücüğüm. Gel gel bakalım. Sen de benim gibi yalnızsın anlaşılan, dedi Fatma Teyze.
Duman Fatma Teyze’nin kucağına çıkıp fotoğrafları kapatacak şekilde kucağına yattı. Fatma Teyze de Dumanı sevmeye başladı. Duman da patileri ile Fatma Teyze’nin eliyle oynayarak ona sevgisini belli ediyordu.
- Sen acıkmışsındır, dedi Fatma Teyze, Duman’a bakarak. Pencereden onları gizlice izleyen Şanslı ise Kıl Kuyruk’a dönüp “Keşke önce ben gitseydim.” diye hayıflandı.
Fatma Teyze masadaki yemekten bir parça alıp küçük bir tabağa koyarak Duman’a verdi. Ama Duman yemedi.
- Ama tadı çok güzel, dedi Fatma Teyze. Beğenmedin mi? Duman yine bekledi.
- Tadı gerçekten güzel dedi Fatma Teyze. Bak ben tadıyorum. Hımmm çok lezzetli. Hadi sen de yesene, dedi Fatma Teyze. Duman Fatma Teyze yiyince yemekten bir parça aldı.
Fatma Teyze bir süre sonra Duman’ın o yemek yiyince yemekten yediğini anladı ve Duman’ın yemek yemesi için kendi tabağına koyduğu yemeği bitirdi. Plan işe yaramıştı. Fatma Teyze üzücü anılardan uzaklaşmış, üstelik elini sürmediği akşam yemeğini de bitirmişti. Duman yemek bittikten sonra Fatma Teyze’nin elini yalayıp teşekkür etti. Sonra pencereye zıplayıp kuyruğunu “hoşçakal” der gibi sallayıp Kıl Kuyruk ile Şanslı’nın yanına gitti.
- Plan işe yaradı arkadaşlar, dedi Duman sevinçle.
- Evet ama yemekleri sen yedin, dedi Şanslı hala somurtarak.
- Üzülme, dedi Kıl Kuyruk, Şanslı’ya. Yarın kahvaltıya da sen gidersin.
- Şimdi ne yapıyoruz, diye sordu Duman.
- Ne yapacağız, gidip sincapları izleyeceğiz, dedi gülerek Şanslı.
Kıl Kuyruk, Şanslı ve Duman her akşam çocuk parkının içindeki ceviz ağacının yakınlarındaki sincapları izliyorlardı. Sincaplar ceviz ağacından düşen cevizleri tek tek toplayıp uzun ve sağlam dişleri ile keyifle kırıp yiyorlardı. Kıl Kuyruk, Şanslı ve Duman da saklandıkları çiçeklerin arkasından gülerek onları izliyorlardı. Bu akşam da öyle yapacaklardı. Üç arkadaş çocuk parkına doğru yürümeye başladılar. Duman bir kedi çocuk şarkısını mırıldanmaya başladı. Kıl Kuyruk ile Şanslı ise yol boyunca şakalaşıp durdular.