• ÇTL sistemimiz sıfırlandı ve olumlu değişiklikler yapıldı. Detaylar için: TIKLA

Uşak Antik Kentleri (Ege Bölgesi)

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
Uşak Antik Kentleri (Ege Bölgesi)

Blaundos, Blaunda

iwrh5.webpBlaundos, Uşak'ın Ulubey ilçesinin güney-batısında bulunan Sülümenli köyünün 2 km. kuzeyinde bulunan antik bir yerleşimdir. Blaundus antik kenti Kültür ve Turizm Bakanlığı, Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu Başkanlığı'nca I. Derece Arkeolojik Sit olarak tescil edilmiştir.

Blaundos, Luwi dilinden gelmiş bir sözcükten türetilerek Helen diline uyarlanmıştır.

İskender'in Anadolu seferinden sonra Makedonyalılar tarafından kurulduğu ve şehir halkının kendilerine Makedonyalı Blaundus adını verdiğini bazı kaynaklardan öğrenmekteyiz. İskender'den sonra Bergama krallığına, daha sonra da Roma İmparatorluğu'na bağlandığını ve bu zamanda önemli bir merkez olduğu görülmektedir.

Blaundos'un Antik kaynaklarda da ismi geçmemektedir. Bununla beraber bazı kalıntılar günümüze oldukça iyi bir durumda ulaşabilmiştir. Örneğin Helenistik çağda yapılmış kuzey surlarının giriş kapısının kemeri, sur duvarlarının bazı kısımları ve İon üslubundaki mabet ve diğer yapıların kalıntıları ayakta kalabilmiştir.

Ayrıca kentin ortasında, 7.60 x 14.20 m. ölçüsünde, Roma İmparatoru Claudius'un mabedi ile yalnızca bir tarafında oturma kademeleri olan stadyum oldukça iyi durumda günümüze gelebilmiştir. Kentin güneyindeki yamaçta bulunan tiyatronun kalıntıları ile hemen yanı başındaki kaya mezarları da dikkati çekmektedir.


Ek Bilgi: (Kültür ve Turizm Bakanlığı 8-10 Nisan 1996, VII.Müze Kurtarma kazıları Sempozyumu, Uşak Müze Müdürü Kazım Akbıyıkoğlu'nun Bildirisi.)

Lidya bölgesinde ve Frigya sınırına yakın bir noktada bulunan kentin Hellenistik Dönemde Makedonya'dan gelenlerce kurulduğu ve şehrin adının Bloundos olduğu yaklaşık 1845 yıllarında Hamilton'un Ulubey ilçesi mezarlığında bu kentten geldiği bilinen yazıtı bulması ile kesinleşmiştir. Yazıtta BLAUNDEON MAKEDONON ibaresi vardır. Şehir, Büyük İskenderin ölümü ile Deokodoslar olarak adlandırılan ve imparatorluğu aralarında çekişme konusu yapan 8 generalden Antigonos'un payına verilmiştir. Bir süre Bergama Krallığına bağlı sınır şehri olarak kalan Blaundos İ.Ö. 189 yıllarında Roma İmparatorluğunun hakimiyetine girmiştir. Bu dönemde önemli bir merkez olan kent İ.S. 5. yyda Sivaslı İlçesi Selçikler Köyünde bulunan, Sebaste piskoposluk merkezine bağlanmıştır.

Blaundos, üç tarafı derin ve dik vadi ile çevrili düz bir burun üzerinde yer almaktadır. Şehrin merkezinin üç tarafının vadi ile çevrili olmasından dolayı dışarısı ile irtibatı kuzeydeki kapı ile sağlanmaktadır. İ.Ö. 1.yy. - İ.S. 1. yy. arasında şehirle birlikte tadilat geçiren kapının merkeze bakan iç cephe genişliği 26,5 cm, dış cephe genişliği 23 m, derinliği 8.20 m?dir. Kapı arazinin yapısından dolayı yamuk plan göstermektedir.

Kapının her iki yanında kuleler girişin kemerli üst yapısına kadar yıkılmışlardır. Şu andaki durumuyla 2.60 m. genişlik, 2.80 m. yükseklikteki girişten şehrin merkezine geçildiğinde batı yamacında tek, doğu yamacında alt ve üst olmak üzere 2 şehir suru vardır. Doğuda alt ve üst sur arasında kalan alanda, 140 m. uzunlukta, 37 m. genişlikte stadion (Priene'de tek taraflı olan oturma sıraları bulunmakta olup, tek taraflı olan oturma sıraları üst şehir suruna dayanmış durumdadır.

Şehir surları dışında ve stadionun alt kısmında (vadi içerisinde) yamaca yapılmış tiyatro binası bulunmakta. Ancak tiyatronun sahnesi tamamen yıkılmış, oturma sıralarının bir kısmı sağlam kalmıştır. Surlar içinde kalan şehir merkezine ise İon düzeninde yapılmış bir tapınak ile büyüklü küçüklü yapılar yer alır.

Şehrin nekropolü iki ayrı alanda bulunur. İlki, kuzeydeki arazide mezarlık ve birkaç tümülüs ile doğudaki vadi içerisinde bulunan kaya mezarları. Kaya mezarları 2 kişilik olduğu gibi, 10 veya 12 kişilik gömütlüdürler. Çoğunun koridor tabanında da gömüye rastlanır. Kaya mezarlarının çoğunda beyaz sıva, sıva üzeri kızıl, mavi, yeşil boyalarla yapılmış bitki ve stilize hayvan motifleri ile bezenmiştir.

Kent merkezi dışında kalan alanda ise İon tarzında 2. bir tapınak fonksiyonu şimdilik belli olmayan kare planlı yapı kalıntısı ile birbirine bitişik durumda, tamamı 14 adet olan, ancak bir tanesi ayakta kalmış kemer vardır. Kemerlerin kesin olmamakla birlikte su kemeri olduğu tahmin edilmektedir.

Uşak Müzesinin 09.10.1995 tarihinde başlamış olduğu kazı alışmaları, kent merkezindeki İon tarzında tapınağın açığa çıkarılması ile yapıya ait bulunabilecek mimari parçaların yerine konması, yani basit bir restorasyona yönelik olmuştur. Krepislerine göre 17.30 m. X 8.95 m. boyutlarında İon düzeninde, Prostylos tipinde bir tapınaktır. Üst yapısı tamamen yıkılmış durumda olup, taban mermer döşeme, alt duvarlar kalker, temeli andezit ve krepisler mermerdir. Krepisler üzerine olması gereken yan duvar kaplamalarından bulabildiğimiz parçalar yerlerine oturtulmuştur. Güney ön cephesi ile kuzey arka cephesi üçgen alınlıklı olan yapının sima kısmında bitkisel motifler, arslan başları (çörten), diş sırası vardır. Arşitav 3 fascialı olup, yazıtlıdır. Üst kısmında olması gereken tepe akroterine ait yüksek kabartmalı süsleme elemanları parçalar halinde ele geçmiştir.

Arşitav üzerinde bulunan yazıtlardan 4 tanesi Latince, 6 tanesi Yunancadır. 1833 yılında Arundel isimli araştırmacı Sülümenli'de yaptığı araştırmada Onxı Klaydıo Ve Nıa Temlum Port yazıtlarını okuyunca buranın Klaudios Tapınağı olduğunu sanmıştır. Hamilton?un daha sonraki araştırmalarında ise Arundel'in Yunanca ve Latince yazıtları bir arada okunması ile yanlışlık yaptığı ve bu tapınağın Klaudios Tapınağı olmadığı anlaşılmıştır. Çalışmalar sırasında kazı yeri yakınlarında bulunan bir yazıt tapınakla ilgili konuları biraz daha aydınlatmıştır. İ.Ö. 1 yy -İ.S.1. yy. arasında tarihlenebilen yazıt ile Philetaiiros propylon yaptırmış ve bunu büyük ihtimalle Athena ile Homonia'ya adamıştır. Belki de bu tapınak Athena ile Homonoia'nın ortak tapınağı da olabilir. Önümüzdeki yıllarda yapılacak çalışmalarda bu durum kesinlik kazanacaktır.

Kazı çalışmaları ile, tapınak çevresinin açılması işlemine başlandığında, yapının kuzey arka cephesinde, arka duvara 5.30 m. yan duvara ise 6.70 m. mesafede temenos duvarı olarak adlandırılan duvar temeli çıkarıldıktan sonra doğu yan duvarın temel hizasından kazımına başlandı. Burada yapıya bitişik Bizans Dönemi?ne ait 6.40 m. X 8.60 m. boyutlarında ve tapınağın taşlarının kullanıldığı avlu şeklinde mekanın tamamı temizlendi, ancak hiçbir buluntu ele geçmedi. Avlu şeklindeki yapının olduğu yerde 1970 yılında yapılan kaçak kazılarda bulunan ve sonradan Müzeye teslim edilen baş omuz hizasından sağ kol omuzdan, sol kol bilekten kopmuş. 1.90 m. boyunda İ.S. 1. yy. ait kadın heykelinin parçaları aranmasına rağmen bulunamamıştır. Çalışmaların en zor kısmı yıkılmış üst yapı elemanlarının kazılacak alanlardan toplanması olmuştur. Yaklaşık 200 kg. ile 4 ton arasında değişen ağırlıktaki parçalar kenarlara alındıktan sonra doğu yan cephenin açılması bitirilerek güney yönündeki ön cepheye geçilmiştir.

Ön tarafta, yüzeyde olan açık alınlılar, yazıtlı arşitav parçaları, sütunlar kaldırıldıktan sonra tabana doğru toprak harfiyatına geçilmiştir. Üst seviyeleri yakın merdiven basamaklarının bir kısmının yerinde olmadığı büyük kısmının da parçalanmış olduğu görülmüştür. Basamaklar tek tek ortaya çıkarılırken, alttaki ilk iki basamak üzerinde yatar durumda başı boyundan, ayakları bilek hizasından kopmuş yine M.S. 1. yy. tarihlenen 1.35 m. boyunda kadın heykeli bulunmuştur. Çalışmalar devam ederken sonradan heykelin ayağı ikiye ayrılmış başı bulunarak heykele birleştirilmiştir. Kiton giymiş olarak tasvir edilen heykelde boyun kenarında arkaya doğru atılmış şal, ön tarafa iki göğüs arasından çapraz şekilde gelerek bel hizasından dolanmıştır. Saçlar düzgün olarak ortadan ikiye ayrılmış ve geriye taranmış, baş arkasına topuz haline gelmiştir. Bunların dışında bir adet baş ve gövdenin alt kısmı kırık mermer adak heykelciği de bulunmuştur. Ön cephenin tamamen temizlenmesi ile birlikte 8 basamaklı 8.95 m. genişliğindeki tapınak girişi de tamamen ortaya çıkarılmış ve dağılmış yapı elemanları da tek tek yerlerine oturtulmuşlardır.

Çevresinin yarıya yakın kısmını 1.5 aylık bir sürede temizlediğimiz tapınakta önümüzdeki kazılarda yapının tamamı ortaya çıkacaktır. Genelde eski dönemde doğanın tahribi dışında fazla bir tahribat görmeyen Blaundos antik kentindeki bu ilk çalışma tapınak ile sınırlı kalmıştır. Buna rağmen verimli geçen çalışmaların önümüz deki yıllarda da devam ederek bölgemiz ile ilgili arkeolojik noksanları tamamlanması ve kentin tam olarak tanıtılması düşünülmektedir .
 
Klannoudda Antik Kenti

Uşak'a bağlı Ulubeyden Eşmeye uzanan yol üzerindeki Kışla köyünün arkasındaki iki büyük tepenin ortasındaki köylülerin Hâcet Kalesi diye adlandırdığı küçük tepeciğin üzerindedir.
Klannoudda sözcüğünün Lydia dilinden geldiği sanılmaktadır. Daha sonra Helenleştirilen bu isim “Kutsal Yavrusu” anlamına gelmektedir.

Antik kaynakların yeterince bilgi vermediği kentin bulunduğu yerde de yüzey araştırması ve arkeolojik kazı yapılmadığından bilgiler son derece sınırlıdır. Tepede ve çevreye yayılmış çanak-çömlek parçaları ile mimarı parçalara rastlanılmaktadır.

Tepede, Akropoldeki iç kalenin duvarları olduğu sanılan bazı kalıntılar vardır. Şehrin taşları muhtemelen köyün yapılanmalarında kullanılmıştır.
 
Sebaste Antik Kenti

X39Kz.webpSebaste antik kenti, Uşak İline 32 km, Sivaslı İlçesine 2 km. uzaklıktaki Selçikler köyündeki yerleşim alanı üzerindedir. Köyde tepe mahallesinde bir höyük tespit edilmiştir. Burada önceden yapılmış olan araştırmalarda İ.Ö. 4 bin yıllarına ait buluntulara rastlanmıştır

Sivaslı çevresinde yapılan kazılar, yörede Kalkolitik Çağ'dan (MÖ.5500-3500) itibaren bir yerleşim olduğunu ortaya koymuştur. Hititler, Luviler, Lydialılar ve Frigyalılar buraya yerleşmişlerdir. Selçikler Köyü'nde Dr.Nezih Fıratlı, Roma döneminde kurulmuş Sebaste Antik kentinde arkeolojik kazı yapmış ve burada ele geçen küçük buluntu, mimari parça ve heykeller Uşak Müzesi'nde sergilenmektedir.

1966-1978 yıllarında Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından Prof. Dr. Nezih Fıratlı yönetiminde yapılan kazılar sonucu, Sebaste Piskoposluğu'na ait iki kilise, bir kısmı kilise inşaatı altında kalmış Roma Hamamı kalıntıları ortaya çıkarılmıştır.

Kilise VI. yüzyıla tarihlendirilmiştir. Makedonya Rönasansı (Orta Bizans) döneminde X. yüzyılda onarılmış ve üzeri kubbe ile örtülmüştür. Bu dönemde ikonastasis yapılmıştır. Kiliselerin çoğu bölümleri çıkarılmıştır. Ayrıca; mezarlar da bulunmuştur. Kiliseler, mezar ve kalıntıların çevresi duvarla çevrilmiştir. Büyük kilise kazısı sırasında ele geçen bir Bizans sikkesi kilisenin terk ediliş tarihini vermesi açısından önemlidir. Aynı tabakada bulunan Selçuk kandili ve sikkesi de kiliselerin daha sonra bir süre Selçuklular tarafından da kullanıldığını kanıtlamaktadır.

Köyün güney tarafına düşen Çingil Çayırının etrafındaki alan nekropol sahası olarak tespit edilmiş burada üç ayrı tümülüse rastlanmıştır. Bunlardan ikisi mezarlığın yanında, diğeri de Yıldıztepe Mahallesi'nin bulunduğu yerdir. Bu Tümülüslerde yapılan kazı, sondaj ve araştırmalarda İlk Tunç ve Kalkolatik dönemlere ait buluntular elde edilmiştir. Bu tümülüslerin daha önce açılarak tahrip edildiği bilinmektedir.

Sebaste şehri Roma imparatoru Augustus'a Sadık anlamına gelen şehirlerden biridir. Bizans devrinde piskoposluk merkezi haline gelmiştir.

Kültür ve Turizm Bakanlığı, Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu Başkanlığı'nın 21.1.1983 tarih ve A- 4049 sayılı kararı ile I. Derece Arkeolojik Sit olarak tescil edilmiştir.
 
Nais (İnay) Antik Kenti

Uşak ili Ulubeyli ilçesinin 7 km. batısındaki İnay köyüne 2 km. uzaklıktadır.
Nais, Hellen dilinde “su perisi” anlamına gelmektedir. İnay köyünün bulunduğu yerde bol suyun çıktığını ve köylülerin 1975'de bu haznenin üzerini betonla kapattıklarını Prof.Bilge Umar yazmaktadır.
Kent üzerinde Buresch ve H.Keil bazı incelemeler yapmışlarsa da yeterli bilgi verememişlerdir. Bu nedenle de kentin tarihi karanlık kalmıştır.

Kentin bulunduğu yerdeki taşlar Roma döneminde kullanılmış, Osmanlılar da çevredeki kervansarayın yapımı için taşları sökmüşlerdir. Bununla beraber Helenistik surların kemerli kapısı ile Nnymqhaeion'a ait olduğu sanılan kalıntılar dışında günümüze pek bir şey gelmemiştir
 
Opsikion, Ovsekyon Antik Kenti

Manisa'nın Salihli İlçesinin 49 km. doğusunda dağlarla çevrili volkanik bir ovanın ortasındadır. Strabon da buradan Katakekaumene (yanmış bölge) olarak söz etmektedir.
Anadolu'da ana tanrıçanın isimlerinden biri olan Opsikion,”Ana Tanrıça Halkının Yeri” anlamındadır.

Opsikion'un ne zaman kurulduğu ve geçmişi bilinmiyor. Ayrıca yeri konusunda da bazı farklı iddialar ortaya atılmıştır. Bazılarına göre bugünkü Kula ilçesi ile Opsikion özdeştirilmiştir. Prof.Bilge Umar, Opsikion'un Kula'da olmadığını söyler. Bizans tarihçileri sırtlarda olduğunu yazmışlardır. Oysa Opsikion Kula'da tepeler arasındaki çukurda kurulmuştur. XIII. yüzyılda Nikaeia (İznik)'ya taşınan Bizans İmparatorluğu'nun egemen olduğu yerler belirtilirken şöyle bir ibareye rastlanmıştır: “Magidon ile Opsikion yanında kaleleri olan Saittai ve Koula...” Bu da gösteriyor ki, Kula Opsikion yakınındadır ve onunla aynı yer değildir.

Bu bölgede yüzey araştırması ve arkeolojik kazı yapılmamıştır. Bu bakımdan iddiaları somutlaştıracak bilgiler verebilmek çok zordur. Yalnızca kentin bulunduğu sanılan yerde mermer mimari parçalarına, yazıtlara ve birde Kybele kabartmasına rastlanmıştır. Ayrıca Onesime isimli bir kadının oğlunu iyileştiren tanrı Men'in adak steli bugün Uşak Müzesi'ndedir.
 
Akmonia Antik Kenti

Banaz İlçesi, Ahat Köyü, köyünün güney tarafında üç tarafı dere ile çevrili ( Kuruçay ) hakim bir tepe üzerinde Akmonia antik yerleşimi yer almaktadır. Akmonia Antik Kenti ünlü Kral Yolu üzerindedir.

Akmonia antik kentinin İÖ.VII. yüzyılda kurulduğu Roma döneminde önemli bir yerleşim merkezi haline geldiği bilinmektedir.Ele geçen sikkelerden buranın bir sikke darphanesine sahip olduğu ve ilk voleybol müsabakalarının yapıldığı kent olduğunu kanıtlamaktadır. En parlak dönemini İÖ.I. yüzyıl ile İS.III. yüzyıllar arasında yaşadığı ele geçen buluntulardan anlaşılmaktadır. Antik kent büyük tahriplere uğradığı, birçok mimari parçaların taşındığı sanılmaktadır.

Kültür ve Turizm Bakanlığı, Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu Başkanlığı'nın 21.1.1983 tarih ve A- 4049 sayılı kararı ile I. Derece Arkeolojik Sit olarak tescil edilmiştir.


Ek Bilgi:

Dünyanın ilk darphanesinin kurulduğu Akmonia Antik Kenti, ödenek yokluğu nedeniyle gün ışığına çıkarılamıyor. Akmonia'nın üzeri naylon kaplandı ve toprakla örtülerek kaderine terk edildi.

Banaz Kaymakamı Seyfettin Azizoğlu, M.Ö. 9 yüzyılda Romalılar tarafından kurulduğu belirlenen, Uşak'ın Banaz İlçesi'ne bağlı Ahat Köyü Asartepe Mevkii'nde bulunan antik kentin, 4 yıl önce Uşak Müze Müdürü Kazım Akbıyıkoğlu ve ekibi tarafından, kısıtlı imkanlarla kazıldığını söyledi.

İLK DARPHANENİN KURULDUĞU YER

Bu çalışmalar sırasında mozaik resimlerle süslü 280 metrekarelik bir spor salonunun varlığının belirlendiğini, 75 santimetre genişliğinde, 150 santimetre uzunluğunda, üçgen formlu renkli mozaik taşlarla yapılmış Tanrıça Tykie'ye ait resim ortaya çıkarıldığını dile getiren Azizoğlu, “Kazı çalışmalarından bir ay sonra Tykie mozaiği çalındı. Uzun süren araştırmanın ardından İstanbul polisinin yaptığı operasyonla mozaik ele geçirilmişti. Tüm bu gelişmelerin ardından Akmonia'nın üzeri naylon kaplandı ve toprakla örtülerek kaderine terk edildi. Burası, dünyanın ilk darphanesinin kurulduğu ve ilk voleybol müsabakalarının yapıldığı kenttir. Bir an önce gün ışığına çıkarılıp, ülke turizmine kazandırılmalıdır. Buraya üniversitelerin sahip çıkmasını istiyoruz” diye konuştu.
Banaz'ın doğal güzelliklere sahip bir ilçe olduğunu, Hamamboğazı Termal Tesisleri ile Muratdağı'na yakın olması nedeniyle dağcılık sporları için de elverişli bir yapı bulunduğunu kaydeden Azizoğlu, “Kaplıca ve dağcılık sporuyla Akmonia Antik Kenti'nin önemi daha da artacaktır. Ülke turizmi için üniversitelerimizin Banaz'a gelerek tarihe ışık tutmasını, antik kenti ortaya çıkarmalarını istiyoruz” dedi.

AKMONİA ANTİK KENTİ

Banaz'a 8 kilometre uzaklıkta bulunan Ahat Köyü'nün güney tarafında üç tarafı dereyle çevrili yüksek ve çevreye hakim bir tepe üzerine kurulmuş antik Akmonia şehri, Kral Yolu üzerinde.

Şehrin Frigya, Lidya, Hellen, Roma, Bizans dönemlerinde çok geliştiği ve Uşak dahilindeki büyük yerleşim yerlerinden biri olduğu anlaşılmıştır. Günümüzde tepeyi çevreleyen kale surlarından çok az bir kısmı görülmekte.

Şehrin tiyatrosu tepenin güney yamacında, surların dibinde olup, şu anda oldukça harap durumda. Şehrin kuzeydoğusunda yamaçta bulunan odaları mezar odaları olarak kullanılmış. Şehrin orta yerinde, daha ziyade tiyatronun 100 metre kadar yakınında darphane ve sağlık ocağı olduğu sanılan, büyük blok taşlardan yapılmış ve şu anda temel kalıntıları kalmış bir mimari yapı bulunmakta. Buradan çıkarılan tarihi eserler Afyon ve Uşak Müzesi'nde sergileniyor.

Tarih yağmacılarının talanına uğrayan antik kent, sürekli olarak jandarma devriyesi ve değişimli iki bekçinin gözetiminde toprak altında korunuyor.

Bölge, 18 Mayıs 2000 tarihinde SİT alanı ilan edilmişti.
 
Geri
Top