Bir gün anne ölür ya da evi terk eder. Ve yine bir gün eve yeni bir anne gelir: Üvey anne. O gün bütün eşyalar, o eşyalara dokunan el yüzünden soluklaşır. "Üvey" olan, "öz" olanı sildikçe, çocuk da silinmeyen izler bırakır.
Hala kim olduğunu bilmiyoruz üvey annenin. "Üvey" ve "anne" kelimelerinin zoraki yan yana gelip durmasından değil. Yeni çocukla, yeni anne arasında babanın aracılığıyla kurulan gergin ilişkiden de değil. Çocuğun, "öz" olandan kalma büyülü dokunuşların yerine başka bir dokunuşu koyamamasındandır bu. Bir de, kimsenin "öz" olan gibi dokunamamasından belki.
Birinci sınıfa giden bir çocuk yaptığı "aile" konulu resmi öğretmenine gösteriyordu. Öğretmen, resimdeki çocuklardan birisinin saç renginin ailenin diğer üyelerinden farklı olduğunu fark etti.Bunun nedenini sorunca, minik öğrencinin cevabı:
"Çünkü o üvey bir çocuk, tıpkı benim gibi!" şeklinde oldu.
"Peki üvey çocuk olmanın farkı nedir? diye sordu öğretmen. Aldığı cevapla çok şaşıracaktı:
"Üvey çocuk olmak, annenizin karnında değil kalbinde büyümek demektir."
Sevgili okurlar, bir kere üvey anne olgusu bilinçaltımıza zorla itilen bir şey. Üvey annesi olmamış, çevresinde de gözlemlememiş kişilere ‘Üvey anne nedir?’ diye sorduğunuz zaman, hain, kıskanç, cadı, riyakâr gibi kelimeler gelir. Hiç düşündünüz mü, üvey anne figürü, roman ve hikayelerimizde, filmlerimizde, masallarımızda neden “kötü”nün bütün karşılıklarıyla birlikte çizilir? Neden üvey anneler çocukları evden atmanın hesabını yaparlar? Neden hep bir yardakçıları vardır. Bu bazen bir avcı, bazen bir jigolo, bazen de Hansel ve Gratel’de olduğu gibi çocukların öz babası olur. Neden üvey çocuklar da hep çok güzel, çok masum, son derece kolay kandırılabilen tipler olarak verilir?
Peki neden toplumun üvey anneye bakışındaki önyargıları, üvey annenin içinde bulunduğu zorlukları, üvey çocuğun ve babanın hissedişlerini, akıl ve kalp gözümüzle anlamaya çalışmadık, durumu olduğu gibi kabul ettik, sorgulamadık?
İşte Çekirge ve Bakım’ın amaçları, kolektif bilinçaltına şırınga edilen “Üvey anne kötüdür” şablonunu tartışmak. Bakın içimizden birinin, bir üvey annenin başından ne geçmiş:
Bu kadın yakınlarının bütün karşı propagandasına rağmen 6–7 yaşlarındaki çocukla iyi bir diyalog yakalıyor. Bir sabah televizyon seyreden çocuğa üzerinde yağ–bal sürdüğü ekmeği uzatıyor. Ekranda Pamuk Prenses’e üvey annesinin elma uzattığını gören çocuk, bir anda kadının eline vurarak ekmeği masaya düşürüyor.
Görüyor musunuz, bilinçaltının gücü kadını nasıl ezmiş? Demek ki anne olarak son derece yüceltilen kadın üvey anne konumuna geçtiği anda, şüpheler üzerinde toplanmaya başlıyor.
Peki öz anne ve üvey anne mekanizması nasıl işliyor?
“Evlilik mutsuz gidiyor. Kadını biraz baba, biraz koca, biraz kayınvalide eziyor. Kadın sürekli tehdit altında. İntihar eğilimi, hayatın anlamsızlığı düşüncesi var; ama tek başına mücadele edemiyor. Yanına kimi çekebilir? Çocuklarını. Onlara bu depresif düşünceleri aktarıyor: “Bak ben ölürsem, yerime başkası gelir, seni çok ezer’ gibi laflarla aba altından sopa gösteriyor, çocuğu yanına çekmeye ve bu mesajı dolaylı olarak karşı tarafa vermeye çalışıyor.”
Bu, üvey anne gerçeğinin öz anneyle ilgili olan bölümü.
Açı değiştirelim: Kadın neden kötü bir üvey anne oluyor?
“Yüklendiği rol çok ağır. Bir taraftan geldiği yeni eve uyum sağlaması lazım. Kendine ait olmayan bir çocuk var. Kadın, birlikte yaşadıkları, hiç huyunu suyunu bilmediği bu çocuğu sevmek zorunda. Bu, çocuğa da görev olarak veriliyor. O da hiç tanımadığı bir kadını sevecek! Bu arada babanın da anıları var, o da uyum sürecinde. Herkes birbirine yabancı ve bir eve kapatılmışlar.”
Çekirge ve Bakım uyarıyor: Aman çocukları anne demeye zorlamayın. Bu, zaman içinde aralarında bir alışveriş olursa kendiliğinden doğabilir. Taşların yerine oturması için en az dört–beş yıl gerekiyor.
Durumu ağırlaştıran başka faktörler de var: Üvey anne de çocukluğunda üvey olmuşsa ve bir travma yaşamışsa onu ileriki yıllarda kendi çocuğuna yansıtıyor. Her şeyde ön plana çıkmak istemek, paylaşma alışkanlığı bulunmamak gibi bir kişilik yapısı da durumu zorluyor tabii.
Peki babanın durumu ne?
“Bazen korkunç hatalar oluyor. Adam, ikinci eşini ön plana çıkartıyor. Her zaman onun haklı olduğunu söylüyor. Çocuğun yanındayken kadın yoksa, öz babayı oynuyor. Kadın varken hemen rol değişiyor ve adeta üvey baba kişiliğine bürünüyor. O yüzden çocuk travmatize oluyor. Çatışmalar başlıyor.”
Herkes birbirine zaman tanımalı
Sevgili okurlarım, insan olmak, kendini ve başkalarını anlamak ne kadar zor değil mi? Adam–kadın ve çocuk... Hiçbiri daha önce bu rolü deneyimlemediler ki. Neden toplumsal bir eğitim verilmiyor? Tek çare taşların yerine oturması için herkesin birbirine zaman tanıması. Kimse kimseyi sevmek, kimse kimseyi kendi çocuğu veya öz annesi saymak zorunda değil. Herkes karşılıklı olarak birbirini dinleyecek. Kendilerini birbirlerinin yerine koyacak. Uzmanlarımızın uyarısı bu kadarla kalmıyor. Onlar özellikle çocuklara şöyle sesleniyor:
“Üvey anne ile iyi ilişki kurmanız, öz annenize ihanet değildir. Babanızın sevgisi azalmaya caktır. Anneniz ölmüş olsa bile seni seviyorlar. Sonuçta eve yeni gelen kadın da farklı bir insandır. Onun da olumlu özellikleri olabilir.”
Babanın psikolojik durumuna biraz daha yakından girersek, manzara şöyle:
Baba, çocuğa karşı anneyi kollamak zorunda hissediyor kendisini. Çünkü; erkeğin cinsel açıdan kadına daha fazla muhtaç, dolayısıyla daha zayıf bir yapısı var. Eğer eşinden ayrılmış veya kaybetmişse, o açlığı da kadın ve çocuk arasında bir tercihe yol açar. Zaten eski eşe karşı kendisini suçlu hissediyor. “Geçen sefer hanımımı yıprattım, böyle oldu. Eski hatalarımı şimdiki eşimde yapmayacağım.” diye yeni eşe karşı farklı bir tavır geliştirir. Erkek, çocuğunu her görüşünde eski eşini hatırlıyor. Bu yüzden onunla daha az konuşmaya, daha az karşılaşmaya çalışıyor. Ve hayatını farklı bir düzleme çekmeye çalışıyor. Bunun getirdiği bir iletişimsizlik, sorunları tetikliyor.
Görüldüğü gibi ilişkiler ağı çok karmaşık. Demek ki herkes herkesi anlamaya çalışacak, ilişkiye emek verecek.
Uzmanlarımızın üvey annelere seslenişi de şöyle:
“Üvey anne konumuna geçtiğiniz an büyük bir sorumluluk altına giriyorsunuz. En basitinden kendi çocuğunuza bağırsanız bu çok önemli olmuyor; ama üvey çocuğunuza bağırdığınız zaman şiddetli tepki oluyor. Kadınların, kendilerinden çok büyük bir beklenti ile çok güçlü hissetmeye çalışarak geliştirdikleri şişirilmiş davranışları ileride patlamaya mahkumdur. Eğer bu sorunun altından hemen kalkarım, çok iyi bir anne olurum, gibi çok fazla bir beklenti içine girerseniz, mutlaka ezileceksiniz. Kendinizi işin doğal akışına bıraksanız, siz ve aileniz derin hayal kırıklıklarına uğramaz.”
Çekirge ve Bakım’ın söyleyecekleri bu kadarla da bitmiyor. Televizyonda reyting rekorları kıran bazı dizilerdeki yanlış üvey baba–üvey anne örneklerine de dikkat çekiyorlar. Mesela Star’da gösterilen Üvey Baba adlı dizi. Son derece olumsuz, alkolik, her türlü kötülüğü yapabilecek, sadist bir üvey baba figürü, tersine çok sevgi yüklü bir üvey anne figürünün ekran başındaki çocukları travmatize edebileceğini söylüyorlar.
Günümüzde boşanmaların sayısı önemli ölçüde artmıştır ve boşanan kadın ve erkeklerin çoğu ilerleyen zamanlarda yeni evlilikler yapmaktadırlar. Bu da çok sayıda çocuğun üvey anne veya baba ile yaşaması anlamına gelmektedir. Üvey anne-baba kavramını çocuk açısından ele almakta fayda vardır. Çocuk üvey anne-babayı birdenbire ortaya çıkan ve çok sevdiği ebeveyninin yerine geçmeye çalışan bir insan olarak algılayabilir. Örneğin, gerçeklik duygusu henüz gelişmediği için beş yaşındaki bir çocuk olayları tam olarak algılayamaz ve hiç tanımadığı bir kadını sevmek zorunda bırakıldığını hisseder. Çocuk üvey anne-babasıyla ilişkiye girmeyi öz ebeveynine ihanet etmek gibi algılayabilir. Bu nedenle çocuğun üvey anne-babaya tepkili olmasını doğal karşılamak gerekmektedir.
Anne ya da babaya düşen önemli bir görev, ikinci evliliği yapmadan önce çocuğa durumu anlatıp onun fikrini almaktır. Çocuğa kendisinden üvey anne-babasını öz ebeveyninin yerine koymasının beklenmediğini, öz anne -babasıyla kendisinin arasına hiçbir şeyin giremeyeceğini, üvey anne-babayı kendisini sevecek ve yardım edecek bir yakını gibi kabul edebileceğini, bu evliliğin hayatını kolaylaştıracağını anlatmak çocuğun önyargılarından kurtulmasını sağlar. Çocuk, fikrinin alınmasını kendisine önem verildiği şeklinde algılar ve durumu kabullenmesi kolaylaşır. Anne-baba bu duruma alışmanın zaman alabileceğini, başta bazı sorunlar yaşayabileceklerini de ifade edip daha sorun yaşanmadan önce çocuğu zihinsel ve duygusal olarak hazırlarsa daha da iyi olur.
Üvey anne baba konusunda gerek filmlerde olsun, gerek masal ve hikâyelerde genellikle kötü imajlar sergilenmiştir. Üvey anne baba çocuğunu döver, aç bırakır, bütün işleri çocuğa yaptırır vb kötü davranışlar vs. Aslında toplumda tüm üvey anne babalar böyle değildir. Bu konudaki önyargıların ortadan kaldırılması ve olaylara gerçekçi manada bakılması yerinde olur. Çünkü öyle üvey anne babalar vardır ki, çocuklara öz anne babalarından daha iyi bakmaktadırlar.(Nar,2005)
Üvey anne-baba çocuğa olumlu ve yapıcı davrandıkları halde çocuk ilk zamanlarda tepki gösterebilir. Ebeveyn çocuk ilişkisinin anahtar kelimelerinden birisi sabırdır, çocuğa zaman tanımak gerekir. Çocuğa büyük bir insanmış gibi davranmamak onun tepkisinin çocukça olmasına izin vermek gerekir.
Çocuklar üvey anne-babayı test etme yöntemine de sıklıkla başvururlar. Çocuk üvey anne-babaya karşı öfkeliyse, onu kızdırmaya çalışıyorsa, kapris ve huysuzluk yapıyorsa büyük ihtimalle üvey anne-babasını test ediyordur. Onu kızdırıp, sinirlendirip “Beni seviyor mu, sevmiyor mu?” diye bakıyordur. Bu testlerde oyuna gelmemek gerekir. Böyle bir durumda çocuğa sert tepkilerle yaklaşmak da, üvey anne-babaya alışsın diye çocuğun her istediğini yapmak da doğru değildir.
Üvey anneler nelere dikkat etmelidir?
Masallarda, romanlarda, dizilerde, “üvey anne” denince insanların aklına sinirli, kıskanç, çocukla rekabet içinde, kötü, ondan kurtulmaya çalışan, merhametsiz, üvey çocuğa eziyet eden bir kişi gibi olumsuz, yanlış bir imaj çizilmiştir. Bu imaj, hem çocuk hem de üvey anne için önyargılar oluşturur. Temel anlamda, üvey anne olmak demek, babanın bundan sonraki yaşamını paylaşmak istediği kişinin, çocuklara göre oluşan konumudur. Bu konumda, kendine ait olmayan çocuklara iyi davranan, olumlu ilişkiler içinde olan üvey anne modelleri de az değildir.
Üvey anneye yüklenen imaj, üvey annenin psikolojisini de etkiler. Bu imajı değiştirme çabası içinde; sınırlarını koyma, duygularını bastırma, disiplinli davranma konularında kararsızlıklar yaşayabilir. Her biyolojik anne, çocuğuna zaman zaman çeşitli olumlu, olumsuz tepkiler verir. Üvey annenin olumsuz tepkisi daha olumsuz, olumlu tepkisi de küçümseyici, sahte olarak görülebilir. Üvey anne, çocuğun onaylamadığı bir davranışı görmezden gelmek, kendine yapılan saygısızlığı koşulsuz kabullenmek, babayla olan keyfi ya da keyifsizliği gizlemeyi istemek, çocuğa onu kabul etmesi için maddi hediyeler almak, aşırı özverili davranmak gibi davranışlara girebilir. Bu psikoloji; kendini anne rolü oynamaya mecbur hissetme, eşiyle çocuk arasında dengeler kurma çabası, hata yapmama isteği, iyi olanı koruma adına daha çok çaba sarf etme ve sorumluluk almaktır.
Bir kişi üvey anne rolünü üstleneceği bir evliliğe adım atmadan önce kendisini çok iyi tanımalı ve durumu çok iyi analiz etmelidir.
Çünkü evlilikle beraber üvey çocuğun ruhsal sorumluluğunu da üzerine alacak ve büyük bir ihtimalle üvey çocuğuna kendi öz çocuğuna davrandığı gibi rahat davranamayacaktır. Üveyliği hissetmeden ve hissettirmeden davranma psikolojisine girebilen anneler vardır; ama bu vericilik ve ciddi bir sorumluluk isteyen bir şeydir.
Diyelim ki evlendiniz ve 12-13 yaşlarında bir çocuk sizin sorumluluğunuza girdi. Bu durumda yapılacak en büyük hatalardan biri çocuğa kendinize “anne” dedirtme konusunda baskı yapmaktır. Bu duygusal bir alış veriştir ve zaman içinde oluşur. Çocuk ilk başta üvey anneye karşı önyargılı olabilir, bu onun yaşadıklarından ötürü verdiği ani bir tepkidir. Bu noktada çocuğu anlamalıyız. Çocuğun üvey annesini kabul etmesi zaman alabilir, uzun bir süre beklemek gerekebilir. Annenin bu süreçte çocuğa saygı göstermesi gerekir.
Anne çocuk ilişkisinde iki sözden biri sevgidir fakat sevgi tek başına yetmez. Saygı sevgiden önce gelmelidir. Çocuğun üvey anneye saygı duyabilmesi için kendisine saygı duyulduğunu, kendisinin önemsendiğini hissetmesi, evde işlerin adil bir şekilde yürüdüğünü görmesi gerekir. Kendisine saygı duyulduğunu hisseden çocuk bir süre sonra aynı davranışı örnek almaya başlar ve sağlıklı bir ortam yaratılabilir.
Üvey anne çocuk ilişkisinde babanın rolü ne olmalıdır?
Bu gün pek çok aklı başında, eğitimli, kültürlü dediğimiz öz babalar, ayrıldıkları eşlerinin evlilikleri söz konusu olduğunda, çocuklarının, üvey baba ile aynı ortamda bulunmasını onaylamadıklarını söylüyor. Bunu, velayetlerini anneden alma tehdidi olarak kullananlar bile var. üvey baba ortamı, sanki güvensiz, tehditkar, tacizkar olarak algılanıyor onlar tarafından. Evlilikler, boşanma ile sonuçlansa bile, eşlerin birbirlerine verdikleri bir zaman ve emek vardır. Tartışan, kavga eden çiftler bile bir iletişim içindedir aslında. Boşanma, bunları kaybetmek gibi bir hayal kırıklığı yaratır. Birbirine verilen, verilmesi gereken, verildiği zannedilen değerin yitirilmesidir. Sonraki evlilikler, bu durumu tetiklediğinden baba, eski eşinin evliliğine çocuk kanalıyla engel koyabilir, çocuğu karşısında kendi durumunu riske atmak istemez, çünkü üvey baba, onu kendisinden daha çok görecektir, “Ya üvey baba onunla çok iyi anlaşırsa.” gibi düşüncelere girebilir. üvey baba, bu baskı ve yaklaşımın muhatabı olarak, eşini çocuğuyla birlikte kabul edecek, aile sorumluluğunu üstlenmeyi isteyecek kişidir.
Üvey anne psikolojisine benzer duygu ve davranışlar üvey baba psikolojisi için de geçerlidir. Babanın kendi çocuğu varsa ve velayeti annedeyse, kendi çocuğuna karşı bir eksiklik hissedebilir; onu yeterince göremediği ve onunla ilgilenemediği için, vicdan azabı gibi duygular yaşayabilir. Bazen bu duygular o kadar yoğundur ki, çocuğu yokmuş gibi davranarak, onunla hiç ilgilenmeme, maddi manevi sorumluluk almama gibi bir durumla da karşılaşabilir, bu boşluğu, üvey çocuğunda telafi etme yoluna gidebilirler. Eğer kendi çocuğu yoksa ve eşinin çocuğuna üvey baba olduysa, tanımadığı, hiç yaşamadığı bir duygu ve sorumluluğun içinde hissedebilir kendini. Böyle bir durumda, kafasında oluşturduğu ya da gözlemlediği bir baba modelini uygulayabilir.
Babalık duygusu, annelik gibi içgüdüsel değildir. Anneler, biyolojik yapılarıyla, beyin ve üreme organlarıyla anneliğe hazır olurlar. Annelerin koruyuculuğu, hassasiyeti, kolaycılığı buradan gelir. Babaların ise, çocuklarına sevgi ve bakım verdikçe beyinlerindeki yapısal endişe noktaları harekete geçer. Üvey babaların işi biraz daha zordur. Genellikle çocuklarıyla birlikte yaşayan bir kadınla evlendikleri için, sürekli çocuklarla yaşamak durumundadırlar. Üvey baba, çocukları seveceği ve onlara ebeveynlik yapmaya istek duyabileceği gibi, onlardan sorumlu olmadığını da düşünebilir.
Üvey anne ile çocuk arasında sağlıklı bir ilişki kurulması için babanın da bu meselede etkin rol alması gerekir. Bir problem yaşandığında, baba olayı iki tarafı da dinleyerek nesnel bir şekilde değerlendirdiğini çocuğa hissettirmelidir. Babanın yaklaşımı önemlidir, çocuk babasını bir avukat gibi değil, bir hakim gibi görmelidir. Çocuk “Ben ne yaparsam yapayım babam benim yanımda” dememeli ama doğru davrandığı takdirde babasının yanında olacağından da emin olmalıdır. “Ne yaparsam yapayım, babam benim yanımda” imajının oluşması çocuğun kişiliğinin gelişmesi açısından doğru değildir. “Babam haksızlık yapmaz. Doğru davrandığım zaman benim arkamdadır” imajı zihnine yerleşmelidir ki kafasında doğru hak duygusu oluşsun. Doğru hak duygusunun kabul gördüğü evde kavga olmaz, işler iyi yürür.
İkinci evliliklerini yapan babaların şöyle bir hatası da oluyor: Çocukla konuşurken ona hak verdiklerini söylüyor, çocuğu okşuyorlar ama üvey anne odaya girince gayri ihtiyari farklı davranmaya başlıyorlar. Çocuk bu durumda “İşte bak, üvey anne geldiği zaman farklı davranıyor, o olmadığı zaman farklı. Demek ki üvey anne benim babamla ilişkimi bozuyor” diye düşünür. Babanın farkında olmadan değişen yüz ifadesi bile çocuğun bu düşüncesini destekler.
Babalar ikinci evliliklerinde yaptıkları başka bir hata da şudur: İlk evliliklerinde yaşadıkları sıkıntıları, yaptıkları hataları tekrarlamamak için ikinci eşlerine fazla iyi davranabilirler. Çocuk bunu fark eder ve kendi kendine “Demek ki bu kadını benim annemden daha çok seviyor” der. Babanın neden böyle davrandığını büyük bir insana anlatır gibi çocukla paylaşması gerekir. “Sev, değer ver, paylaş” diye bir söz vardır. Bu yapıldığı zaman çocuk rahatlıkla annenin babanın istediği şekle girer.(Tarhan,2004)
Çocuk üvey anneye tepki gösterirse ne yapılmalıdır?
Üvey anne ve baba çocuğa olumlu ve yapıcı davrandıkları halde çocuk ilk zamanlarda üvey anneye tepki gösterebilir. Ebeveyn çocuk ilişkisinin anahtar kelimelerinden birisi sabırdır, çocuğa zaman tanımak gerekir. Çocuğa büyük bir insanmış gibi davranmak ama onun tepkisinin çocukça olmasına izin vermek gerekir.
Üvey anne çocuğa çeşitli sevgi dilleri ile yaklaşabilir; güzel bir şey yaptığı zaman takdir etmek, hediye vermek, dokunmak gibi. Mesela gece yatarken üzerini örtmek sevgiyi anlatan bir hizmet davranışıdır. Çeşitli sevgi dilleri ile çocuğa yaklaşılarak ona zaman tanınmalıdır. Bu şekilde davranılırsa çocuk bir müddet sonra kendisini üvey annesinin yanında güvende hissetmeye başlar.
Çocuklar üvey anneyi test etme yöntemine de sıklıkla başvururlar. Çocuk üvey anneye karşı öfkeliyse, üvey anneyi kızdırmaya çalışıyorsa, kapris ve huysuzluk yapıyorsa büyük ihtimalle üvey annesini test ediyordur. Onu kızdırıp, sinirlendirip “Bu kadın beni seviyor mu, sevmiyor mu?” diye bakıyordur. Bu testlerde oyuna gelmemek gerekir. Böyle bir durumda çocuğa sert tepkilerle yaklaşmak da, üvey anneye alışsın diye çocuğun her istediğini yapmak da doğru değildir.
Üvey Kardeş
Üvey annenin de bir çocuğu varsa çocuk, bir de üvey kardeş kavramıyla tanışmak zorunda kalır. Farklı ortamlarda yetişmiş iki çocuğun kişilik özellikleri de ruhsal yapıları da farklıdır. Çocuklar içgüdüsel eğilimlerinden ötürü genellikle benmerkezci olurlar ve paylaşmayı sevmezler. Çocukları zorla bir araya getirmek yerine onlara verme duygusunu, paylaşmayı, iyilik yapmayı, yardım etmeyi, uzlaşmacı olabilmeyi öğretmek gerekir.
İletişim adına adımlar atılarak çocuklar ortak bir noktada buluşturulabilir. Çocuklara “Sizin yaşlarınız birbirine yakın, arkadaş olabilirsiniz. Kişilikleriniz farklı olabilir ama kader sizi buluşturdu. Önemli olan her konuda aynı şeyi düşünmeniz değil, birbirinize saygı duyabilmenizdir. Ancak böyle mutlu olabilirsiniz” şeklinde yaklaşmak, birbirlerini hemen sevemeseler de saygılı davranmaları gerektiğini hatırlatmak faydalı olacaktır.
Ayrıca çocuklara “Şunu beraber yapın, bunu beraber yapın” diyerek onları birtakım şeylere zorlamak ters tepebilir. Bunun yerine onlara biraz zaman tanıyarak birbirlerini merak etmeleri sağlanabilir. İki kardeş zamanla bir ilişki başlatacaktır. Onları bir anda yakınlaştırmaya çalışmak, birbirlerine karşı daha çok önyargılı olmalarına neden olabilir.
Çocuk doğal olarak üvey annesinin kendi çocuğunu daha çok sevdiğini düşünüp kendisinin dışlandığını hissedebilir. Üvey anne her iki çocuğa da eşit davranma kaygısını her zaman taşımalı, iki çocuk arasında farklılık yaratmamalıdır. Çocuğun “Üvey annem beni değil, kendi çocuğunu seviyor” diye bir kaygısı olduğu hisseden üvey annenin, çocuğa “Sen haklısın, hata yapmış olabilirim. Babanla beraber oturup konuşalım, karar verelim” şeklinde yaklaşması hem çocuğun kendisini aileye ait hissetmesine hem de sorunun ortaya konma ve çözüm süreçlerine katılmasına katkıda bulunacaktır.
Ekonomik sorunlar, eşlerin sosyal kültürel yapı farklılıkları, cinsel sorunlar, iletişim bozukluğu, eşlerden birinin ihaneti, aile içi şiddet gibi nedenlerle, çekirdek aile birliği bozulabilir. Psikolog Şeyda özdalga: “Boşanmanın gerçekleşmesi, ailenin bölünmesine ya da tamamen dağılmasına yol açan, tüm aile üyelerini, aile büyüklerini ve yakın çevredekileri etkileyen bir durumdur.” diyor.
Evliliğini bitiren yetişkinlerin çoğu, bir ile üç yıl içinde, yeni hayatlarına alışırlar ve duygusal dengelerini düzeltmiş olurlar. Boşanmış kadınların üçte ikisi, erkeklerin de dörtte üçü, tekrar evlenirler. Görüldüğü gibi boşanma, yetişkinlerin evlilik kurumuna verdiği değeri değiştirmediği gibi ikinci evliliklerin başarısı da çoğu zaman üvey anne, üvey baba ve çocuk ilişkisinin başarısına bağlıdır.
Üvey anne babaya ortak önerilerimiz şunlar olacaktır.
Çekirdek aileden farklı olduğunuzu kabul edin
Çekirdek ailelerle, karışık ailenin birbirinden farklı olduğunu kabul etmeniz ve bu iki aile yapısı arasındaki farkları bilmeniz önem taşır. Öncelikle üvey anne/babaların en büyük hatası yeni aileyi tıpkı çekirdek aile gibi yapmaya çalışmak olmaktadır, oysa her iki aile yapası da farklıdır.
Önce yeni ailenizi tanıyın
Yapılan diğer hata da üvey anne ve babanın yeni ailenin nasıl olması gerektiği konusunda önceden oluşturduğu şablon doğrultusunda aileyi şekillendirmeye çalışması ve aileyi belli bir kalıba sokmaya zorlaması olmakta ve bu çabada da çoğunlukla başarısızlıkla sonuçlanmaktadır. Bu nedenle önceden ailenin şekillenmesi konusunda fikirler ve planlar oluşturmak yerine önce yeni ailesini tanımayı, zaman içinde şarlara ve aile üyelerinin bireysel özelliklerine uygun yöntemler geliştirmeyi hedeflemelisiniz.
Acele etmeyin
Çoğunlukla yavaş ve istikrarlı davranmak başarı ve mutluluğu getirmektedir. Bu nedenle hızla birçok konuya el atmaktansa, yavaş yavaş ilerlemeyi tercih etmeliyiz. Üvey anne/babaların hızla ve geniş kapsamlı müdahalelerinin huzursuzluk yaratma olasılığı da yüksek olduğundan çocukların yetiştirilmesine aşamalı olarak dahil olmaları, başarılı bir üvey anne/baba olma şanslarını arttırmaktadır.
Disiplini önce biyolojik ebeveyne bırakın
Disiplin konusunda ise üvey anne/babaların yaptıkları en büyük hata disiplin görevini üstlerine almaktır. Bu konuda liderliği biyolojik ebeveynlere bırakmalı, çocuğa geçmişten beri uygulananlara uyum göstermeli, biyolojik ebeveyni desteklemeli ve onun ortamda bulunmadığı zamanlarda sorumlu bir yetişkin olarak davranmalısınız
Biyolojik ebeveynler arasında taraf tutmayın
Üvey anne ve babaların kaçınması gereken önemli bir durumda üvey çocuğun biyolojik ebeveynleri arasında taraf tutmaktır. Çocuğun diğer ebeveynleri hakkında olumsuz eleştiri, konuşma tarzı, Çocuğun yabancılaşmasına ve diğer ebeveylerine sadakatsizlik edildiği hissine kapılmasına neden olmaktadır. Bu nedenle üvey anne ve babalar çocuğa her iki ebeveyni arasında tarafsız bir tutum benimsemeli ve yine her iki ebeveyni çocukla ilişki içinde olma hakkının bulunduğunu vurgulamanız gerekir.
Dinimizin üvey çocuk konusuna bakışı ise şu şekildedir.
Dul bir kadın yeniden evlenirse bu kadının önceki kocasından olan çocukları, ikinci kocanın "üvey çocuğu" olur. İkinci kocanın başka kadından olma çocukları da sonradan evlendiği kadının üvey çocuğu olur. Bu gibi çocuklara Türkçe’de "üvey evlât" denir.
İslâm’da birden fazla kadınla evlenmek caiz görüldüğü için (bk. en-Nisâ; 4/3) aile yuvası içinde babalan bir anneleri ayrı olan çocukların bulunması her zaman söz konusu olabilir. Diğer yandan eşinden ayrılan veya eşi vefat eden erkek ya da kadının ikinci eşle evlenmesi halinde de önceki eşten olan çocuklar yeni eşe göre "üvey çocuk" adını alır. İslâm bir aile yuvası içinde yaşamak zarûretinde olan bu gibi çocuklarla üvey baba veya üvey anne arasında uygulanacak esasları belirlemiştir.
Erginlik çağına gelen üvey çocukla üvey anne veya baba arasında tesettür problemi diğer yakın mahrem hısımlarla aynı esasa bağlanmıştır. Âyette şöyle buyurulur: "(Ey Muhammed!) Mü’min kadınlara söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını ve namuslarını korusunlar, görünmesi zaruri olanlar dışında, ziynetlerini göstermesinler. Başörtülerini yanlarına sarkıtsınlar. Ziynetlerini kendi kocalarından veya babalarından veya kocalarının babalarından veya kendi oğullarından veya kocalarının oğullarından veya kendi kardeşlerinden veya kardeşlerinin oğullarından veya kız kardeşlerinin oğullarından... başkasına göstermesinler" (en-Nûr, 24/31). Burada, kadın esas alınarak, yabancı erkeğin yanında örtülmesi gereken yerlerin "kocalarının oğullarının" yanında örtmelerinin gerekmediği belirtilmektedir. Üvey kızın, üvey baba yanındaki örtünme sınırı da öz kız gibidir.
Kısaca, üvey anne üvey oğlunun yanında, üvey kız da üvey babasının yanında kan hısımlarında olduğu gibi yüz, el- ve ayaklarla iş ve hizmet sırasında açılan başını, saçını, kulaklarını, boynunu, kollarını ve inciklerini açabilir. Onların da bu yerlere bakmaları helâldir. Çünkü bunların yakınlıkları bir arada yaşamalarını gerektirir. Ancak bu örtünme serbestliği bir fitne korkusu bulunmaması şartına bağlıdır. Eğer üvey baba veya üvey çocuk ahlâk bakımından düşük olursa kadının tesettüre dikkat etmesi gerekir (bk. el-Kurtubî, el-Câmi’ Li Ahkâmi’l-Kur’ân, Beyrut 1%5-1966, VI, 222 vd.; Mevdûdî, Tefhîmü’l Kur’ân, Terceme, Heyet, İstanbul 1986, III, 468-479).
Diğer yandan bir erkeğin evli bulunduğu karısıyla cinsel ilişkide bulunduktan sonra, artık bu kadının önceki kocasından olan kızıyla yani üvey çocuğu ile ebedî olarak evlenmesi caiz değildir. Âyette şöyle buyurulur: "Size... cinsel temasta bulunduğunuz karılarınızdan olan ve evinizde bulunan üvey kızlarınızla evlenmek haram kılındı. Eğer anneleri ile cinsel ilişkide bulunmamış iseniz onlarla evlenmenizde bir sakınca yoktur" (en-Nisâ, 4/23). Kısaca, üvey kızın annesi ile mücerred nikâh akdi yapılması, cinsel ilişki olmadıkça üvey kızla bu erkek (üvey baba) arasında bir haramlık doğurmamaktadır.
Üvey çocukla üvey anne veya baba arasında nafaka ve miras hükümleri cereyan etmez. Çünkü nafaka veya miras ya evlilik akdi ya da nesep hısımı olmakla hak olarak ortaya çıkar. Önceki evlilikten doğan bir çocukla, annesinin sonradan evlendiği ikinci koca arasında ise bir aile yuvası içinde yaşama zarûreti, bayram ve cemiyetler dolayısıyla ziyaretleşme gibi âdâb-ı muâşeret ve insanî yardımlaşmalar dışında kan hısımlığı ile ortaya çıkan malî haklar söz konusu olmaz. Böyle bir çocuk belki kendi öz annesiyle ilgilenmesi gerektiği zamanlârda, dolaylı yoldan üvey babası ile de ilgilenmesi İslâm ahlâkının gereğidir.
Yazımız bir masalla bitiriyoruz ve diliyoruz ki üvey çocukların ilişkisi hep böyle olsun…
Bir varmış bir yokmuş. Çok önceleri bir kral varmış. Bu kralın dünyalar güzeli, iyi huylu bir de karısı varmış. Bir gün kraliçe, krala bir çocuğu olacağını müjdelemiş. Kral bu habere çok hem de çok sevinmiş. Kral, o günü bayram ilan etmiş. Kırk gün kırk gece eğlenmişler. Ve zaman hızla geçiyor, doğum günü yaklaşıyormuş. Güneş ve ay birbirini kovalamış. Ve nihayet beklenen gün gelmiş.
Kral, kraliçeden daha heyecanlaymış. Bir aşağı bir yukarı gitmiş. O sırada bir kadın koşarak gelmiş. Müjde kralım bir oğlun oldu demiş. Kral sevinçten havalara uçmuş.
Ama sevinci çok sürmemiş. Çünkü başka bir kadın krala, matem haberini getirmiş. Üzüntülü bir şekilde;
— Kralım, kraliçe kraliçemiz öldü, gül yüzlü prensi doğururken demiş.
Kral bu haber karşısında, kırk gün yas ilan etmiş. Sarayda herkes karalar giyinmiş. Zaman rüzgârı hızla esiyormuş. Prens büyümüş, koşacak yaşa gelmiş. Annesizlik çok acıymış. Bunun için kral yeniden evlenmiş. Umut prensini sevgiyle büyütecek, bir annesi olsun istemiş.
Üvey anne, prensi çok seviyormuş. Ona annesizliğini unutturmak için, çok nazik davranıyormuş. Çocuk ilk önceleri alışamamış. Yeni annesine karşı çok hırçınmış. Ama yüreğinde sevgi rüzgârları esen, bu güzel insan Umut’un hırçın tavırlarına sabırla katlanmış.
Bir gün, Prense avlanmayı öğretmek için beraberce ava gitmişler. O sırada karşılarına bir kaplan çıkmış. Askerler korkudan kaçmışlar. Prensi yalnız bırakmışlar. Ama anne orada dimdik duruyor, prense kalkan oluyormuş. Kaplan tam üzerlerine atlayacakmış ki, anne, prensi tutup yere atlamış. Onun üzerine kapanarak korumuş. Kaplan bu sevgiyi görünce, çocuğu anneye bağışlamış. Kendi yavrularını hatırlayıp, oradan uzaklaşıvermiş.
Bu olaydan sonra prens, üvey annesini çok sevmiş. Çünkü canını feda edecek kadar, kendisini sevdiğini anlamış. Babasına da bu olayı anlatmış. Kral çocuğu yanına almış. Oturtmuş dizlerine ve ona;
—Bak sevgili umudum, demiş. Üvey anneler de insandır. Onların hepsi kötü insan olmaz. Yüreğinde sevgi güneşi doğan, bütün insanlar güzeldir. Yeter ki bizler, birbirimize anlayışlı olalım. Göreceksin o zaman hayat, ne kadar güzel ve yaşanmaya değerdir, diye sözlerini bitirmiş.
Prens umut bu sözlerden sonra annesinin yanına gitmiş. Topladığı bir demet kır çiçeğini, yüzünde güller açan annesine sunmuş. Seni çok seviyorum benim güzel annem, demiş. İnan önceleri çok korkmuştum. Üvey olduğun için beni sevemeyeceğini sanıyordum. Ama gördüm ki sevmesini bilen, sevilmeye değecek kadar iyiymiş. Bana bir masal anlatır mısın? Uykum geldi anneciğim. Senin şefkatli kollarında uyumak, yarınlara umutla bakmak istiyorum, demiş.
Anne, “sevgi güneşi” diye bir masalı anlatmaya başlamış. Güneşin sıcaklığına dayanacak, hiçbir buz surat yokmuş diye, devam etmiş masalını anlatmaya. Prens bu masalda kendisini bulmuş. Ve dalmış rüya âlemine.
Gökten üç elma düşmüş. Birisi sevenlere, diğeri sevilenlere, üçüncüsü de bu masalı okuyanlara olsun.
Nevzat Tarhan
Hala kim olduğunu bilmiyoruz üvey annenin. "Üvey" ve "anne" kelimelerinin zoraki yan yana gelip durmasından değil. Yeni çocukla, yeni anne arasında babanın aracılığıyla kurulan gergin ilişkiden de değil. Çocuğun, "öz" olandan kalma büyülü dokunuşların yerine başka bir dokunuşu koyamamasındandır bu. Bir de, kimsenin "öz" olan gibi dokunamamasından belki.
Birinci sınıfa giden bir çocuk yaptığı "aile" konulu resmi öğretmenine gösteriyordu. Öğretmen, resimdeki çocuklardan birisinin saç renginin ailenin diğer üyelerinden farklı olduğunu fark etti.Bunun nedenini sorunca, minik öğrencinin cevabı:
"Çünkü o üvey bir çocuk, tıpkı benim gibi!" şeklinde oldu.
"Peki üvey çocuk olmanın farkı nedir? diye sordu öğretmen. Aldığı cevapla çok şaşıracaktı:
"Üvey çocuk olmak, annenizin karnında değil kalbinde büyümek demektir."
Sevgili okurlar, bir kere üvey anne olgusu bilinçaltımıza zorla itilen bir şey. Üvey annesi olmamış, çevresinde de gözlemlememiş kişilere ‘Üvey anne nedir?’ diye sorduğunuz zaman, hain, kıskanç, cadı, riyakâr gibi kelimeler gelir. Hiç düşündünüz mü, üvey anne figürü, roman ve hikayelerimizde, filmlerimizde, masallarımızda neden “kötü”nün bütün karşılıklarıyla birlikte çizilir? Neden üvey anneler çocukları evden atmanın hesabını yaparlar? Neden hep bir yardakçıları vardır. Bu bazen bir avcı, bazen bir jigolo, bazen de Hansel ve Gratel’de olduğu gibi çocukların öz babası olur. Neden üvey çocuklar da hep çok güzel, çok masum, son derece kolay kandırılabilen tipler olarak verilir?
Peki neden toplumun üvey anneye bakışındaki önyargıları, üvey annenin içinde bulunduğu zorlukları, üvey çocuğun ve babanın hissedişlerini, akıl ve kalp gözümüzle anlamaya çalışmadık, durumu olduğu gibi kabul ettik, sorgulamadık?
İşte Çekirge ve Bakım’ın amaçları, kolektif bilinçaltına şırınga edilen “Üvey anne kötüdür” şablonunu tartışmak. Bakın içimizden birinin, bir üvey annenin başından ne geçmiş:
Bu kadın yakınlarının bütün karşı propagandasına rağmen 6–7 yaşlarındaki çocukla iyi bir diyalog yakalıyor. Bir sabah televizyon seyreden çocuğa üzerinde yağ–bal sürdüğü ekmeği uzatıyor. Ekranda Pamuk Prenses’e üvey annesinin elma uzattığını gören çocuk, bir anda kadının eline vurarak ekmeği masaya düşürüyor.
Görüyor musunuz, bilinçaltının gücü kadını nasıl ezmiş? Demek ki anne olarak son derece yüceltilen kadın üvey anne konumuna geçtiği anda, şüpheler üzerinde toplanmaya başlıyor.
Peki öz anne ve üvey anne mekanizması nasıl işliyor?
“Evlilik mutsuz gidiyor. Kadını biraz baba, biraz koca, biraz kayınvalide eziyor. Kadın sürekli tehdit altında. İntihar eğilimi, hayatın anlamsızlığı düşüncesi var; ama tek başına mücadele edemiyor. Yanına kimi çekebilir? Çocuklarını. Onlara bu depresif düşünceleri aktarıyor: “Bak ben ölürsem, yerime başkası gelir, seni çok ezer’ gibi laflarla aba altından sopa gösteriyor, çocuğu yanına çekmeye ve bu mesajı dolaylı olarak karşı tarafa vermeye çalışıyor.”
Bu, üvey anne gerçeğinin öz anneyle ilgili olan bölümü.
Açı değiştirelim: Kadın neden kötü bir üvey anne oluyor?
“Yüklendiği rol çok ağır. Bir taraftan geldiği yeni eve uyum sağlaması lazım. Kendine ait olmayan bir çocuk var. Kadın, birlikte yaşadıkları, hiç huyunu suyunu bilmediği bu çocuğu sevmek zorunda. Bu, çocuğa da görev olarak veriliyor. O da hiç tanımadığı bir kadını sevecek! Bu arada babanın da anıları var, o da uyum sürecinde. Herkes birbirine yabancı ve bir eve kapatılmışlar.”
Çekirge ve Bakım uyarıyor: Aman çocukları anne demeye zorlamayın. Bu, zaman içinde aralarında bir alışveriş olursa kendiliğinden doğabilir. Taşların yerine oturması için en az dört–beş yıl gerekiyor.
Durumu ağırlaştıran başka faktörler de var: Üvey anne de çocukluğunda üvey olmuşsa ve bir travma yaşamışsa onu ileriki yıllarda kendi çocuğuna yansıtıyor. Her şeyde ön plana çıkmak istemek, paylaşma alışkanlığı bulunmamak gibi bir kişilik yapısı da durumu zorluyor tabii.
Peki babanın durumu ne?
“Bazen korkunç hatalar oluyor. Adam, ikinci eşini ön plana çıkartıyor. Her zaman onun haklı olduğunu söylüyor. Çocuğun yanındayken kadın yoksa, öz babayı oynuyor. Kadın varken hemen rol değişiyor ve adeta üvey baba kişiliğine bürünüyor. O yüzden çocuk travmatize oluyor. Çatışmalar başlıyor.”
Herkes birbirine zaman tanımalı
Sevgili okurlarım, insan olmak, kendini ve başkalarını anlamak ne kadar zor değil mi? Adam–kadın ve çocuk... Hiçbiri daha önce bu rolü deneyimlemediler ki. Neden toplumsal bir eğitim verilmiyor? Tek çare taşların yerine oturması için herkesin birbirine zaman tanıması. Kimse kimseyi sevmek, kimse kimseyi kendi çocuğu veya öz annesi saymak zorunda değil. Herkes karşılıklı olarak birbirini dinleyecek. Kendilerini birbirlerinin yerine koyacak. Uzmanlarımızın uyarısı bu kadarla kalmıyor. Onlar özellikle çocuklara şöyle sesleniyor:
“Üvey anne ile iyi ilişki kurmanız, öz annenize ihanet değildir. Babanızın sevgisi azalmaya caktır. Anneniz ölmüş olsa bile seni seviyorlar. Sonuçta eve yeni gelen kadın da farklı bir insandır. Onun da olumlu özellikleri olabilir.”
Babanın psikolojik durumuna biraz daha yakından girersek, manzara şöyle:
Baba, çocuğa karşı anneyi kollamak zorunda hissediyor kendisini. Çünkü; erkeğin cinsel açıdan kadına daha fazla muhtaç, dolayısıyla daha zayıf bir yapısı var. Eğer eşinden ayrılmış veya kaybetmişse, o açlığı da kadın ve çocuk arasında bir tercihe yol açar. Zaten eski eşe karşı kendisini suçlu hissediyor. “Geçen sefer hanımımı yıprattım, böyle oldu. Eski hatalarımı şimdiki eşimde yapmayacağım.” diye yeni eşe karşı farklı bir tavır geliştirir. Erkek, çocuğunu her görüşünde eski eşini hatırlıyor. Bu yüzden onunla daha az konuşmaya, daha az karşılaşmaya çalışıyor. Ve hayatını farklı bir düzleme çekmeye çalışıyor. Bunun getirdiği bir iletişimsizlik, sorunları tetikliyor.
Görüldüğü gibi ilişkiler ağı çok karmaşık. Demek ki herkes herkesi anlamaya çalışacak, ilişkiye emek verecek.
Uzmanlarımızın üvey annelere seslenişi de şöyle:
“Üvey anne konumuna geçtiğiniz an büyük bir sorumluluk altına giriyorsunuz. En basitinden kendi çocuğunuza bağırsanız bu çok önemli olmuyor; ama üvey çocuğunuza bağırdığınız zaman şiddetli tepki oluyor. Kadınların, kendilerinden çok büyük bir beklenti ile çok güçlü hissetmeye çalışarak geliştirdikleri şişirilmiş davranışları ileride patlamaya mahkumdur. Eğer bu sorunun altından hemen kalkarım, çok iyi bir anne olurum, gibi çok fazla bir beklenti içine girerseniz, mutlaka ezileceksiniz. Kendinizi işin doğal akışına bıraksanız, siz ve aileniz derin hayal kırıklıklarına uğramaz.”
Çekirge ve Bakım’ın söyleyecekleri bu kadarla da bitmiyor. Televizyonda reyting rekorları kıran bazı dizilerdeki yanlış üvey baba–üvey anne örneklerine de dikkat çekiyorlar. Mesela Star’da gösterilen Üvey Baba adlı dizi. Son derece olumsuz, alkolik, her türlü kötülüğü yapabilecek, sadist bir üvey baba figürü, tersine çok sevgi yüklü bir üvey anne figürünün ekran başındaki çocukları travmatize edebileceğini söylüyorlar.
Günümüzde boşanmaların sayısı önemli ölçüde artmıştır ve boşanan kadın ve erkeklerin çoğu ilerleyen zamanlarda yeni evlilikler yapmaktadırlar. Bu da çok sayıda çocuğun üvey anne veya baba ile yaşaması anlamına gelmektedir. Üvey anne-baba kavramını çocuk açısından ele almakta fayda vardır. Çocuk üvey anne-babayı birdenbire ortaya çıkan ve çok sevdiği ebeveyninin yerine geçmeye çalışan bir insan olarak algılayabilir. Örneğin, gerçeklik duygusu henüz gelişmediği için beş yaşındaki bir çocuk olayları tam olarak algılayamaz ve hiç tanımadığı bir kadını sevmek zorunda bırakıldığını hisseder. Çocuk üvey anne-babasıyla ilişkiye girmeyi öz ebeveynine ihanet etmek gibi algılayabilir. Bu nedenle çocuğun üvey anne-babaya tepkili olmasını doğal karşılamak gerekmektedir.
Anne ya da babaya düşen önemli bir görev, ikinci evliliği yapmadan önce çocuğa durumu anlatıp onun fikrini almaktır. Çocuğa kendisinden üvey anne-babasını öz ebeveyninin yerine koymasının beklenmediğini, öz anne -babasıyla kendisinin arasına hiçbir şeyin giremeyeceğini, üvey anne-babayı kendisini sevecek ve yardım edecek bir yakını gibi kabul edebileceğini, bu evliliğin hayatını kolaylaştıracağını anlatmak çocuğun önyargılarından kurtulmasını sağlar. Çocuk, fikrinin alınmasını kendisine önem verildiği şeklinde algılar ve durumu kabullenmesi kolaylaşır. Anne-baba bu duruma alışmanın zaman alabileceğini, başta bazı sorunlar yaşayabileceklerini de ifade edip daha sorun yaşanmadan önce çocuğu zihinsel ve duygusal olarak hazırlarsa daha da iyi olur.
Üvey anne baba konusunda gerek filmlerde olsun, gerek masal ve hikâyelerde genellikle kötü imajlar sergilenmiştir. Üvey anne baba çocuğunu döver, aç bırakır, bütün işleri çocuğa yaptırır vb kötü davranışlar vs. Aslında toplumda tüm üvey anne babalar böyle değildir. Bu konudaki önyargıların ortadan kaldırılması ve olaylara gerçekçi manada bakılması yerinde olur. Çünkü öyle üvey anne babalar vardır ki, çocuklara öz anne babalarından daha iyi bakmaktadırlar.(Nar,2005)
Üvey anne-baba çocuğa olumlu ve yapıcı davrandıkları halde çocuk ilk zamanlarda tepki gösterebilir. Ebeveyn çocuk ilişkisinin anahtar kelimelerinden birisi sabırdır, çocuğa zaman tanımak gerekir. Çocuğa büyük bir insanmış gibi davranmamak onun tepkisinin çocukça olmasına izin vermek gerekir.
Çocuklar üvey anne-babayı test etme yöntemine de sıklıkla başvururlar. Çocuk üvey anne-babaya karşı öfkeliyse, onu kızdırmaya çalışıyorsa, kapris ve huysuzluk yapıyorsa büyük ihtimalle üvey anne-babasını test ediyordur. Onu kızdırıp, sinirlendirip “Beni seviyor mu, sevmiyor mu?” diye bakıyordur. Bu testlerde oyuna gelmemek gerekir. Böyle bir durumda çocuğa sert tepkilerle yaklaşmak da, üvey anne-babaya alışsın diye çocuğun her istediğini yapmak da doğru değildir.
Üvey anneler nelere dikkat etmelidir?
Masallarda, romanlarda, dizilerde, “üvey anne” denince insanların aklına sinirli, kıskanç, çocukla rekabet içinde, kötü, ondan kurtulmaya çalışan, merhametsiz, üvey çocuğa eziyet eden bir kişi gibi olumsuz, yanlış bir imaj çizilmiştir. Bu imaj, hem çocuk hem de üvey anne için önyargılar oluşturur. Temel anlamda, üvey anne olmak demek, babanın bundan sonraki yaşamını paylaşmak istediği kişinin, çocuklara göre oluşan konumudur. Bu konumda, kendine ait olmayan çocuklara iyi davranan, olumlu ilişkiler içinde olan üvey anne modelleri de az değildir.
Üvey anneye yüklenen imaj, üvey annenin psikolojisini de etkiler. Bu imajı değiştirme çabası içinde; sınırlarını koyma, duygularını bastırma, disiplinli davranma konularında kararsızlıklar yaşayabilir. Her biyolojik anne, çocuğuna zaman zaman çeşitli olumlu, olumsuz tepkiler verir. Üvey annenin olumsuz tepkisi daha olumsuz, olumlu tepkisi de küçümseyici, sahte olarak görülebilir. Üvey anne, çocuğun onaylamadığı bir davranışı görmezden gelmek, kendine yapılan saygısızlığı koşulsuz kabullenmek, babayla olan keyfi ya da keyifsizliği gizlemeyi istemek, çocuğa onu kabul etmesi için maddi hediyeler almak, aşırı özverili davranmak gibi davranışlara girebilir. Bu psikoloji; kendini anne rolü oynamaya mecbur hissetme, eşiyle çocuk arasında dengeler kurma çabası, hata yapmama isteği, iyi olanı koruma adına daha çok çaba sarf etme ve sorumluluk almaktır.
Bir kişi üvey anne rolünü üstleneceği bir evliliğe adım atmadan önce kendisini çok iyi tanımalı ve durumu çok iyi analiz etmelidir.
Çünkü evlilikle beraber üvey çocuğun ruhsal sorumluluğunu da üzerine alacak ve büyük bir ihtimalle üvey çocuğuna kendi öz çocuğuna davrandığı gibi rahat davranamayacaktır. Üveyliği hissetmeden ve hissettirmeden davranma psikolojisine girebilen anneler vardır; ama bu vericilik ve ciddi bir sorumluluk isteyen bir şeydir.
Diyelim ki evlendiniz ve 12-13 yaşlarında bir çocuk sizin sorumluluğunuza girdi. Bu durumda yapılacak en büyük hatalardan biri çocuğa kendinize “anne” dedirtme konusunda baskı yapmaktır. Bu duygusal bir alış veriştir ve zaman içinde oluşur. Çocuk ilk başta üvey anneye karşı önyargılı olabilir, bu onun yaşadıklarından ötürü verdiği ani bir tepkidir. Bu noktada çocuğu anlamalıyız. Çocuğun üvey annesini kabul etmesi zaman alabilir, uzun bir süre beklemek gerekebilir. Annenin bu süreçte çocuğa saygı göstermesi gerekir.
Anne çocuk ilişkisinde iki sözden biri sevgidir fakat sevgi tek başına yetmez. Saygı sevgiden önce gelmelidir. Çocuğun üvey anneye saygı duyabilmesi için kendisine saygı duyulduğunu, kendisinin önemsendiğini hissetmesi, evde işlerin adil bir şekilde yürüdüğünü görmesi gerekir. Kendisine saygı duyulduğunu hisseden çocuk bir süre sonra aynı davranışı örnek almaya başlar ve sağlıklı bir ortam yaratılabilir.
Üvey anne çocuk ilişkisinde babanın rolü ne olmalıdır?
Bu gün pek çok aklı başında, eğitimli, kültürlü dediğimiz öz babalar, ayrıldıkları eşlerinin evlilikleri söz konusu olduğunda, çocuklarının, üvey baba ile aynı ortamda bulunmasını onaylamadıklarını söylüyor. Bunu, velayetlerini anneden alma tehdidi olarak kullananlar bile var. üvey baba ortamı, sanki güvensiz, tehditkar, tacizkar olarak algılanıyor onlar tarafından. Evlilikler, boşanma ile sonuçlansa bile, eşlerin birbirlerine verdikleri bir zaman ve emek vardır. Tartışan, kavga eden çiftler bile bir iletişim içindedir aslında. Boşanma, bunları kaybetmek gibi bir hayal kırıklığı yaratır. Birbirine verilen, verilmesi gereken, verildiği zannedilen değerin yitirilmesidir. Sonraki evlilikler, bu durumu tetiklediğinden baba, eski eşinin evliliğine çocuk kanalıyla engel koyabilir, çocuğu karşısında kendi durumunu riske atmak istemez, çünkü üvey baba, onu kendisinden daha çok görecektir, “Ya üvey baba onunla çok iyi anlaşırsa.” gibi düşüncelere girebilir. üvey baba, bu baskı ve yaklaşımın muhatabı olarak, eşini çocuğuyla birlikte kabul edecek, aile sorumluluğunu üstlenmeyi isteyecek kişidir.
Üvey anne psikolojisine benzer duygu ve davranışlar üvey baba psikolojisi için de geçerlidir. Babanın kendi çocuğu varsa ve velayeti annedeyse, kendi çocuğuna karşı bir eksiklik hissedebilir; onu yeterince göremediği ve onunla ilgilenemediği için, vicdan azabı gibi duygular yaşayabilir. Bazen bu duygular o kadar yoğundur ki, çocuğu yokmuş gibi davranarak, onunla hiç ilgilenmeme, maddi manevi sorumluluk almama gibi bir durumla da karşılaşabilir, bu boşluğu, üvey çocuğunda telafi etme yoluna gidebilirler. Eğer kendi çocuğu yoksa ve eşinin çocuğuna üvey baba olduysa, tanımadığı, hiç yaşamadığı bir duygu ve sorumluluğun içinde hissedebilir kendini. Böyle bir durumda, kafasında oluşturduğu ya da gözlemlediği bir baba modelini uygulayabilir.
Babalık duygusu, annelik gibi içgüdüsel değildir. Anneler, biyolojik yapılarıyla, beyin ve üreme organlarıyla anneliğe hazır olurlar. Annelerin koruyuculuğu, hassasiyeti, kolaycılığı buradan gelir. Babaların ise, çocuklarına sevgi ve bakım verdikçe beyinlerindeki yapısal endişe noktaları harekete geçer. Üvey babaların işi biraz daha zordur. Genellikle çocuklarıyla birlikte yaşayan bir kadınla evlendikleri için, sürekli çocuklarla yaşamak durumundadırlar. Üvey baba, çocukları seveceği ve onlara ebeveynlik yapmaya istek duyabileceği gibi, onlardan sorumlu olmadığını da düşünebilir.
Üvey anne ile çocuk arasında sağlıklı bir ilişki kurulması için babanın da bu meselede etkin rol alması gerekir. Bir problem yaşandığında, baba olayı iki tarafı da dinleyerek nesnel bir şekilde değerlendirdiğini çocuğa hissettirmelidir. Babanın yaklaşımı önemlidir, çocuk babasını bir avukat gibi değil, bir hakim gibi görmelidir. Çocuk “Ben ne yaparsam yapayım babam benim yanımda” dememeli ama doğru davrandığı takdirde babasının yanında olacağından da emin olmalıdır. “Ne yaparsam yapayım, babam benim yanımda” imajının oluşması çocuğun kişiliğinin gelişmesi açısından doğru değildir. “Babam haksızlık yapmaz. Doğru davrandığım zaman benim arkamdadır” imajı zihnine yerleşmelidir ki kafasında doğru hak duygusu oluşsun. Doğru hak duygusunun kabul gördüğü evde kavga olmaz, işler iyi yürür.
İkinci evliliklerini yapan babaların şöyle bir hatası da oluyor: Çocukla konuşurken ona hak verdiklerini söylüyor, çocuğu okşuyorlar ama üvey anne odaya girince gayri ihtiyari farklı davranmaya başlıyorlar. Çocuk bu durumda “İşte bak, üvey anne geldiği zaman farklı davranıyor, o olmadığı zaman farklı. Demek ki üvey anne benim babamla ilişkimi bozuyor” diye düşünür. Babanın farkında olmadan değişen yüz ifadesi bile çocuğun bu düşüncesini destekler.
Babalar ikinci evliliklerinde yaptıkları başka bir hata da şudur: İlk evliliklerinde yaşadıkları sıkıntıları, yaptıkları hataları tekrarlamamak için ikinci eşlerine fazla iyi davranabilirler. Çocuk bunu fark eder ve kendi kendine “Demek ki bu kadını benim annemden daha çok seviyor” der. Babanın neden böyle davrandığını büyük bir insana anlatır gibi çocukla paylaşması gerekir. “Sev, değer ver, paylaş” diye bir söz vardır. Bu yapıldığı zaman çocuk rahatlıkla annenin babanın istediği şekle girer.(Tarhan,2004)
Çocuk üvey anneye tepki gösterirse ne yapılmalıdır?
Üvey anne ve baba çocuğa olumlu ve yapıcı davrandıkları halde çocuk ilk zamanlarda üvey anneye tepki gösterebilir. Ebeveyn çocuk ilişkisinin anahtar kelimelerinden birisi sabırdır, çocuğa zaman tanımak gerekir. Çocuğa büyük bir insanmış gibi davranmak ama onun tepkisinin çocukça olmasına izin vermek gerekir.
Üvey anne çocuğa çeşitli sevgi dilleri ile yaklaşabilir; güzel bir şey yaptığı zaman takdir etmek, hediye vermek, dokunmak gibi. Mesela gece yatarken üzerini örtmek sevgiyi anlatan bir hizmet davranışıdır. Çeşitli sevgi dilleri ile çocuğa yaklaşılarak ona zaman tanınmalıdır. Bu şekilde davranılırsa çocuk bir müddet sonra kendisini üvey annesinin yanında güvende hissetmeye başlar.
Çocuklar üvey anneyi test etme yöntemine de sıklıkla başvururlar. Çocuk üvey anneye karşı öfkeliyse, üvey anneyi kızdırmaya çalışıyorsa, kapris ve huysuzluk yapıyorsa büyük ihtimalle üvey annesini test ediyordur. Onu kızdırıp, sinirlendirip “Bu kadın beni seviyor mu, sevmiyor mu?” diye bakıyordur. Bu testlerde oyuna gelmemek gerekir. Böyle bir durumda çocuğa sert tepkilerle yaklaşmak da, üvey anneye alışsın diye çocuğun her istediğini yapmak da doğru değildir.
Üvey Kardeş
Üvey annenin de bir çocuğu varsa çocuk, bir de üvey kardeş kavramıyla tanışmak zorunda kalır. Farklı ortamlarda yetişmiş iki çocuğun kişilik özellikleri de ruhsal yapıları da farklıdır. Çocuklar içgüdüsel eğilimlerinden ötürü genellikle benmerkezci olurlar ve paylaşmayı sevmezler. Çocukları zorla bir araya getirmek yerine onlara verme duygusunu, paylaşmayı, iyilik yapmayı, yardım etmeyi, uzlaşmacı olabilmeyi öğretmek gerekir.
İletişim adına adımlar atılarak çocuklar ortak bir noktada buluşturulabilir. Çocuklara “Sizin yaşlarınız birbirine yakın, arkadaş olabilirsiniz. Kişilikleriniz farklı olabilir ama kader sizi buluşturdu. Önemli olan her konuda aynı şeyi düşünmeniz değil, birbirinize saygı duyabilmenizdir. Ancak böyle mutlu olabilirsiniz” şeklinde yaklaşmak, birbirlerini hemen sevemeseler de saygılı davranmaları gerektiğini hatırlatmak faydalı olacaktır.
Ayrıca çocuklara “Şunu beraber yapın, bunu beraber yapın” diyerek onları birtakım şeylere zorlamak ters tepebilir. Bunun yerine onlara biraz zaman tanıyarak birbirlerini merak etmeleri sağlanabilir. İki kardeş zamanla bir ilişki başlatacaktır. Onları bir anda yakınlaştırmaya çalışmak, birbirlerine karşı daha çok önyargılı olmalarına neden olabilir.
Çocuk doğal olarak üvey annesinin kendi çocuğunu daha çok sevdiğini düşünüp kendisinin dışlandığını hissedebilir. Üvey anne her iki çocuğa da eşit davranma kaygısını her zaman taşımalı, iki çocuk arasında farklılık yaratmamalıdır. Çocuğun “Üvey annem beni değil, kendi çocuğunu seviyor” diye bir kaygısı olduğu hisseden üvey annenin, çocuğa “Sen haklısın, hata yapmış olabilirim. Babanla beraber oturup konuşalım, karar verelim” şeklinde yaklaşması hem çocuğun kendisini aileye ait hissetmesine hem de sorunun ortaya konma ve çözüm süreçlerine katılmasına katkıda bulunacaktır.
Ekonomik sorunlar, eşlerin sosyal kültürel yapı farklılıkları, cinsel sorunlar, iletişim bozukluğu, eşlerden birinin ihaneti, aile içi şiddet gibi nedenlerle, çekirdek aile birliği bozulabilir. Psikolog Şeyda özdalga: “Boşanmanın gerçekleşmesi, ailenin bölünmesine ya da tamamen dağılmasına yol açan, tüm aile üyelerini, aile büyüklerini ve yakın çevredekileri etkileyen bir durumdur.” diyor.
Evliliğini bitiren yetişkinlerin çoğu, bir ile üç yıl içinde, yeni hayatlarına alışırlar ve duygusal dengelerini düzeltmiş olurlar. Boşanmış kadınların üçte ikisi, erkeklerin de dörtte üçü, tekrar evlenirler. Görüldüğü gibi boşanma, yetişkinlerin evlilik kurumuna verdiği değeri değiştirmediği gibi ikinci evliliklerin başarısı da çoğu zaman üvey anne, üvey baba ve çocuk ilişkisinin başarısına bağlıdır.
Üvey anne babaya ortak önerilerimiz şunlar olacaktır.
Çekirdek aileden farklı olduğunuzu kabul edin
Çekirdek ailelerle, karışık ailenin birbirinden farklı olduğunu kabul etmeniz ve bu iki aile yapısı arasındaki farkları bilmeniz önem taşır. Öncelikle üvey anne/babaların en büyük hatası yeni aileyi tıpkı çekirdek aile gibi yapmaya çalışmak olmaktadır, oysa her iki aile yapası da farklıdır.
Önce yeni ailenizi tanıyın
Yapılan diğer hata da üvey anne ve babanın yeni ailenin nasıl olması gerektiği konusunda önceden oluşturduğu şablon doğrultusunda aileyi şekillendirmeye çalışması ve aileyi belli bir kalıba sokmaya zorlaması olmakta ve bu çabada da çoğunlukla başarısızlıkla sonuçlanmaktadır. Bu nedenle önceden ailenin şekillenmesi konusunda fikirler ve planlar oluşturmak yerine önce yeni ailesini tanımayı, zaman içinde şarlara ve aile üyelerinin bireysel özelliklerine uygun yöntemler geliştirmeyi hedeflemelisiniz.
Acele etmeyin
Çoğunlukla yavaş ve istikrarlı davranmak başarı ve mutluluğu getirmektedir. Bu nedenle hızla birçok konuya el atmaktansa, yavaş yavaş ilerlemeyi tercih etmeliyiz. Üvey anne/babaların hızla ve geniş kapsamlı müdahalelerinin huzursuzluk yaratma olasılığı da yüksek olduğundan çocukların yetiştirilmesine aşamalı olarak dahil olmaları, başarılı bir üvey anne/baba olma şanslarını arttırmaktadır.
Disiplini önce biyolojik ebeveyne bırakın
Disiplin konusunda ise üvey anne/babaların yaptıkları en büyük hata disiplin görevini üstlerine almaktır. Bu konuda liderliği biyolojik ebeveynlere bırakmalı, çocuğa geçmişten beri uygulananlara uyum göstermeli, biyolojik ebeveyni desteklemeli ve onun ortamda bulunmadığı zamanlarda sorumlu bir yetişkin olarak davranmalısınız
Biyolojik ebeveynler arasında taraf tutmayın
Üvey anne ve babaların kaçınması gereken önemli bir durumda üvey çocuğun biyolojik ebeveynleri arasında taraf tutmaktır. Çocuğun diğer ebeveynleri hakkında olumsuz eleştiri, konuşma tarzı, Çocuğun yabancılaşmasına ve diğer ebeveylerine sadakatsizlik edildiği hissine kapılmasına neden olmaktadır. Bu nedenle üvey anne ve babalar çocuğa her iki ebeveyni arasında tarafsız bir tutum benimsemeli ve yine her iki ebeveyni çocukla ilişki içinde olma hakkının bulunduğunu vurgulamanız gerekir.
Dinimizin üvey çocuk konusuna bakışı ise şu şekildedir.
Dul bir kadın yeniden evlenirse bu kadının önceki kocasından olan çocukları, ikinci kocanın "üvey çocuğu" olur. İkinci kocanın başka kadından olma çocukları da sonradan evlendiği kadının üvey çocuğu olur. Bu gibi çocuklara Türkçe’de "üvey evlât" denir.
İslâm’da birden fazla kadınla evlenmek caiz görüldüğü için (bk. en-Nisâ; 4/3) aile yuvası içinde babalan bir anneleri ayrı olan çocukların bulunması her zaman söz konusu olabilir. Diğer yandan eşinden ayrılan veya eşi vefat eden erkek ya da kadının ikinci eşle evlenmesi halinde de önceki eşten olan çocuklar yeni eşe göre "üvey çocuk" adını alır. İslâm bir aile yuvası içinde yaşamak zarûretinde olan bu gibi çocuklarla üvey baba veya üvey anne arasında uygulanacak esasları belirlemiştir.
Erginlik çağına gelen üvey çocukla üvey anne veya baba arasında tesettür problemi diğer yakın mahrem hısımlarla aynı esasa bağlanmıştır. Âyette şöyle buyurulur: "(Ey Muhammed!) Mü’min kadınlara söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını ve namuslarını korusunlar, görünmesi zaruri olanlar dışında, ziynetlerini göstermesinler. Başörtülerini yanlarına sarkıtsınlar. Ziynetlerini kendi kocalarından veya babalarından veya kocalarının babalarından veya kendi oğullarından veya kocalarının oğullarından veya kendi kardeşlerinden veya kardeşlerinin oğullarından veya kız kardeşlerinin oğullarından... başkasına göstermesinler" (en-Nûr, 24/31). Burada, kadın esas alınarak, yabancı erkeğin yanında örtülmesi gereken yerlerin "kocalarının oğullarının" yanında örtmelerinin gerekmediği belirtilmektedir. Üvey kızın, üvey baba yanındaki örtünme sınırı da öz kız gibidir.
Kısaca, üvey anne üvey oğlunun yanında, üvey kız da üvey babasının yanında kan hısımlarında olduğu gibi yüz, el- ve ayaklarla iş ve hizmet sırasında açılan başını, saçını, kulaklarını, boynunu, kollarını ve inciklerini açabilir. Onların da bu yerlere bakmaları helâldir. Çünkü bunların yakınlıkları bir arada yaşamalarını gerektirir. Ancak bu örtünme serbestliği bir fitne korkusu bulunmaması şartına bağlıdır. Eğer üvey baba veya üvey çocuk ahlâk bakımından düşük olursa kadının tesettüre dikkat etmesi gerekir (bk. el-Kurtubî, el-Câmi’ Li Ahkâmi’l-Kur’ân, Beyrut 1%5-1966, VI, 222 vd.; Mevdûdî, Tefhîmü’l Kur’ân, Terceme, Heyet, İstanbul 1986, III, 468-479).
Diğer yandan bir erkeğin evli bulunduğu karısıyla cinsel ilişkide bulunduktan sonra, artık bu kadının önceki kocasından olan kızıyla yani üvey çocuğu ile ebedî olarak evlenmesi caiz değildir. Âyette şöyle buyurulur: "Size... cinsel temasta bulunduğunuz karılarınızdan olan ve evinizde bulunan üvey kızlarınızla evlenmek haram kılındı. Eğer anneleri ile cinsel ilişkide bulunmamış iseniz onlarla evlenmenizde bir sakınca yoktur" (en-Nisâ, 4/23). Kısaca, üvey kızın annesi ile mücerred nikâh akdi yapılması, cinsel ilişki olmadıkça üvey kızla bu erkek (üvey baba) arasında bir haramlık doğurmamaktadır.
Üvey çocukla üvey anne veya baba arasında nafaka ve miras hükümleri cereyan etmez. Çünkü nafaka veya miras ya evlilik akdi ya da nesep hısımı olmakla hak olarak ortaya çıkar. Önceki evlilikten doğan bir çocukla, annesinin sonradan evlendiği ikinci koca arasında ise bir aile yuvası içinde yaşama zarûreti, bayram ve cemiyetler dolayısıyla ziyaretleşme gibi âdâb-ı muâşeret ve insanî yardımlaşmalar dışında kan hısımlığı ile ortaya çıkan malî haklar söz konusu olmaz. Böyle bir çocuk belki kendi öz annesiyle ilgilenmesi gerektiği zamanlârda, dolaylı yoldan üvey babası ile de ilgilenmesi İslâm ahlâkının gereğidir.
Yazımız bir masalla bitiriyoruz ve diliyoruz ki üvey çocukların ilişkisi hep böyle olsun…
Bir varmış bir yokmuş. Çok önceleri bir kral varmış. Bu kralın dünyalar güzeli, iyi huylu bir de karısı varmış. Bir gün kraliçe, krala bir çocuğu olacağını müjdelemiş. Kral bu habere çok hem de çok sevinmiş. Kral, o günü bayram ilan etmiş. Kırk gün kırk gece eğlenmişler. Ve zaman hızla geçiyor, doğum günü yaklaşıyormuş. Güneş ve ay birbirini kovalamış. Ve nihayet beklenen gün gelmiş.
Kral, kraliçeden daha heyecanlaymış. Bir aşağı bir yukarı gitmiş. O sırada bir kadın koşarak gelmiş. Müjde kralım bir oğlun oldu demiş. Kral sevinçten havalara uçmuş.
Ama sevinci çok sürmemiş. Çünkü başka bir kadın krala, matem haberini getirmiş. Üzüntülü bir şekilde;
— Kralım, kraliçe kraliçemiz öldü, gül yüzlü prensi doğururken demiş.
Kral bu haber karşısında, kırk gün yas ilan etmiş. Sarayda herkes karalar giyinmiş. Zaman rüzgârı hızla esiyormuş. Prens büyümüş, koşacak yaşa gelmiş. Annesizlik çok acıymış. Bunun için kral yeniden evlenmiş. Umut prensini sevgiyle büyütecek, bir annesi olsun istemiş.
Üvey anne, prensi çok seviyormuş. Ona annesizliğini unutturmak için, çok nazik davranıyormuş. Çocuk ilk önceleri alışamamış. Yeni annesine karşı çok hırçınmış. Ama yüreğinde sevgi rüzgârları esen, bu güzel insan Umut’un hırçın tavırlarına sabırla katlanmış.
Bir gün, Prense avlanmayı öğretmek için beraberce ava gitmişler. O sırada karşılarına bir kaplan çıkmış. Askerler korkudan kaçmışlar. Prensi yalnız bırakmışlar. Ama anne orada dimdik duruyor, prense kalkan oluyormuş. Kaplan tam üzerlerine atlayacakmış ki, anne, prensi tutup yere atlamış. Onun üzerine kapanarak korumuş. Kaplan bu sevgiyi görünce, çocuğu anneye bağışlamış. Kendi yavrularını hatırlayıp, oradan uzaklaşıvermiş.
Bu olaydan sonra prens, üvey annesini çok sevmiş. Çünkü canını feda edecek kadar, kendisini sevdiğini anlamış. Babasına da bu olayı anlatmış. Kral çocuğu yanına almış. Oturtmuş dizlerine ve ona;
—Bak sevgili umudum, demiş. Üvey anneler de insandır. Onların hepsi kötü insan olmaz. Yüreğinde sevgi güneşi doğan, bütün insanlar güzeldir. Yeter ki bizler, birbirimize anlayışlı olalım. Göreceksin o zaman hayat, ne kadar güzel ve yaşanmaya değerdir, diye sözlerini bitirmiş.
Prens umut bu sözlerden sonra annesinin yanına gitmiş. Topladığı bir demet kır çiçeğini, yüzünde güller açan annesine sunmuş. Seni çok seviyorum benim güzel annem, demiş. İnan önceleri çok korkmuştum. Üvey olduğun için beni sevemeyeceğini sanıyordum. Ama gördüm ki sevmesini bilen, sevilmeye değecek kadar iyiymiş. Bana bir masal anlatır mısın? Uykum geldi anneciğim. Senin şefkatli kollarında uyumak, yarınlara umutla bakmak istiyorum, demiş.
Anne, “sevgi güneşi” diye bir masalı anlatmaya başlamış. Güneşin sıcaklığına dayanacak, hiçbir buz surat yokmuş diye, devam etmiş masalını anlatmaya. Prens bu masalda kendisini bulmuş. Ve dalmış rüya âlemine.
Gökten üç elma düşmüş. Birisi sevenlere, diğeri sevilenlere, üçüncüsü de bu masalı okuyanlara olsun.
Nevzat Tarhan