"...birdenbire beş adım sağında onu gördü.
paşalar arkasındaydılar.
o, saati sordu.
paşalar: "üç," dediler.
sarışın bir kurda benziyordu.
ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
yürüdü uçurumun başına kadar,
eğildi, durdu.
bıraksalar
ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
kocatepe`den afyon ovasına atlayacaktı” *
26 Ağustos’ta Kocatepe’de bir destan yazıldı. Türk’ün ateşle imtihanının en büyük destanlarından birisi. Kamyonlarla gelenlerin karşısında kağnılarla yer alıyorduk. Büyük bir başarıya artık ramak kalmıştı 26 Ağustos’ta…
Günümüzde ne yazık ki o günlerde içimizde yer alan Ulusal Bağımsızlık duygusu artık iyice köreltilmiş. Her köşe başında köşe dönücü avcıları bulunuyor. O zaman bağımsızlık için bilenen yürekler şimdi köşeler biliyor dönmek adına.
Televizyon karşılarında üç beş programdan örnek aldıkları bir grup insan gibi olmak hayali sarmış dört bir yanı. Kocatepe’de bir kahraman olmak artık önemli değil. Çanakkale’de ki Seyit Onbaşı ise olamayız hiçbirimiz.
15 Mayıs 1919’da Anadolu coğrafyası üzerini tamamen sarmış olan karanlıktan çok daha aydınlıkta olmamıza karşın ne yazık ki içimizdeki bağımsızlık ateşi karanlığa takılmış. Söndürülmüş ulusal duygular. Birlik, beraberlik, bütünlük artık sadece ekonomik çıkarlar adına olur olmuş. Ben aşk değil mantık evliliği istiyorum –ki bu mantık evliliği tamamen ekonomiktir- denilen bir ülkedeki insanlarda yürekten bağlılığın oluşturduğu bir birliktelik bulabilmek ne kadar mümkündür.
Karanlıkta bırakıldık yıllardır. Eylül İmparatorluğu’nun üretimi olan Özal Gençliği ile sadece hayatı gülmek sandık. Oysaki en büyük mutluluğun toplumun tamamında yayılabilecek mutluluk olduğunu unuttuk, unutturulduk.
Bir futbol maçında elde edilen zaferden sonra ortalığa dökülen milyonların en büyük zaferlerimizin bayramlarında yerlerinden kalkmadıklarını görmekteyiz. Üzerimize serpilmiş ölü toprağını yalnız futbol maçları uçurmakta.
Bu sefer farklı olsun diliyorum. Kocatepe Zaferi’nin bugününde bunu herkesten istiyorum. Bu sene 30 Ağustos’ta, Zafer Bayramımızda elimizde bayraklarla yollarda olalım. Karşılıklı bağımlılık masallarına karşı hep birlikte “Tam Bağımsızlık” diye haykıralım dört bir yana.
Kocatepe bugün hala kan kokmakta. Çanakkale kan kokuyor. Anadolu toprağının şahit olduğu varlık mücadelemiz tüm toprağı kanla yıkadı. Oysa bunların kıymetini bilemiyoruz günümüzde. Bir saatimizi bile bize bugünleri emanet eden Atalarımızı anmak için ayırmıyoruz günde.
Artık uyanmalıyız.
Ülkemizin dört bir yanı sarılmış.
Silahla değil bu sefer.
Parayla, medyayla, inanç sömürüsü ile sarılmış.
Elimizdeki tüm devlet mallarını aldılar. Yetmedi. Topraklarımızı alıyorlar.
Kan kokan bu topraklara paha biçmeye kalkmak için hiçbir kimsenin damarlarında ki kan buna yetemez.
Bizler için canını dişine takmış, gece, karanlık, soğuk, sıcak, açlık, susuzluk unutmuş atalarımızın yadigârına hepimiz sahip çıkmalıyız.
Her gün yapmasak bile en azından bugünlerde unutmayıp, onları anmalıyız…
Başta Başkomutan Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere, Bağımsızlık Savaşımız için elinde bir çöp bile taşımış her bireyin önünde saygıyla eğilip, onlara yalnızca minnettar olduğumu söylemek istiyorum…
Esen Kalın…
paşalar arkasındaydılar.
o, saati sordu.
paşalar: "üç," dediler.
sarışın bir kurda benziyordu.
ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
yürüdü uçurumun başına kadar,
eğildi, durdu.
bıraksalar
ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
kocatepe`den afyon ovasına atlayacaktı” *
26 Ağustos’ta Kocatepe’de bir destan yazıldı. Türk’ün ateşle imtihanının en büyük destanlarından birisi. Kamyonlarla gelenlerin karşısında kağnılarla yer alıyorduk. Büyük bir başarıya artık ramak kalmıştı 26 Ağustos’ta…
Günümüzde ne yazık ki o günlerde içimizde yer alan Ulusal Bağımsızlık duygusu artık iyice köreltilmiş. Her köşe başında köşe dönücü avcıları bulunuyor. O zaman bağımsızlık için bilenen yürekler şimdi köşeler biliyor dönmek adına.
Televizyon karşılarında üç beş programdan örnek aldıkları bir grup insan gibi olmak hayali sarmış dört bir yanı. Kocatepe’de bir kahraman olmak artık önemli değil. Çanakkale’de ki Seyit Onbaşı ise olamayız hiçbirimiz.
15 Mayıs 1919’da Anadolu coğrafyası üzerini tamamen sarmış olan karanlıktan çok daha aydınlıkta olmamıza karşın ne yazık ki içimizdeki bağımsızlık ateşi karanlığa takılmış. Söndürülmüş ulusal duygular. Birlik, beraberlik, bütünlük artık sadece ekonomik çıkarlar adına olur olmuş. Ben aşk değil mantık evliliği istiyorum –ki bu mantık evliliği tamamen ekonomiktir- denilen bir ülkedeki insanlarda yürekten bağlılığın oluşturduğu bir birliktelik bulabilmek ne kadar mümkündür.
Karanlıkta bırakıldık yıllardır. Eylül İmparatorluğu’nun üretimi olan Özal Gençliği ile sadece hayatı gülmek sandık. Oysaki en büyük mutluluğun toplumun tamamında yayılabilecek mutluluk olduğunu unuttuk, unutturulduk.
Bir futbol maçında elde edilen zaferden sonra ortalığa dökülen milyonların en büyük zaferlerimizin bayramlarında yerlerinden kalkmadıklarını görmekteyiz. Üzerimize serpilmiş ölü toprağını yalnız futbol maçları uçurmakta.
Bu sefer farklı olsun diliyorum. Kocatepe Zaferi’nin bugününde bunu herkesten istiyorum. Bu sene 30 Ağustos’ta, Zafer Bayramımızda elimizde bayraklarla yollarda olalım. Karşılıklı bağımlılık masallarına karşı hep birlikte “Tam Bağımsızlık” diye haykıralım dört bir yana.
Kocatepe bugün hala kan kokmakta. Çanakkale kan kokuyor. Anadolu toprağının şahit olduğu varlık mücadelemiz tüm toprağı kanla yıkadı. Oysa bunların kıymetini bilemiyoruz günümüzde. Bir saatimizi bile bize bugünleri emanet eden Atalarımızı anmak için ayırmıyoruz günde.
Artık uyanmalıyız.
Ülkemizin dört bir yanı sarılmış.
Silahla değil bu sefer.
Parayla, medyayla, inanç sömürüsü ile sarılmış.
Elimizdeki tüm devlet mallarını aldılar. Yetmedi. Topraklarımızı alıyorlar.
Kan kokan bu topraklara paha biçmeye kalkmak için hiçbir kimsenin damarlarında ki kan buna yetemez.
Bizler için canını dişine takmış, gece, karanlık, soğuk, sıcak, açlık, susuzluk unutmuş atalarımızın yadigârına hepimiz sahip çıkmalıyız.
Her gün yapmasak bile en azından bugünlerde unutmayıp, onları anmalıyız…
Başta Başkomutan Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere, Bağımsızlık Savaşımız için elinde bir çöp bile taşımış her bireyin önünde saygıyla eğilip, onlara yalnızca minnettar olduğumu söylemek istiyorum…
Esen Kalın…