Vergi ehliyeti
Ehliyet bir şeyi yapabilme vasfına sahip olmayı ifade eder. Türk Medeni Hukukuna göre ehliyet, kişinin medeni haklarından yararlanması ve bu hakları kullanması demektir. Medeni Kanunumuza göre hakları kullanma ehliyeti mümeyyiz ve reşit olmayı ve kısıtlı olmamayı gerektirmektedir.
Vergi ehliyeti bakımından ise yukarıda sözü edilen kanuni ehliyet koşulu aranmamaktadır. Dolayısıyla kişiler medeni hukuktaki fiil ehliyetine sahip olmasalar bile vergiyi doğuran olayla ilişki içinde olmaları durumunda vergi yükümlüsü olabilirler. Zira vergi hukukunda ehliyetin temel şartı vergi ödeme gücüdür. Vergi Usul Kanununun 9’ncu maddesi uyarınca vergi yükümlülüğü ve vergi sorumluluğu için kanuni ehliyet şart değildir. Bu hükme göre mümeyyiz ve reşit olmayanlar ile kısıtlılar da, vergiye tabi bir işleme muhatap olmaları halinde vergi mükellefi ve vergi sorumlusu olabilirler. Vergi mükellefi veya sorumlusu olmak için kanuni ehliyet sahibi olmak, yani mümeyyiz ve reşit olmak vasfı yerine vergiyi doğuran olayı gerçekleştirip gerçekleştirmemek rol oynamaktadır. Vergi hukukunda sadece vergi ehliyetinden söz edilebilir. Diğer bir deyişle vergiye tabi işlemi gerçekleştiren herkes vergi ehliyetine sahip demektir.
Ancak küçüklerin ve kısıtlıların vergi yükümlüsü ve vergi mükellefi olmaları durumunda bunlara düşen görevler temsilcileri tarafından yerine getirilir. Velayet ve vesayet altında bulunanlar veya işlerin idaresi bir kayyıma tevdi edilenler adına veli, vasi veya kayyım tarafından vergi kanunlarına aykırı olarak yapılan hareketlerden dolayı uğranılacak cezaya veli, vasi veya kayyımlar muhatap tutulur. Tüzel kişilerde ise bu görevler kanuni temsilciler tarafından yürütülür. Tüzel kişilerin vergi kanunlarına aykırı hareketlerinden dolayı vergi cezası tüzel kişiler adına kesilir. Hapis cezasını gerektiren fiillerin işlenmesi halinde de cezalar fiilleri işleyen kişiler hakkında uygulanır.
Bu kişilerin kanuna aykırı hareketlerinden dolayı mükelleflerin ve vergi sorumlularının varlığından alınamayan vergi ve buna bağlı kamu alacakları kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınır.
Adî ortaklıklar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği bulunmayan topluluklar da vergi mükellefi veya sorumlusu olabilirler. Bu durumda vergi ödevleri teşekkülleri idare edenler tarafından yerine getirilir. Teşekkülü idare edenler ödedikler vergiden dolayı asıl mükellefe rücû edebilirler.
Ayrıca vergiyi doğuran olayın kanunlarla yasaklanmış olması vergi mükellefiyetini ve vergi sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.
Ehliyet bir şeyi yapabilme vasfına sahip olmayı ifade eder. Türk Medeni Hukukuna göre ehliyet, kişinin medeni haklarından yararlanması ve bu hakları kullanması demektir. Medeni Kanunumuza göre hakları kullanma ehliyeti mümeyyiz ve reşit olmayı ve kısıtlı olmamayı gerektirmektedir.
Vergi ehliyeti bakımından ise yukarıda sözü edilen kanuni ehliyet koşulu aranmamaktadır. Dolayısıyla kişiler medeni hukuktaki fiil ehliyetine sahip olmasalar bile vergiyi doğuran olayla ilişki içinde olmaları durumunda vergi yükümlüsü olabilirler. Zira vergi hukukunda ehliyetin temel şartı vergi ödeme gücüdür. Vergi Usul Kanununun 9’ncu maddesi uyarınca vergi yükümlülüğü ve vergi sorumluluğu için kanuni ehliyet şart değildir. Bu hükme göre mümeyyiz ve reşit olmayanlar ile kısıtlılar da, vergiye tabi bir işleme muhatap olmaları halinde vergi mükellefi ve vergi sorumlusu olabilirler. Vergi mükellefi veya sorumlusu olmak için kanuni ehliyet sahibi olmak, yani mümeyyiz ve reşit olmak vasfı yerine vergiyi doğuran olayı gerçekleştirip gerçekleştirmemek rol oynamaktadır. Vergi hukukunda sadece vergi ehliyetinden söz edilebilir. Diğer bir deyişle vergiye tabi işlemi gerçekleştiren herkes vergi ehliyetine sahip demektir.
Ancak küçüklerin ve kısıtlıların vergi yükümlüsü ve vergi mükellefi olmaları durumunda bunlara düşen görevler temsilcileri tarafından yerine getirilir. Velayet ve vesayet altında bulunanlar veya işlerin idaresi bir kayyıma tevdi edilenler adına veli, vasi veya kayyım tarafından vergi kanunlarına aykırı olarak yapılan hareketlerden dolayı uğranılacak cezaya veli, vasi veya kayyımlar muhatap tutulur. Tüzel kişilerde ise bu görevler kanuni temsilciler tarafından yürütülür. Tüzel kişilerin vergi kanunlarına aykırı hareketlerinden dolayı vergi cezası tüzel kişiler adına kesilir. Hapis cezasını gerektiren fiillerin işlenmesi halinde de cezalar fiilleri işleyen kişiler hakkında uygulanır.
Bu kişilerin kanuna aykırı hareketlerinden dolayı mükelleflerin ve vergi sorumlularının varlığından alınamayan vergi ve buna bağlı kamu alacakları kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınır.
Adî ortaklıklar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği bulunmayan topluluklar da vergi mükellefi veya sorumlusu olabilirler. Bu durumda vergi ödevleri teşekkülleri idare edenler tarafından yerine getirilir. Teşekkülü idare edenler ödedikler vergiden dolayı asıl mükellefe rücû edebilirler.
Ayrıca vergiyi doğuran olayın kanunlarla yasaklanmış olması vergi mükellefiyetini ve vergi sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.