Vergilendirme Yetkisi
Vergilendirme yetkisi ülke sınırları içinde devletin egemenlik hakkına dayanarak vergi alma konusunda sahip olduğu fiili ve hukuki yaptırım gücünü ifade etmektedir. Zaman içerisinde vergilendirme yetkisi, devlet anlayışının ve biçiminin değişimine paralel olarak değişiklikler göstermiştir. Mutlakiyet dönemlerinde vergilendirme yetkisi de mutlak ve sınırsız bir yetki olarak gözükmekte iken, günümüz devlet anlayışı içinde, devlet egemenliği temeline dayanmakta olduğu görülmektedir. Devlet vergilendirme yetkisini bizzat kullanabildiği gibi yetki verdiği kamu kuruluşları vasıtasıyla da kullanabilir.
Vergilendirme yetkisinin devletin egemenlik hakkından kaynaklanmış olması; vergiyi doğuran olayın, egemenlik sahası içinde gerçekleşmiş olmasını gerektirmekle beraber, vergiyi doğuran olay devletin egemenlik sınırları dışında gerçekleşmiş olması halinde dahi, devletin vatandaşları tarafından gerçekleştirilmiş olması halinde, vergilendirme yetkisinin kullanılması hakkını elde etmektedir. Zira bir devletin ülke sınırları içinde egemenliği mutlak olmakla birlikte, vatandaşları üzerindeki egemenliği ülke sınırları dışında da devam etmektedir.Bu nedenle Türk vatandaşlarının yurt dışında elde etmiş oldukları gelirler kural olarak Türkiye’de vergilemeye tabi tutulurlar.
Ancak devletin söz konusu egemenlik hakkının sonsuz olduğunu söylemek de mümkün değildir. Devletler Hukuku kurallarınca bir devletin hukuk kurallarının bir başka devletin egemenlik sınırları içinde uygulanması söz konusu olamayacağı gibi, devletler arasında çifte vergilendirmeyi önlemek amacıyla yapılan “uluslararası anlaşmalar” ile egemenliğin kullanılması belirli kurallara bağlanabilmektedir.
Vergilendirme yetkisinin kullanılması bakımından devlet ile vergi yükümlüsü arasında hukuki bir ilişkinin varolması gerekmektedir. Bu suretledir ki vergilendirme yetkisinin kullanılması hukuki bir anlam ve meşruiyet kazanabilir. Diğer bir deyişle vergilendirme yetkisinin hukuk devleti kuralları içinde kullanılması gerekir. Hukuk devletinde vergilendirme yetkisinin yasama ya da yürütme organı tarafından keyfi olarak kullanılması söz konusu değildir. Bu yönden bakıldığında vergilendirme yetkisinin kullanılabilmesi için vergi hukukunda yer alan vergilendirme ilkelerinden kaynak ilkesi, ikametgâh ilkesi ve tâbiiyet (uyrukluluk) ilkesinin göz önünde bulundurulmak suretiyle vergilendirme kapsamının tespit edilmesi gerekmektedir.
Vergilendirme yetkisi ülke sınırları içinde devletin egemenlik hakkına dayanarak vergi alma konusunda sahip olduğu fiili ve hukuki yaptırım gücünü ifade etmektedir. Zaman içerisinde vergilendirme yetkisi, devlet anlayışının ve biçiminin değişimine paralel olarak değişiklikler göstermiştir. Mutlakiyet dönemlerinde vergilendirme yetkisi de mutlak ve sınırsız bir yetki olarak gözükmekte iken, günümüz devlet anlayışı içinde, devlet egemenliği temeline dayanmakta olduğu görülmektedir. Devlet vergilendirme yetkisini bizzat kullanabildiği gibi yetki verdiği kamu kuruluşları vasıtasıyla da kullanabilir.
Vergilendirme yetkisinin devletin egemenlik hakkından kaynaklanmış olması; vergiyi doğuran olayın, egemenlik sahası içinde gerçekleşmiş olmasını gerektirmekle beraber, vergiyi doğuran olay devletin egemenlik sınırları dışında gerçekleşmiş olması halinde dahi, devletin vatandaşları tarafından gerçekleştirilmiş olması halinde, vergilendirme yetkisinin kullanılması hakkını elde etmektedir. Zira bir devletin ülke sınırları içinde egemenliği mutlak olmakla birlikte, vatandaşları üzerindeki egemenliği ülke sınırları dışında da devam etmektedir.Bu nedenle Türk vatandaşlarının yurt dışında elde etmiş oldukları gelirler kural olarak Türkiye’de vergilemeye tabi tutulurlar.
Ancak devletin söz konusu egemenlik hakkının sonsuz olduğunu söylemek de mümkün değildir. Devletler Hukuku kurallarınca bir devletin hukuk kurallarının bir başka devletin egemenlik sınırları içinde uygulanması söz konusu olamayacağı gibi, devletler arasında çifte vergilendirmeyi önlemek amacıyla yapılan “uluslararası anlaşmalar” ile egemenliğin kullanılması belirli kurallara bağlanabilmektedir.
Vergilendirme yetkisinin kullanılması bakımından devlet ile vergi yükümlüsü arasında hukuki bir ilişkinin varolması gerekmektedir. Bu suretledir ki vergilendirme yetkisinin kullanılması hukuki bir anlam ve meşruiyet kazanabilir. Diğer bir deyişle vergilendirme yetkisinin hukuk devleti kuralları içinde kullanılması gerekir. Hukuk devletinde vergilendirme yetkisinin yasama ya da yürütme organı tarafından keyfi olarak kullanılması söz konusu değildir. Bu yönden bakıldığında vergilendirme yetkisinin kullanılabilmesi için vergi hukukunda yer alan vergilendirme ilkelerinden kaynak ilkesi, ikametgâh ilkesi ve tâbiiyet (uyrukluluk) ilkesinin göz önünde bulundurulmak suretiyle vergilendirme kapsamının tespit edilmesi gerekmektedir.