Bir konferans veriyorsunuz ve dinleyiciler gözlerini fal taşı gibi açmış, kafalarını iki yana doğru sallıyor. Oldukça korkutucu bir durum değil mi? Oysa ki dinleyicileriniz Hintli ise bu kabusu andıran tablo birdenbire toz pembeye boyanabilir. Çünkü Hint kültüründe kafayı iki yana sallama hareketi, büyük bir ilgi ve merakı belirtmek için kullanılıyor.
Küçülen dünya, kültürleri de birbirine yaklaştırıyor. Özellikle iş dünyasında uluslararası ilişkiler kurmak artık neredeyse bir zorunluluk. Çokuluslu firmaların artması ve iş gücünün ülkeler arasında rahatça dolaşabilmesi gibi çağımıza özgü gelişmeler sayesinde, kendimizi karşı masamızda oturan Japon veya Fransız iş arkadaşımızı doğru şekilde selamlamaya çalışırken bulabiliyoruz.
Vücut dili, gerek gündelik ilişkilerde, gerekse iş ilişkilerinde çok büyük önem taşıyan bir unsur, neredeyse kelimelerin ardına saklanan bir “gizli silah”. Bu duruma bir de uluslararası farklılıklar eklendiğinde, vücut dili içinden çıkılmaz bir bulmaca gibi görülebiliyor. Oysa ki kendi kültürümüzden çok farklı bir kültür içinde yetişmiş ve dolayısıyla vücut dilini bizden farklı bir anlamlar dizgesiyle kullanan bir kişiyi anlayabilmek ve onunla “doğru” iletişim kurmak için biraz gözlem yapmak yeterli olabiliyor.
İş iletişiminde birbirini eksiksiz ve doğru anlamak çok büyük önem taşıyor. Bu yüzden, gündelik ilişkilerde çoğu zaman bir kahkahayla karşılanacak iletişim hataları, iş yaşamında radyodaki cızırtı kadar rahatsız edici olabiliyor. Tarafları gerçek konudan uzaklaştırıp, zaman ve enerji kaybına yol açabiliyor.
Örneğin Batılı kültürlerde bir insanla konuşurken belirli bir fiziksel mesafeyi korumak oldukça büyük önem taşıyor. El- kol hareketlerini çok fazla kullanmak da karşı tarafı tedirgin edebiliyor. Eğer Batılı bir insanla bir iş konusunu konuşacaksanız, iletişim sürecini baştan tedirgin ve huzursuz bir hale getirmemek için bu konuya dikkat etmek gerekiyor. Bizim kültürümüzde ve diğer birçok Asya kültüründe ise bu durumun tam tersi olduğunu biliyoruz. Asya vücut dilini benimsemiş bir insanla konuşurken çok uzakta durmak, iletişimi yoğun yüz ve vücut hareketleriyle desteklememek soğuk rüzgarların esmesine neden olabiliyor.
El sıkışmak bile farklı kültürlerde farklı anlamlar yaratabiliyor. Bazen hafifçe el sıkmak nazik bir davranış olarak nitelenirken bazen de el sıkmanın mümkün olduğunca uzatılması gerekiyor. Farklı kültürden birini öpmeye çalışmak ise tam anlamıyla uluslararası bir mayın tarlasına girmek anlamını taşıyor. Bu yüzden dünyanın neresinde olursanız olun, birisi sizi öperek selamlamadan veya uğurlamadan önce sizin böyle bir hamle yapmamanız gerekiyor.
Peki tüm bu karmaşadan kurtulmanın yolu nedir? Tabii ki biraz gözlem. Başka bir ülkeye gittiğinizde veya başka bir kültüre ait bir insanla yüz yüze iletişim kurmanız gerektiğinde biraz zaman ayırıp insanların konuşurken kullandıkları hareketleri izlemek gerekiyor. Bazen de biraz ön araştırma faydalı olabiliyor. Unutmayın, uluslararası iş dünyasında büyük iletişim hatalarına meydan vermemek, sizin ve kurumunuzun başarı şansını oldukça yükseltiyor.
Makale : Gökçe İmren Kamburoğlu