Vücut İçinde Sağ Sol Ayrımı Yapan Kirpikli Hücreler
Karşımızda duran bir insana veya aynaya baktığımızda kusursuz bir simetri hemen dikkatimizi çekerken, kirpikli hücrelerin iç organlarımızı asimetrik olarak yerleştirmesindeki hikmetler nelerdir?
Aklı ve şuuru olmayan bu hücreler, nasıl olur da embriyoda henüz beyin dahi oluşmamışken sağı ve solu ayırt eder ve tüm insanlarda organları nereye yerleştirmeleri gerektiğini bilirler?
Bu işlemler sırasında kirpikli hücrelerin oluşturdukları kabarcıkların işlevi nedir?
Vücudumuzdaki iç organların birer tane olmasında ve bu organların gövdemizdeki dağılışında kusursuz bir denge söz konusudur. Akciğerin sağ tarafının üç lob ve sol tarafının iki lob olmasında kalbin solda yer almasının etkisi vardır. Mide, dalak ve pankreasın solda, karaciğer ve safra kesesinin sağda olması, ortadan yana doğru bir kare biçiminde uzanan dışta kalın içeride ince bağırsakların bulunması aslında bu asimetriye rağmen iç organların kusursuz bir düzen içinde sıralandığını göstermektedir. Yüce Allah her şeyde olduğu gibi vücudumuzu da hikmetle dolu çok ince detaylarla birlikte yaratmıştır.
İç organlarımızdaki bu asimetrinin kaynağının ne olduğu konusunda bilim adamları uzun yıllardan beri araştırmalar yapmaktadır. Bu bilim adamlarından biri de Nice-Sophia Üniversitesi Gelişim Biyolojisi ve Kanser Araştırma Enstitüsü Başkanı Stephane Noselli’dir. Stephane Noselli araştırmalarının sonucunda embriyonun birkaç hücresinin yüzeyindeki küçük kirpiklerin bu organizasyonu gerçekleştirdiği sonucuna varmıştır.
Peki kirpikli hücreler bebeğin gelişiminin hangi aşamasında ve nasıl devreye girerler?
Kirpikli Hücrelerin Oluşturduğu Hensen Düğümü
Embriyonun gelişiminin en erken evresi olan gastrülasyon döneminde (ilk iki hafta), bebeğin vücudunun karın bölgesini oluşturacak bölümde geçici küçük bir çöküntü oluşur. Bu çöküntünün bulunduğu kısımda son derece sıkışık bir biçimde yaklaşık olarak 200 – 300 kadar kirpikle donanmış hücrenin yığılmasıyla bir yumru meydana gelir. “Hensen düğümü” adı verilen bu hücre yığını başlangıçta simetrik olan ve sırtın, karnın, başın, ayakların neye dönüşeceğine adeta “karar veren” embriyonun simetrik özelliğini bozmaya başlar. Burada ilginç olan özellik, düğümü oluşturan kirpikli hücrelerin moleküler yapısının klasik hücrelerin tersine saatin akrep ve yelkovanı doğrultusunda dönmeleridir.
Bilim Adamlarının Açıklayamadıkları Gizemli Sinyal
Düğümü oluşturan kirpikle donanmış hücrelerin hepsi saatin akrep ve yelkovanı yönünde aynı doğrultuda, sola doğru hareket ederler. Bu ilginç durum, bilim adamları tarafından “düğümlü akım” olarak adlandırılır. İşte kirpiklerin dönerken meydana getirdikleri bu akım embriyoyu asimetrik kılmak amacıyla soluna gizemli bir sinyal gönderir. Burada durup düşünmek gerekir, bu sinyali gönderen kimdir?
Niye düğümü oluşturan kirpikli hücrelerin moleküler yapısı klasik hücrelerden farklıdır?
Bilim adamları bu sürecin oluşumunu izleyebilmekte fakat hücreleri bu şekilde davranmaya iten nedeni açıklayamamaktadırlar. Oysa bu sorunun cevabı çok açıktır. Çünkü tüm bu oluşum aşamaları gökleri ve yeri örnek edinmeksizin yaratan ve insanı yaratmaya bir damla sudan başlayan Allah’ın üstün yaratışının eseridir. Konuyla ilgili bir Kuran ayetinde şöyle bildirilmiştir:
“İnsan, Bizim kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmüyor mu?…” (Yasin Suresi, 77)
Kirpikli Hücrelerin Oluşturduğu Kabarcıkların Görevi Nedir
Kirpikli hücrelerin hareketi, içinde bulundukları sıvıyı karıştırıp embriyonun soluna iter. Böylece doku farklılaşması ve gelişiminde etkili olan morfojen (doku farklılaşmasında ve gelişiminde etkili öğe) moleküllerin bir noktada yoğunlaşmasını sağlar. Çok kısa sürede gerçekleşen bu olay, aslında son derece kompleks olan dört aşamada gerçekleşir:
Kabarcıkların meydana gelmesi: Düğüm hücreleri, organların konumunda rol oynayan morfojen kabarcıklarını serbest bırakırlar.
Kirpiklerin harekete geçmesi: Bir saatin akrep ve yelkovanı doğrultusunda dönen kirpikler kabarcıkları sola iterler.
Kabarcıkların solda birikmesi: Kabarcıklar solda birikerek kirpiklerin karşısında patlar ve morfojenleri salıverirler.
Simetrinin kırılması: Morfojenler, hücre içinde asimetriye yol açan bir dizi olayı tetikler.
İşte kabarcıkların bu yolculuğunun sonunda göz açıp kapama süresi kadar kısa bir zamanda kirpikler, kalbi vücudumuzun solundaki yerine yerleştirir. Daha sonra ise nöronlara (sinir hücreleri) yer değiştirtmek, solunum yollarını artıklardan temizlemek ve spermlerin hareketini sağlamak gibi diğer yaşamsal işlevleri yerine getirmek üzere başka kirpikli hücreler devreye girer.
Vücuttaki Organların Yeri Değişirse
Bugüne kadar gelmiş geçmiş tüm insanların iç organları vücudun hep aynı yerinde ve aynı düzende sıralanmışlardır. Bu organların dizilişindeki farklı sıralanma ise, ender rastlanan genetik bir hastalığa bağlıdır. Bu hastalığın özelliği, kişilerde organların yer değiştirmesine neden olması; örneğin kalbin sağa, karaciğerin sola kaymasıdır. Hastalığın nedeni zahiri olarak kişide sağ-sol ayrımının belirlenmesinde kilit rol oynayan kirpikli hücrelerin işlev bozukluğudur. Ancak normal işlev gören kirpikli hücrelere çalışma komutunu veren Yüce Allah’tır. Şüphesiz bu hastalık da Yüce Allah’ın dilemesi ile gerçekleşir. Rabbimiz bu örnekle tüm kudretin yalnızca Kendisi’ne ait olduğunu kullarına bir kez daha gösterir. Konu ile ilgili bir Kuran ayetinde bu gerçek şöyle haber verilmektedir:
“Ey insanlar, eğer dirilişten yana bir kuşku içindeyseniz, gerçek şu ki, Biz sizi topraktan yarattık, sonra bir damla sudan, sonra bir alak’tan (embriyo), sonra yaratılış biçimi belli belirsiz bir çiğnem et parçasından; size (kudretimizi) açıkça göstermek için.” (Hac Suresi, 5)
Vücudumuzdaki Asimetri Yüce Allah’ın Hikmetli Yaratışının Bir Delilidir
Bedenimizi oluşturan yaklaşık 100 trilyon hücrenin tamamı, annenin yumurta hücresi ile babanın sperm hücresinin birleşimiyle oluşan tek bir hücreden çoğalarak meydana gelmişlerdir. Tek bir hücrenin önce bölünüp çoğalması, ardından aynı tür hücrelerin bir araya gelerek kemikleri, sinirleri, karaciğeri, midemizin iç yapısını, derimizi, gözümüzün kornea tabakasını oluşturması elbette büyük bir mucizedir. Fakat mucize bununla bitmez. Organları oluşturan hücrelerin her biri vücudumuzda bulunmaları gereken yeri adeta “bilirler”. Bu nedenle her insanın gözü, kulağı, kalbi, midesi, karaciğeri aynı yerdedir. Fakat bilinci olmayan bir hücrenin vücudun parçalarını oluşturmak için gitmesi gereken yeri “kendi kendine bilebilmesi” mümkün müdür? Ya da embriyo gelişim aşamalarında vücudun diğer taraflarındaki simetrik yapısını, iç organlar söz konusu olduğunda neden asimetriye dönüştürmektedir?
Aslında bu soruların tek bir cevabı vardır. İnsanı kusursuzca yaratan, sonsuz kudretine, tüm evreni sarıp kuşatan sınırsız ilmi ve üstün aklına bir kez daha şahit olduğumuz Yüce Allah, iç organlarımızda asimetrik bir oluşum yaratırken aslında çok önemli bir detayı da bize göstermektedir. Organların bazılarını tek yaratarak ve gövdemizin belli yerlerine yerleştirerek, vücudumuzda bir denge ve düzen sağlamaktadır. Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah “Yaratıcıların en güzeli” olduğunu Kuran’da tüm insanlara şöyle haber vermektedir:
“Andolsun, Biz insanı, süzme bir çamurdan yarattık. Sonra onu bir su damlası olarak, savunması sağlam bir karar yerine yerleştirdik. Sonra o su damlasını bir alak (embriyo) olarak yarattık; ardından o alak’ı (hücre topluluğu) bir çiğnem et parçası olarak yarattık; daha sonra o çiğnem et parçasını kemik olarak yarattık; böylece kemiklere de et giydirdik; sonra bir başka yaratışla onu inşa ettik. Yaratıcıların en güzeli olan Allah, ne Yücedir.” (Müminun Suresi, 12-14)
Sonic Hedgehog, embriyonik dönemde gelişimde etkili bir genin proteini. Özellikle sinir sistemi gelişirken önce hücreler toplanıyor ve fetusun vücudundan çıkıntı yaparak gelişiyorlar işte bu esnada bu genin proteini etkili oluyor. Proteinin görevi, beyin olarak gelişecek hücreleri uyarmak ve bu et parçasında beynin şekillenmesini sağlamaktır.
VÜCUT İÇİNDE SAĞ-SOL AYIRIMI YAPAN KİRPİKLİ HÜCRELER
Hücreler Arasındaki Açıklanamayan İşbirliği
Henkel düğümünün her yerinden yayılan kabarcıkların düğüm akımı tarafından embriyonun sol tarafına taşınması sırasında kabarcıklar patlar ve Sonic Hedgehog1 ve retinoik asit (A vitamini) moleküllerini açığa çıkarırlar. Bu her iki molekülün organların asimetrik sıralanmasında önemli görevleri vardır. Bu moleküller hücre içi kalsiyum düzeyini yükseltirken, bunu genlerin asimetrik hareketliliği izler. Embriyonun organojenez (5-8 hafta) olarak adlandırılan gelişim sürecinde bu genler organların yerleşimini belirler. Aslında organlarımızdaki asimetri, sayısız hücrenin son derece akıllı ve şuurlu bir işbirliği ile gerçekleşir. Bunun her bir aşamasının nasıl gerçekleştiğini detaylı bir biçimde inceleyen bilim adamları bile tam olarak bu olayın özünü kavrayamadıkları halde, hiçbir bilinci olmayan hücrelerin son derece kompleks işlemleri hatasız bir biçimde gerçekleştirmeleri elbette imkansızdır. Bu gerçek ise bize üstün bir aklın varlığını kanıtlar. Bu üstün aklın sahibi elbette alemlerin Rabbi Yüce Allah’tır.
Dış görünümümüzde muhteşem bir simetri söz konusuyken iç organlarımızın dizilişinde bir asimetri dikkati çeker. Hatta akciğer gibi çift organların bile sağı ile solu arasında morfolojik (biçimsel) farklılıklar görülür. Nitekim sağ akciğerde üç lob ve sol akciğerde iki lob vardır. Bağırsak da sürekli aynı yönde dolandığından yanaldır. Kuşkusuz bu durum Yüce Allah’ın hikmetli yaratışının her şeyi bir düzen içinde evirip-çevirdiğinin apaçık bir kanıtıdır. Konuyla ilgili bir Kuran ayeti şöyledir:
“Gökten yere her işi O evirip düzene koyar.” (Secde suresi, 5)
Her biri şuursuz atomlardan oluşan hücrelerin farklı organları meydana getirmek üzere ayrılması, üstelik böylesine kompleks bir olaya anne karnında henüz beyni bile oluşmamış embriyonun karar vermesi elbette mümkün değildir. Kuşkusuz hücrelere hangi organı oluşturmaları gerektiğini Yüce Allah ilham etmektedir.
Karşımızda duran bir insana veya aynaya baktığımızda kusursuz bir simetri hemen dikkatimizi çekerken, kirpikli hücrelerin iç organlarımızı asimetrik olarak yerleştirmesindeki hikmetler nelerdir?
Aklı ve şuuru olmayan bu hücreler, nasıl olur da embriyoda henüz beyin dahi oluşmamışken sağı ve solu ayırt eder ve tüm insanlarda organları nereye yerleştirmeleri gerektiğini bilirler?
Bu işlemler sırasında kirpikli hücrelerin oluşturdukları kabarcıkların işlevi nedir?
Vücudumuzdaki iç organların birer tane olmasında ve bu organların gövdemizdeki dağılışında kusursuz bir denge söz konusudur. Akciğerin sağ tarafının üç lob ve sol tarafının iki lob olmasında kalbin solda yer almasının etkisi vardır. Mide, dalak ve pankreasın solda, karaciğer ve safra kesesinin sağda olması, ortadan yana doğru bir kare biçiminde uzanan dışta kalın içeride ince bağırsakların bulunması aslında bu asimetriye rağmen iç organların kusursuz bir düzen içinde sıralandığını göstermektedir. Yüce Allah her şeyde olduğu gibi vücudumuzu da hikmetle dolu çok ince detaylarla birlikte yaratmıştır.
İç organlarımızdaki bu asimetrinin kaynağının ne olduğu konusunda bilim adamları uzun yıllardan beri araştırmalar yapmaktadır. Bu bilim adamlarından biri de Nice-Sophia Üniversitesi Gelişim Biyolojisi ve Kanser Araştırma Enstitüsü Başkanı Stephane Noselli’dir. Stephane Noselli araştırmalarının sonucunda embriyonun birkaç hücresinin yüzeyindeki küçük kirpiklerin bu organizasyonu gerçekleştirdiği sonucuna varmıştır.
Peki kirpikli hücreler bebeğin gelişiminin hangi aşamasında ve nasıl devreye girerler?
Kirpikli Hücrelerin Oluşturduğu Hensen Düğümü
Embriyonun gelişiminin en erken evresi olan gastrülasyon döneminde (ilk iki hafta), bebeğin vücudunun karın bölgesini oluşturacak bölümde geçici küçük bir çöküntü oluşur. Bu çöküntünün bulunduğu kısımda son derece sıkışık bir biçimde yaklaşık olarak 200 – 300 kadar kirpikle donanmış hücrenin yığılmasıyla bir yumru meydana gelir. “Hensen düğümü” adı verilen bu hücre yığını başlangıçta simetrik olan ve sırtın, karnın, başın, ayakların neye dönüşeceğine adeta “karar veren” embriyonun simetrik özelliğini bozmaya başlar. Burada ilginç olan özellik, düğümü oluşturan kirpikli hücrelerin moleküler yapısının klasik hücrelerin tersine saatin akrep ve yelkovanı doğrultusunda dönmeleridir.
Bilim Adamlarının Açıklayamadıkları Gizemli Sinyal
Düğümü oluşturan kirpikle donanmış hücrelerin hepsi saatin akrep ve yelkovanı yönünde aynı doğrultuda, sola doğru hareket ederler. Bu ilginç durum, bilim adamları tarafından “düğümlü akım” olarak adlandırılır. İşte kirpiklerin dönerken meydana getirdikleri bu akım embriyoyu asimetrik kılmak amacıyla soluna gizemli bir sinyal gönderir. Burada durup düşünmek gerekir, bu sinyali gönderen kimdir?
Niye düğümü oluşturan kirpikli hücrelerin moleküler yapısı klasik hücrelerden farklıdır?
Bilim adamları bu sürecin oluşumunu izleyebilmekte fakat hücreleri bu şekilde davranmaya iten nedeni açıklayamamaktadırlar. Oysa bu sorunun cevabı çok açıktır. Çünkü tüm bu oluşum aşamaları gökleri ve yeri örnek edinmeksizin yaratan ve insanı yaratmaya bir damla sudan başlayan Allah’ın üstün yaratışının eseridir. Konuyla ilgili bir Kuran ayetinde şöyle bildirilmiştir:
“İnsan, Bizim kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmüyor mu?…” (Yasin Suresi, 77)
Kirpikli Hücrelerin Oluşturduğu Kabarcıkların Görevi Nedir
Kirpikli hücrelerin hareketi, içinde bulundukları sıvıyı karıştırıp embriyonun soluna iter. Böylece doku farklılaşması ve gelişiminde etkili olan morfojen (doku farklılaşmasında ve gelişiminde etkili öğe) moleküllerin bir noktada yoğunlaşmasını sağlar. Çok kısa sürede gerçekleşen bu olay, aslında son derece kompleks olan dört aşamada gerçekleşir:
Kabarcıkların meydana gelmesi: Düğüm hücreleri, organların konumunda rol oynayan morfojen kabarcıklarını serbest bırakırlar.
Kirpiklerin harekete geçmesi: Bir saatin akrep ve yelkovanı doğrultusunda dönen kirpikler kabarcıkları sola iterler.
Kabarcıkların solda birikmesi: Kabarcıklar solda birikerek kirpiklerin karşısında patlar ve morfojenleri salıverirler.
Simetrinin kırılması: Morfojenler, hücre içinde asimetriye yol açan bir dizi olayı tetikler.
İşte kabarcıkların bu yolculuğunun sonunda göz açıp kapama süresi kadar kısa bir zamanda kirpikler, kalbi vücudumuzun solundaki yerine yerleştirir. Daha sonra ise nöronlara (sinir hücreleri) yer değiştirtmek, solunum yollarını artıklardan temizlemek ve spermlerin hareketini sağlamak gibi diğer yaşamsal işlevleri yerine getirmek üzere başka kirpikli hücreler devreye girer.
Vücuttaki Organların Yeri Değişirse
Bugüne kadar gelmiş geçmiş tüm insanların iç organları vücudun hep aynı yerinde ve aynı düzende sıralanmışlardır. Bu organların dizilişindeki farklı sıralanma ise, ender rastlanan genetik bir hastalığa bağlıdır. Bu hastalığın özelliği, kişilerde organların yer değiştirmesine neden olması; örneğin kalbin sağa, karaciğerin sola kaymasıdır. Hastalığın nedeni zahiri olarak kişide sağ-sol ayrımının belirlenmesinde kilit rol oynayan kirpikli hücrelerin işlev bozukluğudur. Ancak normal işlev gören kirpikli hücrelere çalışma komutunu veren Yüce Allah’tır. Şüphesiz bu hastalık da Yüce Allah’ın dilemesi ile gerçekleşir. Rabbimiz bu örnekle tüm kudretin yalnızca Kendisi’ne ait olduğunu kullarına bir kez daha gösterir. Konu ile ilgili bir Kuran ayetinde bu gerçek şöyle haber verilmektedir:
“Ey insanlar, eğer dirilişten yana bir kuşku içindeyseniz, gerçek şu ki, Biz sizi topraktan yarattık, sonra bir damla sudan, sonra bir alak’tan (embriyo), sonra yaratılış biçimi belli belirsiz bir çiğnem et parçasından; size (kudretimizi) açıkça göstermek için.” (Hac Suresi, 5)
Vücudumuzdaki Asimetri Yüce Allah’ın Hikmetli Yaratışının Bir Delilidir
Bedenimizi oluşturan yaklaşık 100 trilyon hücrenin tamamı, annenin yumurta hücresi ile babanın sperm hücresinin birleşimiyle oluşan tek bir hücreden çoğalarak meydana gelmişlerdir. Tek bir hücrenin önce bölünüp çoğalması, ardından aynı tür hücrelerin bir araya gelerek kemikleri, sinirleri, karaciğeri, midemizin iç yapısını, derimizi, gözümüzün kornea tabakasını oluşturması elbette büyük bir mucizedir. Fakat mucize bununla bitmez. Organları oluşturan hücrelerin her biri vücudumuzda bulunmaları gereken yeri adeta “bilirler”. Bu nedenle her insanın gözü, kulağı, kalbi, midesi, karaciğeri aynı yerdedir. Fakat bilinci olmayan bir hücrenin vücudun parçalarını oluşturmak için gitmesi gereken yeri “kendi kendine bilebilmesi” mümkün müdür? Ya da embriyo gelişim aşamalarında vücudun diğer taraflarındaki simetrik yapısını, iç organlar söz konusu olduğunda neden asimetriye dönüştürmektedir?
Aslında bu soruların tek bir cevabı vardır. İnsanı kusursuzca yaratan, sonsuz kudretine, tüm evreni sarıp kuşatan sınırsız ilmi ve üstün aklına bir kez daha şahit olduğumuz Yüce Allah, iç organlarımızda asimetrik bir oluşum yaratırken aslında çok önemli bir detayı da bize göstermektedir. Organların bazılarını tek yaratarak ve gövdemizin belli yerlerine yerleştirerek, vücudumuzda bir denge ve düzen sağlamaktadır. Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah “Yaratıcıların en güzeli” olduğunu Kuran’da tüm insanlara şöyle haber vermektedir:
“Andolsun, Biz insanı, süzme bir çamurdan yarattık. Sonra onu bir su damlası olarak, savunması sağlam bir karar yerine yerleştirdik. Sonra o su damlasını bir alak (embriyo) olarak yarattık; ardından o alak’ı (hücre topluluğu) bir çiğnem et parçası olarak yarattık; daha sonra o çiğnem et parçasını kemik olarak yarattık; böylece kemiklere de et giydirdik; sonra bir başka yaratışla onu inşa ettik. Yaratıcıların en güzeli olan Allah, ne Yücedir.” (Müminun Suresi, 12-14)
Sonic Hedgehog, embriyonik dönemde gelişimde etkili bir genin proteini. Özellikle sinir sistemi gelişirken önce hücreler toplanıyor ve fetusun vücudundan çıkıntı yaparak gelişiyorlar işte bu esnada bu genin proteini etkili oluyor. Proteinin görevi, beyin olarak gelişecek hücreleri uyarmak ve bu et parçasında beynin şekillenmesini sağlamaktır.
VÜCUT İÇİNDE SAĞ-SOL AYIRIMI YAPAN KİRPİKLİ HÜCRELER
Hücreler Arasındaki Açıklanamayan İşbirliği
Henkel düğümünün her yerinden yayılan kabarcıkların düğüm akımı tarafından embriyonun sol tarafına taşınması sırasında kabarcıklar patlar ve Sonic Hedgehog1 ve retinoik asit (A vitamini) moleküllerini açığa çıkarırlar. Bu her iki molekülün organların asimetrik sıralanmasında önemli görevleri vardır. Bu moleküller hücre içi kalsiyum düzeyini yükseltirken, bunu genlerin asimetrik hareketliliği izler. Embriyonun organojenez (5-8 hafta) olarak adlandırılan gelişim sürecinde bu genler organların yerleşimini belirler. Aslında organlarımızdaki asimetri, sayısız hücrenin son derece akıllı ve şuurlu bir işbirliği ile gerçekleşir. Bunun her bir aşamasının nasıl gerçekleştiğini detaylı bir biçimde inceleyen bilim adamları bile tam olarak bu olayın özünü kavrayamadıkları halde, hiçbir bilinci olmayan hücrelerin son derece kompleks işlemleri hatasız bir biçimde gerçekleştirmeleri elbette imkansızdır. Bu gerçek ise bize üstün bir aklın varlığını kanıtlar. Bu üstün aklın sahibi elbette alemlerin Rabbi Yüce Allah’tır.
Dış görünümümüzde muhteşem bir simetri söz konusuyken iç organlarımızın dizilişinde bir asimetri dikkati çeker. Hatta akciğer gibi çift organların bile sağı ile solu arasında morfolojik (biçimsel) farklılıklar görülür. Nitekim sağ akciğerde üç lob ve sol akciğerde iki lob vardır. Bağırsak da sürekli aynı yönde dolandığından yanaldır. Kuşkusuz bu durum Yüce Allah’ın hikmetli yaratışının her şeyi bir düzen içinde evirip-çevirdiğinin apaçık bir kanıtıdır. Konuyla ilgili bir Kuran ayeti şöyledir:
“Gökten yere her işi O evirip düzene koyar.” (Secde suresi, 5)
Her biri şuursuz atomlardan oluşan hücrelerin farklı organları meydana getirmek üzere ayrılması, üstelik böylesine kompleks bir olaya anne karnında henüz beyni bile oluşmamış embriyonun karar vermesi elbette mümkün değildir. Kuşkusuz hücrelere hangi organı oluşturmaları gerektiğini Yüce Allah ilham etmektedir.