XI. – XII. Yüzyıllarda İslamiyet ve Türk Kültürü (10. sınıf konusu)
Türkler, Müslümanlarla ilk defa Hz. Ömer’in halifeliği sırasında (634-644) yapılan fetihler sırasında karşılaşmışlardır. 751 yılında Talas Savaşı’nda, Türklerin, Çinlilere karşı Müslümanlarla aynı safta yer almaları bu iki kültürü birbirine iyice yaklaştırmıştır. Türklerle Müslümanlar arasında VII. yüzyılın ortalarından, 10. yüzyılın sonlarına kadar devam eden askerî, siyasî ve ticari ilişkiler, Türklerin büyük bir çoğunluğunun İslam dinini tanıyıp kabul etmesini sağlamıştır. Karahanlı hükümdarı Satuk Buğra Han’ın 920′de Abdülkerim adını alarak Müslüman olması, İslamiyet’in Türkler arasında yayılmasında dönüm noktası olmuştur. Karahanlılar ilk Müslüman Türk devleti olmuştur.
Toplumda meydana gelen inanca bağlı değişiklikler sosyal hayatı bütünüyle etkiler, değiştirir. Pagan inanışı, Şamanizm ve Gök tanrı inancı Türklerin ilk dinî inancını oluşturuyordu. Türklerin İslamiyet’i kabul etmeleriyle birlikte inançları tamamen değişmiştir. İslamiyet’le 10. yüzyıldan 19. yüzyılın sonlarına kadar etkisini devam ettiren yeni bir medeniyet ve kültür dairesine girmişlerdir. Bu medeniyetin etkisiyle yerleşik hayata geçmişlerdir. Yerleşik hayata geçince de dünyaca tanınan şehirler ve kültür merkezlen kurmuşlardır. Bilim, sanat, edebiyat, sosyal hayat, devlet sistemi gibi alanlarda büyük ilerlemeler sağlamışlardır.
Bir yaşam biçimi olarak kabul edilen İslam dini, Türklerin sosyal ve kültürel yaşamında, düşünce dünyasında ve dil anlayışında köklü değişiklikler meydana getirdiği gibi kültürün önemli bir yansıması olan edebî ürünlerde de yeni şekillenmelere zemin hazırlamıştır. Bu ortak edebî malzemenin temelinde İslamî birikim vardır. Arap, İran ve Türk şairleri, işte bu malzemeyi farklı dil, güzellik ve sanat anlayışlarıyla işlemişlerdir.
11. yüzyıl ile 12. yüzyıl arasında Türk edebiyatı bir geçiş dönemi yaşamıştır. Arap ve Fars edebiyatının etkisiyle Türk edebiyatı, yeni biçim ve içeriklerle zenginleşmiştir. Bu yüzyıllarda Arap ve İran edebiyatlarıyla tanışan edebiyatçılarımız, gerek İran, gerekse Arap edebiyatlarındaki şekil ve türleri Türk edebiyatına taşımışlardır. Türk sanatçıları, ilk önceleri Arap ve İran edebiyatlarında çok yaygın olan bazı eserleri tekrar yazma yoluna gitmişler; ancak zaman içinde içerik ve üslup yönünden özgün ve üstün eserler ortaya koymuşlardır.
Edebiyat, İslamiyet’ten önceki sözlü kültürün devamı olan Halk edebiyatı, İslam düşüncesiyle yoğrulmuş, İslam’ın daha çok etkisinde kalan Divan edebiyatıyla birlikte gelişmeye devam etmiştir.
Türkler, Müslümanlarla ilk defa Hz. Ömer’in halifeliği sırasında (634-644) yapılan fetihler sırasında karşılaşmışlardır. 751 yılında Talas Savaşı’nda, Türklerin, Çinlilere karşı Müslümanlarla aynı safta yer almaları bu iki kültürü birbirine iyice yaklaştırmıştır. Türklerle Müslümanlar arasında VII. yüzyılın ortalarından, 10. yüzyılın sonlarına kadar devam eden askerî, siyasî ve ticari ilişkiler, Türklerin büyük bir çoğunluğunun İslam dinini tanıyıp kabul etmesini sağlamıştır. Karahanlı hükümdarı Satuk Buğra Han’ın 920′de Abdülkerim adını alarak Müslüman olması, İslamiyet’in Türkler arasında yayılmasında dönüm noktası olmuştur. Karahanlılar ilk Müslüman Türk devleti olmuştur.
Toplumda meydana gelen inanca bağlı değişiklikler sosyal hayatı bütünüyle etkiler, değiştirir. Pagan inanışı, Şamanizm ve Gök tanrı inancı Türklerin ilk dinî inancını oluşturuyordu. Türklerin İslamiyet’i kabul etmeleriyle birlikte inançları tamamen değişmiştir. İslamiyet’le 10. yüzyıldan 19. yüzyılın sonlarına kadar etkisini devam ettiren yeni bir medeniyet ve kültür dairesine girmişlerdir. Bu medeniyetin etkisiyle yerleşik hayata geçmişlerdir. Yerleşik hayata geçince de dünyaca tanınan şehirler ve kültür merkezlen kurmuşlardır. Bilim, sanat, edebiyat, sosyal hayat, devlet sistemi gibi alanlarda büyük ilerlemeler sağlamışlardır.
Bir yaşam biçimi olarak kabul edilen İslam dini, Türklerin sosyal ve kültürel yaşamında, düşünce dünyasında ve dil anlayışında köklü değişiklikler meydana getirdiği gibi kültürün önemli bir yansıması olan edebî ürünlerde de yeni şekillenmelere zemin hazırlamıştır. Bu ortak edebî malzemenin temelinde İslamî birikim vardır. Arap, İran ve Türk şairleri, işte bu malzemeyi farklı dil, güzellik ve sanat anlayışlarıyla işlemişlerdir.
11. yüzyıl ile 12. yüzyıl arasında Türk edebiyatı bir geçiş dönemi yaşamıştır. Arap ve Fars edebiyatının etkisiyle Türk edebiyatı, yeni biçim ve içeriklerle zenginleşmiştir. Bu yüzyıllarda Arap ve İran edebiyatlarıyla tanışan edebiyatçılarımız, gerek İran, gerekse Arap edebiyatlarındaki şekil ve türleri Türk edebiyatına taşımışlardır. Türk sanatçıları, ilk önceleri Arap ve İran edebiyatlarında çok yaygın olan bazı eserleri tekrar yazma yoluna gitmişler; ancak zaman içinde içerik ve üslup yönünden özgün ve üstün eserler ortaya koymuşlardır.
Edebiyat, İslamiyet’ten önceki sözlü kültürün devamı olan Halk edebiyatı, İslam düşüncesiyle yoğrulmuş, İslam’ın daha çok etkisinde kalan Divan edebiyatıyla birlikte gelişmeye devam etmiştir.