Ünlü Fransız yazar La Fontaine’in “Ağustos Böceği İle Karınca” öyküsünü hepimizi biliriz. Karınca kış için yiyecek depolarken, Ağustos Böceği işin eğlencesinde yan gelip yatar. Kış geldiğinde karıncanın kapısını çalan Ağustos Böceği, olumsuz yanıt alacaktır.
Öyle midir? Ağustos böceği kimdir?
Herhangi bir iş yerine kabul görüşmelerinde, ilk test edilen davranış biçimlerinden biri de, kişilerin topluluk çalışmalarına uygun olup olmadığıdır. Bir çeşit Ağustos Böceği aranır. Aslında onlar da en az karıncalar kadar, topluluk hareketi savunucularıdır. Üstelik uygun koşullar kaybolduğunda, sürü halinde göç etmesini çok iyi bilirler.
Hikayemizde Ağustos Böceği, kendine uygun bir müzik aleti satın alarak, tüm zamanını sanatını geliştirmeye adamıştır. Öyle ki, azmi sayesinde şehirden şehre hareketle, sanatını tüm dünya çapında icra etmeyi başarır. Her bölgede isim yapar, birçok bölgedeki lezzeti tadar ve nereye gidecekse, yine grubuyla gider. Kim ne derse desin, o mutlu bir gezgin olarak anılır.
Karınca bir gün, Ağustos Böceği’nin kapısını çalar. “Nasıl bu kadar başarılı olabiliyorsun.” der.
“Çevremdeki böcekler, beni her zaman desteklemiştir. Müziğim onlara ilham verir. Güneşin ısıttığı bölgelere birlikte hareket ederiz. Yiyecek konusunda biraz arsızlıklarımız oluyor ama toprağı insanlar paylaşırken, bizlere yer ayırdılar mı ki isyan ediyorlar? Bizim çete harekatımız, aslında yer kavgamızdır. İşte böyle. Yakında konserimiz var, beklerim.”
Bizim Ağustos Böceğimiz, en iyi yaptığı işi, yani müziği seçmiştir. Karıncanın sürekli tacizlerine aldırmadan çalışmalarına devam etmiş, sonunda kendini kanıtlamıştır.
Hayatımızın dönüm noktasında meslek seçimi yaparken; ailemiz, öğretmenlerimiz ve yakın çevremiz, bizleri istemediğimiz şeylere yönlendirebilir. Amaç, onların doğru bildiği yoldan ilerlemeyi sağlamaktır. Karmaşa yaşayan insan, tatmin olamaz. Tüm bu karışıklığın ardından başarısızlıkta tanışan kişi, sanki hayatına yön veren etkenlerden biri çevresi değilmiş gibi, düşüşlerinden bireysel olarak suçlanacaktır.
Önce inanmak gelir. Sonra bu inancın doğruluğunu analiz ederek uygulamak…
Hayat bizim hayatımız. İnişleriyle, çıkışlarıyla.
Geçen Ağustos Böceğinin konserindeydim, gülümsüyordu. “İnanma” diyordu şarkısında, “Herkes kendi masalını kendi yazar, yoksa Ağustostan sonra ne işim var benim burada.”
Öyle midir? Ağustos böceği kimdir?
Herhangi bir iş yerine kabul görüşmelerinde, ilk test edilen davranış biçimlerinden biri de, kişilerin topluluk çalışmalarına uygun olup olmadığıdır. Bir çeşit Ağustos Böceği aranır. Aslında onlar da en az karıncalar kadar, topluluk hareketi savunucularıdır. Üstelik uygun koşullar kaybolduğunda, sürü halinde göç etmesini çok iyi bilirler.
Hikayemizde Ağustos Böceği, kendine uygun bir müzik aleti satın alarak, tüm zamanını sanatını geliştirmeye adamıştır. Öyle ki, azmi sayesinde şehirden şehre hareketle, sanatını tüm dünya çapında icra etmeyi başarır. Her bölgede isim yapar, birçok bölgedeki lezzeti tadar ve nereye gidecekse, yine grubuyla gider. Kim ne derse desin, o mutlu bir gezgin olarak anılır.
Karınca bir gün, Ağustos Böceği’nin kapısını çalar. “Nasıl bu kadar başarılı olabiliyorsun.” der.
“Çevremdeki böcekler, beni her zaman desteklemiştir. Müziğim onlara ilham verir. Güneşin ısıttığı bölgelere birlikte hareket ederiz. Yiyecek konusunda biraz arsızlıklarımız oluyor ama toprağı insanlar paylaşırken, bizlere yer ayırdılar mı ki isyan ediyorlar? Bizim çete harekatımız, aslında yer kavgamızdır. İşte böyle. Yakında konserimiz var, beklerim.”
Bizim Ağustos Böceğimiz, en iyi yaptığı işi, yani müziği seçmiştir. Karıncanın sürekli tacizlerine aldırmadan çalışmalarına devam etmiş, sonunda kendini kanıtlamıştır.
Hayatımızın dönüm noktasında meslek seçimi yaparken; ailemiz, öğretmenlerimiz ve yakın çevremiz, bizleri istemediğimiz şeylere yönlendirebilir. Amaç, onların doğru bildiği yoldan ilerlemeyi sağlamaktır. Karmaşa yaşayan insan, tatmin olamaz. Tüm bu karışıklığın ardından başarısızlıkta tanışan kişi, sanki hayatına yön veren etkenlerden biri çevresi değilmiş gibi, düşüşlerinden bireysel olarak suçlanacaktır.
Önce inanmak gelir. Sonra bu inancın doğruluğunu analiz ederek uygulamak…
Hayat bizim hayatımız. İnişleriyle, çıkışlarıyla.
Geçen Ağustos Böceğinin konserindeydim, gülümsüyordu. “İnanma” diyordu şarkısında, “Herkes kendi masalını kendi yazar, yoksa Ağustostan sonra ne işim var benim burada.”
Düzenleyen yönetici: