Yaban arıları yok olsa ne olur?
Yaban arıları yok olması tarım ürünlerinin haşereler tarafından istila edilmesine sebep olur mu? Yaban arılarının neslinin tükenmesi durumunda ne olur? İşte sorularınızın cevabı..Arıların neslinin tükenmesi gezegenimiz için çok büyük bir tehdit. Albert Einstein’ın, “Arılar yok olursa insanın yalnızca dört yıl ömrü kalır” dediğini hepimiz duymuşuzdur. Aslında Einstein bu sözü hiç dile getirmemişti. Kimin söylediğiyse bilinmiyor.
Bu belki biraz abartılı bir tahmin olabilir ama yine de insanlığı çok hızlı bir şekilde etkileyeceği kısmı doğru. Çünkü gıda kaynağımız olan bitkilerin ürün vermesi ancak çiçeklerin tozlaşmasıyla mümkün. Bu tozlaşmayı da arılar sağlıyor.
Peki aynı durum yaban arıları için de geçerli mi?
Aslında her bir tür ekosistemde çok önemli bir rol üstlenmiş durumda. Yani hangi türden bahsettiğimiz önemli değil, bir türün ortadan kalkması, zincirleme etkiyle büyük tehlikelerin baş göstermesi demek. Yaban arıları da bazı bitkilerin polenleşmesine yardımcı oluyor. Örneğin, onlar olmasa orkide ve incirler yeni ürün veremeyecek hale gelir. Orkideyi zaten tüketmiyoruz, inciri de yemesek olur, diyorsanız yanılıyorsunuz. Çünkü tehlike sadece bizim neyi besin olarak tüketip neyi tüketmediğimizle alakalı değil. Neredeyse tüm kımıl zararları, bazı yaban arısı türleri sayesinde kontrol altında tutulmakta. Yaban arıları, besin ürünlerimizi tehdit eden bu zararlı türleri hedef alıyor olmasaydı, tüm ekinler onlar tarafından istila edilir ve ürün elde etmekte zorlanırdık.
İnsanları rahatsız eden yaban arıları bile çok önemli roller oynamaktalar. Örneğin büyük eşekarıları da zararlı bazı böcek türleriyle beslendiği için haşerelerle mücadelemize yardımcı oluyor. Neticede türü ne olursa olsun, arıların hepsi besinlerimizin korunması için çalışıyor.
“Bal arıları düşünülenin aksine dünya geneline insan eliyle yaygın bir şekilde dağıtılmış ve en çok korunan-kollanan tozlaştırıcı tek böcek türü olup, soylarının tükenmesinin söz konusu bile olmadığı, aksine varlıkları diğer tozlaştırıcı canlı türleri için bir tehdit olabileceği” bilgisi Şık (2022) tarafından detaylıca ifade edilmektedir .
Benzer şekilde bir bal arısı araştırmacısı olan Alison McAfee (2020)’de ticari arıcılığın ekosistemin dengesi için farklı bir boyutta ele alınması gerektiğini vurguluyor.
Araştırmacı, bal arılarının tarım için önemli olduğunu fakat bazı risk altındaki yerli yaban arı türleri için baskı oluşturabileceğini ve zamanla ekosistemde bir istikrarsızlaşmaya sebep olabileceğini ifade etmektedir .
York Üniversitesi (Toronto-Kanada) bilim insanı Sheila Colla (2020)’da son yıllarda moda bir faaliyet olan hobi arıcılığındaki artışların, “arı kolonilerindeki kayıpları kurtarmak” için güçlü bir farkındalık kampanyasına dönüştüğünü, bal arılarının en az kurtarılmaya ihtiyacı olan tür olduğunu, arıcılığın insanlar için olduğunu ve bunun bir koruma uygulaması olmadığını vurgulamaktadır.
İnsanlar, bal arılarını besleyerek ya da bal arılarına yardım ederek yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan diğer tozlaştırıcılara yardım ettiklerini düşünürler . Aslında koruma biyolojisi bir bütünlük gerektirir.
Sadece bir canlı türünü koruyup kollamakla ekosistem sağlığı korunamaz.
Öncelikle canlıların doğal yaşam alanları (habitatları), etkileşimde bulundukları ekosistemler ve bu ekosistemleri besleyen dinamikler korunmalıdır.
Mesela ticari arıcılık faaliyetleri için ayrılan bütçeler neden tozlaşmadan sorumlu diğer yerli yaban arıları, sinekler, karıncalar, güveler, kelebekler, bombus arıları, kuşlar ve hatta bazı memelilerin korunması için de ayrılmaz bunu etraflıca sorgulamak gerekiyor.