Yağmurlu günde İstanbul’da yapılacak 10 şey
Yağmur mevsimi çoktan geldi. İstanbul yağmurun en çok yakıştığı şehirlerden biri. Hem hüzünlü, hem de melankolik geçer yağmurlu günler İstanbul’da. Yapılacak çok şey vardır aslında. Tadı güneşli günlere kıyasla daha iyi çıkacak şeyler...
Tabii trafikle boğuşulan bir işgünü değilse. İşte bu hafta jüri üyelerimize, böyle günlerde eve kapanmak yerine ne yapmayı sevdiklerini sorduk. Kimi vapura atlar manzaraya karşı çay içerim, kimi Boğaz’a karşı rakı içerim, kimi de tarihi yerlerinde kaybolmayı seçerim dedi. İşte onların en iyi 10 listesi.
EN İYİ 10
1. Vapur keyfi
2. Taksim-Tünel gezintisi
3. İstanbul Modern ziyareti
4. Büyükada’da fayton sefası
5. Kapalıçarşı keşfi
6. Taksim Meydanı seyri
7. Arkeoloji müzesi turu
8. Haliç kıyısında yürüyüş
9. Boğaz’a karşı rakı
10. Belgrad Ormanı macerası
Üşümek bir başka güzel
İstanbul’da vapurla başıboş bir gezinti için pek çok rota var. Şehrin kalabalığından kaçmak istiyorsanız en uygunu, Boğaz veya Adalar hattı elbette. Herkes bir yerlere koştururken ben keyfime bakayım diyorsanız Kadıköy-Karaköy veya Beşiktaş Karaköy hatlarını deneyebilirsiniz. Gezinti günbatımına denk gelirse, Topkapı Sarayı ardından batan güneşin seyrine doyum olmaz. Sıkı giyinip çıkacaksınız açık güverteye, bir de çay söyleyeceksiniz. Dileyen martılara simit atabilir. Vardığınız yer Adalar veya Anadolu Kavağı’ysa balık keyfi cabası.
Mutlaka yoldan çıkın
Sabahı öğlene bağlayan saatlerde başlayın yürümeye. Kitapçılara, müzik mağazalarına, vitrinlere baka baka ilerleyin. Emel Kurhan özellikle Pandora ve Robinson Crusoe kitapçılarını öneriyor size. İnci’de soluklanıp mutlaka profiterol yiyin. Arada yoldan çıkın, ara sokakları koklayın. Yapı Kredi Sanat Merkezi’nde bir sergi varsa gezin. Odakule’den Meşrutiyet Caddesi’ne geçip Pera Müzesi’nde ne var ne yok bakın. Cüneyt Özdemir’in yağmur altında uzun yürüyüş sonunda kurulanmak için seçtiği mekân Tünel’deki House Cafe. Arkeolog İhsan Tunay, Galata’ya doğru yürüyüşe devam etmenizi öneriyor. Galata Mevlevihanesi’ni, Galata Kulesi’ni ve Perşembe Pazarı’ndaki Arap Camii’ni ziyaret edin diyor.
Bienali unutmayın
Fındıklı Salı Pazarı’ndaki İstanbul Modern, açıldığı günden bu yana şehrin cazibe merkezi. Bu aralar Sarkis’in Site adlı sergisi var. Sergiyi gezdikten sonra müzenin kafesine uğrayın. Tarihi Yarımada’dan Boğaziçi Köprüsü’ne kadar tüm manzara ayaklarınızın altında olacak. Yağmurlu havanın pusunda karşılaşacağınız görüntü, size eski zaman gezginlerinin anlattığı İstanbul’u hatırlatacak. Boğaz’dan geçen gemileri, vapurları, kuşları seyredin. Üstelik 8 Kasım’a kadar hemen yanındaki Antrepo 3 binasında İstanbul Uluslararası Bienali’ni gezebilirsiniz.
Sıcak ve kuru yürüyüş
Yağmurlu ve soğuk bir günde sığınılacak ilk yer. Hem sıcacık ve kuru, hem de renkli ve cazibeli. Sokaklarında kaybolun, bedestenlerini ve hanlarını keşfedin. Işıl ışıl, rengârenk, oyuncaklı yüzlerce ürün arasında dolaşırken zamanın nasıl geçtiğini unutabilirsiniz. Ünlü kapılarından birinden çıktığınızda yağmurun çoktan dinmiş olduğunu bile fark edebilirsiniz. Cüneyt Özdemir, soluklanmak için Fes Cafe’yi tercih ettiğini söylüyor. Biz Şark Kahvesi’ni de öneriyoruz.
Üç isim, üç öneri
Mehmet Yaşin’in önerisi faytonla adanın çevresinde büyük tur yapmanız. Buket Uzuner ise iskeledeki Turing Cafe’de adaçayı içmenizi tavsiye ediyor. Ahmet Ümit de adalara gitme taraftarı. Ama o, tutun sevgilinizin elinden Heybeliada’nın ağaçlıklı yollarında yürüyün diyor. Her halükârda adalarda sonbahar bir başka güzel. Kurumuş yaprakların üzerinde yürümek, tertemiz havayı içinize çekmek, sahilde balık yemek, sessizliğin tadını çıkarmak... Hava yağmurlu bile olsa...
Gelip geçeni seyredin
Taksim Meydanı, İstanbul’un sembolü, tüm şehrin en önemli buluşma noktası. Jüri üyelerimizin hemen hepsi, meydana karşı bir kafede oturup bir kadeh şarap ya da bir fincan kahve içmenizi önerdi. Bunun için Mehmet Yaşin’in seçtiği adres, The Marmara Oteli’nin roof’u. Buket Uzuner bir adres göstermiyor ama bir kadeh kırmızı şarap diyor. Manzaraya gelince... Sağda Atatürk Kültür Merkezi, solda maksem ve çiçekçiler, karşınızda Gezi Parkı ve önünde hiç bitmeyen bir insan trafiği. Biraz sabredin mutlaka tanıdık birileri geçecektir.
Bir gün ayırmak lazım
Bu rotaya Tarihi Yarımada turu desek daha doğru aslında. Çünkü jüri üyelerimizin hepsi, birbirine en fazla 200 metre mesafedeki yerlerden bahsetti. Emel Kurhan, Arkeoloji Müzesi çıkışı, eğer hafta arasıysa Gülhane Parkı’nda bir yürüyüş yapın diyor. Yağmurda mis gibi kokan toprağın kokusunu içinize çekin diyor. İhsan Tunay, yanınıza müze kartınızı ve bir sandviç almanızı hatırlatıyor. Haklı; son açılan salonlarıyla Arkeoloji Müzesi’ni gezmek bir gününüzü alıyor. Zaman kalırsa Ayasofya, Mozaik Müzesi, Yerebatan Sarnıcı...
Hangi yakayı seçeceksiniz
Altınboynuz’un iki kıyısında, iki ayrı rota hazırlayabilirsiniz. Fatih kıyısında Eminönü’den, ya da Unkapanı’ndan başlayın. Fener ve Balat’a geldiğinizde sahilden ayrılıp ara sokaklara dalın. Bir kısmı yenilenmiş, bir kısmı hâlâ köhne yüz yıllık evleri, bu evlerdeki hayatları gözleyin. Alexandra Ivanoff’un yemek için tercihi eski Galata Köprüsü karşısındaki kuru fasulyeci Mangal. Beyoğlu yakasında kesintisiz ve uzun sahil şeridi yok. Doğruca Sütlüce’ye, Bilgi Üniversitesi kampusu olan Santral İstanbul’a gidebilirsiniz. Levent Erden, ben olsam müze ve sergi gezdikten sonra bir güzel yemek yerim diyor.
Ruhunuz da yıkansın
İstanbul’da rakı-balık denince akla gelen ilk istikamet. Üstelik şimdi balığın en bol olduğu mevsimdeyiz. Yağmurda yıkanan kenti izleyebilmek için masaya gün batmadan oturmakta fayda var. Ahmet Ümit’in tercihi Kuzguncuk’taki İsmet Baba. Rakının yudum yudum güzelleştirdiği ruhuma, gökyüzünün rengiyle birlikte an be an değişen denizin görsel ziyafetini çekerim, diyor. Mehmet Yaşin’in tercihi Bebek’ten yana. Bebek Bar’da oturur, Kandilli’ye karşı içerim diyor.
Bata çıka yürüyüş
Yağmurlu bir günde akla gelecek son adres belki de. Tabii macerayı ve kirlenmeyi göze alamıyorsanız. Levent Erden bata çıka yürürüm diyor. Cüneyt Özdemir de tercihini maceradan, yağmurda ıslanmış taze toprağın kokusunu içine çekmekten yana kullanıyor. İstanbul’un akciğeri Belgrad Ormanları, sabahın erken saatlerinde özellikle spor yapmayı sevenlerin tercihi. Yürüyüş sonrası yorgunluğunu Sarıyer’in meşhur böreğinin yanında Boğaz’a karşı çay içerek atabilirsiniz.
Yağmur mevsimi çoktan geldi. İstanbul yağmurun en çok yakıştığı şehirlerden biri. Hem hüzünlü, hem de melankolik geçer yağmurlu günler İstanbul’da. Yapılacak çok şey vardır aslında. Tadı güneşli günlere kıyasla daha iyi çıkacak şeyler...
Tabii trafikle boğuşulan bir işgünü değilse. İşte bu hafta jüri üyelerimize, böyle günlerde eve kapanmak yerine ne yapmayı sevdiklerini sorduk. Kimi vapura atlar manzaraya karşı çay içerim, kimi Boğaz’a karşı rakı içerim, kimi de tarihi yerlerinde kaybolmayı seçerim dedi. İşte onların en iyi 10 listesi.
EN İYİ 10
1. Vapur keyfi
2. Taksim-Tünel gezintisi
3. İstanbul Modern ziyareti
4. Büyükada’da fayton sefası
5. Kapalıçarşı keşfi
6. Taksim Meydanı seyri
7. Arkeoloji müzesi turu
8. Haliç kıyısında yürüyüş
9. Boğaz’a karşı rakı
10. Belgrad Ormanı macerası
Üşümek bir başka güzel
İstanbul’da vapurla başıboş bir gezinti için pek çok rota var. Şehrin kalabalığından kaçmak istiyorsanız en uygunu, Boğaz veya Adalar hattı elbette. Herkes bir yerlere koştururken ben keyfime bakayım diyorsanız Kadıköy-Karaköy veya Beşiktaş Karaköy hatlarını deneyebilirsiniz. Gezinti günbatımına denk gelirse, Topkapı Sarayı ardından batan güneşin seyrine doyum olmaz. Sıkı giyinip çıkacaksınız açık güverteye, bir de çay söyleyeceksiniz. Dileyen martılara simit atabilir. Vardığınız yer Adalar veya Anadolu Kavağı’ysa balık keyfi cabası.
Mutlaka yoldan çıkın
Sabahı öğlene bağlayan saatlerde başlayın yürümeye. Kitapçılara, müzik mağazalarına, vitrinlere baka baka ilerleyin. Emel Kurhan özellikle Pandora ve Robinson Crusoe kitapçılarını öneriyor size. İnci’de soluklanıp mutlaka profiterol yiyin. Arada yoldan çıkın, ara sokakları koklayın. Yapı Kredi Sanat Merkezi’nde bir sergi varsa gezin. Odakule’den Meşrutiyet Caddesi’ne geçip Pera Müzesi’nde ne var ne yok bakın. Cüneyt Özdemir’in yağmur altında uzun yürüyüş sonunda kurulanmak için seçtiği mekân Tünel’deki House Cafe. Arkeolog İhsan Tunay, Galata’ya doğru yürüyüşe devam etmenizi öneriyor. Galata Mevlevihanesi’ni, Galata Kulesi’ni ve Perşembe Pazarı’ndaki Arap Camii’ni ziyaret edin diyor.
Bienali unutmayın
Fındıklı Salı Pazarı’ndaki İstanbul Modern, açıldığı günden bu yana şehrin cazibe merkezi. Bu aralar Sarkis’in Site adlı sergisi var. Sergiyi gezdikten sonra müzenin kafesine uğrayın. Tarihi Yarımada’dan Boğaziçi Köprüsü’ne kadar tüm manzara ayaklarınızın altında olacak. Yağmurlu havanın pusunda karşılaşacağınız görüntü, size eski zaman gezginlerinin anlattığı İstanbul’u hatırlatacak. Boğaz’dan geçen gemileri, vapurları, kuşları seyredin. Üstelik 8 Kasım’a kadar hemen yanındaki Antrepo 3 binasında İstanbul Uluslararası Bienali’ni gezebilirsiniz.
Sıcak ve kuru yürüyüş
Yağmurlu ve soğuk bir günde sığınılacak ilk yer. Hem sıcacık ve kuru, hem de renkli ve cazibeli. Sokaklarında kaybolun, bedestenlerini ve hanlarını keşfedin. Işıl ışıl, rengârenk, oyuncaklı yüzlerce ürün arasında dolaşırken zamanın nasıl geçtiğini unutabilirsiniz. Ünlü kapılarından birinden çıktığınızda yağmurun çoktan dinmiş olduğunu bile fark edebilirsiniz. Cüneyt Özdemir, soluklanmak için Fes Cafe’yi tercih ettiğini söylüyor. Biz Şark Kahvesi’ni de öneriyoruz.
Üç isim, üç öneri
Mehmet Yaşin’in önerisi faytonla adanın çevresinde büyük tur yapmanız. Buket Uzuner ise iskeledeki Turing Cafe’de adaçayı içmenizi tavsiye ediyor. Ahmet Ümit de adalara gitme taraftarı. Ama o, tutun sevgilinizin elinden Heybeliada’nın ağaçlıklı yollarında yürüyün diyor. Her halükârda adalarda sonbahar bir başka güzel. Kurumuş yaprakların üzerinde yürümek, tertemiz havayı içinize çekmek, sahilde balık yemek, sessizliğin tadını çıkarmak... Hava yağmurlu bile olsa...
Gelip geçeni seyredin
Taksim Meydanı, İstanbul’un sembolü, tüm şehrin en önemli buluşma noktası. Jüri üyelerimizin hemen hepsi, meydana karşı bir kafede oturup bir kadeh şarap ya da bir fincan kahve içmenizi önerdi. Bunun için Mehmet Yaşin’in seçtiği adres, The Marmara Oteli’nin roof’u. Buket Uzuner bir adres göstermiyor ama bir kadeh kırmızı şarap diyor. Manzaraya gelince... Sağda Atatürk Kültür Merkezi, solda maksem ve çiçekçiler, karşınızda Gezi Parkı ve önünde hiç bitmeyen bir insan trafiği. Biraz sabredin mutlaka tanıdık birileri geçecektir.
Bir gün ayırmak lazım
Bu rotaya Tarihi Yarımada turu desek daha doğru aslında. Çünkü jüri üyelerimizin hepsi, birbirine en fazla 200 metre mesafedeki yerlerden bahsetti. Emel Kurhan, Arkeoloji Müzesi çıkışı, eğer hafta arasıysa Gülhane Parkı’nda bir yürüyüş yapın diyor. Yağmurda mis gibi kokan toprağın kokusunu içinize çekin diyor. İhsan Tunay, yanınıza müze kartınızı ve bir sandviç almanızı hatırlatıyor. Haklı; son açılan salonlarıyla Arkeoloji Müzesi’ni gezmek bir gününüzü alıyor. Zaman kalırsa Ayasofya, Mozaik Müzesi, Yerebatan Sarnıcı...
Hangi yakayı seçeceksiniz
Altınboynuz’un iki kıyısında, iki ayrı rota hazırlayabilirsiniz. Fatih kıyısında Eminönü’den, ya da Unkapanı’ndan başlayın. Fener ve Balat’a geldiğinizde sahilden ayrılıp ara sokaklara dalın. Bir kısmı yenilenmiş, bir kısmı hâlâ köhne yüz yıllık evleri, bu evlerdeki hayatları gözleyin. Alexandra Ivanoff’un yemek için tercihi eski Galata Köprüsü karşısındaki kuru fasulyeci Mangal. Beyoğlu yakasında kesintisiz ve uzun sahil şeridi yok. Doğruca Sütlüce’ye, Bilgi Üniversitesi kampusu olan Santral İstanbul’a gidebilirsiniz. Levent Erden, ben olsam müze ve sergi gezdikten sonra bir güzel yemek yerim diyor.
Ruhunuz da yıkansın
İstanbul’da rakı-balık denince akla gelen ilk istikamet. Üstelik şimdi balığın en bol olduğu mevsimdeyiz. Yağmurda yıkanan kenti izleyebilmek için masaya gün batmadan oturmakta fayda var. Ahmet Ümit’in tercihi Kuzguncuk’taki İsmet Baba. Rakının yudum yudum güzelleştirdiği ruhuma, gökyüzünün rengiyle birlikte an be an değişen denizin görsel ziyafetini çekerim, diyor. Mehmet Yaşin’in tercihi Bebek’ten yana. Bebek Bar’da oturur, Kandilli’ye karşı içerim diyor.
Bata çıka yürüyüş
Yağmurlu bir günde akla gelecek son adres belki de. Tabii macerayı ve kirlenmeyi göze alamıyorsanız. Levent Erden bata çıka yürürüm diyor. Cüneyt Özdemir de tercihini maceradan, yağmurda ıslanmış taze toprağın kokusunu içine çekmekten yana kullanıyor. İstanbul’un akciğeri Belgrad Ormanları, sabahın erken saatlerinde özellikle spor yapmayı sevenlerin tercihi. Yürüyüş sonrası yorgunluğunu Sarıyer’in meşhur böreğinin yanında Boğaz’a karşı çay içerek atabilirsiniz.