Romanda ana konu, bir Türk aydınının Kurtuluş Savaşı dönemindeki köy gerçeğiyle karşı karşıya gelmesidir.
Romanın kahramanı Ahmet Celal’dir. Çanakkale’de savaşta bir kolunu kaybetmiş ve savaştan gazi olarak kurtulmuştur. Ama savaş sonrası yapayalnız kalmıştır. Bunlara bir de İstanbul’un işgali eklenince, hizmet eri olan Mehmet Ali’nin köyüne gitmeye karar verir. İstanbul’un işgali sonrasında gerçeklesen olayları takip ederek, köylülere durumun önemini ve ciddiyetini anlatmaya çalışır. Ancak köylüler Salih Ağa’ya çok bağlıdır ve onun etkisinde kalarak Ahmet Celal’i ciddiye almazlar. Bu nedenle Ahmet Celal, köyde aradığı ilgiyi ve yakinliği bulamaz.
Olaylar Ahmet Celal’in cephesinden böyle görünürken, köylüler için daha farklıdır. Onlar savaşın ciddiyetini anlayamamıştır. Onlara göre Ahmet Celal bir yabandır. Onların dünyasından uzak biridir. Zaten ilk bakışta konuşması, davranışları, giyimi, düşünceleri ve olaylara yaklaşımı köylülerden çok farklıdır. Örneğin her gün tras olması, devamlı dişlerini fırçalaması, geceleri kitap okuması ve buna benzer davranışları köylülere garip gelmektedir. Bu nedenle, acılarını unutmak için geldiği bu köyde, olaylar umduğu gibi gelişmemiştir.
Ahmet Celal bir aydın konumundadır ve ilk defa Türk köylüsüyle karşılaşmıştır. Ancak köyde karşılaştığı manzara onu çok şaşırtmıştır. Öncelikle yoksulluk ve cahillik vardır. Bunların bir sonucu olarak da bazı insanların emellerine alet olmaktadırlar. Herkes Salih Ağa’nın etkisindedir. Onun her dediği yapılmaktadır. Hatta yıllarca emek verdiği hizmet eri Mehmet Ali bile gelişen bazı olaylarda subayı Ahmet Celal’e değil, Salih Ağa’ya inan mistir.
Bütün bunlarla beraber, Ahmet Celal köyde yapayalnız da değildir. Mehmet Ali’nin annesi Zeynep Kadın ile kardeşi İsmail, Ahmet Celal’in güvendiği dostlarıdır.
Olayların böyle gelişmesi Ahmet Celal’i kaçınılmaz bir bunalıma sürükler. Bir gün rahatlayıp silkintilerini unutmak için dolaşmaya çıkar ve komsu köyün kızı Emine’ye âşık olur. Ancak İsmail Emine’yi Ahmet Celal’in elinden alınca Ahmet Celal iyice umutsuzluğa sürüklenir.
Ahmet Celal, Kurtuluş Savaşı’nın önemini köylüye anlatmaya devam eder; ancak köylüler başkalarının etkisindedir ve ona inanmamaya devam ederler. Bunları bir aydın gözüyle görüp yorumlayan Ahmet Celal, aydın ile cahil arasındaki uçurumu fark eder. Anadolu halkının asırlar boyunca ne kadar ihmal edildiğini kendi gözleriyle görür. Tabii bütün gözlemlerini ani defterine yazmayı da ihmal etmez.
Köyde bu olaylar olurken, Kurtuluş Savaşı da iyiden iyiye alevlenmiş ve köylüler Ahmet Celal’in anlatmaya çalıştığı gerçekleri yasamak zorunda kalmıştır. Yunanlılar onların köyünü de basmıştır. Köylüler dereye kaçarak gizlenmeye çalışmıştır. Ancak düşman onları yakalar ve köy meydanına getirir. Ahmet Celal, bir anlık kargaşadan yararlanıp Emine’nin elini tutar ve ikisi koşmaya başlarlar. Düşman arkalarından ateş açar ve onları yaralar. Ayrıca tüm köy halkı düşman tarafından öldürülür. Köyün mezarlığına kadar ancak gelirler. Orada sabaha kadar bekleyip sonra yola çıkmaya karar verirler; ancak Emine’nin yarası ağırdır ve devam edemez. Ahmet Celal ani defterini Emine’ye verir ve her şeyini bırakarak yeni ve bilinmeyen bir hayata adim atar.
Romanın kahramanı Ahmet Celal’dir. Çanakkale’de savaşta bir kolunu kaybetmiş ve savaştan gazi olarak kurtulmuştur. Ama savaş sonrası yapayalnız kalmıştır. Bunlara bir de İstanbul’un işgali eklenince, hizmet eri olan Mehmet Ali’nin köyüne gitmeye karar verir. İstanbul’un işgali sonrasında gerçeklesen olayları takip ederek, köylülere durumun önemini ve ciddiyetini anlatmaya çalışır. Ancak köylüler Salih Ağa’ya çok bağlıdır ve onun etkisinde kalarak Ahmet Celal’i ciddiye almazlar. Bu nedenle Ahmet Celal, köyde aradığı ilgiyi ve yakinliği bulamaz.
Olaylar Ahmet Celal’in cephesinden böyle görünürken, köylüler için daha farklıdır. Onlar savaşın ciddiyetini anlayamamıştır. Onlara göre Ahmet Celal bir yabandır. Onların dünyasından uzak biridir. Zaten ilk bakışta konuşması, davranışları, giyimi, düşünceleri ve olaylara yaklaşımı köylülerden çok farklıdır. Örneğin her gün tras olması, devamlı dişlerini fırçalaması, geceleri kitap okuması ve buna benzer davranışları köylülere garip gelmektedir. Bu nedenle, acılarını unutmak için geldiği bu köyde, olaylar umduğu gibi gelişmemiştir.
Ahmet Celal bir aydın konumundadır ve ilk defa Türk köylüsüyle karşılaşmıştır. Ancak köyde karşılaştığı manzara onu çok şaşırtmıştır. Öncelikle yoksulluk ve cahillik vardır. Bunların bir sonucu olarak da bazı insanların emellerine alet olmaktadırlar. Herkes Salih Ağa’nın etkisindedir. Onun her dediği yapılmaktadır. Hatta yıllarca emek verdiği hizmet eri Mehmet Ali bile gelişen bazı olaylarda subayı Ahmet Celal’e değil, Salih Ağa’ya inan mistir.
Bütün bunlarla beraber, Ahmet Celal köyde yapayalnız da değildir. Mehmet Ali’nin annesi Zeynep Kadın ile kardeşi İsmail, Ahmet Celal’in güvendiği dostlarıdır.
Olayların böyle gelişmesi Ahmet Celal’i kaçınılmaz bir bunalıma sürükler. Bir gün rahatlayıp silkintilerini unutmak için dolaşmaya çıkar ve komsu köyün kızı Emine’ye âşık olur. Ancak İsmail Emine’yi Ahmet Celal’in elinden alınca Ahmet Celal iyice umutsuzluğa sürüklenir.
Ahmet Celal, Kurtuluş Savaşı’nın önemini köylüye anlatmaya devam eder; ancak köylüler başkalarının etkisindedir ve ona inanmamaya devam ederler. Bunları bir aydın gözüyle görüp yorumlayan Ahmet Celal, aydın ile cahil arasındaki uçurumu fark eder. Anadolu halkının asırlar boyunca ne kadar ihmal edildiğini kendi gözleriyle görür. Tabii bütün gözlemlerini ani defterine yazmayı da ihmal etmez.
Köyde bu olaylar olurken, Kurtuluş Savaşı da iyiden iyiye alevlenmiş ve köylüler Ahmet Celal’in anlatmaya çalıştığı gerçekleri yasamak zorunda kalmıştır. Yunanlılar onların köyünü de basmıştır. Köylüler dereye kaçarak gizlenmeye çalışmıştır. Ancak düşman onları yakalar ve köy meydanına getirir. Ahmet Celal, bir anlık kargaşadan yararlanıp Emine’nin elini tutar ve ikisi koşmaya başlarlar. Düşman arkalarından ateş açar ve onları yaralar. Ayrıca tüm köy halkı düşman tarafından öldürülür. Köyün mezarlığına kadar ancak gelirler. Orada sabaha kadar bekleyip sonra yola çıkmaya karar verirler; ancak Emine’nin yarası ağırdır ve devam edemez. Ahmet Celal ani defterini Emine’ye verir ve her şeyini bırakarak yeni ve bilinmeyen bir hayata adim atar.