• ÇTL sistemimiz sıfırlandı ve olumlu değişiklikler yapıldı. Detaylar için: TIKLA

Yanardağlar ve Yanardağ Patlamaları

Suskun

V.I.P
V.I.P


Yanardağlar ve Yanardağ Patlamaları




Decade Volcano Projesi listesindeki 16 yanardağ:
  1. Avachinsky-Koryaksky, Kamçatka
  2. Colima Yanardağı, Meksika
  3. Etna Yanardağı, İtalya
  4. Galeras Yanardağı, Kolombiya
  5. Mauna Loa, Hawaii
  6. Merapi Yanardağı, Endonezya
  7. Niragongo Yanardağı, Kongo Demokratik Cumhuriyeti
  8. Rainier Dağı, Washington (ABD)
  9. Sakurajima Yanardağı, Japan
  10. Santa Maria/Santiaguito Yanardağı, Guatemala
  11. Santorini Yanardağı, Yunanistan
  12. Taal Yanardağı, Filipinler
  13. Teide Yanardağı, Kanarya Adaları, İspanya
  14. Ulawun Yanardağı, Papua Yeni Gine
  15. Unzen Yanardağı, Japonya
  16. Vezüv Yanardağı, İtalya


YANAR DAĞLAR


1961 de ortaya atılan plaka (levha) tektoniği teorisinin bilimsel çalışmalara önemli katkısı olmuştur. Yerkabuğunun tek parça halinde olmadığını, katı olmayan manto üzerinde yüzen ve plaka adı verilen parçalardan oluştuğunu öngören plaka tektoniği teorisi, volkanik etkinliğin yüzde 99 luk bölümünün bu plakaların birbirleriyle olan sınırlarında gerçekleştiğini kabul etmektedir. Volkanik etkinliğe sahip bölgelerin yerkabuğundaki dağılımına bakıldığında, bu plaka sınırları boyunca dizildikleri kolayca görülebilir.
Yanardağlar, yeraltındaki ergimiş kayaların, kaya parçalarının ve gazların yerkabuğundaki açıklıklardan püskürdüğü oluşumlardır. Art arda olan püskürmeler sonucunda maddelerin üst üste yığılmasıyla ortaya çıkan yükseltiler de aynı biçimde adlandırılır. Yüzeye çıkan ergimiş durumdaki maddeler zamanla katılaşarak volkanik kayaları oluşturur. Depremler gibi yanardağların da çoğu levha sınırlarına yakın yerlerde bulunur. Öte yandan, nasıl ki, levha sınırlarına uzak yerlerde de zaman zaman deprem olursa, bazı yanardağlar da levhaların iç bölümlerinde bulunur.

Yayılma Sırtları
Okyanus dibinde. İki levhanın birbirinden uzaklaşmakta olduğu sınırda ,okyanus ortası sırtları ya da yayılma sırtları adı verilen yanardağlardan oluşan sıra dağlar vardır. Levha birbirinden ayrıldıklarında astenosfer üzerindeki basınç azalır. Bunun sonucunda, levha sınırının altında bulunan katı durumdaki minareler tanecikleri ergiyerek magmaya dönüşür. Yükselmeye başlayan yeni magmanın çoğu levha kenarlarında katılaşıp kalır, yüzeye ulaşan bölümü ise okyanus tabanında yanardağlar oluşturur.

“Plastik” Kayalar
Bilim adamları, astenosferi genellikle “plastik” olarak tanımlarlar. Bunun nedeni, astenosferin büyük bir bölümün yumuşsak olmasına karşın, sıvıdan çok küçük miktarlarda magma bulunan katı mineral taneciklerinden oluştuğunu düşünüyorlar. Astenosferdeki sıcaklığın, minerallerin çoğunu ergitmeye yetecek kadar yüksek olmasına karşın üsteki litosfer katmanın neden olduğu yoğun basınç bunu engeller.

Dalma-Batma Bölgesi Yanardağları
Yanardağlar, iki levhanın çarpışması sonucu birinin diğeri altına daldığı levha sınırlarında oluşur. Dalan levha, 100-200 km derinlikte bulunan ve dalma-batma bölgesi adı verilen bölgede ergimeye başlar ve magmaya dönüşür. Bu magma, levhanın üzerinde biriken tortullar ve ergimiş durumdaki okyanusal litosferden oluşur. Magma ,tortullarla birlikte yerin derinliklerine çekilen su içerir. Oluşan yeni magma, çatlaklardan geçerek yüzeye püskürür ve üstteki levhanın üzerinde yanardağların oluşuma yol açar. Bu çatlaklar ,levhaların hareketi sonucunda oluşur. Üstteki levhanın okyanusal litosfer levhası olması durumunda, yanardağların su yüzeyinin üzerinde kalan bölümleri bir dizi volkanik ada oluşturur.

Magma
Magma, ergimiş durumdaki değişik mineraller ve bazı mineral kristallerinde oluşan lapa benzeri, yoğun bir sıvıdır. Kıvamı, su ve buz kristalleri içeren yarı erimiş durumdaki kar gibidir. Bilim adamları ,magmanın büyük çoğunluğunun astenosferde bulunmakla birlikte bir bölümünün de alt mantonun bazı bölgelerinde geldiğini düşünüyorlar.

Sıcak Noktalar

Birçok yanardağın oluşumunun levha sınırlarındaki hareketle bağlantılı olmasına karşın bazıları bu sınırlara uzak yerlerde ortaya çıkabilir. Bu yanardağların ”sıcak noktalar” olarak adlandırılan olağanüstü sıcak bölgelerin varlığı sonucunda oluştukları düşünülüyor.
Bilim adamları, sıcak noktaların astenosfer ve alt mantoda bulunduğu varsayılıyor. Sıcak noktalarda, ısı akımlarının mantonun içinden geçerek yükseldiği tahmin ediliyor. Bu olağanüstü ısının basıncın etkisini ortadan kaldırılması sonucunda da magma oluşur. Yüzeye doğru çıkan magma, litosferden geçiş sırasında, yolunun üzerindeki kaya kütlelerini ergiterek kendisine yol açar. Magmanın yüzeye çıktığı yerlerde zamanla yanardağlar oluşur.

YANARDAĞ PÜSKÜRMELERİ
Magmanın yerkabuğundan yükselerek yüzeye çıkmasına yanardağ püskürmesi adı verilir.Yanardağ bir kez oluştuktan sonra yeraltından magma geldiği sürece püskürmeler devam eder. İki püskürme arasında onlarca, yüzlerce, hatta binlerce yıl geçbilir.

Magma Yükselişi
Astenosferdeki magma, ancak yeterince büyük bir “kabarcık”oluşturacak biçimde biriktiği zaman litosfere doğru yükselir. Magmanın yükselmesine yol açan süreç, bozuk bir musluktan suyun damlamasına(ancak ters yönde) benzer. Bozuk bir muslukta su sürekli biçimde musluğun ağzında birikir fakat damla halinde düşmesi ancak yeterli ağırlığa ulaşması ile gerçekleşir. Magma da yeraltında yeterli derecede biriktiğinde ve yoğunluğu çevresindeki kaya kütlelerinden daha düşük olduğunda yukarı doğru çıkmaya başlar. Çoğu yanardağın altında (yerkabuğunun içinde ya da altında) magmanın biriktiği bir magma odası vardır.

Yanardağın Altı
Magma odası il yanardağın yüzeyi arasında kanal ya da baca olarak adlandırılan genişlemiş çatlaklar bulunur. Bunlar bir önceki patlamalardan arta kalan katılaşmış magma ile doludur.bazı yanardağlarda, magma odasından çıkan çok sayıda baca olmak ile birlikte bunların hepsi yüzeye ulaşmayabilir. Bir bacanın açıldığı yere ağız denir. Yanardağ ağızları yuvarlak ya da ince uzun biçimde olabilir. Bazı ağızlar, krater adı verilen derin çukurların içinde bulunur.Bir püskürme sırasında, magma, biriktiği magma odasından yüzeye çıkan bacalardan birinden geçerek,yanardağın tepesindeki ağıza ulaşır ve buradan dışarı fışkırır. Bazı durumlarda ise magma, yanardağın yamacındaki bir ağızdan çıkar.

Lav
Püskürme sırasında yüzeye çıkan magma lav adını alır. Yanardağın yamaçlarından, lavdan oluşan bir nehir gibi akan lav akıntısının zaman soğuyup katılaşmasıyla volkanik kayalar oluşur. Çeşitli türlerde lav bulunmakla birlikte bunların tümü nerdeyse diğer mineral elementlerinin yanı sıra bir silisyum ve oksijen karışımı olan silisyum dioksit (SiO2) içerir. Lavın yoğunluğu ,içindeki silisyum dioksit oranına göre değişir.Yoğun olmayan lav bal kıvamındadır.Yoğun lav ise şekerlenmiş bal gibi koyu ve yapışkandır. Bir patlama sırasında yanardağdan farklı yoğunlukta lavlar püskürebilir.
Bir yanardağın biçimi, büyük oranda, lavın yoğunluna bağlıdır. Yoğun olmayan lav katılaşıncaya kadar daha geniş bir çevreye yayıldığından, bu tür lavdan oluşan yanar dağların yamaçları yumuşak eğimli olur.Kalkan biçimli olarak tanımlanan Bu yanardağlar, çoğu zaman sıcak noktalar ve yayılma sırtlarında bulunur. Bu yanardağların lavı çoğunlukla bazalttan oluşur. Yoğun lav, yüksek oranda silisyum dioksit içerir ve genellikle dalma-batma bölgelerinin üzerindeki yanardağlardan püskürür. Çok koyu olduğu için ağızdan fazla uzaklaşmadan katılaşan bu lavın oluşturduğu yanardağlar çoğu zaman koni biçimindedir.

Püskürme Tipleri
Yanardağın püskürmeleri, lavın çıkış biçimine göre sınıflandırılır. Bu da lavın yoğunluğuna ve lavın içerdiği gazların ne kadar kolaylıkla kurtulabilmelerine bağlıdır. Yoğun olmayan lavdan kolayca kurtulabilen gazlar, yoğun lavdan ancak büyük patlamalarla kurtulabilirler.
Magma, yüzeye yaklaştıkça üzerindeki basınç azalır ve tıpkı bir gazoz şişesinin kapağı açıldığı zaman basıncın azalması sonucu gazozun içinde hava kabarcıklarının oluşması gibi volkanik gazlar magmanın içinde küçük kabarcıklar oluşturur.

Farklı püskürme tipleri
  • Hawaii tipi püskürmeler genellikle hafif şiddetedir.lavın çok akışkan olduğu ve içinde gazların kolayca kurtulduğu durumlarda bu tür püskürmeler olur.Kimi zaman magma, yanardağdan dışarı, bir fıskiyeden fışkıran su gibi çıkar.
  • Stromboli tipi püskürmeler, lavın biraz daha yoğun olması durumunda görülür.Sıkışmış gazlar, yanardağ ağzının çevresine sıvı halde lav kütlerinin fışkırmasına neden olan, küçük patlamalarla açığa çıkar.
  • Vulkona tipi püskürmeler, lavın daha yoğun olduğu durumlarda görülür. Sıkışmış gazlar gürültülü patlamalarla açığa çıkar ve yanardağın ağzına iri kaya parçaları ile çok miktarlarda volkanik kül püskürür.
Pilinius tipi püskürmeler, lavın çok yoğun olması durumunda görülür. Sıkışmış gazlar, çok büyük patlamalarla kurtulur. Yanardağın püskürmeleri sırasında büyük miktarlarda volkanik kül gökyüzüne fırlatılır.

LAV AKINTILARI, BLOKLAR VE BOMBALAR
Püsküren bir yanardağdan akan lavlar, yolları yakıp yıkmasın karşın ,çok ender olarak ölüm yada yaralanmalara yol açar. Bunun nedeni, lav akıntısının yavaş ilerlemesi ve insanların ondan kaçma olağanı bulabilmeleridir.
“Pahoehoe” ve “aa” , iki farklı lav akınsına Hawaii dilinde verilen adlardır.Bunlar birbirlerinden , volkanik gazların lavdan çıkış biçimiyle ayrılır.

*Pahoehoe lav akıntıları
Pahoehoe lav akıntılarının yüzeyi genellikle düz ya da hafif kırışık olur.Bu tür akıntıların koyu kıvamı değildir yani akışkandır. Lav soğumaya başladığında yüzeyinde düzgün kabuk oluşur. Lav akıntısının iç kısmı ergimiş durumda kalarak akmayı sürdürürken soğumakta olan yüzeyde zaman zaman halat benzeri kıvrımlar oluşturabilir.
*Aa lav akıntıları
Aa lav akıntılarında pürüzlü ve çatlaklı bir yüzeyi vardır. Bu akıntılar, daha yoğun lavdan oluşur ve pahoehoe lava kıyasla daha yavaş akar. Lav akarken, yüzeyi iri parçalar biçiminde kırılır ve içindeki gazlar açığa çıkar. Kırılan parçalar, sıvı durumu koruyan lav akıntısının iç kısmı ile birlikte sürüklenir.
Bir aa akıntısısın kenarları ve önü tank paletlerine benzer bir biçimde ilerler: Akıntının önündeki soğumuş parçalar dönerek lavın altına girer, ilerlemekte olan lav bunların üstünden geçer. Katılaşmış aa lavının yüzeyi pürüzlüdür ve yanmış kömür yığınlarını hatırlatır.
 
Yeryüzündeki en tehlikeli yanardağ, İS 79 yılında Pompei'yi yok etti. Ve bir sonraki patlama çok daha büyük olabilir.

Kadın ve adam, gökgürültüsünü andıran ilk patlamanın Campania Ovası'nda gümbürdemesinin hemen ardından başlayan volkanik kaya yağmuru sırasında telaş içinde köylerini terk etti. Doğuya, hafif bir eğimle yükselen tepenin yamacına doğru kaçmaya çalıştılar; anlaşılan o ki hemen yakındaki ormana sığınmak istiyorlardı. Kadın 20 yaşlarında; erkek ise 40?lı yaşlarının ortalarındaydı. Tepelerine yağan, süngertaşıyla karışık akkor halindeki kayalardan oluşan moloz yağmuru ilerlemelerini güçleştiriyordu. Olan biteni kavrayamadıkları için başlarına gelen bu felaketi dünyanın sonu gelmiş gibi algılamış olmalıydılar. Aynı anda binlerce insan daha canını kurtarmak için kaçıyor; yumuşak kül ve ıslak volkanik çamur üzerine insanın çaresizliğini yazan ayak izlerini bırakıyordu. Kuzeye ya da kuzeydoğuya doğru gidenler olasılıkla kurtulmuştu; ama doğuya, günümüz İtalyası'ndaki Avellino kasabasına doğru kaçanlar -genç kadın ve yaşça ondan büyük adam da aralarındaydı? farkında olmaksızın sonu mutlak ölüm olan yolu seçmişti. Onlar, tam serpinti alanının ortasına dalmış ve bir metre kalınlığındaki süngertaşı tabakasının altında kalmıştı. Serpinti alanında adeta Tanrılar tarafından taşlanan, çabalamaktan bitkin düşen ve üzerlerine çöken kül bulutunun yarattığı karanlık yüzünden dehşet içinde kalan çiftin soluk alıp vermesi giderek güçleşiyordu. Belki yaşadıkları çağa özgü bir evlilik bağı içindeydiler, belki de değil. Ama onları burada bir araya getiren şeyin çaresizlik olduğu kesindi. Yavaşlamaya başlamışlardı. Giuseppe Mastrolorenzo, "Bir metreden ötesini göremiyor olmalıydılar" diyor. Napoli'deki Osservatorio Vesuviano?da volkanbilimci olarak görev yapan Mastrolorenzo, Napoli Üniversitesi Antropoloji Müzesi'nde küçük, iyi aydınlamış bir odada, bir süngertaşı tabakasının üzerinde aynen ilk bulunduğu haliyle uzanmış duran, çok iyi derecede korunmuş genç kadın iskeletinin bulunduğu vitrine eğiliyor. Kadın iskeletinin ortaya çıkarıldığı kazı çalışmalarını yürüten ve iskelet üzerinde çalışan antropolog Pier Paolo Petrone de, "Pompei ve Herculaneum kentlerini gömen yanardağ püskürmesinde ölümler çok ani olmuştu; insanlar neye uğradıklarını bile anlamamıştı," diyor ve ekliyor. Ama onun ölümü daha trajikti, anında ölmemişti." Kadın ve erkek son bir kez daha kendilerini korumak amacıyla kollarını yüzlerine siper etmiş, ancak hiçbir işe yaramayan bu hareketle ölümsüzleşmişlerdi.

Terzigno yakınlarında, kraterin tam altında günümüzde iskan izni verilmeyen bölgeden demiryolu geçiyor. Yolcularının yanı sıra korku da taşıyan bu trenler diğer toplu taşıma araçları gibi kentin tahliyesinde görev yapacaklar. İS 79'da meydana gelen patlamadan önce Romalı çiftçiler bu topraklarda üzüm yetiştiriyordu. 1980'lerde gerçekleştirilen arkeolojik kazılarda, volkanik çöküntünün 20 metre altında, üzüm presleri, şarap mahzenleri, evler ve beş insan iskeleti bulundu.

İkinci Dünya Savaşı sırasında, Vezüv'ün 1944'teki son püskürmesinde, Alman birliklerine doğru yol alan ABD bombardıman uçakları bir kül bulutu ile yüz yüze kaldı. Bu küçük çaplı püskürme dahi birkaç köyü örttü ve 45 dolayında insanın yaşamını yitirmesine neden oldu.
 
ETNA YANARDAĞI


Etna Yanardağı’nın (İtalya) yamacındaki yeni bir yarıktan patlayarak fışkıran lavlar, 17 Temmuz 2001’de başlayan ve 24 gün sonra yatışan bir püskürme sırasında kavurucu bir kül bulutunun altında bir ırmak halinde akıyor. Adada çalışan volkanologlardan Boris Behncke, “Patlamalar öylesine gürültülüydü ki, Sicilya’nın bütün doğu kesiminde işitildi ve 30 kilometre ötede, Catania kasabasındaki kapı ve pencereleri salladı” diyor. Etna’nın püskürmelerine ilişkin kayıtlar İÖ 1500’e kadar iner ve dünyanın volkanik aktiviteye ilişkin en uzun yazılı tarihlerinden birini oluşturur.

Bir erimiş kaya fıskiyesinin yarattığı bu yeni koni sadece altı günde 90 metre yüksekliğe ulaştı. Son püskürme sırasında yanardağı çatlatan altı yarıktan 21 milyon metreküp lav boşaldı. Yerin derinliklerinde iki ayrı kaynağın varlığına işaret eden iki farklı lav türüyle karşılaşmak uzmanların ilgisini çekti. “2100-2570 metre arasındaki ağızlardan çıkan lav türü, Etna’nın son 15.000 yılda saldığı şeylerin hiçbiriyle benzerlik taşımıyordu” diyor volkanolog Boris Behncke.

Dağın 2100 metredeki ağzının bir kesimi öfkeli bir patlamayla havaya lav bombaları fırlatıyor. Bir başka kesimden püsküren kül ve buhar, ağzın kenarındaki katı kaya bloklarını parçalayıp uçuruyor. Yerin içindeki basınç altında lavlara karışarak eriyen gazlar, yüzeye ulaşıp hızla genleştiğinde bu şiddetli patlamalara yol açar. İlk kez 18 Temmuz’da püsküren bu ağız, 9 Ağustos’ta lav akışının durduğu son kesimdi.

Mühendis Chris Heinlein 2700 metredeki ağızdan sıçrayan lavların yakıcı ısısından yüzünü korumak için içgüdüsel bir tepkiyle elini kaldırmış halde bekliyor. Fotoğrafçı Carsten Peter o anı anlatırken, “Dünya canlanıp harekete geçmişti ve biz de tam merkez üssün yukarısında sallanıp duruyorduk” diyor. Heinlein ve Peter volkanik püskürmeleri belgelemek için sıklıkla birlikte çalışırlar. “Ona her zaman ‘Bir lav bombası bana doğru yöneldiğinde, beni uyar lütfen’ derim” diye açıklıyor Peter. “Bu şekilde işbirliği yapmak çok önemli. Bu kadar yakınken, bir patlamadan kaçış yolu yoktur. Serpintiden sakınmaya çalışmak dışında bir çareniz kalmaz artık.”

Kısa bir süre önce püskürmüş, hâlâ sıcak ve bayır aşağı sürünür haldeki bir kaya üstünde dikilen Chris Heinlein, 2100 metredeki ağızdan Nicolosi kasabasına doğru yönelen daha taze bir akış kesitini görüntülüyor. Sonunda lavlar kasabaya beş kilometre kala durdu. Diğer ağızlardan gelen akışlar Rifugio Sapienza adlı telesiyej merkezini tehlikeye soktu ve telesiyejin bazı kısımlarının yanı sıra yukarıdaki teleferik istasyonunu da yıktı.

Havada uçuşan ve irileri bir araba büyüklüğüne kadar varan döküntülerin daha küçük parçalarından korunacak şekilde giyinmiş olan teknisyen Charles Rivière, 2600 metredeki ağzı filme alıyor. Fransa’nın Saclay kentindeki Pierre Süe Laboratuvarı’nın araştırmacıları, yanardağın kimyasal bileşimindeki değişiklikleri daha iyi anlamak için, Rivière’in topladığı lav örnekleriyle birlikte bu çekimi analiz edecek. Volkanologlar Etna’daki en son aktivite evresinin yöre sakinlerini önümüzdeki birkaç yıl boyunca gergin durumda bırakabilecek benzer püskürmeler dizisinin ilki olabileceği kanısında.
 
Merapi Yanardağı'nın yamaçları köylerle bezeli. Verimli topraklarıyla çiftçileri yanardağ tehlikesi altındaki bölgelere çeken volkanik araziler, yeryüzü topraklarının yalnızca yüzde birini kaplamakla birlikte, dünya nüfusunun neredeyse yüzde 10'unun geçimini sağlıyor.

Uzmanlar, 2006'da Merapi Yanardağı'nın patlayacağını öngördü; ancak, birçok yerli, tahliyeyi reddetti. Bir volkanbilimci, "Endonezya'nın karşı karşıya olduğu en büyük sorun, yerli halkı bilim insanlarının söylediklerine inandırmak" diyor.

KAYNAK:NATIONAL GEOGRAPHIC
 
Yurdumuzdaki(TÜRKIYE) Yanardağlar

Ağrı Dağı (5.137 m)
Ulu Doruk (Reşko Doruğu) Cilo Dağları (4.135 m)
Suppa Durek , Cilo Dağları (4.060 m)
Süphan Dağı (4.058 m)
Kaçkar Dağı (3.932 m)
Erciyes Dağı (3.917 m)
Karaeğri Sivrisi , Cilo Dağları (3.900 m)
Küçük Ağrı Dağı (3.896 m)
Maunsell Sivrisi , Cilo Dağları (3.850 m)
Samdi Dağı , Sat Dağları (3.810 m)
Mordağ , Hakkari Dağları (3.807 m)
Orta Dürek , Cilo Dağları (3.770 m)
Demirkazık Doruğu , Ala dağlar (3.756 m)
Karakülah Doruhu , Cilo Dağları (3.750 m)
Kaldı Doruğu , Ala dağlar (3.748 m)
Kızılkaya Doruğu , Ala dağlar (3.725 m)
Emler Doruğu , Ala dağlar (3.720 m)
Verçenik Doruğu , Rize Dağları (3.711 m)
Koca Sarp , Ala dağlar (3570 m)
Beş Parmak , Ala dağlar (3520 m)
Medetsiz , Bolkarlar (3514 m)
Direk taş , Ala dağlar (3510 m)
Güzeller , Ala dağlar (3041 m)
 
Ben Pompei'ye neden olan dağın Etna olduğunu sanıyordum, coğrafi bilgim bu konuda yetersiz kaldı. Biz de bir volkanik dağın eteklerindeyiz, Erciyes'im... En son 800 yıl önce faaliyet göstermiş. Erciyes bizim canımız, biz Kayserililerin gözbebeği, bilmiyorum nedeni nedir ama ona çok bağlıyız.
Çok faydalı bir paylaşım, teşekkürler Suskun ve Wien.
 
Geri
Top