Yaralı Ceylan'ın Hikayesi....
Bir zamanlar beyaz renkli, yepyeni, tazecik bir Nokia 6288 varmış. Yeni üretilmiş bir halde minik bir karton kutuda alıcısını bekliyormuş. Büyük hayalleri varmış açıldığı tarihten sonrası için. Nokia reklamlarındaki gibi resimler videolar çekecek, mesajlar yazacak, sahibiyle sevdiceği arasında bir bağlantı olacaktı... Ve sonunda beklediği sahibiyle karşılaştı. Esmer, OKS'den yeni çıkmış, hayata umutla bakan yarının genci bir kızdı. Hemen ısındı bu kıza. Ama nereden bilsindi bu kız acılarının kaynağı, çile dolu garanti süresinin korkulu rüyası olacağını.
Her şey güzel gidiyordu beraberliklerinin başlarında. Kız tatile gitmişti. Orada bir almancıya aşık olmuş, ona attığı şarkıları sevdirmeye çalışıyordu bu güzel, beyaz, taptazecik, henüz yaralı olmayan ceylanla. Fotoğraflar çekiyor, çektiği fotoğraflarda kendini izleyip ne kadar güzel olduğunu düşünüyordu bu megaloman esmer sahip. Ama beyaz ceylanın şikayeti yoktu. Herşey güzeldi.
Dediğimiz gibi bu kız OKS'den çıkmıştı. Hint Öküzü kıvamındaydı yahu! Yeni lise hayatında beyaz ceylanı bağrına basmıştı iyice. Hoşlandığı çocuklarla mesajlaşıyor, yeni arkadaşlarıyla konuşuyor bağlarını güçlendiriyordu. Onun sayesinde çekilebilecek en ilginç, feysbuka konulası fotoğrafları çekmişti. Bir Nokia olarak kendiyle gurur duyuyordu. Boşuna mı o kadar fotoğraf çekebilen telefon üzerine reklamlar çekilmişti sanki.!
Bu kız iyice kendini lise hayatına kaptırmış giderken yanlış insanlara yanlış mesajlar gönderiyordu. Mal mıydı bu kız? Evet öyleydi. Yazıldığı çocuğa yolluyordu en salak mesajını. Sonra kafasını duvara vurmuyor, beyaz ceylanı duvardan duvara atıyordu. "Üvey miyim ben?" diye düşünüp üzülmedi değil beyaz ceylan. İlk yaralarını da o zamanlar aldı zaten. Beyaz bir ceylanken hayat gittikçe zorlaşıyor, sevgili halk ozanlarımızın deyişiyle bir Yaralı Ceylan oluyordu.
Böylece bir okul yılı geçti. Sevgili sahibi almancıyı unutmuş okuldan bir çocukla konuşmaya başlamıştı. Ah hayat onun için çok güzeldi de peki ya Yaralı Ceylan için?! Hala salakça ve "eiheihiei ay çok güzel çıkmışıaaam, hadi gel bide şöyle poz veriyim. uhuheuheuh" tarzında muhabbetlere katlanmak zorunda kalıyordu. Saatlerce telefonda konuşuyordu geveze sahibi. Ama mutluydu sahibi. Şikayet edemezdi ki...
Herşey sahibinin ve arkadaşlarının deniz kenarında sabahlama alışkanlığıyla beraber oldu. O gece de sabaha kadar muhabbetler etmiş, Yaralı Ceylan ile güzel şarkılar dinlemişlerdi. Uykuluydu hepsi. Sahibi ise Yaralı Ceylan'ı cebine koymuş herkesi kalkmak ve evlere dağılmak için ikna etmeye çalışıyordu. Bu kız akıllanmazdı. Baktı kalkan yok. Ayağa fırladı. Herşey bir anda olmuştu. Canı acımamıştı bile. Tüm mesajlar, konuşmalar bir film şeridi gibi ekranının önünden geçti. Önce acı bir darbeyle kayalığa çarptı. Bataryası çıktı. Bataryası fırlayınca bilincini kaybetmişti zaten. Ondan sonrasını hatırlamıyordu. Sahibi ne zaman Yaralı Ceylan'ı çıkarsa "abiii naptın sen bu telefonaa?!" gibi sorulardan sonra anlata anlata öğrendi Yaralı Ceylan'da başına ne geldiğini. O halde düşmüş denize. Sahibinin ödü b*kuna karışmış zaten. Öyle diyor. Önce mutfak lavabosunda tatlı suyla yıkanmışı. Ah ah! Sonra saç kurutma makinasıyla kurutulmuş. Hala bilinci yerine gelmiyormuş ama. Elektrikli süpürgeyle içindeki suyu çekmeye çalışmış ama komadaymış. Yanıt vermiyormuş bu tedavilere. En son pirincin içinde uyanmaya terkedilmiş Yaralı Ceylan. Fakat bu yöntemlerle kendime gelmeyince bir tamircide duvar kağıdı yerini almış, Counting Crows zil sesiyle çın çın ötmeye başlamış.
Hiç ders almıyormuş sahibi. Yere düşürmüş, üstüne çeşiti sıvılar dökmüş... Ekranı çizilmiş Yaralı Ceylan'ın. Kapağı düşmüş. Sahibi çok sevdiğinden onu hiçbir zaman yadırgamıyormuş onun o kırık dökük halini.
Çok sever birde bu sahip Anıtkabir yolunda yürüyüş yapmayı. Akşamın bir saatinde kuzeniyle gevezelik ederken yine ellerinin arasında Yaralı Ceylan varmış. Mesaj bekliyormuş. Tam o sırada yere düşmüş Yaralı Ceylan. Çileli hayatı bitmiyormuş ki... Bataryası çıkmış yine. Bilinicini yitirmiş. Hala bilinci kapalı sevgili okuyucular. O yüzden ben analtyıorum acılı hikayesini. O batarya Anıtkabir yolunun ızgaralarına kaçmış. Ve kayıplara karışmış böylece. Kim bilebilir Yaralı Ceylan'ı terkedip farelerle kaçmadığını...! Daha başına neler gelecek bilinmez. Ama sahibi onu çok seviyor. Uyanması ve komadan çıkması için gün sayıyor. Seviyorum seni Yaralı Ceylan...!