Joker7238
_Pure Love_
YARATILANI SEV, YARATANDAN ÖTÜRÜ
Yunus´ un ´Yaratılanı sev, yaratandan ötürü´ sözünü bir felsefe olarak kabul etmek, üzerinde gerçekten düşünmek gerek. Düşünürken de, Yunus Emre düşüncesini, inancını bu ve benzeri sözlerle aktarana kadar, Mevlana´ nın ´ Kim olursan ol, gel´ , Hacı Bektaş-ı Veli´ nin ´ İncinsen de İncitme´ sözleri ile belirginleştirilebilecek yollarından geçmiş olduğunu da unutmamak gerek.
Yine Mevlana ve Hacı Bektaş-ı Veli´ nin de dünyaya, yaşama ve insana dair felsefelerini oluşturup geliştirirken yaratanın kutsal söyleminden (ayetler) yola çıktıklarının üzerinde de önemle durmak gerektiğini düşünüyorum.
Kur´ an-ı Kerim, HİCR Suresi, 26-30.ayetler,
Andolsun, insanı kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık. (26)
Ve Cann´ı da daha önce ´nüfuz eden kavurucu´ ateşten yaratmıştık. (27)
Hani Rabbin meleklere demişti: "Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım." (28)
"Ona bir biçim verdiğimde ve ona ruhumdan üfürdüğümde hemen ona secde ederek (yere) kapanın." (29)
Böylece meleklerin tümü, topluca secde etti. (30)
Biraz düşünülürse, yukarıdaki ayetler çok önemli bir mesaj vermektedir bence ve insanın yaratan ile ne kadar özdeş olduğu, ne kadar önemsenmesi, korunması gerektiği ve her şeyden önemlisi rızasının alınması gerektiği anlatılmıştır. Ve tabii ki, kâinat (doğa, evren) yaratılırken insan ön planda tutulmuştur. Basit olarak düşünürsek, sadece bu nedenden dolayı diğer yaratıkların da sevilmesi, hoş görülmesi gereği ortaya çıkmaktadır.
Unutulmamalıdır ki, var olan her yaratığın kendine göre hakkı vardır. Ben buradaki hak kelimesini de yine yaratan olarak değerlendiriyorum ve bu beni fazlasıyla heyecanlandırıyor arkadaşlar. Sizce de öyle değil mi?
Bir de bütün yaratıkların var oldukları sürece kâinatta birer görevleri olduğunu, bazen bizlere zararlı gibi de görünseler, hatta zarar da verseler bu görevlerinde ötürü doğanın dengesinde söz sahibi olduklarını bilmeliyiz. Bu da yaratılanı hoş görmemiz gerektiğinin sebeplerinden biridir.
İnsan kısım, kısım derler. İnsanlar yaşamlarında iyi ve kötü çeşitli işler ile uğraşırlar, kimi zaman tüm dünyaya zarar verirler. İyi işler yapanlar bir tarafa, kötü diye nitelediğimiz insanların yaptıklarını takdir etmemiz beklenemez doğrusu, ama sonuçta birer insan oldukları ve onları da bizi yaratan yarattığı için olabildiği kadar hoş görülü olup, onları kaybetmek için değil kazanmak için uğraşmamız gerekmektedir. Güzel olan ve insana yakışan, ve insandan beklenen de bu değil midir?
Kul hakkı ile gelmeyin demiş ise yaratan, ben şöyle yorumlarım: Bir insandan diğer insanlar razı değil ise, yaratan da razı olmayacaktır. İnsanlar biri birine muhtaçtır, tüm yaratıklar biri birine muhtaçtır, ama yaratan yarattıklarının hiç birine ve hiçbir yaptığına muhtaç değildir.
Bu konuda söylenecek çok söz var tabii, ama genel hatları ile görüşlerimi paragraflar halinde yazmaya çalıştım, yazarken de kendimce kanıtlar getirmeye çalıştım, düşüncelerim havada kalmasın diye,
Umarım yararlı olabilmişimdir. Hatalarım var ise hoş görünüz arkadaşlar.
Kul kusursuz olmaz ama,
Sevgi ve hoş görü kâinatın temelidir.
Unutmayınız;
"Oyun bitince, şah da piyon da aynı kutuya konur"
Gülücükleriniz eksik olmasın diyor ve sizleri ,sabredip okuduğunuz yazımdan sonra dizelerim ile baş başa bırakıyorum.
İNCİTME, SAKIN…
Yürüdüğün yoldan haberin olsun,
Çalıyı, dikeni incitme, sakın.
Yollarda ağaçlar yoldaşın olsun,
Dalını, yaprağı incitme, sakın.
Hatırdan çıkarma kim olduğunu,
Yoldan çıkaranın kin olduğunu,
Her yolun sonunun sin olduğunu,
Dostu, arkadaşı incitme, sakın.
Kalbini temiz tut, gönlünü ferah,
Canlıdan, cansızdan almayasın ah,
Dünya işi için etmeyesin, vah
Bacıyı, kardeşi incitme, sakın.
Aşk için, aşk ile yürü yolunda,
Neler göreceksin sağın, solunda
Sabahta, akşamda, hele bayramda,
Anayı, atayı incitme, sakın.
Yunus´ un ´Yaratılanı sev, yaratandan ötürü´ sözünü bir felsefe olarak kabul etmek, üzerinde gerçekten düşünmek gerek. Düşünürken de, Yunus Emre düşüncesini, inancını bu ve benzeri sözlerle aktarana kadar, Mevlana´ nın ´ Kim olursan ol, gel´ , Hacı Bektaş-ı Veli´ nin ´ İncinsen de İncitme´ sözleri ile belirginleştirilebilecek yollarından geçmiş olduğunu da unutmamak gerek.
Yine Mevlana ve Hacı Bektaş-ı Veli´ nin de dünyaya, yaşama ve insana dair felsefelerini oluşturup geliştirirken yaratanın kutsal söyleminden (ayetler) yola çıktıklarının üzerinde de önemle durmak gerektiğini düşünüyorum.
Kur´ an-ı Kerim, HİCR Suresi, 26-30.ayetler,
Andolsun, insanı kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık. (26)
Ve Cann´ı da daha önce ´nüfuz eden kavurucu´ ateşten yaratmıştık. (27)
Hani Rabbin meleklere demişti: "Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım." (28)
"Ona bir biçim verdiğimde ve ona ruhumdan üfürdüğümde hemen ona secde ederek (yere) kapanın." (29)
Böylece meleklerin tümü, topluca secde etti. (30)
Biraz düşünülürse, yukarıdaki ayetler çok önemli bir mesaj vermektedir bence ve insanın yaratan ile ne kadar özdeş olduğu, ne kadar önemsenmesi, korunması gerektiği ve her şeyden önemlisi rızasının alınması gerektiği anlatılmıştır. Ve tabii ki, kâinat (doğa, evren) yaratılırken insan ön planda tutulmuştur. Basit olarak düşünürsek, sadece bu nedenden dolayı diğer yaratıkların da sevilmesi, hoş görülmesi gereği ortaya çıkmaktadır.
Unutulmamalıdır ki, var olan her yaratığın kendine göre hakkı vardır. Ben buradaki hak kelimesini de yine yaratan olarak değerlendiriyorum ve bu beni fazlasıyla heyecanlandırıyor arkadaşlar. Sizce de öyle değil mi?
Bir de bütün yaratıkların var oldukları sürece kâinatta birer görevleri olduğunu, bazen bizlere zararlı gibi de görünseler, hatta zarar da verseler bu görevlerinde ötürü doğanın dengesinde söz sahibi olduklarını bilmeliyiz. Bu da yaratılanı hoş görmemiz gerektiğinin sebeplerinden biridir.
İnsan kısım, kısım derler. İnsanlar yaşamlarında iyi ve kötü çeşitli işler ile uğraşırlar, kimi zaman tüm dünyaya zarar verirler. İyi işler yapanlar bir tarafa, kötü diye nitelediğimiz insanların yaptıklarını takdir etmemiz beklenemez doğrusu, ama sonuçta birer insan oldukları ve onları da bizi yaratan yarattığı için olabildiği kadar hoş görülü olup, onları kaybetmek için değil kazanmak için uğraşmamız gerekmektedir. Güzel olan ve insana yakışan, ve insandan beklenen de bu değil midir?
Kul hakkı ile gelmeyin demiş ise yaratan, ben şöyle yorumlarım: Bir insandan diğer insanlar razı değil ise, yaratan da razı olmayacaktır. İnsanlar biri birine muhtaçtır, tüm yaratıklar biri birine muhtaçtır, ama yaratan yarattıklarının hiç birine ve hiçbir yaptığına muhtaç değildir.
Bu konuda söylenecek çok söz var tabii, ama genel hatları ile görüşlerimi paragraflar halinde yazmaya çalıştım, yazarken de kendimce kanıtlar getirmeye çalıştım, düşüncelerim havada kalmasın diye,
Umarım yararlı olabilmişimdir. Hatalarım var ise hoş görünüz arkadaşlar.
Kul kusursuz olmaz ama,
Sevgi ve hoş görü kâinatın temelidir.
Unutmayınız;
"Oyun bitince, şah da piyon da aynı kutuya konur"
Gülücükleriniz eksik olmasın diyor ve sizleri ,sabredip okuduğunuz yazımdan sonra dizelerim ile baş başa bırakıyorum.
İNCİTME, SAKIN…
Yürüdüğün yoldan haberin olsun,
Çalıyı, dikeni incitme, sakın.
Yollarda ağaçlar yoldaşın olsun,
Dalını, yaprağı incitme, sakın.
Hatırdan çıkarma kim olduğunu,
Yoldan çıkaranın kin olduğunu,
Her yolun sonunun sin olduğunu,
Dostu, arkadaşı incitme, sakın.
Kalbini temiz tut, gönlünü ferah,
Canlıdan, cansızdan almayasın ah,
Dünya işi için etmeyesin, vah
Bacıyı, kardeşi incitme, sakın.
Aşk için, aşk ile yürü yolunda,
Neler göreceksin sağın, solunda
Sabahta, akşamda, hele bayramda,
Anayı, atayı incitme, sakın.