Iyi bir kul, iyi bir insan ve iyi bir ahlak sahibi olmak insanlık onurudur…
Allah’a iyi bir kul, insanlara da fadalı olmak istiyorsak, o zaman doğru yoldan sapmamak ve doğruyu saptırmamamız lazım. Hayatın her alanında doğru konuşup ve doğruyu inkar etmenin zararını insanlara anlatmalıyız.
Insanları öldürmek yerine, onları sevmek gerekir. “Yaradılanı severiz yardandan ötürü” sözünü unutmayalım ki, kula kulluk zihniyeti yaşam hayatını bulmasın. Başkasının aklına uyup kötülük yapmak yerine özgür aklımızın sayesinde neden? demesini öğrenmeliyiz.
Çalmak yerine, istemesini öğrenelim, “Iyi söz yılanı deliğinden çıkarır” demiş atalarımız. Beynimizde, kötülüğü değil iyi olmayı ve iyilik yapmak, duygularını yeşermesini sağlamalıyız. Vermesini bilirsek, almasını da biliriz. Paylaşma umuttur, umut yaşamaktır.
Itibar ile güven kazanmak istiyorsak yalan söylememek, iftira atmamak ve dedi kodu yapmamalıyız. Yalan, iftira, dedi kodu güvensizliğin, itibarsizliğin ve saygısızlığın kaynağıdır yani anasıdır. Bu kaynağın kurumasını istiyorsak o zaman güven, itibar ve saygınlığın safında yerimizi almalıyız.
Iftira ise, insanın hayatını tahmin edemiyeceğimiz derecede olumsuz etkiler ve hatta bir yaşamı yok edebilir. Çuvaldızı başkasına batırmadan önce, iğneyi kendimize batırmayı unutmayalım. Birilerinin bize iftira atmalarını istemiyorsak, o zaman bizler de başkalarına iftira atmiyalim.
Adalet ve huzur içinde yașamak için, adil olmamız lazım. Hak ile hukuku gözetmemiz ve yerine getirmemiz lazımdır. Rüşvet, hilebazlık, dalevere ile başkasının hakkını elinden alarak kul hakkına girmememiz lazım. Kul hakkına, riayet etmek te bir onurdur.
Kalp, kırmak yerine kazanmalıyız ve dıșımızdaki insanların bașarılarından rahatsız olmak yerine, sevinmeliyiz. Kendini bașkalarından üstün görmek, onları beğenmemek, kıskanmak veya büyüklenmek duyguları insanı yanlız bırakır. Yanlız kalmak istemiyorsak, sevgi ve hoșgörü duygularına yer vermemiz lazımdır.
Cehaletin, Dünya’ya hakim olmasını istemiyorsak o zaman çok okumalı ve okutmalıyız. Bilgisizlik, bilmemezlik veya ham ervahlık koca bir kayadan farkı yoktur. Çünkü kayaya ne ekerseniz ekin, yeșermesi mümkün değildir. Ekilenin yeșermesi için, temel gıdası yoktur. Tohumun temel gıdası, topraktır ve cehaletin temel gidası, okumaktır. Insanların temel gayesi, Okumak ve okutmak olmalıdır.
Dayanıșma, iyidir fakat birleșmek daha güzeldir. Dayanıșma, geçici bir yardımlașmadır fakat birleșmek güçtür, dirliktir, yașamaktır ve söz sahibi olmaktır.
Insan olarak, kendimizi değiştirmek yerine, bilinçli yașamak ve çağın insanı olmalıyız. Bunun için de Birbirimizi dinlemek ve anlamak; Yazılanı okumak ve okuduğumuzu anlamak; Ekini tarlaya ekmek ve ekileni biçebilmek; Paylașmaya hazırım demek ve yardım elini uzatmak; Aydınlıkta yașamayı istemek ve aydınlık ișığını yakabilmemiz gerekir.
Sonuçta yașamın amacı, mide doldurmak değildir onurlu yașamaktır.
Unutmayalım ki insanlık onuru, bir duruştur. Insan onuru, bir bütün olarak doğuștan sahip olduğu ve sonradan elde ettiği; Șeref, onur, gurur, haysiyet, itibar, izzeti nefis gibi manevi değerlerdir.
Onurlu yașamanın önündeki en büyük engeller bireysellik, așırı arzular, menfaatler, çıkarlar, mevki ve makam gibi maddi ve manevi etkenlerdir. Tüm arzu ve çıkarlara rağmen insan, kendi onurunu koruyarak yașayabilmelidir.
Onurlu yaşam, nefsi zenginlikten üstündür. Çünkü onurlu yaşam, ummandır ve nefsi zengilik ise, ummana karışıp ummanda yok olan denizin suyudur.
Allah’a iyi bir kul, insanlara da fadalı olmak istiyorsak, o zaman doğru yoldan sapmamak ve doğruyu saptırmamamız lazım. Hayatın her alanında doğru konuşup ve doğruyu inkar etmenin zararını insanlara anlatmalıyız.
Insanları öldürmek yerine, onları sevmek gerekir. “Yaradılanı severiz yardandan ötürü” sözünü unutmayalım ki, kula kulluk zihniyeti yaşam hayatını bulmasın. Başkasının aklına uyup kötülük yapmak yerine özgür aklımızın sayesinde neden? demesini öğrenmeliyiz.
Çalmak yerine, istemesini öğrenelim, “Iyi söz yılanı deliğinden çıkarır” demiş atalarımız. Beynimizde, kötülüğü değil iyi olmayı ve iyilik yapmak, duygularını yeşermesini sağlamalıyız. Vermesini bilirsek, almasını da biliriz. Paylaşma umuttur, umut yaşamaktır.
Itibar ile güven kazanmak istiyorsak yalan söylememek, iftira atmamak ve dedi kodu yapmamalıyız. Yalan, iftira, dedi kodu güvensizliğin, itibarsizliğin ve saygısızlığın kaynağıdır yani anasıdır. Bu kaynağın kurumasını istiyorsak o zaman güven, itibar ve saygınlığın safında yerimizi almalıyız.
Iftira ise, insanın hayatını tahmin edemiyeceğimiz derecede olumsuz etkiler ve hatta bir yaşamı yok edebilir. Çuvaldızı başkasına batırmadan önce, iğneyi kendimize batırmayı unutmayalım. Birilerinin bize iftira atmalarını istemiyorsak, o zaman bizler de başkalarına iftira atmiyalim.
Adalet ve huzur içinde yașamak için, adil olmamız lazım. Hak ile hukuku gözetmemiz ve yerine getirmemiz lazımdır. Rüşvet, hilebazlık, dalevere ile başkasının hakkını elinden alarak kul hakkına girmememiz lazım. Kul hakkına, riayet etmek te bir onurdur.
Kalp, kırmak yerine kazanmalıyız ve dıșımızdaki insanların bașarılarından rahatsız olmak yerine, sevinmeliyiz. Kendini bașkalarından üstün görmek, onları beğenmemek, kıskanmak veya büyüklenmek duyguları insanı yanlız bırakır. Yanlız kalmak istemiyorsak, sevgi ve hoșgörü duygularına yer vermemiz lazımdır.
Cehaletin, Dünya’ya hakim olmasını istemiyorsak o zaman çok okumalı ve okutmalıyız. Bilgisizlik, bilmemezlik veya ham ervahlık koca bir kayadan farkı yoktur. Çünkü kayaya ne ekerseniz ekin, yeșermesi mümkün değildir. Ekilenin yeșermesi için, temel gıdası yoktur. Tohumun temel gıdası, topraktır ve cehaletin temel gidası, okumaktır. Insanların temel gayesi, Okumak ve okutmak olmalıdır.
Dayanıșma, iyidir fakat birleșmek daha güzeldir. Dayanıșma, geçici bir yardımlașmadır fakat birleșmek güçtür, dirliktir, yașamaktır ve söz sahibi olmaktır.
Insan olarak, kendimizi değiştirmek yerine, bilinçli yașamak ve çağın insanı olmalıyız. Bunun için de Birbirimizi dinlemek ve anlamak; Yazılanı okumak ve okuduğumuzu anlamak; Ekini tarlaya ekmek ve ekileni biçebilmek; Paylașmaya hazırım demek ve yardım elini uzatmak; Aydınlıkta yașamayı istemek ve aydınlık ișığını yakabilmemiz gerekir.
Sonuçta yașamın amacı, mide doldurmak değildir onurlu yașamaktır.
Unutmayalım ki insanlık onuru, bir duruştur. Insan onuru, bir bütün olarak doğuștan sahip olduğu ve sonradan elde ettiği; Șeref, onur, gurur, haysiyet, itibar, izzeti nefis gibi manevi değerlerdir.
Onurlu yașamanın önündeki en büyük engeller bireysellik, așırı arzular, menfaatler, çıkarlar, mevki ve makam gibi maddi ve manevi etkenlerdir. Tüm arzu ve çıkarlara rağmen insan, kendi onurunu koruyarak yașayabilmelidir.
Onurlu yaşam, nefsi zenginlikten üstündür. Çünkü onurlu yaşam, ummandır ve nefsi zengilik ise, ummana karışıp ummanda yok olan denizin suyudur.