Türkiye'nin en hiperaktif şovmeni Mehmet Ali Erbil'le bayram sohbeti... Ancak bu kez soruları 16 yaşındaki kızı Yasmin sordu. Yasmin, Akşam gazetesi için babasına; henüz iki yaşındayken kaybettiği dedesi Sadettin Erbil'li bayramları anlattırdı.
Ortanca çocuğu Yasmin'e içini döken Mehmet Ali Erbil bir de itirafta bulundu. 2 yıl önce nikah masasına oturan büyük kızı Sezin'in evden gitmesini hala yadırgayan Erbil, 'Ne kadar zaman geçerse geçsin, yokluğuna alıştım diyemem' dedi.
- Biz her bayram ailemizle bir arada oluyor ve sizin geleneğinizi hep birlikte sürdürüyoruz. Peki, siz dedem (Sadettin Erbil) hayattayken bayramları nasıl kutlardınız?
Ailenin hayatta olan büyüğü kimse -ki deden o zaman hayattaydı- bayramın ilk günü erken saatte onun evinde toplanır ve çok keyifli, özel, mükellef bir kahvaltı yapılırdı. O kahvaltı, özenle hazırlanmış ve her birimiz için en sevdiğimiz yiyeceklerden oluşan, aklımızdan hala çıkaramadığımız güzellikte olurdu. En geç saat 10'da sofra başında olurduk. O kadar geniş ve keyifli bir birlikteliğimiz olurdu ki tüm aile fertlerini babacığım o sofranın etrafında toplar, sohbetlerimizi mutlulukla izlerdi. Kahvaltının sonunda rutin bayram ziyaretlerimize gitmeden önce, deden torunlarına bayram harçlıklarını dağıtırdı.
TEKNOLOJİYE SARDIM
- Babacığım, bilgisayar ve özellikle twitter'ın çok sık kullanıldığı bir çağdayız. Sık sık telefonumla mesajlaştığımda bana laf atıyorsun. Sen teknolojiyi nasıl kullanıyorsun?
Ben sanırım hayatımın hiçbir bölümünde teknolojiye yakın olmadım. Aslında günümüz teknolojisi tüm insanların hayatına girdi. Ben teknolojiyi sadece cep telefonumla 'Alo' demek ve mesajlaşmak için kullanıyorum. Sanırım yapım ve işim gereği insanlarla bire bir diyalog kurmak bana daha yakın geliyor, paylaşımları daha sıcak hissediyorum. Bu yüzden uzak kaldım. Ancak son dönemde beni de bir teknoloji hevesi sardı. Daha ılımlıyım, ilerleyen günlerde ben de ayak uyduracağım.
DUYGUSALLIĞIMI GÖSTERMEM
- Bir baba olarak hep neşeli ve eğlencelisin ama film seyrederken, bazen de haberleri izlerken senin ağladığını görüyorum. Bu yönünü insanlarla paylaştığında tepkileri ne oluyor?
Genel olarak neşeli, eğlenceli bir yapım var, biliyorsun. Ancak ben, çok gülen insanın biraz daha fazla sakladığı duygusal yönleri vardır diye düşünüyorum. Duygularımı olabildiğince kendi içimde yaşamaya çalışırım, duygusallığımı göstermek istemem. Az da olsa kendimi tutamadığım zamanlar vardır ve buna şahit olanlar olmuştur. Fakat daha sonra bunun üzerine konuşmayı tercih etmedim, tahminimce şaşırmışlardır.
- Evini çok seven biri olarak, iş seyahatlerine gittiğinde en çok neyi özlüyorsun?
Çok sık iş seyahatine gidiyorum ve tabii ki en fazla sizleri özlüyorum. Sizden sonra ise en çok sevdiğim odamı, televizyon izlediğim koltuğumu ve kumandamı özlüyorum. Aslında benimki eve özlem değil de sizlerle birlikte zamanı paylaştığım yere özlem...
- Babaannemin senin hayatında çok önemli bir yeri olduğunu biliyorum. Onunla en çok ne yapmayı özlüyorsun?
Onun benim hayatımdaki yeri çok başkadır. Onun şefkatini, her an elinin üzerimde oluşunu, zaman zaman içine girdiğim sıkıntılı anlarda daha da özlerim. Ama onu en çok hissettiğim anlar, birlikte uyuduğum anlardı. Şimdi de düşündüğüm zaman onun kollarında, güven içinde uyuduğum çocukluğumu özlüyorum.
Yeniköy'ün en iyi bağıran muaviniydim
- Biz çocuklarından memnun musun?
Tabii memnunum. Siz üçünüz de birer birey olarak birbirinizden farklı yönlerinizle benim için çok değerlisiniz. Kendi kişilikleriniz çerçevesinde ayrı ayrı sizlerle gurur duyuyorum.
- Bütün çocuklarının, yani üçümüzün en sevdiğin birer özelliğini söyler misin?
Benim için üçünüzü birbirinden ayırarak cevap vermek mümkün değil. Üçünüzde de en sevdiğim huylar her zaman doğruyu söylemeniz, merhametli olmanız, insanları sevmeniz ve saygı çerçevesinde davranmanız. Ailenize olan düşkünlüğünüz; doğru, düzgün ve vicdanlı olmanız, doğruları söylemeniz.
- Küçükken bayramlarda harçlık topladığında, harçlıkların ile ne yapardın? En fazla harçlığı kim verirdi?
En fazla harçlığı babam ve babaannem verirdi. Ağabeyimle birlikte paralarımızı birleştirip beraber harcardık. Ben harçlıklarla kalmaz, yaz tatillerimde de çalışmaktan büyük keyif alırdım. Yeniköylü olduğum için oranın ağabeyleri benim arkadaşımdı, minibüslerde onlara muavinlik yaparken hem keyif alır hem de para kazanırdım. Yeniköy-Taksim arasında en iyi bağıran muavin bendim.
Ne iş yaparsanız yapın en iyisini yapın
- Bir baba olarak çocuklarından beklentin nedir? Hiç istemediğin bir mesleği seçersek tepkin ne olur?
Sizler için dileğim öncelikle sağlıklı, ailenize ve vatanınıza hayırlı birer evlat olmanız. Ben saygı duyarım, önemli olan, mutlu olmanız, iyi bir eğitim almanız ve hangi mesleği seçtiyseniz onu hakkıyla, en profesyonel şekilde yapmanız. Çünkü hangi meslekten olursanız olun, siz en iyisi olmak için çabalarken, ben sadece gururla sizleri izlemek isterim.
- Bizlere, yani çocuklarına 4 tane öğüt versen, bunlar ne olurdu?
Her zaman doğruların arkasında olup ne olursa olsun doğruyu savunmanız. Hayatınızda ne kadar zorlukla karşılaşırsanız karşılaşın, her şeye yeniden başlama cesaretine sahip olmanız. Bedeli ne olursa olsun dürüst olmanız ve hayatınızın her döneminde merhamet duygusuna sahip olmanız. Bütün bunları yaparken de ailenizle ve tüm kardeşler olarak birbirinize daima bağlı olmanız.
- Üç çocuğundan ilki, yani ablam evlendiğinde birlikte çok ağlamıştık. Ablamın ayrı yaşamasına alışabildin mi?
Üçünüze de duyduğum sevgi çok büyük. Ama ilk göz ağrım olan ablan evlendi ve ben bu duyguyu ilk defa onunla yaşadım. İnsanın kızını gelinlikle görmesi mutlaka çok güzel bir duygu ama bir anlamda da yuvadan uçması demek. İşte bu yüzdendir ki o gece hayatımın en duygulu saatlerini yaşadım. O gece seninle ve Sezin'le birbirimize sarılıp ağladığımız anlar, hayatım boyunca unutamayacağım anlardır. İşte bu yüzden, ne kadar zaman geçerse geçsin, onun benden ayrı yaşamasına alıştım diyemem.
HT
Ortanca çocuğu Yasmin'e içini döken Mehmet Ali Erbil bir de itirafta bulundu. 2 yıl önce nikah masasına oturan büyük kızı Sezin'in evden gitmesini hala yadırgayan Erbil, 'Ne kadar zaman geçerse geçsin, yokluğuna alıştım diyemem' dedi.
- Biz her bayram ailemizle bir arada oluyor ve sizin geleneğinizi hep birlikte sürdürüyoruz. Peki, siz dedem (Sadettin Erbil) hayattayken bayramları nasıl kutlardınız?
Ailenin hayatta olan büyüğü kimse -ki deden o zaman hayattaydı- bayramın ilk günü erken saatte onun evinde toplanır ve çok keyifli, özel, mükellef bir kahvaltı yapılırdı. O kahvaltı, özenle hazırlanmış ve her birimiz için en sevdiğimiz yiyeceklerden oluşan, aklımızdan hala çıkaramadığımız güzellikte olurdu. En geç saat 10'da sofra başında olurduk. O kadar geniş ve keyifli bir birlikteliğimiz olurdu ki tüm aile fertlerini babacığım o sofranın etrafında toplar, sohbetlerimizi mutlulukla izlerdi. Kahvaltının sonunda rutin bayram ziyaretlerimize gitmeden önce, deden torunlarına bayram harçlıklarını dağıtırdı.
TEKNOLOJİYE SARDIM
- Babacığım, bilgisayar ve özellikle twitter'ın çok sık kullanıldığı bir çağdayız. Sık sık telefonumla mesajlaştığımda bana laf atıyorsun. Sen teknolojiyi nasıl kullanıyorsun?
Ben sanırım hayatımın hiçbir bölümünde teknolojiye yakın olmadım. Aslında günümüz teknolojisi tüm insanların hayatına girdi. Ben teknolojiyi sadece cep telefonumla 'Alo' demek ve mesajlaşmak için kullanıyorum. Sanırım yapım ve işim gereği insanlarla bire bir diyalog kurmak bana daha yakın geliyor, paylaşımları daha sıcak hissediyorum. Bu yüzden uzak kaldım. Ancak son dönemde beni de bir teknoloji hevesi sardı. Daha ılımlıyım, ilerleyen günlerde ben de ayak uyduracağım.
DUYGUSALLIĞIMI GÖSTERMEM
- Bir baba olarak hep neşeli ve eğlencelisin ama film seyrederken, bazen de haberleri izlerken senin ağladığını görüyorum. Bu yönünü insanlarla paylaştığında tepkileri ne oluyor?
Genel olarak neşeli, eğlenceli bir yapım var, biliyorsun. Ancak ben, çok gülen insanın biraz daha fazla sakladığı duygusal yönleri vardır diye düşünüyorum. Duygularımı olabildiğince kendi içimde yaşamaya çalışırım, duygusallığımı göstermek istemem. Az da olsa kendimi tutamadığım zamanlar vardır ve buna şahit olanlar olmuştur. Fakat daha sonra bunun üzerine konuşmayı tercih etmedim, tahminimce şaşırmışlardır.
- Evini çok seven biri olarak, iş seyahatlerine gittiğinde en çok neyi özlüyorsun?
Çok sık iş seyahatine gidiyorum ve tabii ki en fazla sizleri özlüyorum. Sizden sonra ise en çok sevdiğim odamı, televizyon izlediğim koltuğumu ve kumandamı özlüyorum. Aslında benimki eve özlem değil de sizlerle birlikte zamanı paylaştığım yere özlem...
- Babaannemin senin hayatında çok önemli bir yeri olduğunu biliyorum. Onunla en çok ne yapmayı özlüyorsun?
Onun benim hayatımdaki yeri çok başkadır. Onun şefkatini, her an elinin üzerimde oluşunu, zaman zaman içine girdiğim sıkıntılı anlarda daha da özlerim. Ama onu en çok hissettiğim anlar, birlikte uyuduğum anlardı. Şimdi de düşündüğüm zaman onun kollarında, güven içinde uyuduğum çocukluğumu özlüyorum.
Yeniköy'ün en iyi bağıran muaviniydim
- Biz çocuklarından memnun musun?
Tabii memnunum. Siz üçünüz de birer birey olarak birbirinizden farklı yönlerinizle benim için çok değerlisiniz. Kendi kişilikleriniz çerçevesinde ayrı ayrı sizlerle gurur duyuyorum.
- Bütün çocuklarının, yani üçümüzün en sevdiğin birer özelliğini söyler misin?
Benim için üçünüzü birbirinden ayırarak cevap vermek mümkün değil. Üçünüzde de en sevdiğim huylar her zaman doğruyu söylemeniz, merhametli olmanız, insanları sevmeniz ve saygı çerçevesinde davranmanız. Ailenize olan düşkünlüğünüz; doğru, düzgün ve vicdanlı olmanız, doğruları söylemeniz.
- Küçükken bayramlarda harçlık topladığında, harçlıkların ile ne yapardın? En fazla harçlığı kim verirdi?
En fazla harçlığı babam ve babaannem verirdi. Ağabeyimle birlikte paralarımızı birleştirip beraber harcardık. Ben harçlıklarla kalmaz, yaz tatillerimde de çalışmaktan büyük keyif alırdım. Yeniköylü olduğum için oranın ağabeyleri benim arkadaşımdı, minibüslerde onlara muavinlik yaparken hem keyif alır hem de para kazanırdım. Yeniköy-Taksim arasında en iyi bağıran muavin bendim.
Ne iş yaparsanız yapın en iyisini yapın
- Bir baba olarak çocuklarından beklentin nedir? Hiç istemediğin bir mesleği seçersek tepkin ne olur?
Sizler için dileğim öncelikle sağlıklı, ailenize ve vatanınıza hayırlı birer evlat olmanız. Ben saygı duyarım, önemli olan, mutlu olmanız, iyi bir eğitim almanız ve hangi mesleği seçtiyseniz onu hakkıyla, en profesyonel şekilde yapmanız. Çünkü hangi meslekten olursanız olun, siz en iyisi olmak için çabalarken, ben sadece gururla sizleri izlemek isterim.
- Bizlere, yani çocuklarına 4 tane öğüt versen, bunlar ne olurdu?
Her zaman doğruların arkasında olup ne olursa olsun doğruyu savunmanız. Hayatınızda ne kadar zorlukla karşılaşırsanız karşılaşın, her şeye yeniden başlama cesaretine sahip olmanız. Bedeli ne olursa olsun dürüst olmanız ve hayatınızın her döneminde merhamet duygusuna sahip olmanız. Bütün bunları yaparken de ailenizle ve tüm kardeşler olarak birbirinize daima bağlı olmanız.
- Üç çocuğundan ilki, yani ablam evlendiğinde birlikte çok ağlamıştık. Ablamın ayrı yaşamasına alışabildin mi?
Üçünüze de duyduğum sevgi çok büyük. Ama ilk göz ağrım olan ablan evlendi ve ben bu duyguyu ilk defa onunla yaşadım. İnsanın kızını gelinlikle görmesi mutlaka çok güzel bir duygu ama bir anlamda da yuvadan uçması demek. İşte bu yüzdendir ki o gece hayatımın en duygulu saatlerini yaşadım. O gece seninle ve Sezin'le birbirimize sarılıp ağladığımız anlar, hayatım boyunca unutamayacağım anlardır. İşte bu yüzden, ne kadar zaman geçerse geçsin, onun benden ayrı yaşamasına alıştım diyemem.
HT