Genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO), halkın gözünde daima şüphe çekmiş ve yanlış bilgi edinilmesine neden olmuş bir konudur. Ancak, yapılan yeni analiz ile birlikte ön yargılar kırılacak gibi görünüyor.
GDO en kısa adıyla genetiği değiştirilmiş ürün demektir. Genetik mühendisliğinin çeşitli teknikler kullanarak yaptığı müdahalelerle kalıtımsal değişikliğe uğrattığı organizmalar günümüzde, GDO (genetiği değiştirilmiş organizmalar) kısaltılmış adıyla ifade ediliyor. Ancak konuyla ilgili ortada çok fazla yanlış bilginin dolaştığını sizler de tahmin edebiliyorsunuzdur.
“Frankenfoods” gibi takma adlar takılan genetiği değiştirilmiş gıdalar, her dönem ön yargılı reaksiyonlara neden olmuştu. Her ne kadar bunu 10.000 yıldır kendi ellerimizle yapmış olsak da GDO tepki alan bir gündem konusu olmaktan kendini alamadı.
Yapılan meta-analizin ortaya çıkışı ile birlikte tepkiler dinecek gibi duruyor. Analiz sonucunda genetiği değiştirilmiş mısırın, mahsul verimini arttırdığı ve önemli sağlık sorunlarına yarar sağladığı ortaya çıktı.
ABD ve Kanada’da yapılan araştırmalarla sınırlı olmayan analiz, GDO mısır çeşitlerinin GDO dışı çeşitlere kıyasla dünya çapında toplam ürün verimini yüzde 5.6 ila 24.5 arttırdığını gösterdi. Ayrıca, genetiği değiştirilmiş mısır ürünlerinin daha az toksin ve kimyasal yan ürün içerdiği de analiz sonuçları arasındaydı. Bazı kesimler, ABD ve Kanada’daki GDO’ların ekin verimini arttırmadığını ve insan sağlığını tehdit edebileceğini savunsa da, yapılan analiz tam tersini kanıtlamış durumda.
Scientific Reports dergisinde yayınlanan bu çalışma için, bir grup İtalyan araştırmacı, son 21 yılda 6.000’in üzerinde hakemli çalışma ve binlerce öğrenciden oluşan bir “kümülatif analiz” olan “meta-analiz”i gerçekleştirdi. Bu tür çalışmalar, araştırmacıların tek bir çalışmadan alınabilecek sonuçlardan daha geniş kapsamlı ve daha sağlam olan sonuçların çıkarılmasına olanak tanır.
GDO Hakkındaki Yanlış Bilgilerin Düzeltilmesi
Toplumumuzda büyük ölçüde bilimsel olmayan nedenlerden ötürü, GDO’ların insan sağlığı üzerindeki etkilerini saran ciddi endişeler var. Yapılan analiz, GDO’ların tamamen yararlı olduğunu savunmamakla birlikte aslında insan vücudu üzerinde olumlu etkilerinin de olabileceğini savunuyor. Örneğin, genetiği değiştirilmiş mısırın mikotoksinleri daha azdır çünkü bitkiler böceklerden daha az hasar görmesi için modifiye edilmiştir. Böcekler bir bitkinin bağışıklık sistemini zayıflatır ve mikotoksin üreten mantarların geliştirilmesine daha duyarlı hale gelirler.
Araştırmacılar ise bu çalışmanın, genetiği değiştirilmiş bitkilerle üretilen gıdalara güveni artırmaya yardımcı olan, net sonuçlar çıkarmalarına olanak tanıdığını belirtiyorlar. GDO’lar tarıma dahil edildiği için hala gündeme gelen sorular olsa da, bu analiz durumla ilgili aklında soru olan kişilerin içini rahatlatacak gibi duruyor. Buna ek olarak, bu bilgiler çiftçileri ve şirketleri, genetiği değiştirilmiş mısır kullanmanın potansiyel sağlık ve mali yararlarından yararlanmaya ikna edebilir.
Yine de ABD'de bilimsel araştırmalar, dış fonlamalarla yürütülüyor. Bu anlamda tam bir güven ortamından söz edebilmek için, araştırmanın kimin tarafından fonlandığının da incelenmesi gerekiyor.
GDO en kısa adıyla genetiği değiştirilmiş ürün demektir. Genetik mühendisliğinin çeşitli teknikler kullanarak yaptığı müdahalelerle kalıtımsal değişikliğe uğrattığı organizmalar günümüzde, GDO (genetiği değiştirilmiş organizmalar) kısaltılmış adıyla ifade ediliyor. Ancak konuyla ilgili ortada çok fazla yanlış bilginin dolaştığını sizler de tahmin edebiliyorsunuzdur.
“Frankenfoods” gibi takma adlar takılan genetiği değiştirilmiş gıdalar, her dönem ön yargılı reaksiyonlara neden olmuştu. Her ne kadar bunu 10.000 yıldır kendi ellerimizle yapmış olsak da GDO tepki alan bir gündem konusu olmaktan kendini alamadı.
Yapılan meta-analizin ortaya çıkışı ile birlikte tepkiler dinecek gibi duruyor. Analiz sonucunda genetiği değiştirilmiş mısırın, mahsul verimini arttırdığı ve önemli sağlık sorunlarına yarar sağladığı ortaya çıktı.
ABD ve Kanada’da yapılan araştırmalarla sınırlı olmayan analiz, GDO mısır çeşitlerinin GDO dışı çeşitlere kıyasla dünya çapında toplam ürün verimini yüzde 5.6 ila 24.5 arttırdığını gösterdi. Ayrıca, genetiği değiştirilmiş mısır ürünlerinin daha az toksin ve kimyasal yan ürün içerdiği de analiz sonuçları arasındaydı. Bazı kesimler, ABD ve Kanada’daki GDO’ların ekin verimini arttırmadığını ve insan sağlığını tehdit edebileceğini savunsa da, yapılan analiz tam tersini kanıtlamış durumda.
Scientific Reports dergisinde yayınlanan bu çalışma için, bir grup İtalyan araştırmacı, son 21 yılda 6.000’in üzerinde hakemli çalışma ve binlerce öğrenciden oluşan bir “kümülatif analiz” olan “meta-analiz”i gerçekleştirdi. Bu tür çalışmalar, araştırmacıların tek bir çalışmadan alınabilecek sonuçlardan daha geniş kapsamlı ve daha sağlam olan sonuçların çıkarılmasına olanak tanır.
GDO Hakkındaki Yanlış Bilgilerin Düzeltilmesi
Toplumumuzda büyük ölçüde bilimsel olmayan nedenlerden ötürü, GDO’ların insan sağlığı üzerindeki etkilerini saran ciddi endişeler var. Yapılan analiz, GDO’ların tamamen yararlı olduğunu savunmamakla birlikte aslında insan vücudu üzerinde olumlu etkilerinin de olabileceğini savunuyor. Örneğin, genetiği değiştirilmiş mısırın mikotoksinleri daha azdır çünkü bitkiler böceklerden daha az hasar görmesi için modifiye edilmiştir. Böcekler bir bitkinin bağışıklık sistemini zayıflatır ve mikotoksin üreten mantarların geliştirilmesine daha duyarlı hale gelirler.
Araştırmacılar ise bu çalışmanın, genetiği değiştirilmiş bitkilerle üretilen gıdalara güveni artırmaya yardımcı olan, net sonuçlar çıkarmalarına olanak tanıdığını belirtiyorlar. GDO’lar tarıma dahil edildiği için hala gündeme gelen sorular olsa da, bu analiz durumla ilgili aklında soru olan kişilerin içini rahatlatacak gibi duruyor. Buna ek olarak, bu bilgiler çiftçileri ve şirketleri, genetiği değiştirilmiş mısır kullanmanın potansiyel sağlık ve mali yararlarından yararlanmaya ikna edebilir.
Yine de ABD'de bilimsel araştırmalar, dış fonlamalarla yürütülüyor. Bu anlamda tam bir güven ortamından söz edebilmek için, araştırmanın kimin tarafından fonlandığının da incelenmesi gerekiyor.