Yeniçeri Ocağının Kaldırılması
Sultan II. Mahmud han başta Yeniçeriler olmak üzere Kapıkulu ocakları'nı kaldırmak için tam 17 yıl bekledi. Yunan İsyanıyla bile başa çıkamayan bir ordunun, her an yeniden yeniye patlaması muhtemel bir Rus savaşında ne yapabileceği, artık yalnız padişahı değil, bütün devlet adamlarını hatta Yeniçeri generallerini düşündürür durumdaydı.
Bir zamanlar Allah'ın emrinden hemen sonra geldiğine inanılan padişah iradesi ile bu işi çözmek mümkün değildi. Yeniçeri ocağı böyle bir iradeyi tanımayacağını, birçok defalar, devletin en ağır zararları pahasına göstermişti. İşe gene III. Selim gibi modern bir ordunun çekirdeğini hazırlamakla girişmek gerekiyordu. III. Selim, tahttan indirildikten sonra, o zaman veliaht- şehzade olan ve oğlu gibi sevip yetiştirdiği Sultan Mahmud'a devletin geleceğini bu noktada düğümleneceğini anlatmıştı.
III. Selim'in bütün hatalarından ders aldığı için, II..Mahmud, kilit noktalarına hatta Yeniçeri generalliğine yeni bir ordu kurulması gerektiğine içten inanmış kimseleri getirdi.Bu iş burada söylendiği kadar kolay ve çabuk olmadı. Her an tetikte bekleyen ve kendi durumlarını padişah derecesinde bilen Yeniçerileri ürkütmemek için çok dolambaçlı yolları dolaşmak icap etti. Nihayet 25 mayıs 1825'te Eşkinci Ocağı diye modern bir asker ocağının kurulacağı bildirildi. Bu ocağa Yeniçerilerde gönüllü girebileceklerdi. Bu tedbirle Yeniçerileri ürkütmemek amaçlanmıştı. Buna rağmen Yeniçeriler 14 haziran akşamı ayaklandılar. Yeniçeriler elinde parçalanarak ölmekten zor kurtulan son Yeniçeri ağası Celaleddin Ağa, durumu Sultan II. Mahmud Han'a bildirdi.
Türkiye tarihinin sayılı günlerinden olan 15 haziran 1826 sabahı Yeniçeriler kazanlarını et meydanı'na çıkararak istemezük şeklindeki uğursuz naralarını atmaya gösteriler yapmaya başladılar. Sadrazam Benderli Selim Paşa, Ağa Hüseyin ve İzzet Paşalara boğaz'ın iki yakasından askerleriyle şehre inmeleri için emir verdi. Şeyhülislam Tahir Efendi, yanına kazaskerler, belli başlı ulemayı yüksek medrese öğrencilerinden 3.500'ünü alıp Sultanahmed Meydanında Sancak-ı Şerif altına geldi. Halka ateşli nutuklar söylemeye devletin ya bugün batacağını, ya çıkacağını anlatmaya başladı. Ulama'yı elde etmedikleri takdirde hiçbir ihtilalde başarı gösteremeyen Yeniçeriler, bu defa kesin şekilde başarısızlığa uğrayacaklardı.
Bütün İstanbullular Yeniçerilere diş biliyorlardı. Bu ocağın şehirde yapmadığı edepsizlik kalmamıştı. En iyi Yeniçeriler, esnaflık yapıp halkı soyuyorlardı. Osmanlı tarihine görülmemiş bir şey olarak, kadınlar bile sokağa dökülüp Yeniçerilere karşı gösterilere katıldı. Tophaneden ağır top bataryalar çıkarıldı; Yeniçeri kışlalarının bulunduğu Aksaraya ve et meydanına sevk edildi. Topçu Yüzbaşı Kara-cehennem İbrahim Ağa, kışlaları bombardıman etmeye başladı. Şimdiye kadar hiçbir Yeniçeri ayaklanmasında, âsilere top ateşi açılmamıştı. Darendeli İzzet Ağa ve Ağa Hüseyin Paşalar, arkalarında edinebildikleri silahlarla kendilerini takıp eden tahmini imkânsız sayıda bir halk kalabalığı ile kışla kapılarına dayandılar.
Kapılar yıkıldı. Karacehennem İbrahim Ağa, topuğundan vurulmasına rağmen aldırmayarak kışladan içeri girdi. O zamana kadar Yeniçerilerin müsaadesi olmaksızın kışlalarına girmekhiçbir faninin haddi değildi. Tophane imamı hacı Hafız Ahmed Efendi, askerin başında Yeniçerilere karşı ilerliyordu.
Akşama doğru artık yeryüzünde Yeniçeri diye bir şey kalmamıştı. 6.000 Yeniçeri öldürülmüştü. Ertesi günden başlayarak şuraya buraya sinen 20.000'den fazla Yeniçeri veya o iddiada bulunan kabadayı tevkif edilerek uzak yerlere sürüldü.Yeniçerilerin mensup oldukları Bektaşi dergâhları kapatıldı. Karşı koyanlar yok edildi. Yeniçeri ocağının ortadan kaldırılması Avrupa'da derin yankılar yaptı. Gazeteler bu haberi manşette verdiler. İstanbul da ki elçiler II. Sultan Mahmud'a hükümdarları namına tebrikler sundular.
Böylece 465 yıllık ocak tarihe karıştı. Yerine Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye adıyla modern Türk ordusu kurulmaya başlandı. Ağa Hüseyin Paşa bu yeni ordunun kurulmasıyla görevlendirildi.
Kapıkulu ocaklarının kaldırılması ile Avrupa da kendisine Büyük unvanı kazandıracak şahsiyetini II. Sultan Mahmud ortaya koymuştur.Vak'a-i Hayriye (hayırlı olay) diye anılan Yeniçeri ve diğer kapıkulu ocakları'nın ortadan kaldırılması Türkiye tarihinin ve modern Türkiye'nin gerçek başlangıcı oldu. 1839 Tanzimatı hattâ Cumhuriyet, Vak'a-i Hayriyye'nin bir sonucu şeklinde açıklana bilir.
Türkiye'de batı medeniyetine dönüş Vak'a-i Hayriyye ile başlar. Doğu medeniyetinde zirvelere çıkan Türkler batı medeniyetinde neler yapabileceklerini Vak'a-i Hayriyye'den bu yana geçen bir buçuk asırdan beri tecrübe etmektedirler. Tarihin oluşumu henüz tamamlanmadığı için Türklerin batı medeniyetinde ulaştıkları noktaları birkaç kuşak sonraki nesiller kaydedecektir .
Sultan II. Mahmud han başta Yeniçeriler olmak üzere Kapıkulu ocakları'nı kaldırmak için tam 17 yıl bekledi. Yunan İsyanıyla bile başa çıkamayan bir ordunun, her an yeniden yeniye patlaması muhtemel bir Rus savaşında ne yapabileceği, artık yalnız padişahı değil, bütün devlet adamlarını hatta Yeniçeri generallerini düşündürür durumdaydı.
Bir zamanlar Allah'ın emrinden hemen sonra geldiğine inanılan padişah iradesi ile bu işi çözmek mümkün değildi. Yeniçeri ocağı böyle bir iradeyi tanımayacağını, birçok defalar, devletin en ağır zararları pahasına göstermişti. İşe gene III. Selim gibi modern bir ordunun çekirdeğini hazırlamakla girişmek gerekiyordu. III. Selim, tahttan indirildikten sonra, o zaman veliaht- şehzade olan ve oğlu gibi sevip yetiştirdiği Sultan Mahmud'a devletin geleceğini bu noktada düğümleneceğini anlatmıştı.
III. Selim'in bütün hatalarından ders aldığı için, II..Mahmud, kilit noktalarına hatta Yeniçeri generalliğine yeni bir ordu kurulması gerektiğine içten inanmış kimseleri getirdi.Bu iş burada söylendiği kadar kolay ve çabuk olmadı. Her an tetikte bekleyen ve kendi durumlarını padişah derecesinde bilen Yeniçerileri ürkütmemek için çok dolambaçlı yolları dolaşmak icap etti. Nihayet 25 mayıs 1825'te Eşkinci Ocağı diye modern bir asker ocağının kurulacağı bildirildi. Bu ocağa Yeniçerilerde gönüllü girebileceklerdi. Bu tedbirle Yeniçerileri ürkütmemek amaçlanmıştı. Buna rağmen Yeniçeriler 14 haziran akşamı ayaklandılar. Yeniçeriler elinde parçalanarak ölmekten zor kurtulan son Yeniçeri ağası Celaleddin Ağa, durumu Sultan II. Mahmud Han'a bildirdi.
Türkiye tarihinin sayılı günlerinden olan 15 haziran 1826 sabahı Yeniçeriler kazanlarını et meydanı'na çıkararak istemezük şeklindeki uğursuz naralarını atmaya gösteriler yapmaya başladılar. Sadrazam Benderli Selim Paşa, Ağa Hüseyin ve İzzet Paşalara boğaz'ın iki yakasından askerleriyle şehre inmeleri için emir verdi. Şeyhülislam Tahir Efendi, yanına kazaskerler, belli başlı ulemayı yüksek medrese öğrencilerinden 3.500'ünü alıp Sultanahmed Meydanında Sancak-ı Şerif altına geldi. Halka ateşli nutuklar söylemeye devletin ya bugün batacağını, ya çıkacağını anlatmaya başladı. Ulama'yı elde etmedikleri takdirde hiçbir ihtilalde başarı gösteremeyen Yeniçeriler, bu defa kesin şekilde başarısızlığa uğrayacaklardı.
Bütün İstanbullular Yeniçerilere diş biliyorlardı. Bu ocağın şehirde yapmadığı edepsizlik kalmamıştı. En iyi Yeniçeriler, esnaflık yapıp halkı soyuyorlardı. Osmanlı tarihine görülmemiş bir şey olarak, kadınlar bile sokağa dökülüp Yeniçerilere karşı gösterilere katıldı. Tophaneden ağır top bataryalar çıkarıldı; Yeniçeri kışlalarının bulunduğu Aksaraya ve et meydanına sevk edildi. Topçu Yüzbaşı Kara-cehennem İbrahim Ağa, kışlaları bombardıman etmeye başladı. Şimdiye kadar hiçbir Yeniçeri ayaklanmasında, âsilere top ateşi açılmamıştı. Darendeli İzzet Ağa ve Ağa Hüseyin Paşalar, arkalarında edinebildikleri silahlarla kendilerini takıp eden tahmini imkânsız sayıda bir halk kalabalığı ile kışla kapılarına dayandılar.
Kapılar yıkıldı. Karacehennem İbrahim Ağa, topuğundan vurulmasına rağmen aldırmayarak kışladan içeri girdi. O zamana kadar Yeniçerilerin müsaadesi olmaksızın kışlalarına girmekhiçbir faninin haddi değildi. Tophane imamı hacı Hafız Ahmed Efendi, askerin başında Yeniçerilere karşı ilerliyordu.
Akşama doğru artık yeryüzünde Yeniçeri diye bir şey kalmamıştı. 6.000 Yeniçeri öldürülmüştü. Ertesi günden başlayarak şuraya buraya sinen 20.000'den fazla Yeniçeri veya o iddiada bulunan kabadayı tevkif edilerek uzak yerlere sürüldü.Yeniçerilerin mensup oldukları Bektaşi dergâhları kapatıldı. Karşı koyanlar yok edildi. Yeniçeri ocağının ortadan kaldırılması Avrupa'da derin yankılar yaptı. Gazeteler bu haberi manşette verdiler. İstanbul da ki elçiler II. Sultan Mahmud'a hükümdarları namına tebrikler sundular.
Böylece 465 yıllık ocak tarihe karıştı. Yerine Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye adıyla modern Türk ordusu kurulmaya başlandı. Ağa Hüseyin Paşa bu yeni ordunun kurulmasıyla görevlendirildi.
Kapıkulu ocaklarının kaldırılması ile Avrupa da kendisine Büyük unvanı kazandıracak şahsiyetini II. Sultan Mahmud ortaya koymuştur.Vak'a-i Hayriye (hayırlı olay) diye anılan Yeniçeri ve diğer kapıkulu ocakları'nın ortadan kaldırılması Türkiye tarihinin ve modern Türkiye'nin gerçek başlangıcı oldu. 1839 Tanzimatı hattâ Cumhuriyet, Vak'a-i Hayriyye'nin bir sonucu şeklinde açıklana bilir.
Türkiye'de batı medeniyetine dönüş Vak'a-i Hayriyye ile başlar. Doğu medeniyetinde zirvelere çıkan Türkler batı medeniyetinde neler yapabileceklerini Vak'a-i Hayriyye'den bu yana geçen bir buçuk asırdan beri tecrübe etmektedirler. Tarihin oluşumu henüz tamamlanmadığı için Türklerin batı medeniyetinde ulaştıkları noktaları birkaç kuşak sonraki nesiller kaydedecektir .