Yerçekimi neden var ?
Dünya'nın merkezinde magnetik bir kuvvet vardır. Bu kuvvet, kütle çekim kuvvetidir. Evrende bulunan bütün cisimler(Dünya ve diğer gök cisimleri) birbirlerine çekim kuvveti uygularlar. Bu kanuna genel (evrensel) çekim kanunu denir.
Bir yerde hayat olması için de mutlaka atmosfer veya atmosfer benzeri bir yapıya sahip olması, sıcaklığın dengede olması ve suyun olması gerekir. Yerçekimi, hayat şartlarını olumsuz etkiler ancak, hayatın oluşmasını da engellemez. Dünya'da yerçekimine karşı koyan en büyük kütleli cisimler, atmosferin troposfer tabakasındaki havada asılı duran aerosoller, yani kısaca bulutlardır.
Yerçekimi Kuvvetinin Özellikleri ve Sonuçları
* Dünyanın, üzerinde bulunan bir cisme uyguladığı yer çekimi kuvvetinin büyüklüğüne (kütleye etki eden yerçekimi kuvveti) ağırlık denir.
* Ağırlık G ile gösterilir
* Ağırlık dinamometre veya yaylı el kantarı ile ölçülür(Günlük hayatta yaylı el kantarı ile kütle ölçülebilmektedir. Yaylı el kantarının bölmeleri kütle ölçümü için ayarlanmıştır).
* Yer çekimi kuvveti cisimleri daima Dünyanın merkezine çeker. Bu nedenle yer çekimi kuvvetinin yani cismin ağırlığının yönü daima Dünyanın (yerin) merkezine (aşağı) doğru gösterilir.
* Bir cismin ağırlığı cismin Dünya üzerinde bulunduğu yere göre değişir.
* Cisim Dünyanın (yerin) merkezine yaklaştıkça (g arttığı içi) ağırlık artar,
* Cisim Dünyanın (yerin) merkezinden uzaklaştıkça (g azaldığı için) ağırlık azalır.
* Dünya, kutuplardan basık olduğu için Dünyanın kutuplardaki yarıçapı, ekvatordaki yarıçapından küçüktür. Bu nedenle bir cismin kutuplardaki ağırlığı, ekvatordaki ağırlığından daha büyük olur. (Yerin merkezine daha fazla yaklaşıldığı için).
* Dünyada deniz kenarından yükseklere çıkıldıkça cismin Dünyanın merkezine uzaklığı artacağı için ağırlığı azalır.
* Uzayda yer çekimi olmadığı için bir cismin uzaydaki ağırlığı sıfırdır.
* Dünyadaki kütle çekim kuvveti Aydaki kütle çekim kuvvetinin yaklaşık 6 katı olduğu için bir cismin Dünyadaki ağırlığı, Aydaki ağırlığının yaklaşık 6 katıdır. Aydaki kütle çekim kuvvetine ay çekimi kuvveti denir.
Yerçekimi Olmasaydı Dünyada Hayat Nasıl Olurdu
Bu kuvvet algılayabildiğimiz tek kuvvet olmasına rağmen, aynı zamanda da hakkında en az bilgi sahibi olduğumuz kuvvettir. Yerçekimi olarak bildiğimiz bu kuvvetin gerçek adı kütle çekim kuvvetidir. Şiddeti diğer kuvvetlere göre en düşük kuvvet olmasına rağmen, çok büyük kütlelerin birbirini çekmelerini sağlar.
Evrendeki galaksilerin, yıldızların birbirlerinin yörüngelerinde kalmalarının nedeni bu kuvvettir. Dünyanın ve diğer gezegenlerin Güneşin etrafında belirli bir yörüngede kalabilmelerinin nedeni de yine yerçekimi kuvvetidir. Bizler bu kuvvet sayesinde yeryüzünde yürüyebiliriz. Bu kuvvetin değerlerinde bir azalma olursa yıldızlar yerinden kayar, dünya yörüngesinden kopar, bizler dünya üzerinden uzay boşluğuna dağılırız.
En ufak bir artma olursa da yıldızlar birbirine çarpar, dünya güneşe yapışır ve bizler de yer kabuğunun içine gireriz. Tüm bunlar çok uzak ihtimaller olarak görülebilir, ama bu kuvvetin şu an sahip olduğu şiddetinin dışına çok kısa bir süre dahi çıkması, bu sonlarla karşılaşmak için yeterlidir.
Ünlü moleküler biyolog Michael Denton, Natures Destiny: How the Laws of Biology Reveal Purpose in the Universe (Doğanın Kaderi: Biyoloji Kanunları Evrendeki Amacı Nasıl Gösteriyor) adlı kitabında bu gerçeği şöyle vurgular: Eğer yerçekimi kuvveti bir trilyon kat daha güçlü olsaydı, o zaman evren çok daha küçük bir yer olurdu ve ömrü de çok daha kısa sürerdi. Ortalama bir yıldızın kütlesi, şu anki Güneşimizden bir trilyon kat daha küçük olurdu ve yaşama süresi de bir yıl kadar olabilirdi. Öte yandan, eğer yerçekimi kuvveti birazcık bile daha güçsüz olsaydı, hiçbir yıldız ya da galaksi asla oluşamazdı.
Diğer kuvvetler arasındaki dengeler de son derece hassastır. Eğer güçlü nükleer kuvvet birazcık bile daha zayıf olsaydı, o zaman evrendeki tek kararlı element hidrojen olurdu. Başka hiçbir atom oluşamazdı. Eğer güçlü nükleer kuvvet, elektromanyetik kuvvete göre birazcık bile daha güçlü olsaydı, o zaman da evrendeki tek kararlı element, çekirdeğinde iki proton bulunduran bir atom olurdu.
Bu durumda evrende hiç hidrojen olmayacak, yıldızlar ve galaksiler oluşsalar bile, şu anki yapılarından çok farklı olacaklardı. Açıkçası, eğer bu temel güçler ve değişkenler şu anda sahip oldukları değerlere tamı tamına sahip olmasalar, hiçbir yıldız, süpernova, gezegen ve atom olmayacaktı. Hayat da olmayacaktı.
Örneklersek:
-havaya attığımız şeyler bir daha geri gelmezdi(futbolda kalecinin vuruşu)
-üzerimize hiç yağmur yağmazdı
-terazi diye bir şey kullanamazdık
-yemek yeme su içme gibi ihtiyaçlarımız çok zorlaşırdu.
-yere basamazdık
-binalarda kiremit kullanamazdık.
-ölen kanatlı hayvanlar hep havada kalırdı
aklıma gelenler bunlar
öyle olmuş olsaydı hayat başlarda eğlenceli oludu ama sonra çekilmez olurdu
iyi taraflarınıda bulmak mümkün
dar ağacında infaz(asılarak)olmazdı
uçaklar bombalarını kullanamazdı
Yerçekimi Olmasaydı
Yer çekimi olmasaydı dünyada yaşam olmazdı ya da tıpkı uzay gemileriyle yolculuk yapan insanların yaşadığı yerçekimsiz ortam nedeniyle herşey çok farklı olurdu. Muhtemelen insanın yapısı da farklılaşırdı. Bugünkü gibi konutlar, yollar ulaşım araçları, iş ve eğitim yaşamı yerine uzayda kurulan uzay üslerindeki gibi özel ortamlar oluşturulup yaşanırdı. Ama unutmayın ki yerçekimsiz ortam sadece insanları değil bütün hayatı ve dolayısıyla onların kullandığı eşyaları da etkilerdi. Hayat olabilmesi için hava,su vb gerekenler de olamayacağı için; kısacası insanların yaşayabileceği bir ortam olmazdı ve belki de insanlar olmazdı.
Yerçekimi Kuvveti Nasıl Bulundu
Yerçekimini kim buldu
Ünlü İngiliz bilim adamı Isaac Newton'un bir elma ağaca altında otururken "yerçekimi Kanunu"nu nasıl bulmuş olduğu gerçekten ilginç bir hikayedir.
Bu tür hikayelerin çoğu uydurmadır ama, İsaac Newton'unki gerçek olabilir. Newton'un altında oturduğu elma ağacının dalından düşen bir elma, ünlü bilim adamının kafasında bazı soruların şekillenmesine yol açmıştır belki de. Dalından kopan elma niçin yukarıya doğru değil de,yere düşüyor?Daldan kopan elma,pencereden atılan bir şey yere düşüyor da, ay ve gökyüzündeki yıldızlar niçin düşmüyor? Bu sorular üzerinde uzun süre düşünen, çalışmalar ve deneyler yapan İsaac New-ton, birkaç yıl sonra, bütün evrene egemen olan yerçekimi kanunu'nun formülünü ortaya koymuştur.
Basit bir tanımlamayla,yerçekimi, yeryüzündeki cisimleri yere doğru çeken kuvvettir. Başka türlü söylemek gerekirse, dünyayı ve diğer gezegenleri güneşin çevresindeki hareket ettikleri yolda tutan,bunu sağlayan kuvvet "yerçekimi kuvveti" dir.
Bilindiği gibi, havada serbest bırakılan her cisim yere düşer. Bu düşmeye sebep olan da, yukarda belirttiğimiz gibi "yerçekimi kuvveti"nden başka bir şey değildir. Cisimlerin "ağır" ya da "hafif olduklarını söylediğimiz zaman, aslında arzın onları daha büyük veya daha az bir kuvvetle çekmesi sözkonusudur. Her cismin diğer cisimler üzerinde belirli bir "çekimsel" kuvveti vardır. Bu çekim kuvveti, sözkonusu cisimlerin kitlesine ve birbirine olan mesafesine bağlıdır. Cisimler ağırlaştıkça ve aralarındaki mesafe az aldıkça,birbirleri üzerindeki çekim kuvveti büyür. Astronomlar ve bilim adamları, gökyüzündeki cisimlerin (ay, gezegenler, vs.) bulundukları durumda düşmeksizin kalmalarını bu kanunla açıklamaktadırlar. Her cisme etki yapan yerçekimi kuvveti eşit değildir. Bir cismin düşmesini önlemek, o cismi etkileyen yerçekimi ivmesine eşit,ancak zıt yönlü başka bir kuvvetin etkisiyle mümkün olabilir. yerçekimi ivmesi sabit (değişmez) bir değerdir. Bir cismin kitlesi ile yerçekimi ivmesinin çarpılması sonucu, o cismin ağırlığı bulunur.
Yerçekimi ivmesi dünyanın hemen her tarafında 980 sm/ saniye kare'dir.
Ekvator'dan kutuplara doğru gidildikçe bu ivme biraz artar. Dolayısıyla, aynı cisim Ekvator'da ve kutuplarda tartılacak olursa ağırlığının farkettiği görülecektir.
Dünya'nın merkezinde magnetik bir kuvvet vardır. Bu kuvvet, kütle çekim kuvvetidir. Evrende bulunan bütün cisimler(Dünya ve diğer gök cisimleri) birbirlerine çekim kuvveti uygularlar. Bu kanuna genel (evrensel) çekim kanunu denir.
Bir yerde hayat olması için de mutlaka atmosfer veya atmosfer benzeri bir yapıya sahip olması, sıcaklığın dengede olması ve suyun olması gerekir. Yerçekimi, hayat şartlarını olumsuz etkiler ancak, hayatın oluşmasını da engellemez. Dünya'da yerçekimine karşı koyan en büyük kütleli cisimler, atmosferin troposfer tabakasındaki havada asılı duran aerosoller, yani kısaca bulutlardır.
Yerçekimi Kuvvetinin Özellikleri ve Sonuçları
* Dünyanın, üzerinde bulunan bir cisme uyguladığı yer çekimi kuvvetinin büyüklüğüne (kütleye etki eden yerçekimi kuvveti) ağırlık denir.
* Ağırlık G ile gösterilir
* Ağırlık dinamometre veya yaylı el kantarı ile ölçülür(Günlük hayatta yaylı el kantarı ile kütle ölçülebilmektedir. Yaylı el kantarının bölmeleri kütle ölçümü için ayarlanmıştır).
* Yer çekimi kuvveti cisimleri daima Dünyanın merkezine çeker. Bu nedenle yer çekimi kuvvetinin yani cismin ağırlığının yönü daima Dünyanın (yerin) merkezine (aşağı) doğru gösterilir.
* Bir cismin ağırlığı cismin Dünya üzerinde bulunduğu yere göre değişir.
* Cisim Dünyanın (yerin) merkezine yaklaştıkça (g arttığı içi) ağırlık artar,
* Cisim Dünyanın (yerin) merkezinden uzaklaştıkça (g azaldığı için) ağırlık azalır.
* Dünya, kutuplardan basık olduğu için Dünyanın kutuplardaki yarıçapı, ekvatordaki yarıçapından küçüktür. Bu nedenle bir cismin kutuplardaki ağırlığı, ekvatordaki ağırlığından daha büyük olur. (Yerin merkezine daha fazla yaklaşıldığı için).
* Dünyada deniz kenarından yükseklere çıkıldıkça cismin Dünyanın merkezine uzaklığı artacağı için ağırlığı azalır.
* Uzayda yer çekimi olmadığı için bir cismin uzaydaki ağırlığı sıfırdır.
* Dünyadaki kütle çekim kuvveti Aydaki kütle çekim kuvvetinin yaklaşık 6 katı olduğu için bir cismin Dünyadaki ağırlığı, Aydaki ağırlığının yaklaşık 6 katıdır. Aydaki kütle çekim kuvvetine ay çekimi kuvveti denir.
Yerçekimi Olmasaydı Dünyada Hayat Nasıl Olurdu
Bu kuvvet algılayabildiğimiz tek kuvvet olmasına rağmen, aynı zamanda da hakkında en az bilgi sahibi olduğumuz kuvvettir. Yerçekimi olarak bildiğimiz bu kuvvetin gerçek adı kütle çekim kuvvetidir. Şiddeti diğer kuvvetlere göre en düşük kuvvet olmasına rağmen, çok büyük kütlelerin birbirini çekmelerini sağlar.
Evrendeki galaksilerin, yıldızların birbirlerinin yörüngelerinde kalmalarının nedeni bu kuvvettir. Dünyanın ve diğer gezegenlerin Güneşin etrafında belirli bir yörüngede kalabilmelerinin nedeni de yine yerçekimi kuvvetidir. Bizler bu kuvvet sayesinde yeryüzünde yürüyebiliriz. Bu kuvvetin değerlerinde bir azalma olursa yıldızlar yerinden kayar, dünya yörüngesinden kopar, bizler dünya üzerinden uzay boşluğuna dağılırız.
En ufak bir artma olursa da yıldızlar birbirine çarpar, dünya güneşe yapışır ve bizler de yer kabuğunun içine gireriz. Tüm bunlar çok uzak ihtimaller olarak görülebilir, ama bu kuvvetin şu an sahip olduğu şiddetinin dışına çok kısa bir süre dahi çıkması, bu sonlarla karşılaşmak için yeterlidir.
Ünlü moleküler biyolog Michael Denton, Natures Destiny: How the Laws of Biology Reveal Purpose in the Universe (Doğanın Kaderi: Biyoloji Kanunları Evrendeki Amacı Nasıl Gösteriyor) adlı kitabında bu gerçeği şöyle vurgular: Eğer yerçekimi kuvveti bir trilyon kat daha güçlü olsaydı, o zaman evren çok daha küçük bir yer olurdu ve ömrü de çok daha kısa sürerdi. Ortalama bir yıldızın kütlesi, şu anki Güneşimizden bir trilyon kat daha küçük olurdu ve yaşama süresi de bir yıl kadar olabilirdi. Öte yandan, eğer yerçekimi kuvveti birazcık bile daha güçsüz olsaydı, hiçbir yıldız ya da galaksi asla oluşamazdı.
Diğer kuvvetler arasındaki dengeler de son derece hassastır. Eğer güçlü nükleer kuvvet birazcık bile daha zayıf olsaydı, o zaman evrendeki tek kararlı element hidrojen olurdu. Başka hiçbir atom oluşamazdı. Eğer güçlü nükleer kuvvet, elektromanyetik kuvvete göre birazcık bile daha güçlü olsaydı, o zaman da evrendeki tek kararlı element, çekirdeğinde iki proton bulunduran bir atom olurdu.
Bu durumda evrende hiç hidrojen olmayacak, yıldızlar ve galaksiler oluşsalar bile, şu anki yapılarından çok farklı olacaklardı. Açıkçası, eğer bu temel güçler ve değişkenler şu anda sahip oldukları değerlere tamı tamına sahip olmasalar, hiçbir yıldız, süpernova, gezegen ve atom olmayacaktı. Hayat da olmayacaktı.
Örneklersek:
-havaya attığımız şeyler bir daha geri gelmezdi(futbolda kalecinin vuruşu)
-üzerimize hiç yağmur yağmazdı
-terazi diye bir şey kullanamazdık
-yemek yeme su içme gibi ihtiyaçlarımız çok zorlaşırdu.
-yere basamazdık
-binalarda kiremit kullanamazdık.
-ölen kanatlı hayvanlar hep havada kalırdı
aklıma gelenler bunlar
öyle olmuş olsaydı hayat başlarda eğlenceli oludu ama sonra çekilmez olurdu
iyi taraflarınıda bulmak mümkün
dar ağacında infaz(asılarak)olmazdı
uçaklar bombalarını kullanamazdı
Yerçekimi Olmasaydı
Yer çekimi olmasaydı dünyada yaşam olmazdı ya da tıpkı uzay gemileriyle yolculuk yapan insanların yaşadığı yerçekimsiz ortam nedeniyle herşey çok farklı olurdu. Muhtemelen insanın yapısı da farklılaşırdı. Bugünkü gibi konutlar, yollar ulaşım araçları, iş ve eğitim yaşamı yerine uzayda kurulan uzay üslerindeki gibi özel ortamlar oluşturulup yaşanırdı. Ama unutmayın ki yerçekimsiz ortam sadece insanları değil bütün hayatı ve dolayısıyla onların kullandığı eşyaları da etkilerdi. Hayat olabilmesi için hava,su vb gerekenler de olamayacağı için; kısacası insanların yaşayabileceği bir ortam olmazdı ve belki de insanlar olmazdı.
Yerçekimi Kuvveti Nasıl Bulundu
Yerçekimini kim buldu
Ünlü İngiliz bilim adamı Isaac Newton'un bir elma ağaca altında otururken "yerçekimi Kanunu"nu nasıl bulmuş olduğu gerçekten ilginç bir hikayedir.
Bu tür hikayelerin çoğu uydurmadır ama, İsaac Newton'unki gerçek olabilir. Newton'un altında oturduğu elma ağacının dalından düşen bir elma, ünlü bilim adamının kafasında bazı soruların şekillenmesine yol açmıştır belki de. Dalından kopan elma niçin yukarıya doğru değil de,yere düşüyor?Daldan kopan elma,pencereden atılan bir şey yere düşüyor da, ay ve gökyüzündeki yıldızlar niçin düşmüyor? Bu sorular üzerinde uzun süre düşünen, çalışmalar ve deneyler yapan İsaac New-ton, birkaç yıl sonra, bütün evrene egemen olan yerçekimi kanunu'nun formülünü ortaya koymuştur.
Basit bir tanımlamayla,yerçekimi, yeryüzündeki cisimleri yere doğru çeken kuvvettir. Başka türlü söylemek gerekirse, dünyayı ve diğer gezegenleri güneşin çevresindeki hareket ettikleri yolda tutan,bunu sağlayan kuvvet "yerçekimi kuvveti" dir.
Bilindiği gibi, havada serbest bırakılan her cisim yere düşer. Bu düşmeye sebep olan da, yukarda belirttiğimiz gibi "yerçekimi kuvveti"nden başka bir şey değildir. Cisimlerin "ağır" ya da "hafif olduklarını söylediğimiz zaman, aslında arzın onları daha büyük veya daha az bir kuvvetle çekmesi sözkonusudur. Her cismin diğer cisimler üzerinde belirli bir "çekimsel" kuvveti vardır. Bu çekim kuvveti, sözkonusu cisimlerin kitlesine ve birbirine olan mesafesine bağlıdır. Cisimler ağırlaştıkça ve aralarındaki mesafe az aldıkça,birbirleri üzerindeki çekim kuvveti büyür. Astronomlar ve bilim adamları, gökyüzündeki cisimlerin (ay, gezegenler, vs.) bulundukları durumda düşmeksizin kalmalarını bu kanunla açıklamaktadırlar. Her cisme etki yapan yerçekimi kuvveti eşit değildir. Bir cismin düşmesini önlemek, o cismi etkileyen yerçekimi ivmesine eşit,ancak zıt yönlü başka bir kuvvetin etkisiyle mümkün olabilir. yerçekimi ivmesi sabit (değişmez) bir değerdir. Bir cismin kitlesi ile yerçekimi ivmesinin çarpılması sonucu, o cismin ağırlığı bulunur.
Yerçekimi ivmesi dünyanın hemen her tarafında 980 sm/ saniye kare'dir.
Ekvator'dan kutuplara doğru gidildikçe bu ivme biraz artar. Dolayısıyla, aynı cisim Ekvator'da ve kutuplarda tartılacak olursa ağırlığının farkettiği görülecektir.